Aile İçi Güç Dinamiklerinin Freud ve Foucault Perspektifinden İncelenmesi

Aile içi güç dinamikleri, bireyler arasındaki ilişkilerin şekillenmesinde temel bir rol oynar ve bu dinamikler, farklı kuramsal çerçeveler aracılığıyla anlaşılabilir. Sigmund Freud’un Oedipus kompleksi teorisi ve Michel Foucault’nun mikro-iktidar kavramı, bu dinamikleri anlamak için iki farklı ama tamamlayıcı bakış açısı sunar. Bu metin, aile içindeki güç ilişkilerini bu iki düşünürün

OKUMAK İÇİN TIKLA

Hayvanlarda Çoklu Göz Evriminin Genetik Temelleri ve Anlamları

Gözün Evrimsel Kökenleri Hayvanlarda gözlerin evrimi, biyolojinin en büyüleyici sorularından biridir. Farklı türlerde gözlerin çeşitliliği —omurgalıların merceksi gözlerinden böceklerin bileşik gözlerine kadar— evrimin yaratıcı gücünü ortaya koyar. Göz, ışığı algılama ve çevresel bilgiyi işleme yeteneğiyle, organizmaların hayatta kalma ve çevreye uyum sağlama kapasitesini artırır. Evrimsel biyologlar, gözün farklı formlarının bağımsız

OKUMAK İÇİN TIKLA

Modern Bireyin Yalnızlık Deneyimi: Durkheim’in Anomi ve Bauman’ın Likit Modernite Kavramları Üzerine Bir İnceleme

Yalnızlığın Modern Toplumdaki Kökleri Modern bireyin yalnızlık deneyimi, toplumsal yapıların dönüşümüyle yakından ilişkilidir. Sanayi Devrimi’nden bu yana, bireyler geleneksel topluluk bağlarından koparak kentleşmenin ve bireyselleşmenin etkisiyle daha atomize bir yaşam biçimine yönelmiştir. Émile Durkheim’in anomi kavramı, bu bağlamda, bireyin toplumsal normlarla bağının zayıflaması ve anlam kaybı yaşaması olarak tanımlanabilir. Anomi,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Toplum ve Birey Arasındaki Yabancılaşma: Marx ve Simmel Perspektifleri

Yabancılaşma, bireyin kendi varlığı, emeği, toplumu veya çevresiyle bağlarının kopması olarak tanımlanabilir. Bu kavram, modern toplumların karmaşık yapılarında bireyin kimlik, anlam ve aidiyet arayışını sorgulayan temel bir tartışma konusudur. Karl Marx ve Georg Simmel, bu olguyu farklı bağlamlarda ele almış, birey-toplum ilişkilerindeki gerilimleri açıklamak için özgün yaklaşımlar sunmuştur. Marx, yabancılaşmayı

OKUMAK İÇİN TIKLA

Otorite ve Organizasyon: Burns ve Stalker’ın Çerçevesinde Patron-Çalışan İlişkileri

Patron-çalışan ilişkilerinde otorite, organizasyonların yapısal ve kültürel dinamikleriyle şekillenir. Burns ve Stalker’ın mekanik ve organik organizasyon teorileri, bu ilişkilerin nasıl farklı bağlamlarda işlediğini anlamak için güçlü bir çerçeve sunar. Mekanik organizasyonlar, hiyerarşik, kural odaklı ve sabit yapılarla tanımlanırken, organik organizasyonlar esneklik, işbirliği ve yenilikçiliğe dayanır. Bu metin, otoritenin bu iki

OKUMAK İÇİN TIKLA

VII Sermones ad Mortuos – (Ölülere Yedi Vaaz)

CG Jung, 1916 Basilides’in İskenderiye’den Ölüler İçin Yedi Vaazı: Varlık, Tanrı ve İnsan Üzerine Gnostik Bir Derinleşme Ölülere Yedi Vaaz ( : Septem Sermones ad Mortuos ), Doğu ile Batı’nın buluştuğu şehir olan İskenderiye’li Basilides tarafından kaleme alınan ve 1916 yılında Ölülere Yedi Vaaz başlığı altında Jung tarafından özel olarak yayınlanan yedi mistik veya “Gnostik” metinden

OKUMAK İÇİN TIKLA

Otizm Spektrum Bozukluğu Tanısında Kültürün Rolü: Küresel Bir Bakış Açısı

Günümüzün giderek daha da birbirine bağlı dünyasında, Otizm Spektrum Bozukluğunun (OSB) küresel yaygınlığı, farklı kültürel bağlamlarda bu durumun nasıl algılandığı ve tanısının nasıl konulduğunun derinlemesine anlaşılmasını zorunlu kılmaktadır. Dünya genelinde yaklaşık 100 çocuktan 1’ine OSB tanısı konulmakta olup, yaygınlık tahminleri son yıllarda artış göstermektedir (Zeidan vd., 2022). Bu makale, standardize

OKUMAK İÇİN TIKLA

Analitik Psikolojide İmgenin Dansı: Sembolik, Doğrudan ve Postmodern Bilinç

Analitik psikolojinin kurucusu Carl Jung için imgeler, insan psişesinin derinliklerine açılan kapılardır. Genellikle sembolik anlamlarıyla ele alınan bu imgeler, bilinçdışının mesajlarını bilince taşıyan aracılardır. Ancak Jung, imgelerin yalnızca sembolik yollarla değil, aynı zamanda doğrudan ve sembolik olmayan şekillerde de ortaya çıkabileceğinin farkındaydı. Bu durum, özellikle senkronistik vizyonlarda ve bazı rüya

OKUMAK İÇİN TIKLA

Modern ve Postmodern Bilinç: Gelişimsel Bir Yolculuk ve Terapötik Meydan Okumalar

Bilincin Batı kültüründeki tarihsel evriminde modern bilincin ötesine geçerek “postmodern bilinç” adı verilen yeni bir olgunun ortaya çıktığı görülüyor. Özellikle, bu yeni bilinç halinin psikopatolojiyle ilişkisini ve terapötik yaklaşımların nasıl değişmesi gerektiğini anlamamız gerekiyor. Modern Bilinç: Kurtuluş ve İç Çatışma Modern bilinç, Batı medeniyetinin büyük bir kültürel ve tarihsel başarısı

OKUMAK İÇİN TIKLA

Osho’nun Gibberish’i ve Niffarî’nin Mirası: Sözün Ötesinde Birleşen Yollar

Modern spiritüel öğretilerin önemli figürlerinden Osho, kendi meditasyon teknikleri arasında “Gibberish” adı verilen bir pratikle dikkat çeker. Bu pratik, şaşırtıcı bir şekilde, 10. yüzyıl Sufi mistiği Muhammed ibn Abd al-Cebbar al-Niffarî‘nin öğretileri ve uygulamalarıyla derin bir yankı bulur. İki farklı zaman diliminde yaşayan bu aydınlanmış ruhlar, dilin ve zihnin sınırlayıcı

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sufi Mistik Câbir (al-Niffarî): Sözün Ötesindeki Hakikatin Peşinde

Sufi mistik Câbir olarak bilinen Muhammed ibn Abd al-Cebbar ibn al-Hasan al-Niffarî (ö. 965), 10. yüzyıl İslam dünyasının belki de en radikal ve sıradışı mutasavvıflarından biridir. Onun yaşamı ve öğretileri hakkında elimizdeki bilgiler sınırlı olsa da, özellikle günümüze ulaşan “Al-Mawāqif” (Duraklar) ve “Al-Mukhātabāt” (Hitaplar) adlı eserleri, onun derinlikli manevi yolculuğuna

OKUMAK İÇİN TIKLA

Oidipus mu Elektra mı? Kaderinizi Söyleyelim.

🤔 İnsan psikolojisinin bu iki ikonik ve bir o kadar da tartışma yaratan yanını, günlük hayatın karmaşasında nasıl bulduğumuza dair bir deneme yazmak istedik. Oidipus: Anneciğin Küçük Kahramanı ve Rakip Baba Ah, Oidipus! Bu kompleks, Freud’un dehasından çıkan ve her erkek çocuğun gelişiminde bir nevi zorunlu geçit töreni olan o

OKUMAK İÇİN TIKLA

Diyalektik Bir Kültür Kavramı İçin

Marcel Stoetzler’den Bir Bakış Marcel Stoetzler’in “Diyalektik Bir Kültür Kavramı İçin” başlıklı makalesi, kültür ve medeniyetin karmaşık ve çoğu zaman çelişkili ilişkisini mercek altına alıyor. Frankfurt Sosyal Araştırmalar Enstitüsü’nün 1950’lerdeki bir sosyoloji ders kitabından yola çıkarak, kültürün “yerine getiremediği bir sözü” medeniyetin nasıl “yerine getirebileceği” fikrini inceliyor. Bu analiz, Almanya’da

OKUMAK İÇİN TIKLA

Aptalların Kapitalizmi : Kapitalizmin Eleştirel Analizi

Marcel Stoetzler’in kaleme aldığı bu kapsamlı metin, kapitalist toplumun ve modernitenin çelişkilerini, ikiyüzlülüklerini ve tarihsel eğilimlerini radikal bir eleştirel perspektifle inceliyor. Medeniyet süreci, liberalizm, milliyetçilik, kimlik politikaları, emperyalizm ve terörizm gibi bir dizi karmaşık konuyu ele alarak, okuyucuyu mevcut dünya düzeninin temelleri hakkında derinlemesine düşünmeye davet ediyor. 1. Medeniyet, Liberalizm

OKUMAK İÇİN TIKLA

Psikanalizin Bilimsel Zemini: Duygusal Zihin, Tedavi Hedefleri ve Etkinlik

Mark Solms’un (2018) BJPsych International’da yayımlanan makalesi, psikanalizin temel bilimsel iddialarını sunarak, onun “kanımta dayalı” olmadığı yönündeki yaygın ön yargıyı çürütüyor. Bu analiz, psikanalizin sağlık ve hastalıkta duygusal zihnin işleyişini, psikanalitik tedavinin neye ulaşmayı amaçladığını ve ne kadar etkili olduğunu inceliyor. A. Duygusal Zihnin İşleyişi: Doğuştan Gelen İhtiyaçlar ve Öğrenme

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sabahattin Ali’nin Kuyucaklı Yusuf romanının geçtiği ana mekân neresidir?

Sabahattin Ali’nin Kuyucaklı Yusuf romanının ana mekânı, Edremit ve Kuyucak’tır. Romanın geçtiği bu iki yer, hikâyenin atmosferini, karakterlerin gelişimini ve toplumsal çatışmaları şekillendiren önemli unsurlardır. Aşağıda, romanın ana mekânları hakkında ayrıntılı bilgi verilmiştir: 1. Kuyucak 2. Edremit Mekânların Romanın Temalarına Katkısı Mekânların Hikâyeye Etkisi Edebi ve Sembolik Açıdan Mekânlar Sabahattin

OKUMAK İÇİN TIKLA

Nikolay Gogol’ün “Palto” adlı öyküsünün ana teması nedir?

Nikolay Gogol’ün “Palto” (1842) adlı öyküsünün ana teması fakirlik ve toplumdur. Bilgi: “Palto”, Rus edebiyatının realist ve toplumsal eleştiri yönünü yansıtan önemli bir kısa hikâyedir. Öykü, St. Petersburg’da yaşayan yoksul bir memur olan Akakiy Akakiyeviç’in hayatını merkeze alır. Akakiy, düşük maaşlı, sıradan bir kâtip olarak toplumda görünmez bir konumdadır. Eski

OKUMAK İÇİN TIKLA

En Sevdiğin Distopya? Detaylı bir karşılaştırma.

a) 1984 b) Cesur Yeni Dünya c) Biz d) Fahrenheit 451 Kişisel Tercih? Eğer teknolojik gözetim ve post-truth çağı korkutuyorsa 1984,Mutlulukla manipüle edilen bir toplum daha gerçekçi geliyorsa Cesur Yeni Dünya,Edebiyatın gücüne inanıyorsanız Fahrenheit 451,Deneysel ve felsefi bir distopya arıyorsanız Biz öne çıkıyor. Distopya edebiyatının bu dört klasik eseri de derin ve çarpıcı temalara sahip. Her biri farklı bir korku

OKUMAK İÇİN TIKLA

“Kabul edilmeyen her şey kader olarak karşımıza çıkar.” sözünü kim söylemiştir?

Bu söz, Carl Gustav Jung’a aittir: “Kabul edilmeyen her şey, kader olarak karşımıza çıkar.”(What you resist, persists. / What you do not bring to consciousness appears in your life as fate.) 🧠 Jung’un Bu Sözüyle Ne Demek İstediği: Carl Jung, insanın bilinçdışı tarafından yönlendirildiğini savunur. Ona göre: Örneğin: Bu yüzden

OKUMAK İÇİN TIKLA

Jung’un ‘persona’sı nedir?

Carl Gustav Jung’un analitik psikolojisinde “persona”, bireyin toplum içinde takındığı sosyal maskeyi temsil eder. Bu kavram, Latince’de “tiyatro maskesi” anlamına gelir ve bireyin gerçek benliğiyle toplumun beklentileri arasındaki arayüz olarak tanımlanabilir. 🧠 Persona Nedir? 🎭 Persona’nın Özellikleri: Özellik Açıklama Toplumsaldır Toplumun kurallarına uyum sağlamak için geliştirilir. Gerçek benliği yansıtmaz Bireyin

OKUMAK İÇİN TIKLA