Refik Durbaş’ın Islık Yayınları’ndan çıkan son kitabı “Bağışla Ziyanımı” insanı şaşırtan, afallatan bir kitap değil; ama, dinlendiren, yer yer gülümseten ve hüzünlendiren, tabiri caizse sabahın ilk ışıkları gibi başlayıp akşamüstü gibi biten bir kitap.

Türk şiirinin, kendine özgü bir şiir oluşturabilmiş, önemli ve güzel isimlerinden biridir Refik Durbaş. Son kitabı “Bağışla Ziyanımı”, 2014’ün son zamanlarında Islık Yayınları’nca yayınlandı. Çoğunlukla kısacık kısacık şiirlerden mütevellit “Bağışla Ziyanımı”. Hem bu sayede; hem de duru dili ve karmaşık olmayan ama ilgi çekici imgeleri sayesinde insanı “dinlendiren” bir kitap.

238 sayfadan ve altı kısımdan oluşuyor. Bu kısımlar sırasıyla “Emanet”, “Yedi Rembetiko”, “Ecel Arkadaşı Değildi”, “Sanamer”, “Ünlü Kişiler Sözlüğü” ve “Semerkant’a Nasıl Gidilir?” başlıklarını taşıyorlar. Çocukluktan aşklara, aşklardan memlekete, memleketten zulümlere, açlığa, yoksulluğa uzanan bir yolda dolaştırıyor bizi Durbaş. “Emanet” ile hüznün, zulmün ve yalnızlığın toprağında, “Yedi Rembetiko” ile Ege sahillerinde, “Ecel Arkadaşı Değildi” ile ihtiyarlıkta ve ölümde geziyoruz. “Sanamer”, anıların arasında dolaştırıyor bizi. “Ünlü Kişiler Sözlüğü”nde ise eski fotoğraflara bakıp “bu kim, bu kim?” diye soruyoruz, Durbaş bize anlatıyor; ve son olarak “Semerkant’a Nasıl Gidilir?”de yeni bir dünyayı arıyoruz, elbette Haziran’ı da anımsayarak!

Refik Durbaş’ın toplumcu yönelimi olan bir şair olduğunu zaten biliyoruz. “Bağışla Ziyanımı”da da toplumsal meseleleri “mesele” yapmış kendine. Daha kitabın ikinci şiirinde, direnişin ve acının ülkesi Filistin’e gidiyoruz: “Çocukluğum ölüme değil/ Filistin’e adaktır anne” (s. 14). “Semerkant’a Nasıl Gidilir?” bölümünde ise direnişin ve acının “meydanına” uzanıyor bu defa şair ve “Yazısı analarının göz yaşından/ bedenleri ana yüreğine emanet/ altı mezar kaldı Gezi Parkı’nda” (s. 219) diyor. “Plastik mermi” ve “gaz” ile teslim alınmak istendi sokaklar bir daha… Ömrünün geçmişini hicreti muhtemel “mermi”ye teslim etmedi kimse, şimdisini “gaz”a, geleceğini “cop”a…” diye başlayan ve kitaba adını veren “Bağışla Ziyanımı” (s. 228) şiirinde de Haziran’ın bir kısa filmini çekiyor.

Refik Durbaş, “Bağışla Ziyanımı” kitabında yalnızca toplumsal mücadelelerden değil, ezilenlerin yaşamlarından da kesitler sunuyor okura. “Makine” (s. 27) şiirinde göç yollarına düşenlerden bahsederken, “Tuzla” şiirinde ise “Tuzun tuzlanın / tersanenin/ kan öğüten tezgâhına/ künyesi “Kimliksiz” yazılan/ kimsesizliğime değil de/alın terime gömün beni” (s. 34) dizeleriyle, iş cinayetlerinde katledilen tersane emekçilerini anıyor.

“Bağışla Ziyanımı”, genelde “hüzünlü” bir kitap. İhtiyar bir dinginlik de taşıyor. Refik Durbaş kâh “Essah diyirem bala, Erzurum/ bir yanı Aras’tır: Anamın gelinliği/ bir yanı dadaş: Baba mekânı/ çocukluğumun ata-ana yurdudur” (s. 104) diyerek çocukluğunun topraklarına uzanıyor kâh “Git, bırakmasan da adresini/ anılarım bulur ayrılığının izini/ Susuz bırakmam çiçeklerini” (s. 100) diyerek aşkların ve ayrılıkların tarihine dönüyor. “Bağışla Ziyanımı”, yıllar sonra açılıp tekrar okunan bir anı defteri gibi.

Kitabın en ilginç iki bölümü ise “Yedi Rembetiko” ve “Ünlü Kişiler Sözlüğü” bölümleri. “Yedi Rembetiko”da sanki bir Yunan meyhanesinde uzo içiyor, zeybek oynuyoruz, Ege türküleri söylüyoruz. Kitabın en neşeli (ama hüzünlü-neşeli, meyhane neşesi!) bölümü burası. “Aman Katerinamu/ canım Katerinamu/ bu nasıl sevda böyle/ aşkından ölüyorum” (s.53) derken insan zaten ne kadar kırık da olsa kalbi, neşelenmeden edemez!

“Ünlü Kişiler Sözlüğü” ise şairin 1970’li yıllarda yazmaya başladığı şiirlerden oluşuyor. Akla tabii hemen Behçet Necatigil’in “Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü” geliyor, zaten Refik Durbaş da bölümün önsözünde bundan esinlendiğini belirtiyor. Bu bölümde, hepsi yaşamış ve bir şekilde Refik Durbaş’ın ya da toplumun hafızasına girmiş kişilerden bahsediliyor. Belki birçok kişinin tanımadığı (ama okuyunca tanımış kadar olacağı) kişilerden, birçoklarının anılarında ve kalbinde yer etmiş kişilere, mesela Galatasaray tribünlerinin efsane amigosu Karıncaezmez Şevki’ye kadar birçok insan, birçok hayat! Şair, “çiçek sever, esans sürer/ karıncaezmez, gönül kırmaz/ acele iş istemez, 30 kilometreden fazla gitmez/ galatasaray’dan dönmez/ yakasında çiçek görmezse yaşayamaz/ şoför şevki güney” dizeleriyle, yakasından eksik etmediği sarı-kırmızı çiçeğiyle, sarı-kırmızıya boyattığı taksisi ve tribünde hiç indirmediği koluyla meşhur Karıncaezmez’i, onun hatırasına yakışır bir zariflik ve sadelikle anlatıyor: “Bütün maçlarını kazanmıştır Galatasaray/ Karıncaezmez Şevki şampiyon/ (…)/Bütün maçlarını kaybetmiştir Galatasaray/ Karıncaezmez Şevki yine şampiyon” (s. 178).

Uzun lafın kısası, Refik Durbaş’ın “Bağışla Ziyanımı” kitabı insanı şaşırtan, afallatan, çarpıp geçen bir kitap değil; ama dinlendiren, yer yer gülümseten ve hüzünlendiren, okurken yormayan, tabiri caizse sabahın ilk ışıkları gibi başlayıp akşamüstü gibi biten bir kitap. Duru bir dille, anılar arasında bir yolculuğa çıkartıyor okurunu…

Onur Bayrakçeken
12-01-2015 http://ilerihaber.org/

KÜNYE: Bağışla Ziyanımı, Refik Durbaş, Islık Yayınları, 2014, 240 sayfa

Previous Story

Mavi Gözlü Dev, Minnacık Kadın ve Hanımelleri – Nazım Hikmet

Next Story

Nazım Hikmet’in Kadıköy’ü – Refik Durbaş

Latest from Makaleler

Van Gogh’un kitap tutkusu

Geçtiğimiz haftalarda Paris’in izlenimci koleksiyonuyla ünlü Musée d’Orsay, Antonin Artaud’un Van Gogh: Toplumun İntihar Ettirdiği kitabından yola çıkarak yazar ile ressamı, Artaud ile Van

George Orwell’a ilham veren kitap: Biz

George Orwell‘ın 1984’ünü neden sevdiyseniz, Yevgeni Zamyatin‘in Biz‘ini sevmeniz için en az 1984 kadar nedeniniz var. Üstelik Biz, 1984’ten çok daha önce, 1920 yılında
Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ