sabahattin aliOkuma yazma öğrendiği günden ölene dek sürekli okuyan, arkadaşı Muvaffak Şeref’in dediği gibi, “Dünya edebiyatını gerek Rus, gerek Fransız, gerek Amerikan, özetle dünya edebiyatının günü gününe, tabii klasikleriyle, eskileriyle izleyen” özellikle de Alman edebiyatını çok iyi bilen, yaşadığı donemin edebiyatıyla ilgilenen ve aynı zamanda eski edebiyatı da Çok iyi bilen Sabahattin Ali’nin beğendiği, sevdiği şair ve yazarlar oldukça geniş bir yelpazededir. Kendisiyle yapılan anketlerde de sık sorulan sorulardan biri beğendiği şair ve yazarların kim olduğudur.

Yücel dergisinin Ekim 1935 tarihli 8. sayısında, “Sovyet ve Amerikan muharrirleri arasında severek okuduğum romancılar vardır” diyen Sabahattin Ali, “Bizim eskilerden okuyup sevdikleriniz?” sorusuna da, “Bugün hâlâ okuyup sevdiklerim Fuzuli ve Galip Dede’dir” yanıtını vermiş ve Yücel dergisinin Eylül tarihî 19. sayısında tekrar tekrar okuduğu kitapları da şöyle sıralamıştır: “Klim Samgin, Gorki; Durgun Akardı Don, Şolohov; Taranta Babu’ya Mektuplar, Nâzım Hikmet; İnsanlığın Hali, Andre Malraux; Budala, Dostoyevski.” Yine Varlık dergisinin 1 Ocak 1938 tarihli 108. sayısında benzer bir ankette, Boccacio, Poe ve Çehov’dan söz etmektedir. 1928’de Almanya’ya giden Sabahattin Ali orada yeni bir dille yeni bir dünyaya açılmış, ilk olarak Goethe ve Schiller’i tanımıştır. Goethe, hayatı boyunca vazgeçmeyeceği ve her fırsatta anacağı yazarlardan biri olmuştur. Ayşe Sıtkı İlhan a gönderdiği 14 Temmuz 1933 tarihli mektubunda, “Dünyaya gelen münekkitlerin en büyüğü Goethe’dir. Kendisinden evvel ve kendisiyle beraber yaşayanlar hakkındaki mütalaaları o adamların kıymetleri hakkında miyardır” demektedir. Sabahattin Ali öğrencilerinden Adil Baduraki’yle mektuplaşmalarında Prosper Merimee’den sıkça söz etmiş, daha sonra Ayşe Sıtkı Ilhan’a yazdığı mektupta onun Carmen ve Colomba adlı eserlerini nefis romanlar olarak değerlendirmiştir,
Almanya yıllarının izlerini taşıyan Kürk Mantolu Madonna Sabahattin Ali’nin okuma serüveni hakkında ipuçları vermektedir, Sabahattin Ali’nin pansiyondaki odasında okuduğu kitaplar, roman kahramanı Raif Efendi’nin de pansiyon odasında okuduğu kitaplardır.

Üzerimde en çok tesir yapımlar Rus muharrirleriydi.
Turgenyev’in koskocaman hikâyelerini bir defada sonuna kadar okuduğum oluyordu.
(…) Odamda Turgenyev’in veya Theodor Stonn’un hikâyelerine kapanacağımı düşündükçe (…)

Almancası ilerledikçe Alman yazarlara duyduğu İlgi artmış, Helnrich von Kleist, Sabahattin Ali’yi derinden etkilemeye başlamıştır. Kleist’ın yaşamı ve ölümü, Kürk Mantolu Madonna’ya Moriya Puder tarafından anlatılmaktadır. Sabahattin Ali daha sonra Kleist’in “San Domingo’da Nişanlanma” adlı öyküsünü Türkçeye çevirmiştir.

Bulgaristanlı Türkolog İbrahim Tatarlının belirttiği gibi 1817- 1888 tarihleri arasında yaşayan Theodor Storm ve I873’te ölen Jacop Wassermann Sabahattin Ali nin edebiyatında oldukça etkili olmuştur. Jacop Wassermann’ın “Hiç öpülmemiş Ağız” adlı hikâyesi yine Kürk Mantolu Madonna da Rail Efendi’nin okudukları arasındaki yerini almıştır.

Bir gün, akşamüzeri lamhasının ışığı altında, kendisine.
Jacob Wassermanın’ın “Hiç öpülmemiş Ağız” diye uzun bir hikayesini okuyordum. Burada. hayatında hiç kimse tarafından sevilmemiş ve kendisine hile itiraf edemediği halde, bir aşk, bir insan sevgisi bekleyerek ihtiyarlamış bir muallimden bahsediliyordu. Zavallı adamın ruh yalnızlığı. yalnız kendi içinde doğan ve hiç kimse tarafından sezilmeden gene çabucak ölen ümitleri usta bir kalemle tasvir edilmişti.

Alman edebiyatının bugün bizim için unutulmuş isimlerinden Gotthald Eprahim Lessing (1829-1881) Sabahattin Ali’nin “deha” olarak tanımladığı bir yazardır, Minna von Barnheim adlı tiyatro oyununa yazdığı önsözde, “Alman tiyatro dilini yarattığım” düşündüğü Lessing için şunları söylemektedir; “Düşündürücü bir gülümsemeyi boş kahkahalardan üstün tutanlar ve bir tiyatro eserinde kıymet ve meziyet sahibi gerçek insanlar bulmak isteyenler lessing’in dehasına ve sanatına hayranlık duymaktan kendilerini alamazlar.”

Alman edebiyatının önde gelen İsmi Thomas Mann da Sabahattin Ali nin beğendiği ve etkilendiği yazarlar arasındadır. Alman Türkolog Otto Spies, Sabahattin Ali’nin hikâyelerini Almancaya çevirirken bu etkilenmeyi tespit etmiş ve dile getirmiştir. Zekeriya Sertel, Sabahattin Ali ile tanışmalarını ve onu, Resimli Ay dergisine gelip gidişini anlatırken, “Matbaaya dalma elinde bir kitapla gelirdi. O zaman en sevdiği adam büyük Alman şairi Goethe ve Thomas Mann’dı, Onların yapıtları elinden düşmezdi” demektedir. Sabahattin Ali yi aynı günlerde tanıyan Nâzım Hikmet de, “Sovyetler Birliği hakkında gerçeği yansıtan Türkçe ve Almanca birçok kitap okuyor; Marksist-leninist yazılara ilgi gösteriyordu. Bu devrede Tolstoy, Çehov, Gorki ve Şolohovun eserlerini okudu” demektedir.

Sabahattin Ali’nin Alman edebiyatına duyduğu İlgi hiç eksilmemiştir. Sonraki yıllarda Rilke, Heinrich Heine, Gottfried Keller’ln bazı yapıtlarını merakla okumuş ve Türkçeye kazandırmıştır.

Sabahattin Alinin beğendiği yazarların başında Knut Hamsum gelmektedir. Sabahattin Ali, Varlık dergisinin 15 Mayıs 1934 tarihli 21. sayısında yazdığı “Norveç Edebiyatı” başlıklı yazıda Knut Hamsum u uzun uzadıya anlatmıştır. “Gürültüsüz, patırtısız ve tabiat kadar büyüktür. Kitaplarını okurken orada geniş, hudutsuz ve derin bir insan ruhundan başka bir şey aranmamalıdır.”

Varlık dergininde yayımlanan “Shakespeare Meselesi” (Shahespeare Meselesi Hakiki Shakespeare-), Varlık, (32), II. Teşrin 1934, “Shakespeare Meselesi -Sahte Shakespeare ler: Baron ”, Varlık, (34), I. Kânun 1934, “Shakespeare Meselesi -Sahte Shakespeare ler: Eduard de Vere-”, Varlık, (37), II. Kanun 1935) başlıklı yazıları Sabahattin Alinin Batı edebiyatına binadaki polemikleri takip edecek kadar yakın olduğunu göstermektedir. Lessing okurken tanıdığı Shakespeare duyduğu hayranlığı her fırsatta dile getiren Sabahattin Ali, hayatı boyuma Shakespeare in psikolojik çözümlemelerine ve sanattaki ustalığına hayran olmuş, sık sık Shakespearevari eserler yazmak isteğini dile getirmiştir.

Kaynak: A’dan Z’ye Sabahattin Ali, Hazırlayan: Sevengül Sönmez, Yapı Kredi yayınları, 1.baskı Temmuz 2009, sayfa 424, 425, 426, 427

Previous Story

Gogol’un Palto’sundan çıkan kelimeler

Next Story

Cafer ya da Cafer-i Tayyar… Faiz Cebiroğlu

Latest from Biyografiler

Van Gogh’un kitap tutkusu

Geçtiğimiz haftalarda Paris’in izlenimci koleksiyonuyla ünlü Musée d’Orsay, Antonin Artaud’un Van Gogh: Toplumun İntihar Ettirdiği kitabından yola çıkarak yazar ile ressamı, Artaud ile Van
Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ