Son Kuşlar – Sait Faik Abasıyanık
*“Dünya değişiyor dostlarım, günün birinde gökyüzünde, güz mevsiminde artık esmer lekeler göremeyeceksiniz. Günün birinde yol kenarlarında, toprak anamızın koyu yeşil saçlarını da göremeyeceksiniz. Bizim için değil ama, çocuklar, sizin için kötü olacak. Biz kuşları ve yeşillikleri çok gördük. Sizin için kötü olacak. Benden hikâyesi.”
“Edebi eserler, insanı yeni ve mesut, başka iyi ve güzel bir dünyaya götürmeye yardım etmiyorlarsa neye yarar? ” diyen büyük yazarın; ilk kez 1952’de yayımlanan hikâye kitabı “Son Kuşlar”da bir tür düş kırıklığı hissedilir. Sait Faik, toplumsal düzenin çirkinlikleri, sahtelikler, adaletsizlikler karşısında direnen insanın yalnızlığını keşfeder.
Sait Faik, içimize insan sevgisi salmaya çaba göstermiştir. Bu çabanın önünde doyumsuz bir sevginin bulunup yitirilmişliği, tatmin edildikçe parlayıp alevlenen aşkın şifa bulmazlığı var gibidir. Yazar, anılan çabanın ileri bir noktası olarak “Son Kuşlar” kitabını yazmıştır.
“Son Kuşlar” adlı hikâyenin özeti:
Sait Faik ‘in yazmış olduğu bu öyküde, yazar İstanbul?da Büyük Ada?da oturuyordur. Orada genellikle günlerini gezip, tembellik yapıyordur. Kır kahvesinde kahve yapmayı bile tam olarak bilmeyen kahveciye zaman zaman gidiyordur. Çünkü sonbahar aylarında özellikle Ada?da oradan başka pek bir şey yoktur. Bir de onun en sevdiği şey, Büyük Ada’ya gelen kuşlardır. Fakat son iki yıldır gelmemelerine üzülmektedir.
Aslında kuşların gelememelerinin sebebini bir gün öğrenmiştir. Özellikle sonbahara doğru birtakım insanların ellerinde kafesler ile gelen kuşları yakalayıp, onları yemektedir. Yazar, bir avuç bile olmayan etleri için bu güzel hayvanları nasıl öldürdüklerine şaşmaktadır. Özellikle bu işlerin başında Kostantin isminde bir zahire tüccarı vardır. Bu tüccar, çocukları ayarlayıp, kuşları yakalıyordur. Bu insanlar, kafeslere ökseleri bağlarlar. Bu çığırtkan kuşun yardımına en içten duygular ile dostluk için gelen diğer kuşlar, yardım etmeye gelirken tuzağa yakalanırlar.
Yazarın çok sevdiği kuşlar, sonbahar mevsiminin getirdiği güzellikler, deniz, güneş ve meyveler gibi ona edebiyat, şiir, resim, musiki gibi duygular veriyordur. Ve yazar bu kuş seslerine hala hasrettir. Bu gidişle gelen kuşların son kuşlar olduğunu düşünen yazar, kuşların neslinin tükeneceğine inanmaktadır. Bir de devletin ve belediyelerin bu tür işlerle ilgilenmediği, insanların küçücük çıkarları için doğaya verdikleri büyük zarara karşı haksızlık yaptığını düşünmektedir.
Yazar, bu hikâyesinde doğanın git gide yok olduğundan yakınmaktadır. Ve ileriki nesillerin ne bu son kuşları ne de doğanın yeşil güzelliğini göremeyeceğini bizlere kavratmak istemiştir.
* (Sait Faik Abasıyanık’ın “Son Kuşlar” adlı hikâyesinden alıntıdır.)