1529 yılında Kral 8. Henry’nin Adalet Bakanı olan Sör Thomas More’un ismi genelde Ütopya romanıyla anılır. Latince kaleme alınıp 1516 senesinde Belçika’nın Louvain şehrinde basılan bu roman İngiliz dünyasında Hristiyan hümanizminin özünün özü olarak bilinmekle beraber Erasmus’un yenilikçi fikirlerinin geleneğini izleyen harikulade bir sosyal idealizm manifestosu olma özelliği taşır.
More’un insanlığın gelişimine dair görüşleri Plato’nun Devlet’i üzerine kurulmuş ve mükemmel bir toplum hayal etmenin, kusurlu ve maddi dünyada onun en azından kısmen gerçekleşmesini sağlamak için en iyi yöntem olduğu fikriyle tasarlanmıştı. Ütopya’ya “Uluslar Topluluğunun En Uygun Durumu” alt başlığını atan More, kitabında işçi sınıfına temel geçim kazancı sözü veriyordu, hayal edilen toplumda günde altı saat çalışılacaktı, yetişkinlerin oy kullanma hakkı evrenseldi, dinsel hoşgörü vardı ve kadınlar önemli mevkilere atanabiliyordu.
Bütün bunlara rağmen Ütopya’nın asıl ideali hürriyetten ziyade disiplindi. Bahsi geçen toplumda kimsenin zamanını boşa harcamaya veya kendine göre planlar yapmaya hakkı yoktu. Ne şarap dükkanları vardı, ne birahaneler, ne de herhangi bir genelev; “saklanacak deliklere” ya da “gizli buluşma noktalarına” katiyen izin verilmiyordu. Buna karşılık türünün en iyi örneği totaliter bir sisteme bağlı olan insanlar hükümetin belirli yasalarına göre çalışmak ve eğlenmekle yükümlüydü. More’un tanınan biyografi yazarlarından Chambers’a göre “Ütopya tarihin görüp görebileceği en katı disiplinlerden etkilenilerek” yazılmıştı. “Platon’un Devlet’i aracılığıyla Spartalı bir askerin eğreti yaşamına dokunup More’un bir Charterhouse keşişi olarak kendi deneyimine” uzanıyordu. Örneğin, resmi yetkililer aracılığıyla olmaksızın milli politika hakkında konuşmak ölüm cezası demekti, siyasi tehditlerin intikamı acı oluyordu.
Benzer bir disiplin düşkünlüğü More’un kariyerinin bir başka yönünü de etkilemekten geri kalmadı: kabul olunmuş dini ilkelere karşı olan heretiklere* bakışı. More Ütopya’da dini hoşgörü hakkında yazmakta özgürdü, çünkü kitabı kaleme aldığı 1515 ile 1516 yılları arasında Batı Avrupa Kilisesi’nin bölünmesiyle sonuçlanan dinsel Reform hareketi henüz başlamamıştı. Nitekim 1517 yılının Ekim ayına gelindiğinde Avrupa, sıradışı Alman bir rahip ve öğretmen Martin Luther’ın kilisenin günah çıkarma uygulamasının kutsal kitabın öğretileriyle çeliştiğini iddia etmesi üzerine karıştı. O günden sonra düzen bozuldu. Çünkü Alman Reform hareketi Hristiyan birliğini parçalayacaktı. Bununla beraber Ütopya’nın oluşmasına katkıda bulunan Erasmusçu özgür düşünce ortamı geri dönüşü olmaz bir şekilde bozuldu. Böylece More’un yanında John Colet, William Warham, Cuthbert Tunstall ve Richard Pace gibi Hristiyan birliğinin korunmasına büyük özen gösteren İngiliz hümanist düşünürler, Katolik tutuculuğuna kesin bağlılıklarını ispatlayıp sapkınlara ve heretiklere karşı Orta Çağ’ın entellektüel zorluklarını aşacak şiddette saldırmak zorundaydı. 15 Haziran 1520 tarihinde Roma’daki Piazza Navona meydanında Papa’nın emriyle Luther’ın kitapları yakıldı. Cambridge Üniversitesi rektör yardımcısı vekiline “Martin Luther’ın kitaplarının yakımı adına alkol ve diğer harcamalar için” ödenek verildiği kayıtlara geçti. 1521 senesinin Mart ayına gelindiğinde Warham, dönemin İngiliz Adalet Bakanı Başpapaz Wolsey’e, Oxford’un da “Lutercilik mikrobu ile kirlenmiş olduğunu” itiraf etti. Aynı yılın mayıs ayında Wolsey ile Pace Londra’da Luther’in kitaplarının yakılması için halka açık bir imha eylemi düzenledi. Bir başka ateş de Aziz Paul Kilisesi’nin bahçesine kuruldu, Rochester Rahibi John Fisher iki saat süren vaazında Luther’ın “kilisede muazzam bir fırtına çıkardığını” ilan etti.
Erasmus’a göre Luther’ın kitaplarını yakmak onun fikirlerini kütüphanelerden silebilirdi ama insanların zihinlerinden silemezdi. 1520’den sonra Katolik baskısı kaçınılmaz bir hal aldı, More ise edebi açıdan katkıda bulundu. 1521 yılının ilk yarısında Kral 8. Henry’nin Luther karşıtı kitabı Assertio Septem Sacramentorum’un “temel konularına ışık tutup yerlerine yerleştirerek’ yardımcı oldu. Assertio, Luther’ın Tunstall’ın ülkeye getirmek dahi istemediği Kilisenin Günahkâr Esareti (1520) adlı propaganda kitabına karşılık olarak yazılmıştı. Bu kitapta Luther, Katolik kilisesinin aralarında evliliğin de bulunduğu yedi dini uygulamasından dördünün geçerliliğini inkâr ediyordu; Henry, buna karşılık Katolik inancını öylesine büyük bir gayretle savundu ki Papa 10. Leo tarafından ‘Dinî Koruyucu’ unvanı ile ödüllendirildi. Katolik savunucular asil kralın kılıçta olduğu kadar kalemde de yetenekli olduğunu söyleyerek muhtemelen çift anlamlı övgülerde bulundu, Baş Psikopos Campeggio Henry’ye ‘Luther ezen’ lakabını takarak çoğu destekçisinin heyecanını dile getirdi. More’un Assertio’nun yazılışında ne derece hizmet ettiği ise hâlen bir muamma: Kendisi yalnızca kitabın editörü olduğunu belirtti, ikinci bir yazar değil ve Henry de kitabın “kendi adıyla anıldığını ve tamamen kendisine ait olduğunu” söyledi. More geri planda kalmak zorundaydı, ne de olsa yapıtın esas siyasi değeri bir kral tarafından kaleme alınmış olmasıydı. Öte yandan, Assertio’nun biçimsel basitliği de kralın tek yazar olduğu iddiasını destekliyor. Buna rağmen Luther, krala inanmamakta ısrarcıydı ve onun başkaları tarafından yazılmış bir kitabın üzerine adını yazdıran bir sahtekâr olduğunu iddia ediyordu. Bu suçlamaların acısı kolay geçmedi, Martin’in Contra Henricum Regem Angliae (1522) eserinin olağan dışı bir şiddet ve kabalık örneği olması da kötü etki yarattı. Henry, bir yanıt vermektense More’a kendisi yerine Luther’a fırça çekmesini söyledi. More’un, kralın emriyle yazdığı Responsio ad Lutherum (1523), hayattayken Almanya’da epey sevilen erzak tüccarı William Ross’un adıyla yayımlandı.
More, Responsio’yu yazarken Hristiyanlığın refah ve birliği gayesi altındaki Katolik baskıcılığına karşı derin bir saplantı geliştirdi. Artık olaylara taraflı bir tavırla yaklaşıyordu; duygusal, inatçı ve zaman zaman yolsuzdu veya Erasmus’un ünlü eleştirisinde bahsettiği gibi, ‘zorbaydı’. More, bu sapkınlığı heretiklerin tüm ilkelerini etkileyen ve ahlakını yozlaştıran bir salgın hastalık olarak görüyordu. Responsio’ya göre Luther bir heretik ve bir sapkındı, ‘evlenen rahiplerin eşlerini hafifmeşrep kadınlarla bir tutan’, tamamıyla kötücül bir adamdı. More, bu tahmininin Luther’ın 1525’te bir rahibe ile evlenmesiyle doğrulandığına inanmıştı. More’a göre Luther’ın müritleri de ‘kutsal Mesih’in çarmıha gerilmiş suretini kendi pislikleriyle kirleten, yakılmaya mâhkum’ suçlulardı.
More, Kral’ın danışmanı sıfatıyla heretikleri tespit etmenin yanı sıra yayıncıları ve kitapçıları denetledi. 1523 yılına gelindiğinde din değiştirmek isteyen damadı William Roper’ın ‘ruhu için savaşıp’, başarıya ulaştı. 1526 yılının Mart ayında Wolsey ile birlikte Lüterci kitapların İngiltere’ye girişini önlemek adına bir kampanya düzenledi. 1527 yılının Ocak gecelerinden birinde ortaçağ Alman kentlerinin oluşturduğu siyasi ve ticari bir birlik olan Hansa Birliği’nin Londra’daki deposuna baskın yaptı: depodaki Almanlara saldırıp Lüterci kitapları didik didik aratan More, eli boş döndüyse de ertesi gün ondan saklanan her kitabın derhal teslim edilmesi için sert bir uyarı yayımladı. Altı ay sonrasında More, Wolsey ile tekrar güçlerini birleştirerek sapkınlık** ve kışkırtıcı hatipliğe karşı bir Ceza Mahkemesi emri çıkarttı. Sonraki hamlesi ise Sör William Kingston ile beraber 1528 yılının Mayıs ayında Humphrey Monmouth’u sorgulamak oldu. Monmouth, Barking’li zengin bir tüccardı. 1524 senesinde William Tyndale ile William Roy’u Almanya’ya gidip Luther’ın yanında öğrenim görüp incilin ingilizce bir çevirisini yapmaları için desteklemişti. Tyndale, Wittenberg ve Köln’de çalışıp 1526 yılında tamamlanmış Yeni Ahit çevirisini Worms kentinde yayımladı. Monmouth sonrasında bu etkili fakat bariz şekilde Luterci incilin ithalatı ve dağıtımını ayarlamakla suçlandı. More ve Kingston bu suçlamalar doğrultusunda tüccarı tutuklayıp gözaltına aldıktan sonra evini aradı. Monmouth’un bütün kâğıtları ve hesap defterleri sayfası sayfasına incelendi, ancak suçlayıcı hiçbir şey bulunamadı. More, yine de söylentilere göre Wolsey’nin onayıyla Monmouth’u hapis tutmaya devam etti.
Hükümetin sıkı kontrolüne rağmen İngiltere’ye Avrupa’dan artan bir Protestan edebiyat akışı vardı. Luther ve Tyndale’in eserlerinin yanı sıra kısa sürede Roy, Jerome Barlow ve Simon Fish gibi görüşlerine popüler siyasi taşlamalarla nasıl renk katacaklarını bilen yazarların kısa yazıları da ortaya çıkmaya başladı. Heretik kitapların yasa dışı kılınmasının yanı sıra karşı propagandalarla halka açık bir şekilde çürütülmelerinin gerekliliği barizdi. Bu işe More gönüllü oldu, 1522 yılından beri Londra başrahibi olan Tunstall’dan aldığı lisans ile katolik inancı savunmak için heretik kitapları alıkoydu. 1528 yılının mart ayında çıkarılan lisansa göre More “hem ana dili hem de Latince’de üstün başarı gösterdiği” için halkın ‘heretiklerin sinsi kötülüklerini gösterip kilisenin öğretilerini çarpıtan hainlerin farkında olmasını sağlayan ingilizce kitaplar yazmak için en uygun kişiydi. Sör Thomas bu doğrultuda tam altı kitap yazdı: A Dialogue Concerning Heresies (1529), The Supplication of Souls (1529), The Confutation of Tyndale’s Answer (1532-33), The Apology of Sir Thomas More (1533), The Debellation of Salem and Bizance (1533), ve An Answer to a Poisoned Book (1534). More’un oğlu da babasının çabalarına katılıp sonrasında Viyana Piskoposu olan Fridericus Nausea’nın katolik ilkelerini anlattığı vaazlarının çevirisini yayımladı.
25 Ekim 1529 tarihinde Wolsey’nin ardından Thomas More, Adalet Bakanlığına atandı. Kral Henry’nin politikasına uygun olarak sapkınlığın ortadan tamamen kaldırılmasını öncelik haline getirdi. More, ruhban sınıfından olmadığı halde bu görevi olağanüstü bir hevesle gerçekleştirdi. Bu heves, kaleme aldığı ilk kitaptan belli olup The Confutation of Tyndale’s Answer kitabına yazdığı önsözde tekrar görüldü. More, Kral Henry’nin “Dinî Koruyucu” rütbesine uygun olarak, tek isteğinin “gerçek Katolik inancının korunması” olduğunu söyleyerek düşüncesini doğruladı:
“Kralın bu husustaki merhametli amacı doğrultusunda, onun naçizane bakanı sıfatıyla, halkın tehlikeli kitapların zararlı etkisinden vazgeçip bozulmadan uzak durması için elimden geldiğinde hizmet edeceğim.”
Sapkınlık, toplumun iyiliğini zedeleyen zehirli bir hastalık gibiydi. Böylesine bir hastalık acımasızca ortadan kaldırılmalıydı, suçluların cezalandırılması diğer herkesi yanlış yola sapmaktan caydıracaktı. Sapkınlık, çoğu durumda tedavisi olmayan bir kötülük olarak görüldüğü için heretiklerin yakılması toplumun geri kalanının iyiliği adına son çareydi. Kraldan sonraki en yüksek yargıç olan More bu uygulamayı yerine getirmeyi, ettiği Bakanlık yemininin ve rütbesinin getirdiği itibari bir görev olarak kabul ediyordu.
More, sapkınlığa karşı açtığı savaşa heretik kitaplarla ilgili bir bildiri yayımlayarak başladı. 22 Haziran 1530 tarihli bildiride sansürün gerekliliği vurgulanıyordu, ayrıca Kral Henry’nin önceki ay düzenlediği bir konferansta aldığı kararlardan bahsediliyordu. Tyndale, Fish ve Frith gibi birçok yazarın bazı kitapları Fransızca ve Hollandaca çevirileri ile beraber resmi olarak yasaklandı ve İngiltere dışında yazılmış bütün İngilizce kitapların, konuları ne olursa olsun ülkeye sokulmayacağı duyuruldu. Yasaklanmış kitapların bütün kopyaları on beş gün içerisinde rahiplere teslim edilecekti ve yetkililer, şüpheliler de dâhil olmak üzere o tarihten sonra kitapları teslim etmeyen herkesi tutuklayıp Westminster şehrindeki Kral Konseyi’ne götürecekti. Gelecekte İngiltere’de Kutsal Kitap ile ilgili yeni kitaplar basılmayacaktı, ayrıca rahipler tarafından “incelenip onaylanmayan”, kitabın içinde inceleyenin ve yayımcının isminin yer almadığı hiçbir İncil çevirisinin basımına izin verilmeyecekti. Bu noktada More onaylanmış İncillerden bile şüphe etmeye başladı, çünkü bazı baskıların onaylanması, “heretiklere güven verebilirdi.” Sorun, 14. yüzyılın sonlarına doğru İngiltere’de ortaya çıkan dini ve siyasi Lollard hareketinin Kutsal Kitap çevirileri yoluyla yayılmaya başlamasıydı. Kral Henry’nin, More’un da katıldığı konferansta rahiplere tembihlediği İncil’in ingilizce çevirisinin gereksiz olduğu görüşü bildiride tekrarlandı. Sör Thomas artık rahiplere teslim olmuş sayılırdı, buna sebep olarak da “dönemin bozulmasını ve yanlış fikirli insanların artmasını” gösterdi. Kutsal Kitap, çeviri yerine halka vaazlarda açıklanacaktı. More, Kralın isteğiyle bildiriye şayet halk sapkınlıktan elini ayağını çekerse İncil’in resmi bir çevirisinin yayımlanabileceği ifadesini ekledi. More, son olarak hâlihazırda çevrilmiş ingilizce, fransızca ve hollandaca İncil kopyalarını on beş gün içinde rahiplere toplattı.
1530 yılının ilerleyen aylarında sapkınlığa “karşı koymak ve direnmek” için bir bildiri daha yayımlandı. Yasa ve düzeni korumak için önlem olarak alınan bildiride bir toplumun karşılaşabileceği en kötü tehdidin, More’un biyografi yazarlarından Baş Diyakoz Harpsfield’ın deyimiyle “sefil ve umutsuz heretikler” olduğundan bahsediliyordu. Bildiri, Luterciliğin geçerliliğini yok saymakla birlikte bu sapkınlığın İngiltere’ye Luther’ın destekçileri ve diğer heretikler tarafından “ortaya yeni çıkıp gizli gizli ülkeye gönderilen dinsiz kitaplar” yoluyla yayıldığına dair uyarı yapıyordu. Sonrasında geçmişin sapkınlık karşıtı yasaları tekrar uygulanmaya başlandı, bütün yetkililer bu yasaları uygulamakla yükümlüydü ve dini esaslara aykırı öğretiler silinip yok edileceklerdi. Katolik inancına karşı vaazlara ve kitaplara yasak kondu, lisanssız vaaz verenler ceza aldı, heretik kitaplar aynı şekilde on beş gün içerisinde rahiplere teslim edilecekti. Son olarak, yeni bildiriye göre Roy, Bullinger, Tyndale ve diğerlerine ait on beş adet kitap daha geçen senenin yasak listesine girdi, bu kitapların kopyalarını saklayanlar rahiplere ihbar edildi.
Bu iki bildiri More’un baskıcı katolik politikasının temel taşlarını oluşturdu. More’un politikası Hollanda Kralı 5. Charles ve Fransa Kralı 1. Francis’in o dönemdeki politikalarına uygun olmakla beraber farklarından biri More’un basın sansürüne verdiği yoğun önemdi. Planlarının önemli bir parçası da Haziran bildirisinde belirtilen, suçluların kendi piskoposlarından ziyade Kralın Konseyi’ne getirilmesi kuralıydı. More, rahiplerin heretik edebiyatın kökünü kazıma kaygılarından şüphe ediyor gibiydi. Protestan yazınına bu kez de Adalet Bakanı rütbesini kullanarak saldırmaya kararlıydı. Yasaklı kitaplar için bir dizin hazırlayıp kendisine Ceza Mahkemesi’nin var olan ama hâlihazırda pek az kullanılan resmi bildirilere uymama cezasını yürütme yetkisi verdi. Bu karar Ceza Mahkemesi’nin, yüz yıl sonra Baş Piskopos Laud tarafından nefret uyandırıcı olarak nitelendirilecek olan, sansür alanındaki yargı sistemini başlattı.
More’un sözünü tutmakta ne denli kararlı oluşuna örnek olarak Ceza Mahkemesine Haziran bildirisinin sonucunda getirilen üç farklı vaka gösterilebilir. 25 Ekim 1530 tarihinde mahkemeye çıkarılan John Porseck ile Seymour ailesinin bir mensubu, More tarafından ‘Kral’ın bildirisine karşı gelen kitaplar bulundurmak’ suçundan hapse gönderildi. Buna ek olarak halka açık kefaret ödemek zorundaydılar, Londra’nın sokaklarında ata ters bindirilip utanç verici afişler taşımak zorunda bırakıldılar. Ayrıca Cheapside’a geldiklerinde bütün Protestan kitaplarını teker teker yaktılar. Porseck ve Seymour cezalarını çekerken, John Tyndale (William’ın kardeşi) ile Thomas Patmer (Londralı bir tüccar) ve bir kişi daha Rahip Stokesley tarafından Tyndale’in Yeni Ahit’ini dağıtma suçu nedeniyle More’a ihbar edildi. Sör Thomas onları tutuklayıp Ceza Mahkemesi’ne çıkardı. Suçlarını itiraf ettiler, böylece More onları hapsetti. Ertesi gün onlar da aynı onur kırıcı eylemlere maruz bırakılıp kitaplarını yaktılar. Üçüncü vaka 14 Ekim 1532 tarihinde görüldü ve suçlu John Cook o gün Yeni Ahit’in İngilizce çevirisini bulundurmak suçundan yargılandı, İncil’ine el konulup tutuklandı.
Patmer’ın durumu 1531 yılında bu sefer Stokesley tarafından tutuklanması ile ilginç bir sonuca vardı. Hizmetçisi John Stanton bir dilekçe hazırlayıp konuyu Parlamento’da dile getirmeye çalıştığında More, ona saldırıp sonrasında tutuklattı. Stanton şikâyetini sonrasında Kral’a taşıdıysa da Patmer, More’un istifasına dek tutuklu kaldı.
More’un uygulamalarını bu denli tartışmalı kılan bir skandal da sapkınlık suçlamasıyla birkaç şüpheliyi yakmasıydı. 1531 yılında Stokesley ile birlikte George Constantine’i sapkınlık suçundan tutukladı. Constantine protestan kitaplar satıyordu ve Aralık başlarında kaçmadan önce birçok reformcuyu afişe etti. More onu Chelsea şehrindeki evinin hizmetkâr pansiyonuna hapsetmişti, ancak Constantine kaçıp Antwerp şehrine sığındı. Sör Thomas Apology kitabında bu durumu şakaya vurarak Constantine’in böylesine güçlenmesinin onu iyi beslemesinden kaynaklanmış olması gerektiğini yazdı. Ne var ki More’un mizahı bu durumda biraz uygunsuz kaçtı çünkü Constantine’den aldığı bilgilere dayanarak Richard Bayfield adında bir keşiş ve kitapçıyı yakalatıp Stokesley’e sorgulattıktan sonra Smithfield’da yakmıştı. Bayfield, Robert Barnes tarafından Lüterciliğe döndürülmüştü, yakalandığında elinde Luther ve Zwingli kitapları bulundu. Yeniden heretik görüşlere saptığı için More, Confutation kitabında onun ‘kendi kusmuğunu yalayan bir köpek’ olduğunu yazdı. Sonrasında More, Stokesley tarafından sorgulanana dek Chelsea’de tutulan bir deri tüccarı olan John Tewkesbury’i yakaladı. Cezası kesinleşince tekrar sivil idareye teslim edilen tüccar, 20 Aralık 1531 tarihinde yakıldı. More’a ihbar edilen sonraki isim James Bainham adında bir avukat oldu. Stokesley tarafından More’un evinde sorgulanan adamın Tyndale, Frith ve Joy kitaplarına sahip olduğu ortaya çıktı. Önce suçunu itiraf eden Bainham cezasını herkes gibi çekti ancak sonradan protestan olduğunu tekrar doğrulayınca yeniden sorgulandı ve 1532 yılının nisan ayında bir kazığa bağlanıp yakıldı. Bütün bunlardan dolayı More savunucuları, Adalet Bakanı olduğu dönemde yakılmayla sonuçlanan altı sapkınlık vakasından üçünün tespit edilmesinde bizzat rol oynadığını reddedemezler. 1530 yılında Maidstone’da yakılan Sör Thomas Hitton’ı Confutation kitabında yerden yere vurarak onun “şeytanın yolunda bir kurban” olduğunu ve “zavallı ruhunu idam ateşinden doğruca sonsuz cehennem ateşine sürüklediğini” yazdı. Bunun dışında Thomas Bilney’in, Norwich’deki Lollard’s Pit idam alanında 1531’de yakılmasından önce, sözünden dönmesiyle ilgili oldukça kural dışı bir Ceza Mahkemesi soruşturması başlatarak Adalet Bakanı yetkilerini engizisyon yetkilisi gibi ve Ceza Mahkemesi’nin yöntemlerine ters bir şekilde kullandı.
More, 16 Mayıs 1432 tarihinde Adalet Bakanlığından sapkınlık soruşturması ile kesinlikle alakası olmayan nedenlerden dolayı istifa etti. Yine de istifa ettiği dönemde totaliter Ütopya’ya fazla benzeyen baskıcı More disiplini, çoğu kişi tarafından eleştiriliyordu. Bunların en önde gelenlerinden 1533 yılında Kralın ikinci eşi olan Anne Boleyn ve Thomas Cromwell gizli protestanlardı ve İngiltere’de Roma kilisesinin etkisini yıkmaya kararlılardı. Anne Boleyn’in Kralı Tyndale’in yasaklı kitaplarından The Obedience of a Christian Man (1528) kitabını okumaya ikna ettiği söyleniyordu. Kitabın ana teması Luther’in hükümdarın mutlak hakimiyeti ilkesiydi. Tyndale’in ön sözü “Bizler küçüklükten beri…” diye başlıyordu:
“…bir Türk’ü öldürmeyi, bir Yahudi’yi katletmeyi, bir heretiği yakarak idam etmeyi, Kilise’nin sorumlulukları ve hakları dedikleri şey için savaşmayı öğrendik. Direniş, isyan ve ayaklanma, Papa’nın kanlı ilkelerinin bir sonucudur. Çünkü savaşmayı ve onun geleneklerini ve hayal ettiği her şeyi ateş, su ve kılıçla korumayı; babaya, anneye, efendiye, lorda, Kral’a ve İmparator’a itaatsizlik etmeyi o öğretmiştir.”
Söylentilere göre, Henry bu felsefeyi oldukça akla yatkın bulup ‘benim ve bütün kralların okuması şart bir kitap’ olduğunu söylemiştir. Ne var ki kitap, More’a göre tıpkı Tyndale’in İncil çevirileri gibi ‘Luther’ın en kötü sözlerini ve en kötü çevirisini tekrarlayıp Tyndale adı altında yaymıştır’. Tyndale’in ‘heretik’ çevirisi 1539 yılında yayınlanan Büyük İncil için temel taşı olup Kral 8. Henry’nin döneminde onaylanıp sonrasında İngiltere’deki bütün rahiplerin danıştığı bir kaynak haline gelmiştir.
*Çevirmen Notu 1: Heretik, bu metinde kabul olunmuş dini ilkelere karşı kimse anlamına gelen İngilizce heretic kelimesi yerine kullanılmıştır.
**Çevirmen Notu 2: Sapkınlık, bu metinde dince kabul olunmuş inançlara aykırı düşünce anlamına gelen İngilizce heresy kelimesi yerine kullanılmıştır.
Yazar: John Guy
Çevirmen: İdil Bostan
(http://ceviriyoruz.org)
Kaynak: www.historytoday.com/john-guy/sir-thomas-more-and-heretics