Etiket: #dostoyevski

Roman Kahramanlarının İç Çatışmaları: Freud ve Jung Perspektifinden Ivan ve Harry’nin Analizi

Roman kahramanlarının psikolojik çatışmaları, insan bilincinin karmaşık katmanlarını anlamada güçlü bir araçtır. Dostoyevski’nin Karamazov Kardeşler romanındaki Ivan Karamazov ile Hesse’nin Bozkırkurdu romanındaki Harry Haller, bu bağlamda derinlemesine incelenmeye değer karakterlerdir. Freud’un psikanalizi, bilinçdışındaki bastırılmış dürtüleri ve çocukluk deneyimlerini merkeze alırken, Jung’un analitik psikolojisi kolektif bilinçdışını ve bireyselleşme sürecini vurgular. Bu

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yeraltı ve Dönüşüm: Özgür İrade, Güç ve Bireyin Toplumdaki Yitimi

Yeraltı Adamı’nın Özgür İrade Arayışı Dostoyevski’nin Yeraltıdan Notlar eserindeki Yeraltı Adamı, özgür iradeyi varoluşsal bir başkaldırı olarak konumlandırır. Özgür irade, onun için rasyonel determinizme karşı bir isyan bayrağıdır; ancak bu isyan, Nietzsche’nin “güç istenci” ile yalnızca yüzeysel bir benzerlik taşır. Nietzsche’nin güç istenci, bireyin kendi potansiyelini yaratıcı ve yaşamı onaylayan

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yeraltı ve Böcek: Varoluşsal Yalnızlığın Karşılaştırmalı İncelemesi

Dostoyevski’nin Yeraltından Notlar’ındaki Yeraltı Adamı ile Kafka’nın Dönüşüm’ündeki Gregor Samsa, modern insanın yalnızlık ve anlamsızlık deneyimlerini temsil eden iki derin karakterdir. Her ikisi de Camus’nün absürd kavramı ve Kierkegaard’ın varoluşsal kaygısıyla ilişkilendirilebilir, ancak yalnızlıklarının doğası, nedenleri ve dışavurumları farklıdır. Yeraltı Adamı, bilinçli bir şekilde kendini soyutlarken, Gregor toplumsal dışlanma yoluyla

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yeraltının Aynası: Bilinç, Kimlik ve Varoluşun Çözümsüz Düğümü

Dostoyevski’nin Yeraltından Notlar’ındaki Yeraltı Adamı, kendi bilincinin kıvrımlarında sıkışmış bir figür olarak modern insanın varoluşsal krizini temsil eder. Jacques Lacan’ın “ayna evresi” kuramı, bu hapsoluşu anlamak için güçlü bir çerçeve sunar. Yeraltı Adamı’nın kendi zihninde yankılanan iç konuşmaları, kimlik arayışının hem bir başarısızlık hem de özgün bir duruş olarak nasıl

OKUMAK İÇİN TIKLA

Dilin İktidar Aygıtı Olarak Yansımaları

Sorgulayan Zihnin Tutsaklığı: Winston’ın Düşünce Suçu George Orwell’in 1984 eserinde Winston’ın karşılaştığı “düşünce suçu” kavramı, dilin insan bilincini şekillendiren ve kontrol eden bir araç olarak nasıl işlediğini çarpıcı bir şekilde ortaya koyar. Düşünce suçu, yalnızca açıkça ifade edilen fikirlerin değil, zihnin kendi içinde barındırdığı sorgulamaların bile bir tehdit olarak görüldüğü

OKUMAK İÇİN TIKLA

Ivan Karamazov ile Spinoza’nın Etik Evrenleri

Ivan Karamazov’un “Tanrı yoksa her şey mübahtır” tezi ile Spinoza’nın panteist etik anlayışı, insanlığın ahlaki varoluşunu sorgulayan iki derin felsefi duruşu temsil eder. Dostoyevski’nin Karamazov Kardeşler’indeki Ivan’ın bu çarpıcı iddiası, Tanrı’nın yokluğunda ahlaki düzenin çöküşünü mü ima eder, yoksa bireyin kendi ahlakını inşa etme sorumluluğunu mu yüceltir? Öte yandan, Spinoza’nın

OKUMAK İÇİN TIKLA

Karamazov Kardeşler’de Alyoşa’nın İnanç Krizi ve Anlam Arayışının Zosima ile Camus Karşıtlığı

İnancın Kıyısındaki Çöldeki Yolcu Alyoşa Karamazov, Dostoyevski’nin Karamazov Kardeşler eserinde bir inanç krizinin eşiğinde durur; bu kriz, yalnızca kişisel bir sarsıntı değil, aynı zamanda insanın varoluşsal bir paradoksla yüzleşmesinin somut bir yansımasıdır. Alyoşa’nın inancı, Tanrı’ya ve insan ruhunun anlam arayışına olan bağlılığı, dünyevi acılar ve ahlaki çelişkilerle sınanır. Bu, insanın

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kıskançlığın Çözülmesi: Othello, Dmitri ve Medea’nın İnsanlık Deneyimi

Othello’nun Kıskançlığı: Bireysel Trajedi mi, Toplumsal Damga mı? Shakespeare’in Othello tragedyasında, Othello’nun kıskançlığı, hem bireysel bir iç çatışma hem de toplumsal dinamiklerin karmaşık bir yansıması olarak ortaya çıkar. Othello, Venedik toplumunda bir Mağripli general olarak hem saygı görür hem de ötekileştirilir. Kıskançlığı, Iago’nun manipülasyonlarıyla alevlenir; ancak bu duygu, yalnızca kişisel

OKUMAK İÇİN TIKLA

Tanrı’nın Ölümü ve Her Şeyin Mübahlığı: Ivan Karamazov ile Nietzsche Arasında Bir Felsefi Yüzleşme

Kavramsal Miras: Tanrı’nın Ölümü ve Metafizik Boşluk Nietzsche’nin “Tanrı’nın ölümü”, modernitenin metafizik dayanaklarının çöküşünü ifade eder. Ivan Karamazov’un “Tanrı yoksa her şey mübahtır” tezi, bu çöküşün ahlaki sonuçlarını sorgular. Nietzsche, bireyin kendi değerlerini yaratma sorumluluğunu yüceltirken; Ivan, bu sorumluluğun kaosa yol açtığını savunur. Özgürlük, Nietzsche için bir inşa, Ivan için

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kendi Kaderini Yazanlar mı, Yazılan Kaderin Peşindekiler mi?

  Dostoyevski’nin ‘Suç ve Ceza’ eserindeki Raskolnikov, Orwell’in ‘1984’ romanındaki Winston ve Melville’in ‘Moby Dick’ eserindeki Ahab, edebiyatın en karmaşık karakterlerinden bazılarıdır. Her biri, özgür irade ile determinizm arasındaki gerilimi kendi hikayelerinde farklı biçimlerde somutlaştırır. Bu karakterlerin eylemleri, bireyin kendi yolunu çizme çabası ile dışsal ve içsel güçlerin dayattığı sınırlar

OKUMAK İÇİN TIKLA

Oğuz Atay’ın Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri ve Dünyayı Algılayış Biçimi

Çocukluk ve Eğitim Yılları Oğuz Atay, 12 Ekim 1934’te Kastamonu’nun İnebolu ilçesinde, farklı dünyaların kesişiminde bir çocuk olarak dünyaya geldi. Babası Cemil Atay, ağır sert mizahi bir CHP milletvekili ve hukukçu olarak tanınırken, annesi Muazzez Zeki, ilkokul öğretmeni bir eğitimciydi. Bu iki ebeveyn arasındaki dinamik, Atay’ın çocukluğunda derin izler bıraktı.

OKUMAK İÇİN TIKLA