Etiket: Öznellik

Sosyal Medya Çağında Foucault’nun İktidar ve Bilgi Merceğinden Bireylerin Öznelliği

İktidarın Yeni Yüzü: Sosyal Medyanın Denetim Mekanizmaları Sosyal medya platformları, bireylerin günlük yaşamını yeniden şekillendiren bir alan olarak, Michel Foucault’nun iktidar ve bilgi kavramlarının çağdaş bir yansımasını sunar. Foucault’nun panoptikon modeli, Bentham’ın hapishane tasarımından esinlenerek, bireylerin sürekli gözetim altında olduğu bir toplumu tasvir eder. Sosyal medya, bu gözetimi dijital bir

OKUMAK İÇİN TIKLA

Deleuze’ün İmmanens Düzlemi: Varlığın Hiyerarşisiz Ontolojisine Bir Yolculuk

Varlığın Eşdeğer Düzlemi Deleuze’ün immanens düzlemi, varlığın hiyerarşik bir düzen içinde örgütlenmediğini savunur. Geleneksel metafizikte, Platon’dan Kant’a kadar, varlık genellikle bir üst-aşkın ilkeye (örneğin, Tanrı, Idea ya da bilinç) bağlı olarak açıklanır. Ancak Deleuze, bu tür bir hiyerarşiyi reddeder ve varlığın, hiçbir dışsal ya da üstün bir otoriteye ihtiyaç duymadan,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kierkegaard ve Jung: Bireysel Otantiklik ve Bireyleşme Arasındaki Bağlantılar

Bireysel Özgünlüğün Temelleri Kierkegaard’ın otantiklik anlayışı, bireyin varoluşsal sorumluluğunu merkeze alır. İnsan, kendi varlığını anlamlandırmak için dışsal otoritelerden bağımsız bir şekilde kendi anlamını yaratmalıdır. Bu süreç, bireyin kendisini sürekli sorgulaması, öznel hakikati araması ve toplumsal normlara körü körüne uymaktan kaçınmasıyla şekillenir. Kierkegaard’a göre, otantik bir yaşam, bireyin kendi varoluşsal seçimleriyle

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kierkegaard’ın Varoluşsal Sıçrama Kavramı ve Anlam Arayışı

Bireyin Karşılaştığı Varoluşsal Kriz Kierkegaard’ın felsefesinde, birey sürekli olarak varoluşsal bir krizle karşı karşıyadır. Bu kriz, insanın kendi varlığını sorguladığı, ölümün kaçınılmazlığı, anlamsızlık korkusu ve Tanrı’yla ilişkisinin belirsizliği gibi temel sorular etrafında şekillenir. Varoluşsal sıçrama, bu kriz anlarında bireyin rasyonel düşüncenin ötesine geçerek inanca yönelmesini ifade eder. Kierkegaard, özellikle “Korku

OKUMAK İÇİN TIKLA

Varoluşsal Arayışların Çatışkılı Yörüngeleri: Nietzsche ve Foucault Perspektifinde Yeraltı Adamı ve Winston

Bireyin Kendi Gerçeğini İnşası Nietzsche’nin perspektivizmine göre, hakikat bireysel bakış açılarından oluşur ve her birey, kendi deneyimleri üzerinden anlam üretir. Yeraltı adamı, bu perspektivizmin somut bir örneğidir. Kendi iç dünyasında sıkışmış, toplumun dayattığı normlara ve rasyonaliteye karşı bir isyan içindedir. Onun sürekli kendi düşüncelerine gömülmesi, hakikati sorgulama biçimi, Nietzsche’nin “her

OKUMAK İÇİN TIKLA

Müzikal Terapi Deneyimlerinin Nesnelliği ve Öznelliği Üzerine Bir İnceleme

Deneyimlerin Ölçülebilirliği Sorunu Müzikal terapi, bireylerin zihinsel ve fiziksel sağlıklarını desteklemek için müziğin terapötik potansiyelini kullanır. Ancak, bu deneyimlerin nesnel olarak ölçülüp ölçülemeyeceği sorusu, bilimsel ve insani disiplinler arasında karmaşık bir tartışma başlatır. Nesnellik, standardize edilebilir ölçümler ve tekrarlanabilir sonuçlar gerektirir. Müzikal terapide, örneğin, bir hastanın stres seviyesindeki azalma, kalp

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kant’ın Aydınlanması ve Foucault’nun Kendilik Kaygısı: Öznellik Üzerine Derinlemesine Bir İnceleme

1. Aydınlanmanın Tanımı ve Kant’ın Çerçevesi Kant, Aydınlanma’yı insanın kendi aklını kullanma cesareti olarak tanımlar. Ona göre, bireyin otoriteye körü körüne bağlılıktan kurtulması ve aklıyla özgürce düşünmesi, modern öznelliğin temel taşıdır. Bu, bireyin kendi aklına güvenerek dışsal otoritelerden bağımsız bir şekilde hakikati aramasını gerektirir. Kant’ın yaklaşımı, bireyi evrensel aklın bir

OKUMAK İÇİN TIKLA

Fenomenoloji ve İçgözlemin Yeniden Değerlendirilmesi

Bilinç ve Deneyimin Doğası Davranışçılığın, insan zihnini yalnızca gözlemlenebilir davranışlar üzerinden anlamaya yönelik katı yaklaşımı, içgözlemi bilimsel bir yöntem olarak dışlamıştır. İçgözlem, davranışçılar tarafından öznel, kontrol edilemeyen ve güvenilmez bir süreç olarak görülmüştür. Ancak Edmund Husserl’in fenomenolojisi, bu reddedilen yöntemi yeniden ele alarak bilincin doğrudan deneyimlerini anlamanın temel bir yolu

OKUMAK İÇİN TIKLA

Dijital Büyük Öteki: Lacan’ın Kavramının Çağdaş Dönüşümleri

Lacan’ın büyük öteki kavramı, bireyin kimlik oluşumunda dışsal bir otorite ya da sembolik düzen olarak tanımlanır. Dijital çağda bu kavram, sanal ağların, algoritmaların ve veri ekosistemlerinin etkisiyle yeniden şekillenmektedir. Bu metin, büyük öteki kavramının dijital mitolojilerdeki dönüşümünü çok katmanlı bir yaklaşımla ele almaktadır. İnsan-makine etkileşiminden sanal kimliklere, dilin dönüşümünden toplumsal

OKUMAK İÇİN TIKLA