Transit – Anna Seghers

1944 yılında İspanyolca çevirisi yayınlanan, yazıldığı dil olan Almanca’da ancak 1948’de basılabilen Anna Seghers ‘in Transit adlı yapıtı, insanlığın değişmeyen sorunlarından ‘sığınmacılığı’ işler. Avrupa’yı çiğneyen Nazi ordularından kaçan ve sığınacak ülke arayan değişik uluslardan yüzbinlerce insanın serüveninden bir kesiti kapsayan Transit, yansıttığı sorunla güncel, anlatım tekniğiyle çağdaştır.
Anna Seghers, kendisinin de yaşadığı toplama kampından kaçma, yurdunu bırakma, yabancı bir ülkede kaçak yaşama, kurtuluş yolu olarak uzak bir ülkeden vize almayı denerken karşılaşılan bürokratik zorluklar gibi konuları anlatmakla yetinmez. İnsanın güçlüklerle karşılaştıkça bilenen direnç duygusunun da altını çizer. Transit, yalnız sığınmacılığın değil, faşizme karşı mücadelenin de romanıdır.

Kitabın Künyesi
Transit
Anna Seghers
Çeviren: Burhan Arpad
Evrensel Basım Yayın
Baskı Tarihi: 1999
256 sayfa

Anna Seghers Hayatı
1900 yılının 19 Kasım günü Almanya?nın Mainz kentinde dünyaya gelen Anna Seghers?in gerçek adı Netty Reiling?tir. Birinci Dünya Savaşı?nın ve sonrasının çalkantılı yıllarını bir lise öğrencisi olarak yaşar. Varlıklı bir burjuva ailesinin kızı Netty, genç yaşta kendini tedirgin bir toplumun içinde buluverir. Genç kızın edebiyata olan ilgisi annesinin verdiği Schiller ve Heine eserleri ile başlar. Peşinden Lessing, Büchner, Kleist, Hölderlin gelir. Balzac, Gorki, Tolstoy?un gerçekçi eserleri ona Fransız ve Rus edebiyatının kapısını açar. Heidelberg Üniversitesi?nde Sanat Tarihi öğrenimi görür. 1925 yılındaki doktora tezinin konusu “Rembran?ın eserlerinde Yahudi ve Yahudiliktir.? Edebiyata ilk adımlarını Netty Reiling adıyla atar. Bir çok dergi ve gazetede nuvelleri yayınlanır. yurtdışı yolculuklarına çıkar. O yılların politika olayları ve ekonomik sorunlarıyla yakından ilgilenmeye başlar. 1925 yılında Laszlo Radvanyi ile evlenir. İlk kez “Seghers” takma adını kullanarak yazdığı ?Saint Barbaralı balıkçıların ayaklanması? romanı genç kadına 1928 yılında Kleist ödülünü kazandırır. Fakat Almanya?da hiç kimse bu yazarı tanımamaktadır. tanıyanlar da onu bir erkek sanmaktadır. Bunun üzerine ?Seghers? kendine ?Anna? ön adını verir. Kleist ödülü büyük bir ünün başlangıcı olur. Anna Seghers ile Alman edebiyatına yeni bir sanat anlayışı ve yeni bir roman tekniği girmiştir.
1928 yılında Komünist Partisi?ne üye olur. O yıllarda çok hareketli bir dönem yaşayan emekçi sınıfı ile yakınlaşır. Artık okurun karşısında, toplumu ve kişileri sosyalist açıdan değerlendiren bir Anna Seghers vardır. Genç kadın yazar Alman gerçekçiliğine, değişik ve kendine özgü eserler kazandırmaya başlar. Ömrünün sonuna kadar da hep aynı yolda ödünsüz yürür. Nazilerin işbaşına gelmesiyle 1933 yılında Almanya?yı terketmek zorunda kalır. Önce İsviçre?ye sonra da Fransa?ya sığınır. Savaş yıllarını Meksika?da geçirir. 1947?de Avrupa?ya geri dönmeye karar verir. Doğu Almanya?ya yerleşir.Yaşamı Boyunca sürekli yazmasının yanı sıra siyasi yasamda da son derece de aktif olan Seghers, burada da birçok faaliyetin içinde yer alır. “Almanya Demokratik Yenilenme Birliği´nin ikinci başkanlığını yapar. Alman Sanat Akademisi´ne üye olur, ardından DAC ( Alman Demokratik Cumhuriyeti) Yazarlar Birliği Başkanı olur. Yapıtlarıyla 1947´de Büchner ödülünü, 1951 ve 1959´da DAC Ulusal Ödülü´nü, ayrıca 1959´da Stalin Barış Ödülü´nü alır. Seghers sürgünden yıkılmış ülkesine ve savaşta psikolojik olarak tahrip olmuş Alman insaninin arasına döndüğü zaman, yaşanan büyük felaketin araştırılması ve ayni günlerin yeniden yaşanmaması için ne yapılması gerektiği üzerinde öncelikle durur. “Dilime ve yurdumun insanlarına bağlıyım,” diyen Anna Seghers?in gerek sürgün yıllarında, gerekse Almanya?ya döndükten sonra yayınladığı tüm romanlarında gerçekçilik kaçınılmazdır. Genelde ayrı tabakalardan insanların çıkar çatışmalarını konu alan romanlarda lirizm ağır basar. 70?li yıllardan sonra Anna Seghers?i Alman dili edebiyatının en büyük yazarı kabul edenler onu Emily Bronte, Virginia Volf, Sigrid Undset ya da Simone de Beauvoir ile aynı basamağa koyarlar.
Seghers “Ölüler Genç Kalır” romanında, Kasım ihtilali (1918) ile İkinci Dünya Savaşı arasında işçilerin, köylülerin, kapitalistlerin ve asillerin alın yazılarından yola çıkarak Almanya?daki sınıflar arası çatışmaları ele alır. “Ölüler Genç Kalır” 1968 yılında başarıyla sinemaya da uyarlanmıştır. “Transit” romanı ise Seghers?in öteki romanlarından farklı bir nitelik taşır. 1933-1945 yıllarında sınırlar arasında kovalanan, hiçbir ülkenin tanımadığı yüz binlerce mültecinin acı serüvenlerinin anlatıldığı eserde Seghers?ten otobiyografik bölümler ağır basar. “Transit”, faşizme karşı mücadelenin romanıdır.
“Karar” (1959) ve “Güven” (1968) adlı eserler, Anna Seghers?in son romanlarıdır. Yirminci yüzyıl Alman edebiyatında, “Karar” gibi bölünmüş Almanya?nın aykırılıklarını böylesine kapsamlı ele alan ve sorunların derinine inen başka bir esere rastlanmaz. Seghers bu romanında, İkinci Dünya Savaşı sonrasında oluşan iki ayrı toplumun sorunları altında ezilen bireyler ve ailelerden yola çıkarak, Batı ve Doğu Almanya arasındaki farklılıkları bütün gerçekçiliği ile ortaya koyar.
Geride bıraktığımız yirminci yüzyıl, tutkuları hiç de duyarlı ve lirik olmayan bir çağdı. 1900 doğumlu Anna Seghers?in son romanı “Güven”, dünyamızı iki kampa bölmüş olan yirminci yüzyılın insan yaşamını ne denli etkilemiş olduğunun gerçek bir belgesidir. Oynandığı ?sahne? oturma odaları ve oteller değil, savaş alanları, siperler, konferans salonları, okullar, deney laboratuarları ve fabrikalardır. Bu romanla Anna Seghers, çok başarılı edebi yaşamının doruğuna ulaşır.
Çekingen ve içine kapanık bir yaşam sürdürmüş olan Seghers?in savaş sonrası yurduna döndüğü günlerde söylemiş olduğu şu sözler önemlidir: “Yurdumda yazacağım kitaplar, geçmişte işlenmiş yanlışların tekrarını önlesin isterim…”

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here