Uzun Yürüyüş’te Mao’nun Maceraları – Frederic Tuten

“Cüretkâr bir şıklık ve canlı bir değişiklik”
Yukarıdaki başlığı 13 Mayıs 1972 tarihinde John Updike’ın kitap üzerine yazdığı bir inceleme yazısından alıntıladım.. Frederic Tuten’in Uzun Yürüyüşte Mao’nun Maceraları’nı değerlendirdiği makalesinde, “Okurunu farkında olmaya zorlayan, keskin ve sivri uçlu bir romanın canlı devinimine sahip” demiş Updike. 68 isyanının sıcaklığında, o isyanı paylaşan düşünce ve duygularla yazılan Uzun Yürüyüşte Mao’nun Maceraları, sokaktaki radikal değişim talebinin sanat ve edebiyata yansımasını, “geleneksel romandan zeki, sıkı ve eğlendirici bir sapmayı” ifade ediyor.

Üzerinden çok zaman geçmiş, şimdiki okurlar belki yabancı gelen duygu ve düşüncelerle kaleme alınmış bir roman hakkında -hele ki bu roman deneysel yanıyla öne çıkıyorsa- kısa bir yazı çerçevesinde doyurucu bir şeyler söylemek hiç kolay değil. Öncelikle şaşırtıcı bir roman olduğunu söyleyeceğim. Roman sözcüğünü çok geniş anlamda kullandım. Gerçekten de alışılageldik anlatıların çok uzağında bir kitap var elimizde.

Sanat ve devrim
John Updike, sözünü ettiğim yazısında romanın yapısını beş maddede özetlemiş; Kitap “(1) Uzun Yürüyüş’ün, Reader’s Digest’in yaptığı bir yol kılavuzluğu gibi, olgulara dayanarak, tarafsız kalınarak yazılmış yirmi yedi sayfalık hikâyesinden; (2) kaynağı belirtilmeyen (örneğin, azimle sürdürülen bir araştırmayla keşfedilebilecek olan, Hawthorne’un Marble Faun’u, Walter Pater’ın Marius the Epicurean’ı, Engels’in Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni adlı çalışması) tırnak içerisindeki otuz altı buçuk sayfalık alıntılardan; (3) on iki buçuk sayfalık Faulkner, Hemingway, Kerouac, Steinbeck/Farrell ekolü, Malamud/Bellow ekolü parodilerinden ve birçok modern art ekolünün eleştirilerinden; (4) sözüm ona, 1968’de Mao ile yapılmış olan -Başkan Mao’nun nitelikli Amerikan dergilerinin tutkulu abonesi, Godard filmleri ve minimal sanatın müptelası olduğunu açıkladığı- on dokuz sayfalık bir röportajdan; (5) yirmi altı sayfalık, hayal ürünü karşılaşmalar ve görüşmeler gibi olağan romana özgü malzemeden oluşmaktadır. “

Alıntıdan da anlaşılacağı gibi, Uzun Yürüyüşte Mao’nun Maceraları birbirinden farklı olayları ve pratikleri yanyana getiren bir kolaj. Pop art akımına benzetebileceğimiz bir tarzda yazılmış deneysel bir roman. Tuten çoğu ilk romanda görülen mutsuz bir çocukluk hikâyesinden ya da duygulara seslenmekten bilhassa imtina etmiş; bir “on dokuzuncu yüzyıl romanı”nı yeniden yazmak istememiş. Dönemin resim, fotoğraf ve sinema sanatından esinlenerek 68’lerde büyük sempati toplayan Başkan Mao’nun edebiyat yoluyla farklı bir portresini çizmeye koyulmuş. Bu portre aynı zamanda 68’lerin dünya görüşünün portresi.

Anlatının gövdesini Mao’nun Kızıl Ordu’suyla birlikte Ekim 1934’ten Ekim 1935’e kadar süren Uzun Yürüyüş’ü oluşturuyor. Çin’deki siyasal gelişmeler, yarılmalar, savaşlar, ölümler, katliamlar ve yürüyüş süreci tarihi gerçeklere dayalı. Ancak Mao figürünün ikili bir boyutu var. İlkinde o yılların siyasi önderinin gerçekçi bir sunumunu yapıyor Tuten. İkincisine ise hayali bir Mao çıkıyor karşımıza. Gerçek Mao’nun düştüğü hataları gören, bilen ya da sezen roman karakteri Mao’yu, şiirinin eleştirilmesi karşısında alıngan, kendisinden kuşkulu, çekingen ve cinsel anlamda arzulu biri olarak tasvir etmiş. Romanın iki Mao’su fotoğraf ile grafik sanatçının çizdiği poster arasındaki farka karşılık geliyor. Tuten’in Maosu’nun gerçeküstü duygu, düşünce ve eylemlerinin anlatıldığı sayfalar kitabın en eğlenceli bölümleri. Ama mizah ve eğlence çok sürmüyor. Uzun Yürüyüş’e paralel giden farklı bir tarihi de barındırıyor anlatı; Amerikan İç Savaşı’nın -üzerinde neredeyse hiç konuşulmayan- kanlı ve yüz kızartıcı sayfalarını da açıyor okura. Söz konusu kolaj, çok fazla cana mal olması nedeniyle Çin devrimini eleştiren sağa, özellikle liberallere yönelik bir cevap niteliğinde.

Son bölümdeki Mao röportajı ise mizahla ciddiyeti, sanatla siyaseti, gerçekle kurguyu bir araya getirmedeki ustalıkla kitabın zirve noktası.

“Geleneksel edebiyat” dediğimizde, edebiyat tarihinin ana akımlarını işaret eden bir genelleme yaparız. Ancak geleneksel edebiyatın kendisi daima yenilikçi arayışlarla ilerlemiş, zamanında itiraz edilen yenilikler sonradan geleneğin en sağlam taşlarına dönüşmüştür. Frederic Tuten -aldığı eğitimin de katkısıyla- geleneği, geleneğin içinden çıkan yenilikçi damarları arayışının farkında. Romanın yapısını ve dilini kurarken T. S. Eliot, John Dos Passos, Faulkner, Hemingway, Malamud ve Kerouac gibi yazarların etkilerini bilhassa vurgulamış. Edebiyatın dışında resim ve sinema -özellikle Godard’ın (anti)sineması- esin kaynağı olmuş romanın yapısına. Romanı okurken bu etkileri görmek mümkün. Ancak taklide düşmüyor Tuten; “parçaların ve alıntı mozaiklerinin düzenlenmesiyle oluşan yapılanmanın parçalar toplamının ötesine geçen bir şey olabileceği ve bütünü zenginleştirebileceği düşüncesinden hareketle” kendi sesini ve üslubunu arıyor. Başkalarının sesini parodiye çevirerek ele geçiriyor. Amacı; “sadece okuru ısındırmak için yer yer renk ışıltılarının serpiştirildiği, koyu gri tonunda, ironiye karşı dayanıklı ironik bir çalışma” yapmak.

Bu tarz çalışmaların tekrarı zor hatta imkânsızdır. Belki de bu nedenle sanat ve edebiyatta 60’lı yıllardan 70’li yılların ortasına kadar süren yenilikçi arayışlar -siyasi hayal kırıklıkları da eklenince- güçlü bir akım yaratmadı. Akım haline gelmemesi yok olması anlamına gelmez. Tersine, “bu zorlu çabalar insan bilincinde devrime yol açmayı aranıp durur; sonunda daha gösterişsiz bir başarı sağlar”. Tuten ve 68 kuşağının mirası budur.

Frederic Tuten elimizdeki baskıya yazdığı kısa önsözde “Kitaplar silinir gider. Vaktiyle ses getiren bir roman zamanla bir hatıraya dönüşür” demiş Tuten alçokgönüllülükle; “Uzun Yürüyüş’te Mao’nun Maceraları, parlak kandillerin ışıyıp durduğu bir yerde küçücük bir mumdu. Uzun zaman önce silinip gitmiş olmalıydı. Ama o küçük, inatçı alev tam da sönmeye yüz tuttuğunda, uzaklarda, Türkiye’den birileri yeniden tutuşturdu onu.”

Yeniden tutuşturulan mumun siyasette, sanatta ve edebiyatta isyandan uzaklaşmış bir toplumda etrafını ne denli aydınlatacağı ayrı bir tartışma konusu. Ancak insanların bir başka dünyanın mümkün olduğuna inandığı çağları ve yapıtları hatırlatmasıyla kulağa hoş geliyor. “Bu tür çalışmalar Uzun Yürüyüş’e benziyor, mekâna ve zamana karşı bir zafer, gerekli olanın gereksiz olanı alt etmesi ve hepsinden önemlisi, Marksizm’e benziyor…”

A. Ömer Türkeş
26.12.2014 http://kitap.radikal.com.tr/

Kitabın Künyesi
Uzun Yürüyüş’te Mao’nun Maceraları
Frederic Tuten
Jaguar Kitap / Roman Dizisi
Türkçe (Orijinal Dili:İngilizce)
160 s. — 2. Hamur– Ciltsiz — 13 x 20 cm
İstanbul, 2014
Editör : Ferhat Özkan
Çeviri : Gökhan Aksay

Mao, Çin İç Savaşı sırasında meşhur Uzun Yürüyüş’ünü yapar. Frederic Tuten, yıllar sonra bu olayı kendisine has bir şekilde anlatır:

İşin içine Hemingway, Kerouac, Herman Melville veya Oscar Wilde’ı da karıştırır. Pastiş ve kolajlar yapar, bazı metinlerin parodilerini yazar, mizahını esirgemez. Sonunda, olağanüstü nükteli, bozguncu ve Amerikan pop art hareketinin ikonu olan bir roman çıkar ortaya.

Tuten’in Türkçe baskı için yazdığı önsöz ve Gökhan Aksay’ın çevirisiyle…

“Frederic Tuten, insanı acımasızca kahkahalara boğan bir kitap yazmış. Uzun Yürüyüş’te Mao’nun Maceraları, Amerikan uzun yürüyüşünün kültür engelli piyadeleri için buz gibi bir gazoz, bir soğuk kompres, ağaç altı bir gölgelik.”
-Susan Sontag-

“Dâhice kotarılmış bir metin ve şimdiye kadar yapılmış en iyi post-modern çalışma… Türünün başyapıtı…”
-Oscar Hijuelos-

“Çok sevimli ve özgün. Gülünç, acı ve ciddi.”
-Iris Murdoch-
(Tanıtım Bülteninden)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir