Yedinci Adam – Jean Mohr, John Berger

Batı ekonomileri kolla yapılan işlerin çoğunda niçin göçmen işçilere bağımlılık duyuyorlar? Bu emekçilere niçin makinelerin değiştirilebilir parçaları muamelesi yapılıyor? Bu insanları kendi ülkeleri ve ailelerinden ayrılıp da bu aşağılanmayı sindirmeye iten sebepler nelerdir? John Berger ile Jean Mohr Yedinci Adam adlı bu kitaplarında, göçmen işçilerin yaşadıkları deneyimlerin içine girip bu sorulara cevap bulmaya çalışıyorlar. İlk olarak 1975’te yayınlanmış olan ve göçmenlerin iç dünyasına ışık tutan bu kitap, Türkiye’den Almanya’ya işçi göçünün başlayışının 50. yıldönümünü yaşadığımız bugün için de geçerliliği ve yakıcılığını aynı ölçüde korumaya devam etmektedir.
(Tanıtım yazısı)

Yıkımı yaşayan insanlar… – Emre Ayvaz
(06/05/2011 tarihli Radikal Kitap Eki)
Amerika?nın Michigan eyaletindeki Detroit şehri, bir zamanlar otomotiv sektörünün zenginleştirdiği, çok canlı bir sosyal hayatın yaşandığı, 19. yüzyıldan kalma evleri ve görkemli otelleriyle turistlerin ve fotoğrafçıların ağzını sulandıran bir yerdi. Bugünse, bir bombardıman ya da nükleer felaket sonucu yerle bir olmuşa benzeyen, yıkıntılarla dolu, terk edilmiş, ürpertici bir ?hayalet şehir?: Bir zamanların ışıl ışıl otelleri, şimdi kasvetli gotik şatolara benziyor; onyıllar boyunca harıl harıl otomobil üretmiş devasa fabrikalar, sarmaşıkların bürüdüğü beton yığınları artık. Dahası, bu çürüyüp dökülen şehre akın eden fotomuhabirlerden biri, bütün şehrin ağaçların ve çalılıkların istilasına uğradığını, boş binalarda geyiklere ve başka yabani hayvanlara rastlandığını söylüyor.
Detroit?in, otomotiv sektörünün çöküşüyle beraber yaşadığı bu yavaş (aşağı yukarı elli yıldır süren) ölüm, geçtiğimiz bir-iki yılda iki çok yankı uyandıran fotoğraf kitabına konu oldu. Andrew Moore ve Yves Marchand?ın çektiği fotoğraflar, yıkımın ve çürümenin yoğun bir hüzünle dolu ?güzelliğini? belgeliyordu. Ama bu iki fotoğrafçının ve onların ardından Detroit enkazına hücum eden diğer yüzlercesinin iştahla çektikleri ?yıkıntı manzaraları?na hemen itirazlar yükselmeye başladı ve ortaya, gittikçe alevlenen tartışmanın da adı halini alan bir kavram çıktı: ?Yıkıntı pornosu?. Üretimin, para akışının ve istihdamın, kısaca kapitalizmin dramatik bir şekilde sahneden çekilmesiyle yaşanan acıklı bir ekonomik/toplumsal/mimari çöküşü, sürecin insani boyutunu görmezden gelerek, sadece seyirlik bir manzara olarak ele almak ahlaki mi, diye soruyorlardı. Görünürde güzel olan bir şeyin ardında yatan trajediyi göz ardı etmekte bir zalimlik ve sahtekârlık da yok mu?
Bu sorulara en doyurucu cevabı verebilecek kişilerden biri, John Berger. Daha doğrusu, Detroit fotoğraflarının sadece güncel bir örneği olduğu şu asırlık ikilemi kendi şahsında en ikna edici çözümüne kavuşturmuş kişi: Eşitsizlik, savaş ve sefaletin hüküm sürdüğü bir dünyada güzelliği seyretmenin zalimce bir tarafı yok mu? Sanatsal kusursuzluk, yanıbaşımızdaki ?gerçek? karşısında bizi körleştirmiyor mu? Kendisine bu soruları sorup durduktan sonra, hem dünyada olup bitenlerin farkında olup hem de ?mesela Henry James gibi? saf bir estetik çabayı sürdürmenin mümkün olamayacağı sonucuna varan George Orwell, sonunda bir çeşit ?risale yazarına? dönüştüğünü söylüyordu. Ama aynı ikilem John Berger için hiçbir zaman zorlayıcı bir vicdan sorunu halini almadı: Orwell gibi sanatına politikayı dahil etmeye çalışması gerekmemişti, çünkü zaten sanat onu her zaman politikanın içine sürükleyen bir şey olmuştu. Ezilen insanların deneyimi ile sanatın beraber yürüdüğünü, birbirlerine açıldıklarını düşünüyordu.

60?larda Avrupa?ya göçenler
İsviçreli dostu Jean Mohr?un çektiği fotoğrafların ?eşlik ettiği? ?ve nihayet yeni baskısı yapılan? kültleşmiş kitabı ?Yedinci Adam?da, Berger, ağır bir toplumsal ve siyasi soruna yukarıda söz ettiğim ikilemin ötesindeki bir noktadan yaklaşıyor. Bunu mümkün kılan, biraz da Mohr?un fotoğraflarının Berger?ın metnine ?eşlik etmekten? çok, metinle beraber konuşmaları. Berger kitapta, 1960?larda Avrupa?ya göç eden işçilerin deneyimini ?memleketi terk ediş, göç edilen Avrupa ülkesinde yaşananlar ve geri dönüş? anlamaya çalışıyor. Fotoğrafların anlatmaya güçlerinin yetmediği yerde Berger?ın metni devreye giriyor, Berger?ın göstermeye gücünün yetmediği yerdeyse Mohr?un fotoğrafları. Göçmen işçileri hem istatistik verileriyle anlayabileceğimiz kuş sürüleri gibi seyrediyoruz kitapta, hem de istatistiğin anlayamayacağı karmaşık bir toplumsal sürecin özneleri olarak; hem tren garlarında bekleşen, aşağılayıcı sağlık kontrolleriyle ?ayıklanan? ve ekonomik dengeleri etkileyen kalabalıklar olarak görüyoruz onları; hem de teker teker acı ve hasret çeken, para biriktirmek için binbir güçlüğe katlanan, benzersiz birer yolculuk yapan, bu yolculuğun hikâyesini de başkalarına anlatan insanlar olarak.
?Yedinci Adam?ın dayandığı ekonomik ve toplumsal verilerin geçerliliğini çoktan kaybetmiş olduğunu Berger kendisi de söylüyor: Sovyetler Birliği yıkıldı, Berger?ın ?ekonomik faşizm? dediği neo-liberalizm küresel bir hakimiyet kurdu, Çin fenomeni ortaya çıktı, vs. Artık işçi göçünden çok fabrikaların göçünden söz ediyoruz -ki Detroit?te olan da kısmen buydu. Ama ?göçmenlik? deneyimi (buna kısmen mülteciliği ve yerinden edilmeyi de katabiliriz) her zaman, her yerde, aşağı yukarı Yedinci Adam?da anlatıldığı gibi yaşanıyor. Berger da zaten iddialı bir araştırmadan çok bir tür ?aile albümüne? benzettiği kitabında, herkese bir yerinden ?kendi yaşadığı bir şeymiş gibi? tanıdık gelecek bu insani durumu ortaya çıkarmaya çalışıyor.
?Yedinci Adam?ı yazan John Berger, ?pornografik? olmakla suçlanan Detroit fotoğraflarına da muhtemelen böyle bakardı: Bu fotoğraflar neyi içine alıyor, neyi dışarıda bırakıyor? Fotoğrafçı ne göstermek istiyor, fotoğraflar nasıl görülmek istiyor, ben ne görüyorum onlarda ve başka nasıl bakabilirim? Yıkıntı fotoğraflarını eleştiren bir başka gazeteci, aslında Detroit?in bu fotoğraflarda göründüğü gibi ?bomboş? olmadığını, şehirde hâlâ bir sürü insanın yaşadığını, o camları kırık hayaletli otelin yanıbaşındaki iş merkezinde her gün bir sürü insanın çalıştığını hatırlatıyordu: O yıkımı bizzat yaşayan insanlar fotoğrafın dışında bırakılmış, yaşadıkları deneyim ?güzellik? uğruna göz ardı edilmişti. Berger büyük ihtimalle tam bu noktada müdahale ederdi: Hiçbir fotoğraf gerçekliğin ?doğru? temsilini sunmaz zaten; manzaraya insanı da katarak haklı çıkamaz, olsa olsa vicdanını rahatlatır. Her fotoğraf dışarıda bıraktıklarını da barındırır; her şey onu ?görme biçimimize? bağlıdır. Haklı ya da haksız fotoğraf yoktur, iyi ya da kötü, güçlü ya da güçsüz fotoğraf vardır. Nitekim ?Yedinci Adam?ın bir yerinde, göçmenlik deneyiminin, bütün deneyimler gibi, bizzat yaşanmadan asla anlaşılamayacağını söylerken, ?başka türlü? Detroit fotoğraflarının pekâlâ ekonomik felaketin insani boyutuna tanıklık edebileceği iddiasına da cevap vermiş olur Berger: ?Bir başkasının öznel yaşamına girmekten söz etmek yanıltıcıdır. Bir başkasının öznelliği aynı dış gerçeklere bir başka kişisel yaklaşımdan ibaret değildir. Kendisinin merkezi olduğu gerçekler dünyasıdır değişik olan.?

Kapitalizmin yıktıkları
John Berger?ın bu yanıtı Walter Benjamin?den çok etkilenmiş, tavizsiz bir Marksist olarak verdiğini unutmayalım. Büyük bir sanat eseri karşısında yaşadığımız büyülenmeyle insani sefalet karşısında hissettiğimiz sorumluluk duygusunun, başka bir deyişle ?güzellik?le ?adalet?in aynı yerden geldiğini her yeni kitabıyla tekrar gösteren Berger, zaten Detroit?te büyük ihtimalle yıkıntılardan çok bir zamanlar kapitalizm tarafından koparılmış olduğu doğanın geri dönüşüyle ilgilenecekti: ?Yedinci Adam?daki göçmen işçinin köyünü terk ederken bir an gözüne ilişen ?ve şehirde hiçbirini göremeyeceği? hayvanlar arasında, Detroit?e ümit verici bir şeylerin habercisi gibi geri dönen o geyiğin de olduğunu düşünebiliriz.

Kitabın Künyesi
Yedinci Adam
Jean Mohr, John Berger
Çeviren: Cevat Çapan
Agora Kitaplığı
Nisan 2011,
240 sayfa,

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir