Yeni Bir Sayfa adlı kitap, Italo Calvino’nun dergilerde ve gazetelerde 1955-1978 yılları arasında yayımlanan yazılarını bir araya getiriyor. Calvino’nun arzusu doğrultusunda, yazarın entelektüel biyografisini ortaya koymak üzere hazırlanan bu seçkide edebiyat ve toplum üzerine eleştirel değerlendirmeler, yazar profilleri ve yazı, üslup, dil ve yazı tekniklerine ilişkin metinler yer alıyor.
“Deneme yazılarımla her zaman çelişkili ilişkilerim olmuştur. Anlatı metinleri, iyi ya da kötü, ben bir kez onları yazıp son biçimini verdikten sonra, nasılsa öyledirler; artık onlara dokunamam ve kendimi onları yazmamış varsayamam. Bir öykü ya da bir roman, biçimine kavuştuktan sonra, benim araya girme yetkisini kendimde görmediğim bir değişmezlik ve bir bağımsızlık, bir dünyada dolaşma hakkı edinir. Oysa, düşünce yazılarımı, son biçimlerine kavuşmuş ve benden kopmuşlar gibi görmeyi başaramam asla: Bu tür yazılar, konuşma dilinin akıcı doğasından pay alır; akıl yürütmenin kararsızlıklarına, hükme varmadaki duraksamalara ve deyim yerindeyse sözel anlatımın sessel rastlantılarına tabidirler. En kesin sözler ettiğimde bile, sonuçta geride belli bir içsel kekemeliğin kaldığını duyumsarım,” diyen Calvino için bu kuramsal metinler yeniden ve yeniden okunmak için bir araya getirilmiştir. Çünkü böylelikle zamanda ve uzamda sabit bir yer edinecekler ve daha doğru bir perspektiften bu metinlerdeki saptamalara bakmak; öznel ve nesnel dönüşümlerin çizgisini, sürekliliğini izlemek mümkün olacak; kendi bulunduğu noktayı saptamak ve yeni bir sayfa açabilmek için bir referans oluşturacaktır.
Yeni Bir Sayfa’yı, ülkemizin en önemli çevirmen ve kültür adamlarından Kemal Atakay Türkçeye kazandırdı.
SEMİH GÜMÜŞ, 03/04/2009 Tarihli Radikal Gazetesi
İçinde yaşadığımız edebiyatın sıkıntılarını dağıtmanın kalıcı yolu onu zenginleştirmekten geçer geçmesine, ama zenginliğin ne olduğu sorusuna verilen yanıtlar birbirinden farklı olduğu gibi, özellikle bizim edebiyatımızda yalnızca kurmaca biçimlerin çeşitliliğidir asıl, çoğu kez de tek yanıt. Sözgelimi İhsan Oktay Anar?ın o güne dek akla gelmedik roman biçimi ve dili bir şenlik ateşi gibi aydınlatır ortalığı, Cemil Kavukçu öyküyü kendine kapanmaktan kurtarır, Murathan Mungan öne çıkarken de ödün vermek zorunda kalmamanın örneğini verir. Edebiyatı zenginleştiren asıl etmen yeniliklerin kurmaca biçimleri içinde ortaya çıkışıdır, ama düşünsel zenginliği yaratanlar da hemen ardından gelir.
Edebiyat, sonunda yazınsal dil içinde, kurmacayla yaratılıyor, ama sözgelimi Italo Calvino gibi, yazdığı denemelerle edebiyat düşüncesini çarpıcı biçimde zenginleştiren, gördüğü her ayrıntıyı parlatan, okuduklarını bir uçtan öbür uca altın madeni gibi işleyen yazarlar da edebiyatı bulunduğu yerden alıp yukarı çıkarır, onu herkesin gördüğünden bambaşka gösteriverir. Oysa bizim edebiyatımızda yaratıcı düşünceyi yazınsal yaratım biçimlerinde sınamaya meraklı yazarların sayısı ne yazık ki çok az. Bu yüzden eskiden yazanlar gibi yazılmamasından hayıflananlar pek çoktur, yeni düşünceleri içeri sızdırmaktan korkanlar da çoğunluğu oluşturur.
Yazınsal düşüncenin derinliği
Italo Calvino?nun Yeni Bir Sayfa kitabındaki yazıları baştan sona okuduktan sonra durup düşünmeyen yazarların yazdıkları da belki merak edilmeyecektir. Calvino, Batı?da çok rastlanan edebiyat düşünürlerinden biri elbette; Yeni Bir Sayfa ise, edebiyat dünyasının önüne çıkan bir yazarın, orada kendi adına söz almışken bütün dinleyenleri de aynı sırada nasıl zenginleştirip bir adım öne çıkmaya zorladığını gösteriyor. Bu tür yazarların her kitabı, yazıldığı dönem içinde tamamlanıp yeni bir sayfa açmaya da neden olur. Edebiyatı yazınsal düşüncenin giriş kapısı olarak gören yazarlar açtıkları her yeni sayfayı önceden dile getirmedikleri düşüncelerin yeri olarak görüp düşünsel yaratıcılığı bir basamak yukarı çıkarmayı amaçlar.
Bunu okuma biçiminin derinliğini çoğaltma biçiminde anlayabiliriz. Gelgelelim, yalnızca istemek de her derinliğe indirmez; sözgelimi Calvino?nun Tolstoy?u, Savaş ve Barış ya da İvan İlyiç?in Ölümü?nü ya da Tolstoy ile Dostoyevski arasındaki Hıristiyanlık inancına göre ayrımı görme biçiminden söz edilebilir. Calvino, öteki?ni arayışını ?açık bir denizdeki gibi, karayı gözden yitirecek denli? ileri götüren Dostoyevski?nin yanında, ?gelmiş geçmiş en büyük gerçekçi? olarak gördüğü Tolstoy?u (bu saptamanın da cuk oturduğu belirtilebilir) bir tür aklı başındalıkla değerlendirir. Tolstoy?un ?doğal ve insancıl? Hıristiyanlığı yanında, Dostoyevski?nin ?korkunç ve bilinemez bir Tanrı?ya hizmet etme? inancını kışkırtan edebiyatını, önyargısızca, ne olumlayıp ne olumsuzlamadan, insanı en uç noktaya götürdükçe anlamlandıran bir mutlak acıyla dışavurduğunu anlatır. Üstelik Hıristiyan öğretisine bağlı bu iki büyük yazarın ses getiren tutumları yanında, ?daha alçak sesli, daha sakınımlı bir üçüncü yazar daha vardır: Çehov,? der Calvino. ?Çehov, mutlak ilkeler ya da yargılar dile getirmez; ironinin paylaşımı yok etmediği hafif bir yazıyla, insanların tutkularını duyumsamakla, daha doğrusu kaydetmekle yetinir.? Belki de bu yüzden Çehov?u getirip önümüze asıl kaynağımız olarak koyar Calvino. Dostoyevski ya da Tolstoy?un, Kutsal Kitap?ın da içinde bulunduğu güçlü tinsel kaynaklarıyla heyecan verici varlıklarına karşın, dünyanın olumsuzluğunu olduğu gibi dile getiren, ?ama bizi bu olumsuzluk karşısında kendimizi çaresiz hissetmeye de yönlendirmeyen küçük Çehov?un bilinemezciliği?nin bizi daha güçlü kıldığı düşüncesi, Calvino?nun edebiyatı nasıl gördüğünü de anlatır.
Bu hem öteki bütün okuma biçimlerinden farklı, dolayısıyla katkısız biçimde özgündür, hem de her seferinde kendini üstüne koyarak yükseltir. Böylece sıradan ve hemen fark edilmeyen saptamaların her biri, içine girilip bakılmaya değer madenler gibi görünür. Sonunda bütün edebiyat yapıtları okurun zihninde bir kuşaktan öbürüne taşınmıyor mu. Bu zihinsel süreçler derin düşünmeyi kutsal bir göreve dönüştüren yazarlar için kesintisiz bir aydınlanma ve aydınlatma süreci olarak yaşanır. Okunan yapıt hep bir nesne olarak kalırken ona kendini bırakmayan dik başlı okurların çoğalmasıdır aslında bir edebiyatı zenginleştiren öbür etmen. Nesnesini inançla değil, sorgulayarak eline alan okur, edebiyatın organik yaratıcılarındandır, onunla kuşaklar birbirine bağlanır.
Her çağın yazarı olmak
Yeni Bir Sayfa, bu arada Calvino?yu neredeyse bütün düşünce dünyasıyla tanımak için de benzersiz bir olanak. Büyük yazarların elimizi uzattığımız her yerde bulamayacağımız saydamlığı, geniş açılı düşünme biçimi, yazdıklarıyla yarattıkları dünyanın içinde herkese tanıdıkları varolma hakkı da sanırım az bulunur. Komünist Parti?den 1957?de uzaklaştığını düşünmeden (?kendimizi geleceğe ilişkin en büyük ve en bütünsel yorumla Marx?ın yorumuyla-? diyor), onun edebiyatı postmodern bir dünyaya indirgediğine inananlar da olmuştur ki, bu düşünme biçimini hayatımızdan çıkarabildiğimizde belki kendi düşünme biçimimizle daha barışık olacağız. Sonunda Borges?e bile postmodernin içinde bir anlam aramak saçmayken, Calvino?nun insanı yücelten yaratıcılığını terimler ve kavramlarla açıklamak boşunadır elbette. Bir yaratıcının hayattan çektiklerini yazdığı yazı da yaratıcısından çeker. Yalnızca yazarın sürekli değişim ve yenilenme kaygıları elinde biçim alan bir nesnedir yazı ve onu doğallıktan çıkarma becerisi, doğal haliyle yaşamayı seçenlerden her zaman daha kalıcı katkılarda bulunur.
Yoksa yaşadığımız çağ, nasıl bir çağdır ki yaratıcı yazarları onunla kurduğu ilişki yüzünden yargılamaya da kalkışacağız. İnsanın şeyleşmesi, meta üretim ilişkilerinin kendini ilk gösterdiği modernleşme zamanlarındaki gibi olsaydı, çareler de kolay bulunur, yazarın yaratım sürecini kendi denetiminden kaçırma endişesi çok daha az olurdu. Oysa şeyleşme, biçim değiştirerek geldiği günümüzde, üstelik belleğini büsbütün umursamaz toplumlarda, modernizmin yerine postmodernizmi geçiren etmenler arasında sayılır. Bireysel yok oluşun da istemli oluşu felsefi bir sorun olarak alınmış, sözgelimi intihar bir başkaldırı sorunsalı olarak adamakıllı sorgulanmıştır, ama artık insan zihni de rasyonelleştiriyor şeyleşmeyi, giderek yüceltiyor.
Bu koşullarda edebiyat bildiğimiz biçimlerde yaşamayı sürdürürken, hiç bilmediğimiz biçimlerini de geleceğin edebiyatı olarak önümüze pekâlâ sürecektir. Yoksa Calvino da belirtiyor: Zola?yı, okul arkadaşı ve hemşerisi olup onunla birlikte Paris?e gelen Cézanne ile karşılaştırınca ne görürüz: ?Zola hâlâ Rougon-Macquart romanlarını yazarken, Cézanne yüzyıl sonra yapılmış gibi duran bir resim yapmaya koyulur.? Edebiyatın sorunu da başka nedir ki? Hem de Calvino, gençlik yıllarının gözde yazarlarından olan Hemingway?in çapından hiçbir şey yitirmediğini de belirtmişken…
Öyle bir çağ başladı ki Calvino?nun zamanlarından beri (ve 1985?te öldükten sonra yaşanan çağ yangınlarını bile göremedi o), ?ulus-dışı kültürler, din-dışı ahlaklar, aile-dışı ilişkiler?in egemen olduğu dünya, eskisinden daha iyi olmayacak belki, ama daha kötü olacağını da kimse söyleyemez ve biz ne istersek isteyelim, o nasıl olsa olacak. Bu zamanların insanlar için adamakıllı güvensiz bir ortam yarattığı da kuşkusuzsa, edebiyat için de güvenli alanlar bulmak zordur. Yeter ki yaratıcı yazı, yazanların sığınacağı tek liman olarak görülebilsin; yoksa öteki limanların tümünde her an su almaya neden olacak tuzaklar saklıdır ki, tuzaklardan arınmış bir dünyanın yazarları değiliz artık…
http://notoskitap.blogspot.com
Kitabın Künyesi
Yeni Bir Sayfa
Italo Calvino
Çevirmen: Kemal Atakay
Sayfa: 372
YKY’de 1. Baskı: Ocak 2009
İtalo Calvino ‘nun Hayatı
Italo Calvino, 15 Ekim 1923’te Havana-Küba’nın bir banliyösü olan Santiago de Las Vegas’ta doğar. Anne-babası burada bilimsel araştırmalar yaparlar. Tarım mühendisi ve botanikçi olan babası Mario Calvino, yıllarca Meksika ve başka Orta Amerika ülkelerinde yaşar. Annesi, Sardenyalı Eva Mameli-Calvino da, botanikçi ve aynı zamanda üniversitede hocadır. Ebeveynleri, çocuklarına Italo adını verirler, çünkü onun İtalyan köklerini unutmasını istemezler. Ama Italo doğduktan iki yıl sonra Calvinolar İtalya’ya dönerek San Remo’ya yerleşirler. Böylelikle Calvino çocukluğunu, İtalyan Riviera’sında, doğayla içiçe, zamanını babasının yönettiği bir çiçekçilik araştırma merkezinin olduğu San Remo’daki evleri “La Meridiana” ve ihtiyar Calvino’nun greyfrut ve avokado yetiştirmekte öncülük ettiği küçük bir çiftliğin bulunduğu köy evi arasında geçirir. Ligurya kıyısında, tüm bu egzotik bitkilerin arasında yaşamanın Calvino üzerinde önemli bir etkisi olur. Italo ve kardeşi Florio, Villa Meridiana’dayken günlerinin büyük bir kısmını ağaçlara tırmanarak ve dalların arasına tüneyerek geçirirlerdi. Yazarın Il Barone Rampante (Ağaca Tüneyen Baron) adlı kitabı işte bu tecrübelerden doğar.
Calvino, 1927 yılında St George College çocuk yuvasına gider. Aynı yıl geleceğin ünlü jeologu kardeşi Floriano doğar. 1929 yılında Valdesi okuluna devam eder (İlkokulun sonuna doğru Calvino, Balilla* olur.) 1934’te G.D.Cassini lisesine girer. Italo, okula başladığında, ona dini bir eğitim vermemiş olan ailesi din derslerinden muaf tutulmasını ister. Bu durum, Katoliklerin çoğunlukta olduğu bir ülkede Calvino’nun bazı sorunlar yaşamasına yol açar.
Calvino’nun kitaplarla ilk tanışması 12 yaşındayken Kipling ile olur. Bu, onun egzotik dünyalara, fantastik serüvenlere olan tutkusunun başlangıcıdır. Aynı dönemde mizah dergileri okumaya başlaması Calvino’yu çizgi roman çizmeye yöneltir. Öte yandan sinemaya da ilgi duyar. Bu ilgi ergenliği boyunca sürer. San Remo’da yaşadıkları “bell’epoque” olarak tanımlanan bu dönem, dünya tarihindeki en dramatik olaylardan biriyle sona erer. “Gençlikten, toplumdan, kızlardan, kitaplardan keyif almaya başladığımız zaman, 1938 yazıydı: Monaco’da bu dönem, Chamberlain, Hitler ve Mussolini’yle son buldu.”
Savaş başlar. Calvino’nun ideolojik duruşu belirsizdir.
16 ve 20 yaşları arasında kısa hikâyeler, tiyatro oyunları ve şiirler yazar. 1941’de liseden mezun olduktan sonra Torino Üniversitesi Tarım Fakültesi’ne yazılır. 1943’te Floransa Üniversitesi’ne transfer olur. Lise arkadaşı Eugenio Scalfari ile olan yakın ilişkisi kültürel ve siyasi bir bilinçlenme dönemini başlatır. Huizinga, Montale, Vittorini, Pisacane okumaya başlar. Politik fikirleri daha da netleşir; anti-faşist bir tutum benimser.
8 Ekim 1943’te Salò Cumhuriyeti* tarafından askere çağrılır. Fakat Calvino gitmez ve bu yüzden bir süre gizlenmek zorunda kalır.
Bir çatışmada genç bir komünistin ölmesi üzerine, bir arkadaşından kendisini İtalyan Komünist Partisi’ne tanıtmasını ister. 1944’te İtalyan Komünist Partisi’ne katılır. Daha sonra Garibaldi grubuna dahil olur. Yirmi ay boyunca Deniz Alpleri’nde partizan mücadelesinde yer alır. Bu süreç içersinde anne-babası da kısa bir süre Almanlar tarafından tutuklanır.
Calvino, savaş bittikten, anne babası da salıverildikten sonra, gazete ve dergilerde çalışır. Torino’da Vittorini’nin dergisi Politecnico’ya, Parti’nin resmi gazetesi L’Unita’ya yazılar yazar. Calvino, Parti’ye yalnızca ideolojik nedenlerle katılmamıştır; İtalya’nın yeniden yapılanmasında ve faşizme karşı çıkılmasında en gerçekçi programa Komünist Parti’nin sahip olduğuna inanır.
Calvino, bu arada Tarım Fakültesi’nden ayrılıp Edebiyat Fakültesi’ne geçer. Tezini Joseph Conrad üzerine yazar ve 1947’de mezun olur. Aynı yıl Torino’daki Einaudi yayınevinde çalışmaya başlar. Daha sonraları bu yayınevinde editör olan Calvino’nun tüm yapıtları burada yayınlanır.
Kırkların sonu, ellilerin başında Calvino, savaş zamanında bir partizan ve anti-faşist olarak yaşadıklarını anlatan öyküler yazmaya ve yayınlamaya başlar. Örümceklerin Yuvalandığı Patika adlı kitabını 1946’nın sonunda bitirdiğinde daha o zamanlar tanınmış bir yazar olan arkadaşı Cesare Pavese’ye gösterir. Pavese, Natalia Ginzburg ile Einaudi yayınevini tekrar canlandırmaya çalışmaktadır. Pavese, bu kitabın yayınlanmasını önerir. Kitap 1947’de yayınlandığında hatırı sayılır bir başarı sağlar (6000 adet satılır, bu savaş sonrası İtalya’da bir başarıdır). Calvino’nun bir yazar olarak kariyeri başlar. İlk kitabı Örümceklerin Yuvalandığı Patika’yla da prestijli Riccione Ödülü’nü kazanır.
Canlı bir endüstri kenti ve proleter mücadelenin merkezi olan Torino’daki deneyimleri, yanı sıra Einaudi’de editör olarak tecrübeleri genç yazar Calvino’nun entelektüel ve artistik gelişiminde önemli etkenlerdir. Calvino, kendini yaralarını saran bir ülkede ideolojik, politik ve edebi tartışmaların tam ortasında bulur. Dahası bir editör olarak işinin gereği modern İtalya’nın en önemli yazarlarının eserlerine katkıda bulunma fırsatını yakalamış, aynı zamanda editörlük onu bir metin okuyucusu durumuna getirmiştir. Bu deneyim Calvino’nun olağanüstü kurguların yanı sıra yarı-kurgu eserler yaratmasını sağlar. En göze çarpanı Bir Kış Gecesi Eğer bir Yolcu adlı kitabıdır. Bu kitapta yazarın, okur ve metin arasındaki en kapsamlı analizini görürüz.
1949’da yayınlanan ve kısa hikayelerden oluşan Karga Sona Kaldı adlı kitabında Direniş ve savaş sonrası İtalya’yı konu eder.
İlk eserlerinde Calvino, Cesare Pavese ve Elio Vittorini ile birlikte İtalyan neo-realizm akımının üyesi olarak görülür. Ancak bu tam bir hareket değildir ve belli bir edebi programı yoktur. O dönemin pek çok yazarı Herman Melville, Ernest Hemingway, Sinclair Lewis, Sherwood Anderson, Edgar Lee Masters, John Dos Passos, Theodore Dreiser, William Faulkner gibi yazarların etkisi altında kalırlar. Pavese ve Vittorini, bu iki anti-faşist romancı gerçekçi yazarların ateşli destekleyicisidirler.
1950’lerde Calvino, yayınladığı üçlemeyle yön değiştirir: İkiye Bölünen Vikont (1952), Ağaca Tüneyen Baron (1957) ve Varolmayan Şövalye (1959). 1960 yılında Calvino’ya Salento Ödülü’nü kazandıran bu son derece fantastik romanlar o zamanki toplumu konu almasa da alegorik olarak o günkü sosyal ve politik meselelere dair derin bir endişeyi dile getirir.
Calvino?nun satirik ve alegorik novellası Arjantin Karıncası, Emlak Vurgunu ve Kirli Hava Buluntu’nda, ama en çok da son derece gerçekçi bir roman olan Gözlemcinin Bir Günü’nde görülür. Kitapta gönülsüz bir sandık gözlemcisi olan Amerigo Ormea, “Ahlak insanı eyleme zorlar, ama ya eylem boşunaysa?”sorusu üzerine derin düşüncelere dalar.
1959’da Calvino savaş sonrası entelektüel sol kanadın öncüsü Elio Vittorini ile birlikte Il Menabò adlı dergiyi kurar. Burada sol politik partilerin karşı karşıya kaldıkları ideolojik krizleri, aydınların rolünü tartışmış; sosyal, tarihî ve edebî sorunları çözmeye eğilmişlerdir.
Calvino, Arjantinli yazar Jorge Luis Borges, modern dilbiliminin kurucusu İsviçreli Ferdinand de Saussure, eleştirmen Roland Barthes ve Vladimir Propp, göstergebilim ve yapısalcılığın etkisi altında bir kez daha biçemini değiştirir ve Kozmokomik Öyküler ile Sıfır Zaman’ı yazar. Alışıldık temalarından uzaklaşarak yeni bir gerçeklik görüşünü anlatmak için modern bilimi, hayali koşullar yaratmak üzere bir araç olarak kullanır.
Calvino, 1964’te Paris’e taşınır, ama Einaudi’deki işinden ayrılmaz. Arjantin asıllı Esther Singer (takma adı Chichita) ile evlenir. Bir yıl sonra kızları Abigail doğar. Calvino İtalya’dan uzakta yaşamaktan mutludur: “Benim için en ideal yer bir yabancı olarak yaşamanın en doğal olduğu yerdir,” diye yazar.
Paris’te şair, romancı, matematikçi Raymond Queneau ve matematik tarihçisi François LeLionanais önderliğinde yürütülen Oulipo (Potansiyel Edebiyat Atölyesi) çalışmalarından haberdar olur. Grubun amacı yazı yazmakla ilgili tüm olasılıkları keşfetmek ve yazıya matematiksel yapıları uygulamaktır. Bunun sonucu Calvino, Kesişen Yazgılar Şatosu’nu yayınlar. Burada daha çok anlatım diline ve yoruma odaklanmıştır. Kitapta öyküler büyülü tarot kartlarının okunmasıyla oluşturulur; kartlar yalnızca geleceği tahmin etmekte değil, ama geçmişi tekrar yaratmak için de kullanılır.
Calvino, 1969’da Queneau’nun Mavi Çiçekler adlı kitabını İtalyanca’ya çevirir.
1972’de Görünmez Kentler’i yayınlar. Bu kitabın kahramanı, zayıflayan imparatorluğundaki çeşitli hayali kentleri anlatarak yaşlı Kubilay Han’ı eğlendiren efsanevi Marco Polo’dur.
Calvino bir kez daha şaşırtır ve anlatıda bir gövde gösterisi olarak değerlendirilebilecek, Borges’in özyinelemeli labirentlerindeki gibi göndergesel bir edebi oyun olan Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu adlı kitabı 1979’da yayınlar.
1980’de Calvino ailesi İtalya’ya geri döner ve Roma’ya yerleşir. Yazar, burada, La Repubblica gazetesiyle olan çalışmalarını daha da yoğunlaştırır. Denemelerini topladığı Una Pietra Sopra: Discorsi di letteratura e societa adlı kitabını 1980’de, Palomar’ı ise 1983’de yayınlar. Bu kitapta ana karakter Bay Palomar, doğayı gözlemler ve anlatır; insan ve evren, doğa ve insan iletişimindeki gizli benzerlikleri bir iç konuşmayla sorgular.
19 Eylül 1985’te Calvino geçirdiği beyin kanaması nedeniyle Sinea’da yaşamını yitirir. Tam da bu sıralarda Charles Eliot Norton Lectures’ı sunmak üzere Harvard Üniversitesi’ne gitmeye hazırlanmaktadır. Altı dersten oluşması gereken bu proje ne yazık ki tamamlanamaz, ama beşi bir kitapta yayınlanır: Amerika Dersleri.
Türkçe’ye çevrilen eserleri
(Sıralamada İtalyanca ilk basımlar esas alınmıştır)
Il sentiero dei nidi di ragno (Torino: Einaudi, 1947).
Örümceklerin Yuvalandığı Patika, çev. Kemal Atakay (İstanbul: YKY, 2007).
Ultimo viene il corvo (Torino: Einaudi, 1949).
Karga Sona Kaldı, çev. Eren Cendey (İstanbul: Can, 2000).
Il visconte dimezzato (Torino: Einaudi, 1952).
İkiye Bölünen Vikont, çev. Rekin Teksoy (İstanbul: Can, 1991).
L’entrata in guerra (Torino: Einaudi, 1954).
Savaşa Giriş, çev. Kemal Atakay (İstanbul: Can, 1998). 2. Baskı: Öyküler içinde (bkz. I racconti).
Il barone rampante (Torino: Einaudi, 1957).
Ağaca Tüneyen Baron, çev. Aydın Emeç (İstanbul: E, 1971).
Il cavaliere inesistente (Torino: Einaudi, 1959).
Varolmayan Şövalye, çev. Gül Işık (İstanbul: Ada, 1985).
I nostri antenati (Torino: Einaudi, 1960).
I nostri antenati (Atalarımız), Calvino?nun şu üç kısa romanının bir arada yer aldığı basımın adıdır:
Il visconte dimezzato (1952; İkiye Bölünen Vikont)
Il barone rampante (1957; Ağaca Tüneyen Baron)
Il cavaliere inesistente (1959; Varolmayan Şövalye)
La giornata di uno scrutatore (Torino: Einaudi, 1963).
Sandık Müşahidi, çev. Aydın Emeç (İstanbul: E, 1974). 2. Baskı: Gözlemci (İstanbul: Can, 1998).
Marcovaldo ovvero Le stagioni in città (Torino: Einaudi, 1963).
Marcovaldo ya da Kentte Mevsimler, çev. Rekin Teksoy (İstanbul: Can, 1991).
La speculazione edilizia (Torino: Einaudi, 1963).
Emlak Vurgunu, çev. Kemal Atakay, Öyküler içinde (İstanbul: YKY, 2007). Bkz. I racconti
Le cosmicomiche (Torino: Einaudi, 1965).
Kozmokomik Öyküler, çev. Eren Yücesan (İstanbul: Can, 1990).
La nuvola di smog (Torino: Einaudi, 1965).
Kirli Hava Bulutu, çev. Kemal Atakay, Öyküler içinde (İstanbul: YKY, 2007). Bkz. I racconti
La formica argentina (Torino: Einaudi, 1965).
Arjantin Karıncası, çev. Kemal Atakay, Öyküler içinde (İstanbul: YKY, 2007). Bkz. I racconti
Ti con zero (Torino: Einaudi, 1967).
Sıfır Zaman, çev. Şemsa Gezgin ve Marta Bertolini (İstanbul: Can, 2001).
Il castello dei destini incrociati (Torino: Einaudi, 1969).
Kesişen Yazgılar Şatosu, çev. Semin Sayıt (İstanbul: Can, 1996).
Gli amori difficili (Torino: Einaudi, 1970).
Zor Sevdalar, çev. Rekin Teksoy (İstanbul: Can, 1991). 2. Baskı: Öyküler içinde (bkz. I racconti).
Le città invisibili (Torino: Einaudi, 1972).
Görünmez Kentler, çev. Işıl Saatçıoğlu (İstanbul: Remzi, 1990).
Se una notte d’inverno un viaggiatore (Torino: Einaudi, 1979).
Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu, çev. Ülker İnce (İstanbul: Can, 1990).
Palomar (Torino: Einaudi, 1983).
Palomar, çev. Rekin Teksoy (İstanbul: Can, 1991).
Collezione di sabbia (Milano: Garzanti, 1984).
Üç Deneme, çev. Bilge Karasu (İstanbul: YKY, 1993). Collezione di sabbia’dan üç yazının çevirisini içerir:
Haritada Bir Yolcu (Il viandante nella mappa)
Yeni Dünya Ne Kadar da Yeniydi! (Com?era nuovo il Nuovo Mondo)
Trajanus Sütununun Anlattığı Öykü (La Colonna Traiana raccontata)
Comment j?ai écrit un de mes livres (1984). (Fransızca)
Kitaplarımdan Birini Nasıl Yazdım, çev. Mehmet Rifat ve Sema Rifat (İstanbul: İyi Şeyler, 1996).
Cosmicomiche vecchie e nuove (Torino: Einaudi, 1984).
Bütün Kozmokomik Öyküler, çev. Eren Yücesan Cendey ve Şemsa Gezgin (İstanbul: YKY, 2007).
Sotto il sole giaguaro (Milano: Garzanti, 1986).
Jaguar Güneş Altında, çev. Kemal Atakay (İstanbul: Can, 1997). Gözden Geçirilmiş 2. Baskı: (İstanbul: YKY, 2007).
Lezioni americane (Milano: Garzanti, 1988).
Amerika Dersleri, çev. Kemal Atakay (İstanbul: Can, 1994). 3. Baskı (İstanbul: YKY, 2007): İtalyanca genişletilmiş basımın çevirisi.
Prima che tu dica ”pronto” (Milano: Mondadori, 1993).
Sen ”Alo” Demeden Önce, çev. Şemsa Gezgin (İstanbul: YKY, 2007).
Eremita a Parigi (Milano: Mondadori, 1994).
Paris?te Münzevi, çev. Neyyire Gül Işık (İstanbul: YKY, 2005).
I racconti (Milano: Mondadori, 2002).
Öyküler, çev. K. Atakay, E. Y. Cendey, S. Sayıt, R. Teksoy (İstanbul: YKY, 2007).