“Neler Hissettiğini Bilmek İsterdim” Jungiyen Bir Bakış Mümkün Mü ?

Bu soru, sadece bilişsel bir anlama çabası değil, aynı zamanda Jungiyen psikolojinin derinliklerine işaret eden, görünmez bağlantılar kurma arzusudur. Bu dilek, bilinçdışının kapılarını aralayan, ruhun imgeleriyle ve gölgelerle yüzleşen bir arketipsel yolculuğa dönüşebilir. Göremediğimiz Duygu Dünyası: Gölge, Persona ve Bireysel Dönüşüm Her insan, dünyayı kendi bilinci, kişisel bilinçdışı ve kolektif bilinçdışının lensinden

OKUMAK İÇİN TIKLA

Haset Neden Zor Bir Duygudur ?

Haset: İnsan Ruhunun ve Toplumun Karanlık Yüzü Haset, insanlık tarihi kadar eski, karmaşık ve yıkıcı bir duygudur. Başkasının sahip olduğuna yönelik duyulan acı, kıskançlık ve öfke karışımı bu his, bireysel ruh halinden toplumsal dinamiklere kadar geniş bir yelpazede kendini gösterir. Onu anlamak, sadece kişisel içgörü için değil, aynı zamanda toplumların

OKUMAK İÇİN TIKLA

Otizm Spektrumunda Bireylerin Güçlü Yönleri

Sonunda kim olduğumu biliyorum. Kusurlu değilim. Başarısız değilim. Ucube değilim. Otistiğim. Ve bu yüzden muhteşemim. Geç teşhis konulan otistik bir kadın olan Ysabel Otizmli kişilerin güçlü yönlerini kutlamak ve yalnızca otizmli kişilerin karşılaşabileceği zorluklara odaklanmamak önemlidir. Yüksek düzeyde engellilik yaşayan bazı otizmli kişiler güçlü yönlerini görmekte zorluk çekebilir, ancak nöroçeşitlilik,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Otistik Bireylerin Karşılaştığı Zorluklar

“Geç teşhis konulmuş biri olarak benim için en üzücü şey, 35 yılımı her şeyin benim hatam olduğunu hissederek geçirmem oldu. Farklı olduğum için asla böyle hissetmemem gerektiği için olduğum kişi için üzgünüm.” Kris, otistik bir yetişkin Otizmli olmanın beraberinde getirdiği birçok güçlü yön olsa da , otizmli kişiler hayatları boyunca zorluklarla karşılaşma

OKUMAK İÇİN TIKLA

“Belki de Kimse Yardıma İhtiyacımız Olduğunu Bilmiyor”: Çifte Yükün Gölgesinde Çalışan Anneler

Otizmli çocuklara sahip çalışan annelerin omuzlarındaki görünmez yükü ve sessiz feryatlarını dile getiren bu cümleyi: “Belki de Kimse Yardıma İhtiyacımız Olduğunu Bilmiyor”: Avustralya’daki Otizmli Çocuğu Olan Çalışan Annelerin Deneyiminden Bir Not başlığı altında incelemek istiyorum. Bu cümle, sadece Avustralya’ya özgü bir deneyimi değil, tüm dünyadaki benzer durumdaki annelerin yaşadığı derin

OKUMAK İÇİN TIKLA

“Neler Hissettiğini Bilmek İsterdim”: Otistik Bireylerin ve Bakım Verenlerin Duygu Dünyasına Bir Bakış

Otistik bireylerle çalışan uzmanlar ve çoğunlukla ebeveynleri insan ilişkilerinin en derin ve çoğu zaman en zorlu arayışlarından birine işaret eden bu cümleyi sıklıkla dile getirirler : “Çocuğumun neler hissettiğini bilmek isterdim.” Bu ifade, özellikle otizm spektrumundaki bireylerle olan etkileşimlerimizde sıkça karşımıza çıkan, anlaşılma ve bağlantı kurma özleminin ta kendisidir. Bu

OKUMAK İÇİN TIKLA

Çocukluktan Yetişkinliğe Otistik İfade Biçimleri Değişiyor Mu ?: Yoğun Hareketten Mahremiyetin Şeffaflığına

Otizm spektrumundaki bireylerin çocukluktan yetişkinliğe uzanan yaşam yolculuklarında karşılaştığımız, dışarıdan bakıldığında birbirinden çok farklı görünen ancak kökeninde benzer nörolojik farklılıklar yatan davranış biçimlerini ele almak istiyorum: Çocukluk çağında görülen ileri hareketlilik ve çığlıklar ile yetişkinlik döneminde kişisel mahremiyet konularını pat diye toplum içinde dile getirme eğilimi. Bu davranışlar, otistik bireylerin

OKUMAK İÇİN TIKLA

Akdeniz’de Antik Çağ’ın İzleri: Antalya’nın Dikkat Çeken 10 Antik Kenti

Akdeniz’in tatil gözdesi olan Antalya, yalnızda deniz tatili olarak değil aynı zamanda Türkiye’nin tarih ve kültür turizmi açısından da önemli bir yere sahip. Binlerce yıllık tarihinde çok sayıda medeniyete ev sahipliği yapan şehir, her köşesinde antik çağlardan izler barındırır. Antalya’nın en öne çıkan tarihi yerleri arasında ise her birinin kendine

OKUMAK İÇİN TIKLA

İnsan Doğasındaki Zaaflar ve Toplumsal Ahlaki Yozlaşma Bir Araya Geldiğinde Ne Olur?

İnsanlık tarihi boyunca, bireysel zaaflarımız ve içinde yaşadığımız toplumun ahlaki yozlaşması sıkça kesişen, birbirini besleyen ve yıkıcı sonuçlar doğuran iki güçlü dinamik olmuştur. Bu iki unsur bir araya geldiğinde ortaya çıkan tablo, sadece edebiyat ve felsefe metinlerinde değil, tarihin kanlı sayfalarında ve günümüzün en derin toplumsal sorunlarında da kendini gösterir. Bireysel Zaafların Toplumsal Etkisi

OKUMAK İÇİN TIKLA

Her Ülkenin Bir Kemal Sunal’ı Var mı? Toplumlarda “Kemal Sunal Pratiği”

Kemal Sunal… Türkiye’nin yüzünü güldüren, kalplerine dokunan, toplumsal eleştiriyi mizahla harmanlayan eşsiz bir figür. Onun filmleri, sadece güldürmekle kalmaz, aynı zamanda saf, masum, haksızlıklara karşı duran “ezilen halk kahramanı” tiplemesiyle derin bir toplumsal ayna tutar. Peki, her ülkenin bir Kemal Sunal’ı var mıdır? Yani, toplumlarda “Kemal Sunal pratiği” olarak adlandırabileceğimiz, benzer işlevleri gören figürler

OKUMAK İÇİN TIKLA

Doğu ve Batı’yı Bütünleştirmek: Neden Bu Kadar Zorlanıyoruz?

Türkiye gibi Doğu ve Batı medeniyetlerinin kavşağında yer alan toplumlarda, kendi kimliğimizi “Doğulu” ve “Batılı” olarak ikiye ayırma eğilimi yaygındır. İdeal olan, bu iki yönü birer karşıtlık olarak görmek yerine, tamamlayıcı parçalar olarak entegre etmek ve daha zengin, bütüncül bir kimlik oluşturmaktır. Peki, kulağa bu kadar mantıklı gelen bu entegrasyon neden bu

OKUMAK İÇİN TIKLA

Suçluları Cezalandırmak mı, Suça Yol Açan Koşulları Değiştirmek mi? Değişmeyen Sorular

Toplum olarak suçla nasıl başa çıkmalıyız? Bu, yüzyıllardır insanlığın zihnini meşgul eden, kolay cevabı olmayan bir soru. Bir yanda suçluların cezalandırılması ve adaletin tecellisi arayışı varken, diğer yanda suçun kökenindeki koşulların anlaşılması ve değiştirilmesi gerekliliği yatıyor. Bu iki yaklaşım, çoğu zaman birbiriyle çelişiyor gibi görünse de, aslında birbirini tamamlayıcı bir diyalog içinde ele alınmalıdır.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Okuryazarlık ve Kültürel Homojenleşme: Medeniyet mi Geldi, Kayıp mı Yaşadık?

“Medeniyet” kelimesi genellikle ilerleme, gelişim ve aydınlanma ile eş anlamlı kullanılır. Okuryazarlık, modernleşmenin ve medenileşmenin en temel göstergelerinden biri olarak kabul edilir. Ancak bu madalyonun diğer yüzü var: Okuryazarlığın yaygınlaşması, aynı zamanda kültürel homojenleşmeye yol açarak, paha biçilmez bir çeşitliliği de yok ediyor olabilir mi? Bu süreçle birlikte gerçekten “geliştik” mi, yoksa

OKUMAK İÇİN TIKLA

Artan Sağlık Harcamaları Gerçekten Refahın İşareti mi?

“Sağlık harcaması” kalemlerinin sürekli artması, genellikle bir ülkenin veya toplumun refah seviyesinin yükseldiğine dair bir işaret olarak yorumlanır. Mantık basittir: İnsanlar daha çok sağlık hizmeti alabiliyor, daha gelişmiş tedavilere erişebiliyor. Ancak bu artış, gerçekten de bir toplumun sağlıklı ve refah içinde olduğunun kesin bir kanıtı mıdır? Yoksa bu rakamların ardında, aslında daha derinleşimli sorunlar

OKUMAK İÇİN TIKLA

Köydeki Refah Düzeyi Mi ? Şehirdeki Sefalet Mi ?: Kalkınma Mitinin Karanlık Yüzü

“Şehirde yaşamak refahtır, köyde kalmak geri kalmışlıktır” klişesi, kalkınma ideolojisinin en güçlü dayanaklarından biridir. Ancak bu söylem, özellikle Charles Eisenstein gibi eleştirel düşünürlerin altını çizdiği gibi, önemli bir yanılgıyı gizler: Geleneksel köy yaşamındaki gerçek refah düzeyini ve şehre göçle birlikte yaşanan derin sefaleti. Sayıların Aldatıcılığı: GSYİH Artarken Neler Kayboluyor? Batılı kalkınma modelleri, refahı

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sömürü ve Tahakküm Neden Hala Var? İnsan Doğası, Sistemler ve İdeolojiler Üzerine Bir Sorgulama

“Gelişmiş” toplumlar inşa etme iddiamıza rağmen, başkalarını sömürmek ve onlara hükmetmek gibi davranışlar neden hala tüm dünyada, hayatımızın her alanında varlığını sürdürüyor? Bu soru, insanlık tarihi kadar eski, ancak modern dünyada bile cevabı muğlaklığını koruyor. Bu karmaşık olgunun kökenlerine inmek için psikoloji, sosyoloji ve ekonomi gibi farklı disiplinlerin bakış açılarını birleştirmemiz gerekiyor.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Batı Hayranlığının Psikodinamiği Mi ? : Türkiye Üzerine Psikanalitik Bir Bakış

Türkiye gibi Doğu ve Batı medeniyetlerinin kesişim noktasında yer alan toplumlarda, Batı’ya yönelik algı karmaşık bir yelpazede seyreder: yer yer hayranlık, yer yer eleştiri, yer yer de tam bir karşıtlık… Ancak Batı hayranlığı, özellikle Tanzimat’tan bu yana modernleşme ve çağdaşlaşma çabalarının önemli bir dinamikini oluşturmuştur. Peki, bu hayranlığın psikodinamik kökenleri neler olabilir? Freud’un

OKUMAK İÇİN TIKLA

Gelişmiş Ülkeler Gerçekten Daha Mutlu mu? Mutluluk İstatistiklerine Eleştirel Bir Bakış

“Gelişmiş ülkeler daha mutludur” cümlesini sıkça duyarız. Küresel mutluluk endeksleri, yaşam beklentisi, kişi başına düşen gelir gibi göstergelerle bu iddia desteklenir gibi görünür. Ancak bu tür ifadeler, işin göründüğünden çok daha karmaşık olduğunu, hatta bazen döngüsel bir mantığa dayandığını göz ardı edebilir. “Gelişmişlik” ve “Mutluluk” Arasındaki Varsayılan Bağlantı Tartışmanın özü, “gelişmişlik” ve “mutluluk”

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yeni, Mutlu Hayatımız mı? Kalkınma İdeolojisine Eleştirel Bir Bakış – Charles Eisenstein

Charles Eisenstein’ın “Yeni, Mutlu Hayatımız Mı? Kalkınma İdeolojisi” başlıklı makalesi, Batı’nın ilerleme, kalkınma ve mutluluk anlatısına keskin bir eleştiri getiriyor. Yazar, George Orwell’in distopyası “1984”teki manipülatif istatistiklerle başlayarak, günümüzdeki “her şeyin daha iyiye gittiği” yönündeki iyimser istatistiklerin arkasında yatan gizli önyargıları ve atlanan dehşetleri gözler önüne seriyor. Eisenstein, sayıların her

OKUMAK İÇİN TIKLA

Psikanaliz Bilimsel Mi ? Yıllardır Devam Eden Bir Tartışmanın Son Hali

Mark Solms’tan Çığır Açan Bir Savunma Psikanaliz, bilimsel geçerliliği konusunda uzun süredir tartışmaların odağında. Peki, bu köklü disiplin gerçekten “kanıta dayalı” mı değil mi? Cambridge University Press tarafından yayınlanan makalesinde Mark Solms, bu önyargıyı çürütmekle kalmıyor, psikanalizin bilimsel temellerini ve etkinliğini güçlü argümanlarla ortaya koyuyor. Gelin, Solms’un üç ana soruyu yanıtlayarak psikanalizin bilimsel

OKUMAK İÇİN TIKLA