50 Soruda Deprem – Haluk Eyidoğan

50 Soruda dizisinin “50 Soruda Deprem” adlı kitabı, İTÜ Jeofizik Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr Haluk Eyidoğan, bu toprakların değişmez gerçeği deprem olgusunu bilimsel olarak kavramamıza ve deprem kayıplarını en aza indirebilmemize hizmet eden bir çerçeveyle dolaşımdaki yalan yanlış bilgileri düzeltiyor, bölük pörçük bilgileri yerine oturtuyor. Depremle ilgili akla gelen tüm soruların yanıtını bulabileceğiniz bu kitapta, Yazarın, Ulusal Deprem Konseyi Başkanlığı?ndan da gelen birikimle, birçok bilim dalını ilgilendiren deprem konusunu geniş bir bağlamda ele alırken izlediği kimi sorular şöyle:

Yeryüzünde hissedilen titreşim ve sarsıntıları oluşturan olaylar nelerdir? Fay nedir, nasıl oluşur? Volkanlar deprem yaratır mı? Nükleer patlatma depremi tetikler mi? Depremlerin birbirini tetiklemesi olası mıdır? Ay, Güneş ve diğer gezegenler depreme neden olur mu? Küçük depremler büyük depremin enerjisini salarak oluşmasını önler mi? Bir bölgede uzun süre deprem olmazsa veya deprem etkinliği artarsa, büyük deprem için olasılık artıyor mu? Dünyada deprem sayısı artıyor mu? Deprem erken uyarı sistemi nedir, nasıl çalışır? Deprem önceden bilinebilir mi? Türkiye’de deprem tehlikesinin genel durumu nedir? Kıyılarımızda tsunami olasılığı nedir? İstanbul için deprem tehlikesi nedir? Kayıpların boyutu ne olacak?

Bu kitapta depremle ilgili akla gelen tüm soruların yanıtını bulabileceksiniz.

‘Fay’ımız kırılmadan! – Önay Yılmaz
(01/10/2010 tarihli Radikal Kitap Eki)

İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Yer Fiziği Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Haluk Eyidoğan, 50 Soruda Deprem isimli kitabında, deprem hakkında merak edilen 50 sorunun yanıtını veriyor. Kitap, yararlı bilgiler içermenin yanısıra, ilginç bilgiler de veriyor. Örneğin, fay kuşaklarında derin kuyulara yüksek basınçla su basarak büyük depremi öne çekmenin mümkün olduğunu, ancak şimdiki mühendislik olanaklarının bunu yapmaya uygun olmadığını belirtiyor. Nükleer patlatmaların hasar yapıcı büyüklükte bir deprem yaratmayacağını vurguluyor. Büyük barajların dolarken veya büyük miktarda su düzeyi değişimlerinin depremleri tetiklediğini yazıyor. Bunlar gibi daha birçok ilginç konuya değiniyor Eyidoğan. Ulusal Deprem Konseyi eski başkanlığı da yapan Eyidoğan?ın kitabından çarpıcı başlıklar:

Mars’ta da deprem oluyor
Derin depremler ayın dünyamıza en yakın olduğu birkaç günlük dönemde yoğunlaşır. Bu olgu, dünya-ay yerçekimi etkileşmesinin ay içerisinde derin depremleri tetiklediği kanısını güçlendirmektedir. 546 Mars gününde yapılan kayıtlarda ise, deprem kaydı olarak yorumlanacak 3 büyüklüğünde bir deprem kaydedilmiştir.

Depremler artmıyor ölenler artıyor
Deprem istasyonu sayısı arttıkça kaydedilen küçük deprem sayısı artmakta; bu durum sanki eski yıllarda bu depremler olmuyormuş gibi bir kanı oluşturmakta. 1931?de dünyada 350 adet deprem istasyonu varken, günümüzde bu sayı 4 bine ulaştı. 1920-1930 ve 1970-1980 arasında dünyada açığa çıkan sismik enerji azalmakla birlikte, ölen insan sayısı önemli değerlerde artış göstermiştir. Benzer şekilde 1990?dan önceki ve sonraki beş yılda da, deprem enerjisi az olmasına rağmen ölümlerde artış gözlenmiştir. Bunun en önemli nedenlerinden biri, depremlerin nüfusu yoğun, plansız ve denetimsiz yapılaşmanın olduğu yerleşmelere yakın yerlere rastlaması, dolayısıyla önemli kayıplara neden olmasıdır. Göçlerin, plansız ve denetimsiz yerleşmelerin yoğun olduğu üçüncü dünya ülkelerinde veya gelişmekte olan ülkelerde deprem kökenli riskler giderek artmaktadır.

En çok deprem olan bölgeler
Pasifik Levhası’nın Avustralya, Avrasya, Kuzey Amerika ve Güney Amerika levhalarının altına daldığı bölgeleri kapsayan 40 bin kilometre uzunluğundaki “Ateş Çemberi”, dünyada olan depremlerin yüzde 90’ını, en büyük depremler ise yüzde 80?ini kapsamaktadır.

Ay depremleri tetikleyebilir
Son yıllarda dolunay ve yeniay döneminde oluşan gelgit olaylarının kıta kenarlarındaki veya okyanus tabanındaki dalma batma kuşaklarında sığ ters faylar üzerinde bazı küçük depremler yaratabileceğine dair yayınlar yapılmıştır. Faylar üzerindeki sıkışma kuvveti azaldığında faylar harekete geçebilir ve deprem yaratabilir.

Türkiye’deki kilitlenmiş faylar
Fay düzlemi üzerinde kaymaya engel olan sürtünmenin, fay üzerindeki tektonik gerilmeden daha büyük olduğu bir durum söz konusuysa, bu durumda diri fay, “kilitlenmiş fay” olarak tanımlanabilir. Bu açıdan Türkiye’de bazı diri fay hatları için tartışmalar sürmekte. Örneğin Yedisu fayı (Karlıova-Erzincan arası), Ecemiş fayı (Kayseri?nin güneyi) ve Geyve-Pamukova fayı (Bursa-İznik), bu tür fay sınıfına girmekte.

Çarpıcı rakamlar
* İstanbul’un yüzde 16’sı birinci, yüzde 42’si, ikinci, yüzde 30’u üçüncü ve yüzde 12’si dördüncü derecede deprem tehlike bölgesinden oluşmakta. Toplam konut alanının yüzde 89’u 1 ve 2. derece deprem bölgesinde. Bu konut alanlarının yüzde 13’ü deprem sırasında kötü davranan alüvyon ve dolgu zeminler üzerinde. İstanbul?daki otellerin yüzde 78’i 1. derece, yüzde 21?i ise 2. derece deprem bölgesinde.
* İstanbul’da heyelan, sıvılaşma ve tsunami için belirtilen alanlarda ortalama konut sayı ve yüzdesi şöyle: Heyelan; 24.900 yapı (yüzde 97’si konut), Sıvılaşma; 19.000 yapı (yüzde 90?ı konut), Tsunami; 20.800 yapı (yüzde 85?i konut), Su baskınına maruz dere yatakları/vadi tabanları; 108.600 yapı (yüzde 90’ı konut)

Kitabın Künyesi
50 Soruda Deprem,
Haluk Eyidoğan,
Bilim ve Gelecek Kitaplığı,
Ağustos 2010,
300 sayfa

Prof. Dr. Haluk Eyidoğan ‘ın Hayatı
Yükseköğrenimini İTÜ Fen Fakültesi Jeofizik Kürsüsü?nde yaptı. Aynı yerde yüksek lisans çalışmasını tamamladı. 1976?da İTÜ Maden Fakültesi Jeofizik Kürsüsü?ne asistan olarak atandı. 1983?te sismoloji dalında doktor, 1987?de doçent ve 1993?te profesör unvanını aldı. Yurtiçi ve yurtdışında çeşitli kurumlarda ve üniversitelerde depremlerle ilgili çeşitli konularda proje ve araştırmalara katıldı. Yerli ve yabancı bültenlerde yayımlanmış makaleleri, Türkiye depremleri ile ilgili yayımlanmış iki deprem kataloğu bulunuyor. Başbakanlık Proje Uygulama Birimi MEER Projesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Metropolitan Bürosu ve İstanbul Avrupa Yakası sismik mikro bölgeleme etütleri için danışmanlık hizmetlerinde bulundu. İTÜ ve Maden Fakültesi yönetim kurullarında ve çeşitli komisyonlarda görevler yaptı. Ulusal Deprem Konseyi üyeliği ve başkanlığında bulundu. Halen İTÜ Maden Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Yer Fiziği Anabilim Dalı Başkanlığı görevini yürütüyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir