16.Yüzyılda İstanbul – Nüfus ve İstanbul Halkının Oluşumu
Kentin büyük çoğunluğu Türk ’tür. Ancak İspanya, Portekiz ve Almanya ’dan sürülmüş çok sayıda Yahudi İstanbul ’a yerleşmişti. Esnafın büyük çoğunluğunu da Yahudiler oluşturuyordu. Türkler, Yahudilerden birçok beceri öğrendiler. Hıristiyan nüfusu, temelde, yerli Rumlar, tüccarlar, Venedikliler, Floransalılar gibi ticaretle uğraşanlar oluşturuyordu. Başka ülkelerden gelen az sayıda Hıristiyan, Galata adıyla da anılan, kentin dışında ve Haliç ’in en uç noktasında kurulmuş olan Pera ’da yaşardı [CHESNEAU 31].
1553 yılının vergisiyle ilgili rakamlar kentte kadın ve erkek 15.053 Yahudi ’nin yaşadığını gösterir. Gerlach ise, bu rakamın 30.000 olduğunu; bunun da 10.000 ’inin Marunî Yahudiler olduğunu, Ermeni, Rum ve Karamanlı Rum Hıristiyanlar ın sayısının ise 6.785 ’i bulduğunu söyler [GERLACH 30].
Pedro, bir süre önce Sinan Paşa ’nın buyruğu ile yapılan bir ev sayımından söz eder. Bu sayıma göre Hıristiyanlar kırk bin, Yahudiler on bin, Türkler ise altmış bin evde yaşarlardı. Bu sayı kent dışında bulunan on bin küçük tahta ev ile Rum balıkçılarının Haliç kıyısındaki kulübelerini kapsamıyordu [VIAJE 269].
1596 ’da Leonardo Dona İstanbul ’un nüfusunu 600.000 olarak hesaplamıştı [SENECA 303]. Giovanni Moro ’ya 1590-1593 yılları arasında, İstanbul ’da nüfusun 1 milyon olduğu söylenmiş. Ancak Moro ’ya göre bu sayı 800.000 ’e yakınmış [RELAZIONI, 14].
Sanderson yerel bir kaynağa dayanarak nüfusu 1.231.207 olarak gösteriyor ve dökümünü veriyor [SANDERSON 82, 93].
İstanbul ’un 16. yüzyılda da sorunu olan nüfus artışı, öncelikle besin sorununun çözümlenmesini gerektiriyordu. Bu bakımdan özellikle et dağıtımını düzenlemek için 1575 ’te Dîvân ’ın çıkardığı bir kararla o sırada İstanbul ’da bulunan kasap dükkânlarından başka kasap dükkânı açılmasını [AR 92], Ramazan ayı dışında kasaplardan başka kimselerin koyun kesmesini [AR 93] ve Hıdrellez ’den önce kuzu kesimini [AR 98], bunun yanı sıra üst düzeydeki devlet memurlarının gereksinimlerinden fazla koyun almasını yasakladı [AR 95]. 1581 ve 1584 ’te çıkarılan kararlarda hayvanların İstanbul ’a nasıl getirileceği [AR 96-98, 98-100], 1585 ’te ise et fiyatları belirtildi [AR 101-102]. 1567 ’de de yine bir Dîvân kararıyla koyun satışlarında fiyat hayvanın türüne, yaşına ve sayısına göre saptandı. Hayvanların boğularak değil, kesilerek öldürülmesi bir kez daha zorunlu kılındı [AR 89-90].
Kışın çok soğuk geçtiği 1573 yılında İstanbul ’a un getirilmesi güçleştiğinde ekmek fiyatları bir Dîvân kararıyla artırıldı [AR 91].
Nüfus artışı karşısında besinden sonra ikinci önemli sorun kentteki düzenin korunabilmesi, hırsızlıktan öldürmeye kadar çeşitli suçlara karşı kentte etkin önlemlerin alınmasıydı. Bu arada İstanbul ’a akın çoğalmıştı, taşradan toplanan vergilerde de bir düşüş görülmekteydi. 1567 ’de alınan bir Dîvân kararıyla Rumeli ve Anadolu ’dan İstanbul ’a gelen halkın başıboş dolaşmaması için belirli bir biçimde kaydedilmesi ve İstanbul ’un yerli halkı olarak benimsenmesi için kentte en az beş yıl yaşamış olması gerekiyordu [AR 139-140]. Kentin düzeninin bozulmaması için 1574’te çıkarılan bir başka kararla önlemler daha da artırıldı. Örneğin, İstanbul ’a akın eden dilenciler ve dervişler [AR 143-44] ve özellikle Arap fakirleriyle [AR 143-44] ilgili olarak alınan kararlarla, bunların başıboş bir biçimde dolaşması önlenmeye çalışılıyordu.
İstanbul ’da yaşayan Müslüman olmayan halka, Müslümanlara kıyasla birtakım kısıtlamalar getirilmişti. Örneğin, 1577 ’de çıkarılan bir Dîvân kararı Yahudilerin ve Hıristiyanların Müslümanlarla aynı tip giysi giymelerini yasaklıyordu [AR 51]. Yine bir başka Dîvân kararı, Yahudilerin ve Hıristiyanların Müslümanlar gibi türban takmayıp, Yahudiler in kırmızı, Hıristiyanların siyah takke giymesini öngörüyordu [AR 51-52]. 1568 ’de çıkarılan bir başka Dîvân kararında da Müslümanlar ın giyeceği kadın ve erkek giysileri kapsamlıca belirtilmişti [AR 47-48].
Şeyhülislâm Ebussuud Efendi, Müslüman halk ile Müslüman olmayan halka uygulanan bu ayrımın yalnızca insanların giyeceği giyeceklerle kalmayıp bir fetva ile hayvanlara da uygulandığını söyler [E. 402]. Örneğin, bir Müslüman ’ın atıyla bir Yahudi ’nin ya da bir Hıristiyan ’ın atı aynı biçimde bezenemezdi. Çingenelerin at yetiştirmesi, at sahibi olmaları, ata binmeleri bile yasaklanmıştı. Bunlar ancak eşeğe biner, arabalarına eşek koşabilirlerdi [AR 147].
Bir dönem Müslüman olmayan kimselerin köle satın almaları bile yasaklanmıştı [AR 51].
Dîvân, bir kilisenin bulunduğu yeri onaylamazsa ya da kilisenin izinsiz büyütülmesi, yapısında değişiklik yapılması durumunda yalnızca ilgilileri cezalandırmakla kalmaz, kiliseyi de yıktırırdı. Bu konuya örnek olarak, 1563 ’te Ermeni Kilisesi (Sulu Manastır) [AR 46-47], 1564 ’te [AR 45-46] ve 1565 ’te Balat ’taki bir kilise [AR 44-45] için alınan kararlar verilebilir.
METİN AND
16. Yüzyılda İstanbul
Kent – Saray – Günlük Yaşam
YKY



