Kafka’nın ‘Dava’ romanında Josef K.’nın suçunun asla açıkça belirtilmemesi, suçluluk kavramını evrensel bir insanlık durumu olarak mı sunar? Bu, ahlaki sorumluluk üzerine ne söyler?
Franz Kafka’nın Dava (Der Prozess) romanında Josef K.’nın suçunun asla açıkça belirtilmemesi, eserin en çarpıcı ve yorumlanmaya açık unsurlarından biridir. Bu belirsizlik, suçluluk kavramını bireysel bir olaydan çıkarıp evrensel bir insanlık durumuna dönüştürür ve ahlaki sorumluluk üzerine derin bir sorgulama sunar.
Suçluluğun Evrenselliği
Josef K.’nın suçunun tanımlanmaması, suçluluk hissini somut bir eylemden soyut bir varoluşsal duruma indirger. Kafka, bu yolla, suçluluğun yalnızca işlenen bir fiile bağlı olmadığını, aksine insan olmanın kaçınılmaz bir parçası olduğunu ima eder. Josef K., suçunun ne olduğunu bilmeden yargılanır ve bu durum, modern bireyin anlam arayışı içinde kayboluşunu yansıtır. Okur, Josef K.’nın suçsuz olup olmadığını sorgularken kendi suçluluk duygularıyla da yüzleşmek zorunda kalır; bu da suçluluğun evrensel bir insanlık hali olduğunu düşündürür.
Kafka’nın bu belirsizliği, Yahudi-Hıristiyan geleneğindeki “ilk günah” (original sin) kavramına da bağlanabilir. Josef K.’nın suçu, belki de sadece var olmasıdır; tıpkı insanın doğuştan gelen bir suçluluk mirası taşıdığı fikri gibi. Ancak Kafka, bunu teolojik bir çerçeveye oturtmak yerine, bürokratik, absürt ve anlamsız bir evrene yerleştirir. Bu, suçluluğun rasyonel bir temelden yoksun olduğunu ve yine de insanın peşini bırakmadığını gösterir.
Ahlaki Sorumluluk Üzerine Düşündürdükleri
Josef K.’nın suçunun belirsizliği, ahlaki sorumluluk kavramını da karmaşık hale getirir. Geleneksel ahlak anlayışında, sorumluluk belirli bir eylemin sonucu olarak ortaya çıkar: Bir suç işlersiniz ve bunun bedelini ödersiniz. Ancak Dava’da Josef K., neyi yanlış yaptığını bilemediği için kendini savunamaz ya da ahlaki bir düzeltme yapamaz. Bu durum, bireyin ahlaki özerkliğini sorgular: İnsan, suçunun farkında değilse nasıl sorumlu tutulabilir? Ya da daha önemlisi, sorumluluk, kişinin kontrolü dışındaki bir sistem tarafından dayatıldığında ne anlama gelir?
Kafka, burada modern dünyanın bürokratik ve otoriter yapısına da bir eleştiri getirir. Josef K.’nın yargılanması, mantıksız ve erişilmez bir otorite tarafından yürütülür; bu, bireyin kendi ahlaki pusulasını oluşturmasının imkânsız hale geldiği bir dünyayı temsil eder. Ahlaki sorumluluk, bireyin iradesinden koparılıp görünmez bir mekanizmanın eline teslim edilir. Josef K.’nın pasif kabullenişi ve sonunda idamına razı oluşu, bu sistem karşısında bireyin çaresizliğini vurgular.
Varoluşsal Boyut
Dava, suçluluk ve ahlaki sorumluluğu varoluşsal bir düzleme taşır. Josef K.’nın suçu belki de hayatı anlamaya çalışması, sorgulaması ya da sadece var olmaya devam etmesidir. Kafka, bu belirsizlik üzerinden, insanın kendi varlığını sürekli bir suçluluk gölgesi altında deneyimlediğini öne sürer. Ahlaki sorumluluk ise, bu bağlamda, eylemlerden çok bireyin kendi varoluşuna yönelik bir farkındalık ya da farkındasızlık meselesi haline gelir. Josef K., suçunu anlamaya çalışırken bile bu döngüden kurtulamamasında, insanın kendi ahlaki yükünü çözme çabalarının beyhudeliği yatar.