Çocuklarından Ayrılmakta Zorlanan Ebeveynlerin Çocuklarına Etkisi
Bizden hiç ayrılamayan ebeveynler, farkında olarak ya da olmayarak, hem psikolojik gelişimimizi hem de yetişkinlikteki ilişkilerimizi derinden etkilerler. Bu durumun etkilerini birkaç başlıkta özetleyebilirim:
1. Bireyleşme Sürecinin Engellenmesi
- Jung’un tanımıyla bireyleşme, kişinin kendi kimliğini, değerlerini ve yaşam yönünü keşfetmesidir.
- Ayrılamayan ebeveynler, çocuğun kendi kararlarını alma ve hata yapma alanını kısıtlar; “senin için en iyisini ben bilirim” tutumu özerklik gelişimini baskılar.
2. Duygusal Bağımlılık Döngüsü
- Ebeveyn, çocuğun ondan ayrılmasını sevgi kaybı ya da ihanet gibi algılar.
- Çocuk, “annemi/babamı üzmemeliyim” baskısıyla kendi ihtiyaçlarını bastırır.
- Bu, yetişkinlikte partnerlere, arkadaşlara ya da otorite figürlerine aşırı bağımlılık olarak tekrar edebilir.
3. Görünmez Yük ve Suçluluk
- Ayrılamayan ebeveyn, çocuğa çoğu zaman bilinçsizce bakım veren rolünü yükler.
- Çocuk, kendi hayatını kurduğunda bile “onu yalnız bırakıyorum” suçluluğuyla yaşar.
- Bu suçluluk, yeni ilişkilerde mesafe koyma veya aşırı fedakârlık olarak kendini gösterebilir.
4. Aktarımda Yansıma
- Terapi sürecinde, bu tür ebeveyn deneyimleri analiste karşı terk edememe ya da aşırı yapışma şeklinde ortaya çıkabilir.
- Ayrılık çalışıldığında, çocukken yaşanan bağımsızlık girişimlerinin engellenmesi yeniden hissedilir.
5. Örnek
Bir anne, yetişkin çocuğuna sık sık “Sensiz ne yaparım, sen benim her şeyimsin” diyorsa, bu söz hem sevgi beyanı hem de ayrılık tehdididir.
- Çocuk, kendi hayatına adım atarken suçluluk duyar, geri çekilir veya sürekli ebeveynin ihtiyaçlarını öncelemeye başlar.
- Bu, kişinin kendi yaşam hedeflerini ertelemesine ve kendi mutluluğundan vazgeçmesine neden olabilir.



