Siyasetin Yeni Silahı: “Trump Sendromu” ve Hakikati Susturma Oyunu
Martha Mitchell’in Hayaleti: Akıl Sağlığı Üzerinden Yürütülen Kirli Savaş
Yazar: Âkil Bîçare
(Politik Nefret, Nasıl Olup da Tıbbi Bir Teşhis Kılığına Girer?)
Aziz Okuyucularım, Ey Siyasi Oyunların Perde Arkasına Bakanlar!
Şimdi size, Amerikan siyasetinin o koca arenasında kullanılan, sözün bittiği yerde başlayan yeni bir silahtan bahsedeceğim: “Trump Derangement Syndrome” (TDS) – Trump Sendromu. Bu, öyle alelade bir lakap değildir; bu, siyasi itirazı “akıl hastalığı” ilan ederek susturmanın en modern, en alaycı ve en tehlikeli yoludur.
I. Sendromun Kökeni ve Tanımı: Nefretin Mantığı
“Trump Sendromu” (TDS), aslında yeni bir icat değildir. Kökeni, George W. Bush dönemindeki **”Bush Sendromu”**na kadar uzanır. Kavramı popülerleştirenler, muhafazakâr yorumcular ve Trump destekçileridir.
- Tanımı: En yaygın tanımına göre TDS, Başkan Trump’a karşı duyulan öylesine yoğun bir nefrettir ki, bu nefret kişinin yargılama yeteneğini bozarak, Trump’ın politikalarını ve eylemlerini rasyonel olmayan bir şekilde “kötü, şeytani ve tehlikeli” görmesine yol açar.
- Siyasi İşlevi: TDS’nin temel işlevi, Trump’a yönelik her türlü meşru eleştiriyi diskalifiye etmektir. Tartışmayı, politika farklarından (ne yapıldığı) psikolojik patolojiye (eleştirenin aklının bozukluğuna) kaydırır. Bu, ustaca bir “tartışmayı yeniden çerçeveleme” stratejisidir.
II. Neden Tehlikelidir? Martha Mitchell ve Protesto Psikozu’nun Gölgesi
TDS, önceki analizlerimizde incelediğimiz iki karanlık mekanizmayla aynı zihniyeti paylaşır:
- Martha Mitchell Etkisi’nin Tekrarı: Tıpkı Watergate skandalını ifşa etmeye çalışan Martha Mitchell’ın “çılgın” ilan edilmesi gibi, TDS de hakikati yüksek sesle söyleyen muhalifleri susturmanın politik bir yoludur. Trump’ın destekçileri, “Siz dünyayı doğru algılayamıyorsunuz, çünkü hastasınız!” diyerek, eleştirenin akıl sağlığına saldırır.
- Protesto Psikozu’nun İkizi: 1960’larda Siyahların sivil haklar mücadelesi (meşru öfke) nasıl “şizofreni” olarak etiketlendiyse, bugün de politik isyan ve kaygı “sendrom” olarak etiketlenmektedir. Bu, politik baskının, psikiyatri dilini kullanarak muhalefeti marjinalleştirmesi geleneğinin devamıdır.
III. Sendromun Çift Yüzü: Destekçilerin Körlüğü
Kavramın ironik bir şekilde geri tepmesi de söz konusudur.
- Eleştirinin Karşılığı: Bazı yorumcular, TDS’nin asıl olarak Trump destekçilerini etkilediğini ileri sürer. Bu, gerçekleri ve sonuçları görmezden gelerek, lidere körü körüne ve sorgulamadan bağlılık duyanların sanrısıdır. (Örneğin, 2020 seçim sonuçlarını reddetme). Bu durumda TDS, liderin kendisinin yarattığı narsisistik tatmin ve günlük hezeyanların bir yansımasıdır.
IV. Hukuka Sızma Çabası: Tehlikenin Zirvesi
TDS’nin en tehlikeli boyutu, tıbbi olmayan bu lakabı yasal statüye kavuşturma girişimleridir:
- Yasal Teşhis Girişimleri: Bazı Minnesota Senatosu Cumhuriyetçileri, TDS’yi akıl hastalığı olarak sınıflandırmayı ve eyalet yasalarına dahil etmeyi amaçlayan bir yasa tasarısı sunmuştur.
- Sonuç: Bu girişimler, siyaseti tıpla terörize etme çabasıdır. Tıp, siyasi düşmanları etiketlemek için kullanıldığında, toplumun bilime ve hukuka olan güveni temelden sarsılır.



