Zihinsel Acının Gizli Kaynağı: Topluluklarımızdaki Kanser ve Elitlerin Asalaklığı

Önceki yazılarımızda, Carrie Drake ile ruhsal acının bir hastalık olup olmadığını sorguladık ve Ronald Bassman ile akıl sağlığı sisteminin bizi nasıl kişiliksizleştirdiğini gördük. Bu eleştiriler, psikolojinin birey üzerindeki dar odağının ötesine geçme ihtiyacını açıkça ortaya koydu.

Peki, eğer acımız sadece beynimizdeki bir kimyasal dengesizlik veya kişisel bir başarısızlık değilse, o zaman acımızın gerçek kaynağı nedir?

Radikal Psikolog Robert J. Gregory, bu cevabı bulmak için bireysel tanıların ötesine bakmamızı ve toplumun kendisine bir ayna tutmamızı öneriyor. Gregory’ye göre, topluluklarımızda sessiz ve yıkıcı bir salgın var: Nakiskis, yani asalak elitlerin kanseri.

Nakiskis: Bir Güney Pasifik Metaforu ve Acı Gerçek

Gregory, Pasifik’teki Tanna Adası’ndaki Nvhaal halkının kullandığı bir metaforla başlıyor: Nakiskis. Bu, konak ağacın hayatını emen ve onu boğarak öldüren asalak bir bitkidir. İlginçtir ki Nvhaal halkı, aynı adı sömürgeci ziyaretçiler olan Avrupalılar için de kullanır:

“Sırtımıza biniyorlar, tıpkı Nakiskis bitkisinin ağaçlara bindiği gibi. Bizi, hayatlarımızı umursamıyorlar, sadece kendilerini düşünüyorlar.”

Gregory, bu asalaklığı biyolojik bir korku olan kanser ile eşleştirir: İş birliği yapmak yerine organizmanın gücünü emen, yayılıp yayılarak sonunda konağın ölümüne yol açan kontrolsüz bir hücre kümesi.

Eleştirel Düşünce: Eğer zihinsel acı, Ronald Bassman’ın işaret ettiği gibi, kişisel kimliğin kaybı, umutsuzluk ve izolasyondan kaynaklanıyorsa; bu acının kaynağı, Nvhaal halkının deneyimlediği gibi, dışarıdan gelen ve kaynakları sömüren bir asalaklık modeli olabilir mi? Gregory, cevabın kesinlikle evet olduğunu söylüyor.

Topluluklarımızın Kanser Hücreleri: Güç ve Servet Elitleri

Gregory’ye göre, toplumsal kanserin metastazları, gücü ve serveti kendi çıkarları için biriktiren ve toplumun geri kalanından kopan güçlü ve elit tabakadır.

Bu elitler:

  1. Hayat Kanını Emer: Tıpkı kanserli hücreler gibi, topluluğun refahından beslenirler, ancak geri vermezler. Amaçları sadece daha fazla servet ve güç biriktirmektir.
  2. Sosyal Sözleşmeyi İhlal Eder: Herhangi bir sosyal yükümlülük, etik bağ veya sorumluluk hissetmezler. Elitler, kendilerini kitlelerin durumundan bağımsız kılarak aradaki sosyal sözleşmeyi tamamen bozar.
  3. Hastalık İndirgemeciliğine Katkıda Bulunur: Carrie Drake’in belirttiği gibi, ekonomik olarak kendine bakamayan birey ya “hasta numarası yapan” ya da “hasta” olarak etiketlenir. Bu etiketleme mekanizması, asıl sorunu (sistemin sömürüsü) gizleyerek, bireyin hastalığına odaklanılmasını sağlar.

Bu durumun çarpıcı bir kanıtı, Gregory’nin 1997 tarihli verisiyle özetleniyor: Dünya servetinin %45’inden fazlası, sadece 245 civarında milyarderin kontrolündedir.

Psikoloji Neden Sustu?

Gregory’nin radikal sorusu, doğrudan kendi meslektaşlarına yöneliktir:

“Psikolojideki bizler, gücü ve elitleri ve onların daha geniş insan topluluğuyla olan ilişkilerini gereken ilgiyle ele alma konusunda başarısız olduk.”

Psikoloji, zihinsel acının kökenine dair en yaygın mitlerden birini (acının sadece bireysel bir zihinsel nedene sahip olduğu) sürdürerek, toplumsal kanserin yayılmasına hizmet ediyor olabilir. Eğer bir psikolog, danışanının çaresizliğini sadece kimyasal bir dengesizliğe indirgerse, aslında toplumsal ve ekonomik sömürünün yarattığı yapısal acıyı gizlemiş olur.

İşbirlikçi Güçlendirmeye Çağrı: Ronald Bassman’ın “İşbirlikçi Güçlendirme” vizyonu, sadece alıcıların katılımını değil, aynı zamanda psikologların da çaresizlikten kurtulmasını hedefliyordu. Gregory’nin analizi, bu çaresizliğin kaynağını ortaya koyuyor: Psikologlar, asalak bir sistemin içinde bireyleri iyileştirmeye çalışırken, kökteki kanseri görmezden gelmek zorunda kalıyorlar.

Çözüm: Asalaklığı Reddetmek

Gregory, psikolojinin artık asıl görevine dönmesi gerektiğini söylüyor:

  1. Bağları Yeniden Kurmak: Elitlerin kopardığı sosyal bağları yeniden inşa etmek.
  2. Hesap Verebilirliği Yaratmak: Güçlü olanların eylemlerinden sorumlu tutulmasını sağlamak.
  3. Kitleleri Güçlendirmek: Topluluğun kendi kontrolünü ele almasını sağlamak.

Ancak bu, zihinsel acının kökenine dair mitleri disiplinli bir şekilde ortaya çıkarmayı gerektirir. Psikoloji, bireylere, acılarının nedeni olarak “hastalık, günah veya kimlik sorunu” gibi kişisel etiketler yerine, hastalığın toplumsal ve ekonomik kaynağını göstermelidir.

Nakiskis’in öldürdüğü ağacın kaderini paylaşmamak için, artık topluluklarımızın içindeki bu asalak kanseri adlandırmalı ve tedavi etmeye başlamalıyız.


Sizce psikoloji, toplumsal eşitsizlikleri ve güç dinamiklerini ele alarak bireysel acıyı hafifletme görevini ne ölçüde üstlenmelidir? Yorumlarınızı bekliyoruz.

Kaynak : https://www.radpsynet.org/docs/gregory-cancer.html