Acının ve Alçalışın Cehennemleri 12 Eylül Cezaevleri – Naci Eksikoğlu

Bir Dönemin Gençleri
Çoğu yaşları 16-22 arasında değişen umut dolu insanlar vardı bu ülkede. Şimdiki gençlere benzemiyorlardı. Ülkelerini seviyorlardı ve ülkeleri için kafa yoruyorlardı. Sadece bunu da yapmıyorlardı. Ülkelerinin daha güzel olması için inisiyatif de almak istiyorlardı.
Bencil değillerdi. Kendi hayatlarını bile tehlikeye atacak kadar halkı sevdiklerini söylüyorlardı. Doğru söylüyorlardı; hayatlarını tehlikeye attılar çünkü. Her biri ölümcül bir kavgaya tutuştu ve yenilgiler. Yenilgilerinin karşılığında yıllarca acının ve alçalışın cehennemlerinden geçtiler. Yola çıktıkları düşünceleri halkın daha iyi yaşaması içindi ama halk onları lanetledi.
Onları bir gün toplayıp götürdüler. Çoğu 17-22 yaşlarındaydılar. Emniyette yaşadıkları, cezaevinde yaşadıkları gizli gizli konuşulur oldu. Devlet yöneticileri kabul etmiyordu ama herkes onların neler çektiğini biliyordu. Onlar yavaş yavaş dışarı çıkmaya başladığında onlardan alınan intikam bitmedi. Her küçük olayda emniyete götürülüp günler sonra geri döndüler. Kimse onlara iş vermedi, herkes onlara lanetli gibi davrandı ve değersizliğe itildiler.
Yine çileleri bitmedi. Yıllarca kendileri ve akrabaları dahil kimseye güvenlik soruşturması adı altında devlette iş verilmedi. Bütün ailesi cezalandırıldı. Onların yerine ?devletini seven? ve ?Allah korkusu olan? insanlar yerleştirildi devlet kademelerine?

Bahsedilen dönem 12 Eylül 1980 dönemi. O dönemin ileri siyasi özneleri.

O dönemde bazı rakamlar 650 bin kişinin gözaltına alındığını söylüyor. Tutuklananlar, mahkum olanlar, fişlenenler? Binlerce insan var. Aileleri ve akrabalarıyla bu durumdan etkilenen milyonca insan bulunuyor.
O dönemin gözaltılarında 3 ay emniyet 3 ay da gözetim evinde tutuluyordu insanlar. O zamanlarda görev yapmış bir paşanın yakın zamanlarda 48 saat gözaltında kaldıktan sonra ?çok kötüydü, traş bile olamadık, dişlerimizi fırçalayamadık? gibi bir açıklaması vardı. Ya 6 ay boyunca izbe köşelerde işkence gören gençler nasıl dayandı? Bunları onlara yapanlar 48 saat dayanamıyor gözaltına!
Bir de cezaevlerinde yaşananlar var. ?Kutsal devlete karşı çıkana her şeyi yapmak mubahtır? anlayışıyla cezaevlerinde o gençlere yapılanlar dünya ölçeğinde kara bir lekeyi oluşturuyor.
İşte Metis yayınlarından bütün bunları anlatan bir kitap yayınlandı yakın zamanda:

Kara ARŞİV 12 Eylül Cezaevleri
Kitabın sunuş bölümü Horkheimer?in Akıl Tutulması adlı kitabından anlatılanlara çok denk düşen bir alıntıyla başlıyor. Sanki ilerleyen sayfalarda anlatılan kişiler için söylenmiş sözler:
??Zamanımızın gerçek bireyleri, kitle kültürünün kof, şişkin kişilikleri değil; ele geçmemek ve ezilmemek için direnirken, acının ve alçalışın cehennemlerinden geçmiş fedailerdir. Bu şarkısı söylenmemiş kahramanlar, başkalarının toplumsal süreç içinde bilinçsiz olarak hedef olduğu terörist imhaya bilinçli olarak hedef kılmışlardır kendi varlıklarını.?(s.12)
Kitapta düşünceleri için yola çıkan gençlerin nasıl ?acının ve alçalışın cehennemlerinden? geçtiklerini bazen öfke patlaması yaşayarak bazen ağlamak isteyerek okuyorsunuz. Yazarın kendi deyişiyle kitapta?cezaevi sürecinin tanıklarının geniş anlatı arşivi taranmış, bu arşiv içinden çarpıcı ve açıklayıcı olanlar seçilmiş ve disipliner iktidarın sistematik uygulamalarıyla eşleştirilmiştir. Arşiv taraması niteliği taşıması için tüm tanıkların alıntıları yayınlanmış belge niteliğine sahiptir. Çalışma belgesel niteliğiyle o dönem cezaevlerinin betimini ve uygulamaların kuramsal tahlilini yapmak amacındadır.?(s.11)

Yukarıdaki alıntıda da görüleceği gibi kitap iki katmanlı. İsteyen kitabı dönemle ilgili cezaevlerinin belgeseli gibi okuyabilir. Ancak kitap bütün bu yapılanları iktidar kuramı ve disipliner teknikler açısından ortaya koyan bir felsefe kitabı da aynı zamanda.
?Döneme dair titizlikle gerçekleştirdiği arşiv taramaları ve tanıklıklar yardımıyla, cezaevlerinde yaşanan sürecin günümüze kadar nasıl uzandığını güçlü bir teorik zemin üzerinden takip ediyor oluşu? yla türünün ilk örneği.
Bu günü bilimsel ve rasyonel biçimde anlamak için eşsiz bir kaynak. Çünkü bugünkü solun ve Kürt hareketinin geldiği durumla ilgili uyum ve isyanın nasıl oluştuğunu kanıtlarıyla sunuyor Kara Arşiv.
Kitaptan çok şey öğreniyoruz:
Toplumun dokusunun nasıl değiştirildiğini,
Toplumun sol yanının nasıl ezilerek toplumun adeta tek ayaküstünde kaldığını,
O günden bu güne 35 yıllık bir proje gibi gelişen toplumsal değişimin kökenlerini,
80 öncesi toplumdaki sağ-sol eğilim dengesinin nasıl ortadan kalktığını,
Bu süreçte solun yapı ve kadroların nasıl öğütüldüğünü,
Cezaevlerinin bu noktada nasıl bir görevi üstlendiğini,
Medyanın ve devletin nasıl taktikler uyguladığını ve
Mahkemelerin nasıl işlediğini?
Sonuç olarak ?örgüt? kavramından bile korkan, umutsuz düşünen, dirençsiz ve örgütsüz bir toplumun nasıl ortaya çıktığının izlerini bulabileceğimiz bir kaynak Kara Arşiv.

Bu Günün Kökenleri Geçmişte

Korkunç işkenceler yapanların psikolojileriyle ilgili de çözümlemeler buluyorsunuz kitapta: bilimsel araştırmalar sunuluyor ve işkencecilerin ?bağımsızlık kaybı? adı verilen bir ruh haline girdiği belirtiliyor. İşkenceciler bireysel sorumluluk duymuyor. Yapılanları kendilerinden ayrı tutuyor. Bu da onları rahat kılıyor.
Yazar bugün hala tartışılan mahkemelerin, o zamanlar da iktidarın manevralarını hükme bağlayan yapılar olduğunu kanıtlarıyla ortaya koyuyor. Baştan yatırıp sonra cezayı verme, uzun tutukluluk sürelerinin bugün ortaya çıkmadığı 1980 döneminin de en önemli yargı sorunu olduğunu gösteriyor.

İşkencenin çoklu bir işleve sahip olduğunu görüyorsunuz: Bir sorgu tekniği, ceza tekniği ve caydırma tekniği. F tipi cezaevlerinin ilk tecrit örneklerinin 1980 yıllarında başlatılmaya çalışıldığını ve büyük direnişlerin olduğunu öğreniyorsunuz.

Toplumsal Bellekte Kara Arşiv

Bugünkü koşullarda bu yaraların kapanması ya da sarılması ihtimali bulunmuyor. Acı çekmiş bedenler, kaybolan hayaller, yiten hayatlar, umutsuzluklar, hayal kırıklıkları, dışlanmışlıklar, ekonomik sefaletlerin artık bir telafisi olamaz belki. Ancak yaraları ve acıları yaratanların toplum vicdanında mahkum edilmesi ile hafifleyebilir. Bu nedenle toplum hafızasını güçlendirmek gerek. 30 yıl öncesini de 40 yıl öncesini de bilmeli toplumumuz. Ve biz gerçeklerimizden kaçmak yerine onlarla yüzleşmeyi öğrenmeliyiz. Kara Arşiv bunu sunuyor bize.

1980 Döneminin iktidar kuramını ele alan ?Kara Arşiv?, dönemin ekonomik boyutunu ele alan Ebru Deniz Ozan?ın ?Gülme Sırası Bizde? ve o dönemin coşkusunu anlatan Yılmaz Aysan?ın ?Afişe Çıkmak? kitaplarıyla ele alındığında toplumsal hafızayı güçlendirme amacını daha iyi karşılayacaktır.
Yazar kitabın sonuç bölümünde bütün anlattıklarına anlam kazandıracak ve aklı başında herkesin katılacağı bir çağrı yapıyor:
?1980 döneminin topluma ve insanlığa karşı yaptığı hak ihlallerinin sağlıklı biçimde yargılanmasının ayrı bir önemi var. Elbette bunun olabilmesi için sistemin 12 Eylül 1980 dönemini mahkûm edecek bir değişikliğe uğraması gerekmektedir. Bu, evrensel insani ilkeleri temel alan, demokrasinin ilkelerinin tamamının ne anlama geldiğini anlamış, herkesin isteyebileceği şeyleri isteyebilen bir anlayış demektir.
Geçmişteki kara bir arşivi okurken bugün aynısını yaşıyor olmayı kim ister??(s.231)

Kara Arşiv 12 Eylül Cezaevleri, Ali Yılmaz, Metis Yayınları, 2013
Gülme Sırası Bizde,Ebru Deniz Ozan,Metis Yayınları, 2012
Afişe Çıkmak,Yılmaz Aysan,İletişim Yayınevi, 2013

Naci Eksikoğlu
nacieksikoglu@hotmail.com

4 yorum

  1. PENGUEN şöyle yazmış kitapla ilgili:
    ?Kara Arşiv? 12 Eylül Cezaevleri. Ali Yılmaz?ın felsefeci aklının analize yansımasıyla, askeri cuntanın yaşattıklarına bir kara renk daha katılıyor. Tanıklarla yüzleşmenin ne denli önemli olduğunu anlatıyor. Metis Yayınları?ndan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir