Anabasis / Onbinlerin Dönüşü – Ksenophon

Anabasis, Yunanca ?yukarıya doğru yükselme?, ?tırmanma? veya ?çıkış? gibi değişik anlamlara gelmektedir. Olasılıkla kitabın adı, Lidya?nın (İzmir ve çevresi) düz ovalarından başlayıp Mezopotamya?ya doğru coğrafyanın yükselip dağlık alanlardan geçmesi veya ordunun sürekli tırmanması ile ilişkili olmalıdır. Anabasis, olayların anlatıldığı dönem açısından Anadolu?nun tarihi coğrafyası, gelenekleri, yerel halkları ve bunların yaşam koşulları hakkında önemli bilgiler vermektedir.
Kitapta anlatılanlara göre yolculuk Sardes?te başladıktan sonra ordu, Laodikeia (Denizli) yakınlarından Menderes Nehri?ni geçerek oradan Kelainai?ye (Afyon-Dinar), daha sonra da Peltai?ye (Denizli-Çivril) ulaşır. Ordunun yoluna devam ettiği 10 günlük yol güzergahı hakkında yeterli bilgi yoktur. Daha sonra ordu İkonion?da (Konya) üç gün konakladıktan sonra, Tyana (Bor) yolundan Gülek Boğazı?nı aşarak Dağlık Kilikya uzerinden Tarsus?a, Myriandros?u (İskenderun civarı) geçip Beylan (Belen) geçidini aşıp Kuzey Suriye?ye varırlar. Gidiş yolculuğu, ordunun başında bulunan çok sayıda komutanın yanısıra bölgeyi ve yolları iyi bilen rehberler eşliğinde küçük çaplı olaylar dışında sorunsuz geçmiş gözükmektedir. Güney Mezopotamya?daki Fırat kenarında bulunan Kunaksa?da yapılan savaşta III.Kyros ve generalleri öldürülünce, birliklerin başına seçilen beş kişinin arasında Ksenephon?da bulunmaktadır. Ancak kısa bir süre sonra aslında bir yazar ve savaş muhabiri olan Ksenephon?un kararlılığı, geldikleri ülkeye geri dönme konusundaki inancı, uyanıklılığı, askerlerle kurmuş olduğu insani diyalog ve alınan kararların uygulanması noktasındaki yetenekleri, onun komutan olmasını sağlar. Bu hezimetten sonra yurtlarından yaklaşık 2400-2500 km. uzakta, sarp, bilmedikleri düşman bir ülkede kalan askerleri geldikleri ülkeye sağ salim geri döndürmek savaş muhabiri Ksenephon?a kalır.
Ksenephon geri dönüş yolunda artık bir komutandır. Savaştan sonra sağ kalan askerlerin ülkelerine geri dönmek uğruna çektikleri açlık ve sefalet, geçtikleri yerlerde başlarına gelenler, uzun ve zahmetli bir Anadolu turuna dönüşür. Evlerine geri dönmekten başka bir amaçları olmayan bu küçük askeri birlik, dönüş yolunda çok dikkatli davranmak zorundadır. Ksenephon?un anlattıklarından anladığımız kadarıyla geçmek zorunda kaldıkları coğrafyalarda pek dostane karşılanmayan ve aslında yolunu kaybetmiş bulunan askerlerin dönüş yolculuğu çok trajediktir. Onbinlerin Dönüşü sırasında tutulan notlardan Anadolu?nun bilinmeyen bir çok küçük ülkesini, değişik halklar hakkında bilgi ve bu insanların değişik gelenekleri hakkında detaylı bilgiler bulmaktayız. Savaşı kaybeden askerler yola çıktıkları şehirlerinden binlerce kilometre uzakta, Karadeniz kıyılarına ulaşmak umuduyla kuzeye doğru geri çekilmeyi düşünürler. Olasılıkla Bağdat?ın yukarısındaki bir yerden Dicle Nehri?nin doğusuna geçip, uzun bir süre nehrin doğu yakasını takip ederek Anadolu topraklarına ulaşırlar.

Ksenophon Hakkında Bilgi
İ.Ö. 430 yılında Atina yakınlarında doğan Ksenophon genç yaşlarda ünlü filozof Sokrates?in öğrencileri arasına katıldı. 404 yılında sona eren Peleponez savaşının ardından Isparta?ya yenilen Atina; kötü ve ağır şartlar içeren bir barış anlaşması imzalamıştı.
Peleponez Savaşının ardından İran Kralı Artakserkes?in kardeşi olan genç Kyros Ispartalı kuvvetler ve paralı askerlerin yardımıyla tahtı ele geçirmek amacıyla harekete geçti. Ksenophon da Kyros?un düzenlediği bu seferlere İ.Ö. 401-400?lü yıllarda katıldı.
Anabasis; yani bu kitap ise Batı Anadolu?daki Sardes?ten başlayarak Güney Mezopotamya?daki Kunaksa?ya kadar varan ve burada Krala karşı verilen meydan savaşında Kyros?un ölümüyle ama Yunanlıların zaferiyle sonuçlanan, daha sonra da Yunan Ordusunun yani ?Onbinlerin? Anadolu?nun içinden geçerek Kuzeybatı istikametinde ilerleyerek Karadeniz Kıyılarından geçip ana yurtlarına dönmeye çalışırken başlarına gelen maceraları ve yaşanılanları anlatıyor.
Ksenophon?un Peloponez savaşının son yıllarında Atina?nın düşmanı Isparta?nın dostu olan Kyros?un hizmetine girmesi yurttaşları tarafından hiç hoş karşılanmamıştır.
Ksenophon zengin ve seçkin bir aileden gelmekteydi. Bu şekilde davranmasının önünde çeşitli gerekçeler öne sürülmüştür. Bir Yunan komutanından Kyros?un yakınlığının sağlanacağı konusunda söz alması, geziler yapıp yabancı ülkeler görmeye savaş ve heyecana meraklı olup kendisini gösterip ün yapmaya merakının olması da bu sebepler arasında gösterilebilir.
Bu kitapta bahsedilen seferde Ksenophon?un daha sonra anlatmak amacıyla gün be gün not tuttuğunu, buradan da Heredotos?a özendiğini anlayabiliriz. Sokrates?ın öğrencisi olan Ksenophon, verdiği eserlerde Sokrates?in felsefi derinliğinden etkilenmişe hiç benzemese de gayet faydalı eserler vermiştir.
İ.Ö.399?da memleketine dönen Ksenophon?a Atina?lılar sürgün cezası verirler. Ama Ksenophon Atina?ya dönmek yerine Ispartalıların kendine verdiği ufak bir malikanede yaşamaya karar verir. Güney Yunanistan’da yaşadığı bu dönem zaten eserlerinin bazılarını yazdığı dönem olmuştur.
371 yılında savaş yüzünden malikanesinden ayrılmak zorunda kalan Ksenophon?un sürgün cezası 364?te kaldırılmıştır. Doğduğu topraklara dönüp dönmediği bilinmeyen Ksenophon?un İ.Ö.355?te öldüğü rivayet edilmektedir.
Ksenophon, derin bir düşünür değildir. Her konuda bilgilenmeye ve yorum yapmaya çalışır. Üslubunun ilgi çekici yanı, ayrıntılara inmesinden ve olayları rahat, akıcı bir biçimde anlatmasından ayrıca süslü bir anlatım tarzını benimsemeyip yalın ve güzel bir anlatıma ulaşabilmesinden kaynaklanır. Bir diğer deyişle, sadeliğin ihtişamından faydalanmıştır.
Anabasis adlı eserde Küçük Asya ülkeler, halkları ve halkların töreleriyle gelenekleri hakkında bilgi verilmektedir. Ksenophon olaylardan çıkardığı sonuçlara yararlı bilgiler ve öğütler de eklemeye çalışır. Buradan da anlıyoruz ki; Ksenophon didaktik eser verme çabasındadır. Anabasis; Ksenophon?un askerlik özelliklerini de ortaya döken bir eserdir aynı zamanda.
Bu eserin; Kyros?a katılmış olmasından dolayı Ksenophon?un yurttaşlarından özür dileme amaçlı yazılmış bir eser olduğu da söylenmektedir.

Ksenophon; biraz da ün yapma amacında olduğu için yazdığı bu eserde gün be gün not tutmuş, zaman zaman kendisini övmüş ve tarihteki ilk savaş muhabirliğini yapmıştır. Her olay ve geçilen her yer hakkında Ksenophon; gerçekçi notlar düşüyordu defterine.
Yine de Ksenophon böyle önemli bir eser vermiş olsa da ?Onbinlerin Dönüşü? hakkında yazılan diğer eserlerde Ksenophon?un kendi kitabında kendine yüklediği rol kadar önemli rolde olmadığı göze çarpmaktadır.

Ksenophon, Sokrates ile Diyaloglar -> Sokrates?in Savunması, Şölen Teknik Eserler -> Ata Binme Sanatı Üzerine Ekonomi, Politika, Tarih ve Anabasis gibi geniş bir yelpazede eserler vermiştir.
Anabasis 7 farklı kitaptan oluşmakta ve Yunan Ordusunun belli bir rota çerçevesinde Karadeniz üzerinden ana vatana dönüşünü anlatır.
Alıntı: http://sadeceyazmakistiyorum.blogspot.com

Tanıtım Yazısı
Her şey İ.Ö. 401 yılında başlar. Pers prensi Kyros, ağabeyi kral Artakserkses’e karşı Grek paralı askerlerini de içine alan bir orduyla Lidya’nın Sardes kentinden yola çıkar. Ksenophon, bu sefere bir “savaş muhabiri” olarak katılmaktadır. Fırat üzerinde Kunaksa’da yapılan savaşta Kyros ve generalleri öldürülünce, yurtlarından 2400 km. uzakta, sarp ve düşman bir ülkede kalan gönüllüleri kurtuluşa kavuşturan, kaderin itişiyle “savaş muhabirliği”nden ordu komutanlığına geçen Ksenophon olacaktır. Dört ay sonra gönüllülerden arta kalan “iki bin” kişi, geri dönüşlerini tamamlayarak, Karadeniz’in sularına karşı coşkuyla ünlü haykırışlarını koparır: Thalassa! Thalassa!

Kitabın Künyesi
Anabasis / Onbinlerin Dönüşü
Ksenophon
Çeviren: Tanju Gökçöl
Sosyal Yayınlar / Kültür Dizisi
Baskı Tarihi: Ekim 1985
268 sayfa

Kitaptan Bir Bölüm
ANABASIS

KSENOPHON

YUNANLILARI TAOKHLARIN YİYECEKLERIYLE SIĞINDIKLARI BİR MÜSTAKHEM MEVKİYE SALDIRIYORLAR. YENİLEN TAOKH?LAR KENDİLERİNİ KAYA LARDAN AŞAĞI ATIYORLAR. KHALYB?LER VE SAVAŞ ADETLERİ,SKYTHEN?LER. GYMNİAS?A VARIŞ.KILAVUZUN THEKHES DAĞINA ULAŞTIRDIĞI YUNANLILAR ORADAN DENİZİ GÖRÜYORLAR.

1-Bu köyden ayrılınca beş günde otuz fersenk aşıp Taokh?lar ülkesine vardılar. Yiyecek sıkıntısı çekiliyordu; çünkü Taokhlar, tüm yiyeceklerini içeri depoladıkları müstahkem mevkilerde oturmaktaydılar .
2. Yunanlılar, içinde ne ev ne şehir bulunan ama erkeklerin kadınların ve pek çok davarın toplanmış olduğu bir kaleye vardıkları zaman Khilrisophos saldırıya geçti. Birinci bölük yorulunca yerini bir başkası alıyordu o da yorulunca bir başkası alıyordu; çünkü kalenin çevreşi çok sarp olduğundan çok sayıda insanla kuşatılması imkansızdı .
3..Ksenophon artçılarla , hafif ve ağır piyadelerle yetişince Khrisophos ona, ?Tam zamanında geldiniz bu kaleyi almak gerek; çünkü almazsak ordu erzaksız kalacak? dedi.
4. Bunun üzerine aralarında görüşmeye başladılar. Ksenophon: ?içeri girıneğe engel ne?? diye sordu. Khirisophos, şu gördğğünden başka geçit yok, ordan girmeye kalkışıncada da şu gördüğün, hakim tepeden taş yuvarlıyorlar, taşların değdiği askerlerin de ne durumda olduğunu görüyorsun diye cevap verdi. Bunu söylerken bacakları ve kaburgaları kırılmış askerleri gösteriyordu.
5. Ksenophon: ?iyi ya, taşları bitince girmemize ne engel olabilir??dedi. ?Karşımızda şu bir avuç insandan başka kimse yok; üstelik ancak ikisi üçü silahlı.
6. Senin de gördüğün gibi taş yağmuru altında aşılması gereken yer ancak yüz elli ayak kadar; üstelik yüz ayağa yakın kısmı da aralıklı dikilmiş büyük çamlarla örtülü. Bu ağaçların arka sına gizlenildikten sonra, taşlar fırlatılsa da yuvarlansa da ne tehlike olabilir? O halde geriye taş yağmuru kesilince koşar adım aşılacak elli ayaklık yer kalıyor ancak.
7.Khirisoplıos, ?Ama örtülü yere doğru bir hareket yaptığımız anda üstümüze bir taş yağmuru inecek ?dedi .”Daha iyi” dedi Ksenophon .?Ozaman taşlar daha çabuk tükenir . Ama önümüze koşarak aşılabilecek az bir uzaklık kalsın ve istersek kolayca geri çekilebileceğimiz bir yere gidelim .
8.Bundan sonra Kbirisophos ile Ksenophon, Parrhasia?lı yüzbaşı Kalimakhos ile ilerlediler çünkü o gün artçı yüzbaşılara komuta etme sırası onundu;öbür yiizbaşılar korunan yerde kaldılar.Arkalarından yetmiş kadar asker hep birlikte değil ama tek tek ve kendini elden geldiğince sakınarak ağaçların altına gitti.
9. Artçı yüzbaşılar arasında olan Stymphalos?lu Agasias, Methydrion?lu Aristoüymos ve başkaları ağaçların ötesinde mevzilenmişlerdi; çünkü orada bir bölükten fazlasını barındırmak tehlikeliydi.
10. 0 sırada Kauimakhos?un aklına bir fikir geldi altında olduğu ağaçtan iki üç adım öne koştu, sonra taşların atıldığını görünce çarçabuk geriledi, her ilerleylşinde düşman on araba taş tüketiyordu.
11. Agasias tüm ordunun bakışlarını üstünde toplayan Kallimakhos?un manevrasını görünce, kaleye ilk varan insan olamamaktan korkup ne yanında olan Aristonymos?a ne Lusoi?li -Eurylokhos?a (her ikisi de arkadaşıydılar) ne de bir başkasına seslenerek, tek başına ilerleyip herkesi geçti.
12. Kallimakhos, onun yanından geçtiğini görünce kenarına yapıştı. Bu sırada Methydrion?lu Aristonymos ile onu izleyen Lusoi?li Eurylokhostara fından geçildiler;. çünkü tüm bu yiğitler cesurlukta yarışıyor ve üstünlük için çekişiyorlardı ve bu yarışma sayesinde kaleyi ele geçirdiler. Çünkü onlar bir kez içeri girdikten sonra artık taş atılmadı.
13. 0 zaman korkunç bir şey görüldü: kadınlar küçük çocuklarını kayalardan aşağı attıktan sonra kendileri de atlıyor , erkekler de onları izliyorlardı. 0 sırada Stymphatos?lu yüzbaşı Alneias güzel giyimli bir Barbarın kendini atmak İçin kotuğunu görünce engel olmak için ona sarıldı.
14. Ama öbürü onu da sürükledi ve ikisi de düşüp öldüler. Pek az tutsak alındı, ama pek çok öküz, eşek ve koyun ele geçirildi.
15.Ordan Khalyb?ler ülkesinde yedi günde elli fersenk aşıldı. Khaiyb?ler aralarından geçtikleri halkların en savaşçılarıydı ve Yunanhiarla göğüs göğüse savaştan kaçmıyorlardı. Karınlarının altına kadar inen keten zırhlar ve etek yerine sık örülmüş ip eteklikler giyiyorlardı.Ayrıca bacak zırhları, miğferleri ve bellerinde Lakonia hançeri uzunluğunda kılıçları vardı; bununla savaşta yakalayabildiklerini boğazlıyor, sonra kafasını kesiyor, düşmanın görebileceği bir yerdeyseler şarkı söyleyip dans ederek götürüyorlardı. Ayrıca yirmi ayak kadar uzunluğunda tek uçlu bir mızrak taşıyorlardı .
17. Bu Barbarlar müstahkem köylerine kapanıyor, sonra Yunanlılar geçince savaşmak için peşlerine düşüyorlardı. Erzaklarını da depoladıkları müstalıkem yerlerde oturuyorlardı; öyle ki Yunanlılar ülkede hiç bir şey ele geçiremediler ve hayvanlara vermek için Taokhlar bölgesinden aldıklarından başka bir yem bulamadılar.
18.Yunanlılar bu ülkeden çıkınca dört yüz ayak eninde ölan Harpasos (14) -ırmağının kıyısına vardılar. Sonra Skythen?ler ülkesine girip ovada dört konakta yirmi fersenk aşarak köylere vardılar ve üç gün kalarak erzak sağladılar.
19.Ordan günde yirmi parasaııge aşıp Gymnias adlı zengin ve kalabalık bir şehre ulaştılar .Bu şehirde oturan bölge valisi, Yunanlılara, onlara düşmanların topraklarında yol göstermesi için bir kılavuz gönderdi.
20.Kılavuz yanlarına varınca ,onları beş günde denizi görebilecekleri bir yere götürmeye söz verdi ; götüremezse ölmeye razı olduğunu söyledi . Orduya gerçekten yol gösterdi ve düşman topraklarına sokar sokmaz askerleri ülkeyi yakıp yıkmaya kışkırttı ; buda Yunanlılara dostluğundan değil sırf bu amaçla geldiğini gösteriyordu .
21. Beşinci gün Thekhes adlı dağa vardılar. Ilk askerler doruğa varır varmaz büyük bir çığlık yükseldi.
22. Ksenophon ile artçılar bunu işitince cephenin de saldırıya uğradığımı sandılar; çünkü kendilerini, yakmış oldukları bölgenin halkı izliyordu. Hatta artçılar ?bir pusuda bunlardan bir kaçını öldürmüş ve tutsak almışlar, yirmi kadar işlenmemiş öküz derisiyle kaplı kalkan ele geçirmişlerdi.
23.Askerler ileriedikçe gürültü yaklaşıp büyüdüğünden ve ilerleyenler hala bağırmakta olan öbürlerine yetiştikçe onlara katıldığı için asker: sayısıyla birlikte gürültü de arttığından, Ksenoplıon olağanüstü bir şey olduğunu sandı.
24. Atına bindi, Lykios ile Süvarileri yanına alıp yardım etmek için koştu; ama çok geçmeden askerleri, deniz deniz! diye haykırdıklarım duydu bu kelime ağızdan ağza aktarılıyordu. Bunun üzerine herkes (artçılar da) koşmağa başladı; yük hayvanlarıyla atlar olanca hızla sürüldü.
25. Tüm askerler doruğa varınca, komutanlar ve yüzbaşılar da gözleri yaşararak birbirlerini kucakladılar. Ve ansızın kimin buyruk verdiği bilinmeden taş toplayıp bir tepe yaptılar.
26. Bu tepeciğin üstüne adak niyetine pek çok işlenmemiş öküz derisi, düşmandan alınmış asalar ve sorgun ağacından kalkanlar yerleştirdiler. Kılavuz bu kalkanları eliyle parçalıyor öbürlerini de öyle yapmaları için kışkırtıyordu.
27. Bundan sonra kılavuz, ortak ganimetlerden bir at , gümüş. bir çanak, bir Pers giyeceği on darikos armağanıyla geri gönderildi. özellikle yüzük istiyordu ve pek çok askerden aldı. Sonra. onlara konaklayacak bir köy ve Makron? lar ülkesine giden yolu gösterip akşamı bekledi ve gece geri döndü .

YUNANLILAR MAKRONLARLA ANLAŞMA YAPIP GEÇME İZNİ ALIYORLAR. SONRA BIR DAĞDA YOLLARINI KESEN KOLKH?LARI PÜSKÜRTÜYORLAR. ZEHİRLİ BAL. TRAPEZOS?A VARIŞ KURBANLAR VE OYUNLAR.
1. Yunanlılar ordan Makron?lar ülkesinde üç günde on fersenk. aştılar, ilk gün, Makron?larla Skytlıen?ler arasında sınırı çizen ırmağa vardılar.
2.Yukarılarında sağ tarafta aşılması çok güç bir arazi, sağ taraflarında da iki ülkeyi ayıran, ırmağın gelip döküldüğü ve aşılması gereken başka bir ırmak vardı. Irmağın kenarlarına ince ama sık ağaçlar dikilmişti. Yunanlılar ırmağa yaklaşınca, burdan elden geldiğince çabuk kurtulmak istedikleri için ağaçları kesnıeğe başladılar.
3.Sorgun ağacından kalkanlarla ve mızraklarla silahlanmış olan ve kıldan elbiseler giyen Makron? lar, ırmak geçitinin öbür kıyısında savaş düzeninde beklemekteydiler; birbirlerine cesaret veriyor ve ırmağa taş savuruyorlardı; attıkları taşlar Yunanlılara erişmiyor ve hiç bir zarar vermiyordu.
4. 0 zaman Atina?da kölelik ettiğini ileri süren bir hafif piyade, Ksenophon?un yanına gidip bu halkın dilini bildiğini söyledi. ?Sanırım burası benim anayurdum. Bir sakınca yoksa onlarla konuşmak isterim? diye ekledi. Ksenophon ?Hiç bir sakınca yok, haydi konuş onlarla ve önce kim olduklarını öğren,? dedi.
5. Hafif piyade, soruyu onlara sordu. ?Makron?larız? diye cevap verdiler. Ksenophon ?Şimdi de bize karşı neden savaş düzenine girdiklerini ve neden bize düşman olmağa gerek duyduklarını sor,? dedi.
6. ? Çünkü ülkemizi istila ediyorsunuz,?diye cevap verdiler. hafif piyade, komutanların buyruğuyla onlara şu açıklamayı yaptı: Ama ülkenize asla kötülük için giriyor değiliz. Kralla savaştıktan sonra ülkemize dönüyor ve denize ulaşmak istiyoruz.
7. Makron?lar bu niyetlerini doğrulayacak teminat verip vermeyeceklerini sordular. Komutanlar, vermeğe ve almağa hazır olduklarını bildirdiler. Bunun üzerine Makron?lar Yunanhlara bir Barbar mızrağı Yunanlılar da onlara ?bir Yunan mızrağı verdiler. ?Ülkemizde kullanılan teminatlar bunlardır,? dediler. İki taraf da tanrıları tanık aldı.
8. Karşılıklı teminatlar verilir verilmez, Makron?lar hemen Yunanlıların ağaç kesmesine yardım ettiler, yol açtılar ve aralarına karıştılar, ellerinden geldiğince bir pazar kurdular ve onlara Kolkh?Iarın sınırına kadar üç gün eşlik ettiler
9. o zaman Yunanlılar kendilerini Kolkh?ların savaş düzeninde bekledikleri bir dağın karşısında buldular önce onların karşısında, dağa bu düzenle yürümek amacıyla sıkışık saf kurdular; sonra komutanlar, savaşta izlenecek en iyi taktiği görüşmek için toplanmanın yerinde olacağına karar verdiler .
10.Bunun üzerine Ksenophon sıkışık safı bozmak için bölükleri kol halinde ilerletmek görüşünde olduğunu söyledi ?saf hemen parçalanacaktır , çünkü dağın bazı kısımlarının tırmanmaya elverişli bazı kısımlarınınsa elverişsiz olduğunu göreceğiz ve saf halinde dizilen askerler hatlarının parçalandığını görünce cesaretsizliğe kapılacaklar .
11.Derinlemesine sıralar halinde saldırırsak düşman kanatlarımızdan taşar ve taşan kanatlarını dilediğince kullanır ; tersine hattımız derinlemesine olmazsa ,Barbarların ve üstlerine yağdıracakları okların çokluğu göz önünde tutulunca parçalanması şaşırtmaz beni ; herhangi bir noktada da böyle bir kopma olursa tüm saflar halindeki kuvvetimiz zarar görecektir .
12.Bu yüzden bölükleri kol halinde yerleştirmeyi ve aralıklı dizerek iki uçtan düşmanın kanatlarını aşmalarına yetecek kadar yer kaplamayı düşünüyorum . Böylece iki uca yerleştirilecek bölüklerle düşmanın yanlarına sarkarız ve bu yerleşme düzeninde ilk çarpışmayı aramızdan en iyileri yapar ; her yüzbaşı da bölüğünü yolun ilerlemeye elverişli kısmından yürütür .
13. iki yandan sıkışacak olan düşmanın aralıklara sızması güçleşir , kol halinde ilerleyen bir bölüğü ikiye bölmesi de kolay olmaz .Bir bölük esnerse de yanındaki ona yardım eder .Tek bir manga bile doruğa varmayı başarırsa düşmanın kaçacağından emin olabilirsiniz .
14.Ksenophon?un tasarısı kabul edildi ve bölükler sıra halinde dizildi .Ksenophon sağ kanattan sol kanada giderek askerlere ?arkadaşlar uzun süredir yöneldiğimiz amaca erişmemize engel olan tek şey , şu gördüğünüz insanlar ; onları becerebilirsek çiğ çiğ yememiz gerek? diyordu .
15.Yüzbaşılar yerlerini alıp bölüklerini sıra halinde yerleştirince , ortaya her biri yüz kadar asker kapsayan seksen ağır piyade bölüğü çıktı.Hafif piyadelerle okçular üçe bölündü; bir bölümü sol kanadın- ötesine, öbürü sağ kanadın ötesine, üçüncü bölüm de ortaya yerleştirildi.
16. Sonra komutanlar dua etme buyruğunu verdiler; dualar edilince zafer türküler söylenip ha-rekete geçildi. Hafif piyadeleriyle düşman hattının iki yanından taşan Khirisophos ile Ksenophon ilerlediler.
17. Düşmanlar onları görünce karşı çıkmak İçin bir kısmı sağa öbürleri sola saparak koştular ve böylece birbirlerinden ayrılarak saflarının ortasında büyük bir boşluk oluşturdular.
18. Arkadia?lıların önüne yerleştirilen ve Akarnania?lı Aiskhines?in buyruğuna verilen hafif piyadeler, Kolkh?ların kaçtıklarını sanarak çığlıklar atarak koşmağa başladılar ve dağa herkesten önce vardılar. Onları hemen aricalarından Orkhomenos?1u Kleanor?un komuta ettiği Arkadla?lılar izliyordu.
19. Onların koşrnağa başladığını gören düşmanlar yerlerini bırakıp her yöne kaçmağa başladılar. Doruğa ulaşan Yunanlılar bol erzak dolu birçok köyde konakladılar.
20. Bu köylerde onları şaşırtan bir tek şeyle karşılaştılar: birçok kovan vardı ve bu kovanlardaki peteklerden bal yiyen askerler kustular ishal oldular ve içlerinden hiç biri ayakta duramıyordu; az yiyenler körkütük sarhoş olmuş insanlara, çok yiyenlerse azgın çılgınlara, hatta can çekişen insanlara benziyorlardı.
21. Bu durumda birçoğu bir bozgun sonrasındaymış gibi yere serilmiş büyük bir umutsuzluk başlamıştı. Ertesi gün kimsenin ölmediği görüldü ve sarhoşluk yaklaşık olarak bir gidip önce başladığı saatte geçti. Üçüncü ve dördüncü gün müshil almış gibi bitkin düşmüş halde ayaklandılar.
22. Oradan İki günde yedi fersenk aşıp deniz kıyısında Yunan şehri Trapezos?a ulaştılar. Pontos Eukseinos kıyısındaki bu şehir Sinope’nin Kolkh ülkesindeki kolonisidir. Orda otuz gün kadar Kolkh köylerinde kaldılar.
23. Bu köyleri üs gibi kullanarak Kolkh?lar ülkesini talan ettiler. Trapezos?lular, onları şehirlerine kabul edip konukseverlik armağanı olarak öküzler, arpa unu ve şarap verdikten sonra ordugahlarında bir pazar kurmuşlardı.
24. Ayrıca çoğu ovada yaşayan komşuları Kolkh?larla onlar lehine görüştüler ve Koİkh?lar da Yunanlılara konukseverlik teminatı olarak öküzler verdiler .
25.Bundan. sonra Yunanlılar tanrılara adadıkları kurbanları hazırlamağa başladılar. Kurtarıcı Zeus?a ve onlara yol göstermiş olan Herakles?e kurban etmek ve öbür tanrılara adaklarını yerine getirmek için yeterince öküzleri olmuştu. Ayrıca ordugah kurdukları, dağda bir beden eğitimi yarışması yaptılar. Yarışları düzenlemek ve yarışmaya başkanlık etmek için çocukken bir başka çocuğu istemeyerek hançerle öldürdüğü için yurdundan ?sürülmüş olan Ispartalı Drakontlos?i seçtilar
26. Kurban töreni bitince kurbanların postlarını Drakontios?a verip yarış pistini hazırladığı yere götürmeni söylediler, Drakontios onlara bulundukları yeri gösterdi: ?Bu tepe istenen yöne koşmak için çok elverişli? dedi. Ama böylesine sert ve ağaçlıklı bir arazide nasıl güreşllir?? diye sordular. ?İyi ya, düşenin canı. daha çok acır,? diye cevap verdi.
27 Çoğu tutsakların çocukları olan gençler, Stadion?u koştular altmıştan çok Giritli mukavemet koşusuna girdi başkaları güreştiler, yumruk dövüşü, ve pankratıon yaptılar ve hoş bir görünüm oldu bu;. çünkü arenaya birçok şampiyon inmişti ve arkadaşları onları seyrettiği için büyük.çaba: harcadılar.
28. At yarışları da yapıldı. Atları yokuş aşağı sürmek, kıyıdan döndürmek ve: sunağım. yanma geri, getirmek gerekiyordu inişte çoğu yuvarlanıyordu, çıkışta tepenin çok sarp yamacını yürüyerek çıkmakta güçlük çekiyorlardı. O zaman her yönden çığlıklar, kahkahalar cesaret verici sözler yükseliyordu.

ASKERLER YUNANİSTAN?A DENİZDEN DÖNMEK İSTİYORLAR. KHİRİSOPHOS GEMİ BULMAK İÇİN BYZANTİON?A GİDİYOR. KARADA VE DENİZDE YAGMAYİ KURALA BAĞLAMAYI ÖNEREN KSENOPHON?UN SÖYLEVİ.
1.(Yunanlıların, Kyros ile Yukarı Asya?ya tırmanırken ve Pontos Eukseinos?a varıncaya kadar, denize ulaşmak için ilerlerken yaptıkları, Yunan şehri ?Trapezos?a nasıl vardıkları ve dost ülkeye ulaşır ulaşmaz kurtuluşlarına teşekkür olarak sunmaya söz verdikleri kurbanları nasıl kestikleri bundan önce anlatılmıştır.)
2. Sonra ordu geri kalan yolun nasıl alınacağını kararlaştırmak için toplandı. İlk önce Thurioi?li Lcon kalkıp şöyle kcnuşLu: Arkadaşlar ben kendi payınıa toparlanmaktan, yürümekten koşmaktan, silahlarımı taşımaktan, sıraya girmekten, nöbet tutmaktan, savaşmaktan bıktım artık bu işlerin sona erdiğini görmek ve işte deniz kıyısında olduğumuza göre yolculuğun geri kalan kısmını gemiyle yapıp Yunanistan?a Odysseus gibi yan gelip yatarak ulaşmak istiyorum.?
3. Bu açıklamayı işiten askerler haklı olduğuma haykırmağa başladılar. Bir başka söylevci de ondan sonrakiler de aynı biçimde konuştu.
4. Sonra Khinisoplios kalkıp şunları söyledi: ?Askerler! Donanmaya komuta eden Aıaksiblos dostumdur. Bu yüzden beni ona temsilci olarak gönderirseniz, kadırgalar ve gemilerle döneceğimi umut ediyorum. Denize açılmak istediğinize göre dönüşümü bekleyin; kısa sürede dönerim.? Askerler bu öneriyi sevinçle karşılayıp Khinisophos un elden geldiğince çabuk yelken açmasına karar verdiler.
5. Ondan sönra Ksenoptıon kalkıp şöyle konuştu ?Khlrlsopbos gemi aramaya giderken biz onu burada bekleyeceğiz. Onu beklerken yapmamız gerektiğini düşündüğüm şeyleri, anlatayım size.
6. Önce düşman ülkeden kendimi: yiyecek bulmalıyız; çünkü pazar ihtiyaçlarımıza yetmiyor ve birkaç kişi dışında yiyecek satın alacak paramız yok. Oysa düşman ülkede olduğumuzdan, yiyecek sağlamaya tedbirsizce gidersek çok adam kaybetmemizden korkarım.
7. Bence yiyecek aramaya mangalar halinde gitmeli, sağ salim geri dönmek istiyorsanız kırlarda rastlantıyla dolaşacağınıza bu akınların denetimini bize bırakmalısınız? Bu öneri kabul edildi.
?Şimdi de şunu dinleyin.
8. İçinizden bir kısmı ganimet toplamak için ordugahtan çıkacak Bu koşullar altında bizler için en iyisi, çıkması gerekenleri çıkacaklarını bildirmeleri, çıkanların sayısını bilmemiz .gerekirse tedbirlerimizi almamız ve yardımlarına koşmamız gerekirse nerde olduklarını bilmemiz için nereye gideceklerini söylemelerini. Ayrıca tecrübesiz biri bir yere saldırmayı tasarlıyorsa, bize haber verirse üstüne yürüdüğü güçleri öğrenmeğe çalışarak ona öğüt verebiliriz? bu öneri de kabul edildi
9. ?Şunu da.. düşünün,? diye devam etti. ?Düşman dilediğince yağma yapabilir ve haklı olarak da kızgın bize; çünkü mallarını aldık. Üstelik yüksek yerlerde mevzilenmiş duruyor. Bu yüzden bence ordugahın çevresine nöbetçiler dikmeliyiz. Sırayla nöbet tutar ve tetik durursak düşmanın bizi kovalayacak gücü azalır. ?Şu noktayı da göz önünde tutun.
10. Khlnisoplios? un yeterli sayıda gemiyle geleceğine emin olsaydık yapacağım şu öneri yersiz olurdu; ama bunu başarıp başaramayacağını bilmediğimizden burada gemi toplamağa çalışmayı öneriyorum. Gemiler getirirse buradaki gemilerle birlikte denize açılmak için daha elverişli durumda oluruz;. getirmezse buradakileri kullanınız.
11. Kıyı boyunca sık sık ticaret gemilerinin geçtiğini görüyorum. O halde Trapezos?lulardan savaş gemileri ,istersek, bu ticaret gemilerini ele geçirebilir, bizi taşımaya yetecek sayıda gemi buluncaya kadar dümenlerini çıkartarak burada saklar ve belki de bize gerekli tüm ulaşım araçlarını ele geçiririz .Bu öneri de kabul edildi.
12.Limana getireceğimiz tayfalarını bizim yüzümüzden burada kalacakları süre boyunca ortak bütçeden beslemenin ve bizim gibi onların da bu işten yarar sağlamaları için yolculuk ücretini karanlaştırmanın haklı bir iş olup olmadığını da düşünün.? Bu sözleri de onaylandı.
13. ?Şimdi yeterince gemi sağlamayı başaramazsak sanırım deniz kıyısındaki şehirlere işittiğime göre kötü durumda olan yollarını onarmalarını buyurmak gerekir; gerek korkudan gerek bizden kurtulmak istedikleri için bu isteği yerine getireceklerdir.?
14. Askerler haykırarak yolu yayan gitmemek gerektiğini söylediler. Ksenophon gözlerinin dönmüş olduğunu anlayınca öneriyi oylamağa koymadı, ama şehirleri, yolları iyi durumda olursa kendilerinden daha çabuk kurtulacaklarını söyleyerek yollarını onarmağa çağırdı.
15: Trapezos?lulardan elli kürekli bir gemi alıp komutasını Lakonlaialı Perloikos Deksippos?a verdiler Bu adam gemi yakalamak zahmetine gireceğine kuyruğundaki gemiyle Pontos Eukseinos?tan kaçtı; ama sonradan hak ettiği cezayı buldu; çünkü Thrakia?da Seuthes?in yanında entrikalara giişince Lakonia?lı Nikandros tarafından öldürüldü.
16. Yunanlılar otuz kürekli başka bir gemi alıp Atinalı Polykrates?in komutasına? verdiler; Polykrates yakaladığı gemileri limana getiriyordu. Bu gemilerde yük varsa, boşaltılıp el değmeden saklanması için başına nöbetçi dikiliyor gemilerse kıyı boyunca dolaşmakta kullanılıyordu .
17.Bu süre içinde Yunanlılar çapul için ordugahtan çıkıyor bir kısmı ganimet buluyor,öbürleri bulamıyordu . Alınması güç bir kaleye saldırmak için kendi bölüğünün yanı sıra başka bir yüzbaşınınkini de i götüren Kleanetoe, yanındakilerin çoğuyla öldü .

YUNANLILAR YİYECEK SAĞLAMAK İÇİN DRİL?LERİN MÜSTAHKEM MEVKİİNE SALDIRIYORLAR.KSENOPHON VE AĞIR PİYADELERİ TEHLİKEYE DÜŞEN HAFİF PİYADELERİ KURTARIYORLAR.KALE ALINIYOR AMA İÇ KALE DİRENİYOR.YUNANLILAR EVLERİ ATEŞE VERİP GANİMETLERİYLE ÇEKİLİYORLAR .
1.Aynı gün içinde yiyecek aramağa gidip ordugaha dönmek imkansızlaştığından Ksenophon birkaç Trapezos?luyu kılavuz alarak ordunun yarısıyla Dril?lerin üstüne yürüdü öbür yarısını da ordugahta bıraktı; çünkü yurtlarından kovulan Kolkh?lar bir araya toplanıp tepelere yerleşmişti .
2.Trapezoslularsa , Yunanlıları yiyecek sağlamanın kolay olduğunu yerlere götürmüyor (buraları dost bölgelerdi çünkü) ama zarar gördükleri . Dril?leri ülkesine seve seve götürüyorlardı. Bu halk dağlık ulaşılması güç bir bölgede. oturuyordu ve Pontos?ların en savaşçı halkıydı.
3. Yunanlılar yüksek bölgeye varına, Dril?ler alınmasi kolay gözüyle baktıkları her yeri yakarak geri çekildiler; alevlerden kurtulan birkaç domuz, birkaç öküz ya da davar dışında alınacak hiç bir şey kalmamıştı. Ama başkentleri olan ve tümünün içine topladığı müstahkem bir yer vardı. Bu kale olağanüstü derinlikte bir ırmak yatağıyla çevriliydi ve içine girilmesi çok zordu.
4. Önden koşan ve ağır piyadelerden beş altı stadion öne çıkan hafif piyadeler ırmak yatağını aştılar ve içerde pek çok hayvan ve başka değerli şeyler olduğunu fark edince buraya saldırdılar. Peşlerinden alınacak yiyecekleri taşımak için bir sürü doryphoros (AD) geliyordu; öyle ki, hendeği iki bine yakın insan aşmış oldu.
5. Kale kazıklarla ve birbirine çok yakın tahta kulelerle donatılmış bir hendekle çevrili olduğundan saldırıyla alamayınca, geri çekilmeyi denediler, ama Dril?ler fırsat vermeden saldırdılar.
6. Hafif piyadeler, kaleden ırmak yatağına teker teker ?inebildiği için koşarak kaçamadıklarından ağır piyadelerin başında ilerleyen Ksenophon?a bir haberci gönderdiler.
7. Haberci varır varmaz Her çeşit mal dolu bir yer var; ama çok iyi tahkim edildiği için alamıyoruz; geri çekilmek de güç çünkü bir çıkış hareketi yaptılar, bize saldırıyorlar, geri çekilmek de kolay değil? dedi.
8. Ksenopiıon bu sözleri işitince ağır piyadeleri ırmak yatağına kadar ilerletip silahlarını yere bırakmalarını istedi, sonra yüzbaşılarla yatağı aşıp, öbür yana geçenlerin geri getirilmesinin mi yoksa ağır piyadelere de ırmak yatağını aştırmanın (kale alınabilecek gibiyse) daha iyi olacağını inceledi.
9. Çok adam kaybetmeden geri çekilmek imkansız gibi görünüyordu; yüzbaşılar da kalenin alınabileceğini düşünmekteydiler; Ksenophon da kurban fallarına güvenerek, aynı görüşü paylaştı; gerçekten kahinler savaşılacağına ama akının sonunun elverişli olacağım bildirmişlerdi .
10. Bunun üzerine yüzbaşıları, ağır piyadeleri, ırmak yatağından geçirmeleri için gönderdi;, kendiyse orda kalıp, hafif piyadeleri, çarpışmalarına izin vermeden geri çekti.
11. Ağır piyadeler gelince, yüzbaşılara bölüklerini çarpışmaya en yararlı gördükleri biçimde yerleştirmelerini buyurdu; çünkü yüzbaşıları birbirlerine yakın duruyorlardı ve aralarında sürekli bir yiğitlik yarışı olduğunu biliyordu.
12. Yüzbaşılar buyruklarını yerine getirirlerken tüm hafif piyadelere ellerini ilk işaretle fırlatmak üzere mısralarının kayışından ayırmadan ilerlemeleri okçulara ilk işaretle ok yağdırmaları gerektiği için yaylarını ?hazır ?tutmalarını, sapancılara da torbalarına taş doldurmalarını buyurdu; ve bu buyrukların yerine getirilmesine dikkat etmek için yetenekli adamlar gönderdi.
13. Her şey hazır olunca, yüzbaşılar, yardımcıları ve kendilerini onlar kadar cesaretli sayanların tümü saf olunca (birbirlerini çok iyi görüyorlardı; çünkü bulundukları yerin biçiminden ötürü yarım ay biçiminde dizilmişlerdi):
14. Zafer türküleri söylenip, borazan çalına, ağır piyadeler Enyalios onuruna savaş çığlığını atarak koşar adını saldırdılar ve mızraklar, okları, sapan taşları ve elle savrulan taşlar hep birden uçuşmaya başladı; tutuşturulmuş meşaleleri savuranlar bile vardı.
15. Düşmanlar bu karmakarışık yağmur karşısında şarampolleri ve kuleleri bırakıp kaçtılar; öyleki Stymphalos?lu Agasias ile Pellene?li Philoksenos silahlarını bırakıp gömlekleriyle tırmandılar adamlarsa birbirlerine omuz veriyorlardı Kale böyle alındı; hiç değilse alındığı sanılıyordu .
16.Ondan sonra hafif piyadelerle ötekiler de içeri daldılar ve her biri eline geçeni topladı. Bu sırada kapılarda ayakta duran Ksenophon, tutabildiği kadar ağır piyadeyi dışarıda tutuyordu; çünkü tahkim ediliniş tepelerde başka düşmanlar görülmekteydi.
17. Kısa süre sonra içerden bir haykırışma yükseldi; askerlerin bir kısmı aldıkları gammetlerle kaçıyorlardı, bir kaçı da yaralanmıştı. Dışarı koşanlar sorguya çekildi; içerde bir iç kale bulunduğunu düşmanların kalabalık olduğunu bir çıkış hareketi yaptıklarını ve kaledekilere saldırdıklarını söylediler.
18.Bunun üzerine Ksenophon münadi Tolmides?e yağmalamak isteyenlerin içeri girmekte serbest olduklarını söyletti. Hemen büyük bir kalabalık içeri atıldı kaçanları geri çevirdi ve düşmanları yeniden iç kaleye kaçırdı.
19. Bu iç kalenin dışındaki her şey Yunanlılar tarafından yağmalanıp götürüldü; ağır piyadeler ise bir kısmı şarampol çevresinde öbürleri Iç kaleye giden yol boyunca olmak üzere mevzilenmiş duruyorlardı.
20. Ksenophon ie yüzbaşılar, iç kaleyi ele geçinmenin mümkün olup olmadığını incelemekteydiler. Bu durumda kurtuluşları sağlanmış olacaktı; ama iç kaleyi ele geçiremezlerse geri çekilmeleri çok güç görünüyordu. Bu incelemeden sonra ?iç kalenin alınmasının kesinlikle imkansız olduğuna karar verdiler.
21. Bunun üzerine geri çekilme hazırlığına başlandı; her biri karşısındaki kazığa yüklenerek şarampole. sökmeğe başladılar; yaralıları, ganimet taşımakla görevli olanları, ağır piyadelerin büyük kısmını geri gönderdiler: yüzbaşılar, geride ancak her birinin ayrı ayrı güvendiği askerleri bıraktılar.
22. Geri çekilmeğe başladıkları. zaman, düşmanlar .İç kaleden topluca çıktılar; şorgun ağacından kalkanlarla mızraklarla, baldır zırhlarıyla, Paphlagonla miğferleriyle donatılmışlardı,?Bir kısmı iç kaleye giden yolun ilk yandaki evlerin çatılarına çıktılar…..

KHİRİSOPHOS DÖNMEYİNCE ORDUNUN BİR KISMI GEMİLERE BİNDİRİLİYOR ; GERİ KALANLAR YAYN OLARAK KERASUS?A YÜRÜYOR ; ORDA PARALAR PAYLAŞILIP TANRILAR İÇİN ÖŞÜR AYRILIYOR , KSENOPHON APOLLON?A ADADIĞI SKİLLUS?DA BİR MÜLKÜ ARTEMİS?E ADIYOR VE TANRIÇANIN ONURUNA BİR ŞENLİK YARATIYOR .
1. ?Khirisophos dönmediğinden, yeterli sayıda gemi olmadığından ve artık el koyacak erzak bulunamadığından, yola çıkmak gerektiğine karar verildi. Hastalar, kırk yaşını aşkın askerler, çocuklar, kadınlar ve değersiz tüm yükler gemilere yüklendi. ?Komutanlar?ınen yaşlıları olan Philesios ile Sophainetos da gemiilere bindirilip tümüne göz kulak olmakla görevlendirildi. Öbürleri yola koyuldular: yol onarılmıştı.
2. Üç günlük yürüyüşten sonra Kolkh?lar ülkesinde, deniz kıyısında Sinope?nln kolonisi olan Yunan şehri Kerasus?a vatıldı.
3. Orada üç gün kaldılar. Silah altındaki askerin sayımı yapılıp ?denetlendi: sekiz bin altı yüz kişi çıktı. Ordudan geri kalan buydu: öbürlerini bir kısmı düşmanlar tarafından öldürülmüş, bir kısmı kar yüzünden, birkaçı da hastalıktan ölmüştü.
4. Orda ganhnetln satılmasından elde edilmiş olan para paylaşıldı içinden Apolimi ve Ephesos Artemisi için öşür ayrıldı; komutanların her birine bu tanrılar için saklamak üzere bir pay verildi; Khirlsophos?unki.. Asineli Neon?a emanet edildi.
5. Bu paradan Apollona bir adak adamış olan Ksenophon, bunu, Atinalıların Delphoi?deki hazinesine koydurup üstüne adını ve Klearkhos?la birlikte. ölen Proksenos?un adını (çünkü Proksenos dostuydu), yazdı.
6.. Ephesos Artemis?inin payını ise, Boiotla?ya geçmek Için Agesilaos?la Asya?dan ayrıldığı zaman büyük tehlikelerle karşılaşacağını sandığından bu tanrıçanın tapınağının sorumlusu olan rahip Megabyzos?a bıraktı ve ona eğer kurtulursa parayı kendisine göndermesini başına bir felaket gelirse de içinden dilediği kadarını alarak Artemis?e adamasını tembih etti.
7. Ksenophon sürgün edildiği zaman, Lakedamonla?lıların onukolon olarak yerleştirdikleri Skillus?da. (Olympia yakını) otururken, Megabyzos oyunlarda bulunmak için Olympla?ya gelip ona bu emanetleri geri verdi. Ksenophon. bu parayla tanrıça için Apollon?un işaret etmiş olduğu bir yerde bir mülk aldı.
8. Mülkten Ephesos?takl Artemis tapınağı yakınında akan ırmak gibi Selinus adını taşıyan bir ırmak geçiyordu.. Her iki akarsuda da balıklar ve kabuklu su hayvanları vardır ama Skillus?takl mülkte her çeşit av avlanan alanlar da vardır.
9. Ksenophon kutsal parayla bir sunak ve bir tapınak da diktirdi ve ondan sonra topraklarının ürünlerinden tanrıçaya bir kurban töreni yapmak için öşürü hep ayırdı; şenliğe erkek kadın tüm komşuları da katılıyordu. Tanrıça konuklar., arpa unu, ekmek, şarap, çerez, kutsal otlakta semirtilmiş kurbanlardan bir kısmı ve av hayvanları sunuyordu….

Bir yorum

  1. “Ya sev ya terk et” mantığıyla hareket eden zihniyetin okuması gereken bir kitap olduğu kanısındayım. Belki de insanları bu düşünceye iten şeyin temelinde okumama özürlülüğüdür. Bu kitap sayesinde “Karduk” halkından haberdar oldum. İlkin bir Türk boyu olan Karluklar sandım;ama değilmiş. O dönemde bölgede yaşayan kürtlere verilen isimmiş. Zaten yaşam tarzları hakkında kitapta ayrıntılı bilgi mevcut. Aynı şekilde Ermeni halkının varlığı da anlatılmış. Anadolu’yu neredeyse karış karış kat eden bu devasa ordu Afrika’daki çekirge sürüsünden farksızdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir