Öncelikle adı ve içeriği ile oldukça iddialı bir çalışma olan “Değerin ve Rantın Doğası – Artı Kapital”in kaleme alınış öyküsünü bize kısaca özetleyebilir misiniz?
Suat Kamil Aksoy: Çok geçmişine gidersek, ortaokul döneminde macera ekonomi politik okumakla başlıyor. Babamın “bunu şimdi okuma anlayamazsın” dediğini hatırlıyorum. Ancak beni bugüne getiren mikrobu o zaman kaptım. Aslında konunun en can alıcı noktasının daha o zamandan dikkatimi çektiğini hatırlıyorum. Bu durum sosyalizm taraftarı bir kişi olarak şekillenmemi de belirlemişti. 2008 itibariyle bir kez daha konuya döndüğümde kendimce küçük notlar çıkarmakla başladım. Amacım konuyu tam olarak kavramaktı. Bunu hala hayattayken yapmalıydım. Sonrasında o günlerde evli olduğum Gülsüm hanımın da uyarısıyla yazdıklarımı arkadaşımlara ait olan cafrande.org ve insanokur.org web sitelerinde yayımlamaya karar verdim. Düzenli yazı yazma motivasyonu bu sayede oluştu. Aynı zamanda iş yaşamımdaki gelişmeler nedeniyle biraz boş vaktim de oluşmuştu. Sonuçta yazma süreci aynı zamanda keşfetme süreci de oldu. Değer kavramı konusunda kendi farkımın farkına varmak benimle aynı zamanda konuyla ilgilenen kardeşim Mehmet’le tartışmamızın eseridir. O kılı kırk yaran birisi olduğu için bana sert itirazlarda bulunuyordu. Biz uzlaşamadık ve ben de uyanmış oldum. Bu farkındalığın zincirleme sonuçları oldu. Önceleri bana pek inandırıcı gelmedi. İktisat konusunda öne çıkan Marksistlerle iletişim kurma ihtiyacı duydum. Bu doğrultuda var olan tartışma seminerlerine katıldım. Bunlar bana mantıksal sonuçlar konusunda yeni yollar açtı. Elbette tartışmaların dışında ilişkili metinleri okudum ve okumaya devam ediyorum.
Artı Kapital’in bir devam çalışması, Marx’ın temel eseri KAPİTAL’in daha iyi anlaşılmasını amaçlayan tamamlayıcı bir çalışma olarak algılanması olasılığına dair neler söylersiniz?
Cevap: Evet Marx burada şunu anlatıyor türü kılavuz kitaplar epey çok. Marx’ın sözlerinin doğru anlaşılmasına herhangi bir katkılarının olmadığını bugün anlıyoruz. Ama kimse yazmamış olsaydı konunun yanlış mı doğru mu kavrandığını analiz etme şansımız olmazdı. Demek ki insan konuşmalı, yazmalı ve düşünmelidir. Bu kitap Marx’ı açıklamak adına var olmadı. Ama onun temel tezini veri alarak yeni bir kaç söz söyleme imkanı edinmiş olduk. Bunu yaparken biraz açıklama da yapmış olduk. Ancak onun metni çok büyük ve bence özetlenmesi gerekmiyor. Her zaman orijinal metne bakmak en doğrusudur.
Çalışmanızın merkezinde “değer” kavramının olduğunu görmek zor değil. Ancak siz kabul edilmesi epey güç bir iddiada bulunuyorsunuz; bir buçuk asırlık zaman dilimi içinde Marx’ın tüm taraftar ve takipçilerinin onun en önemli keşfini, yani “değer yasası”nın mahiyetini kavramadığını ileri sürüyorsunuz. Doğru mu? Bu nasıl mümkün olabilmiştir?
Cevap: Evet doğrudur. Bu kitabın ilk ve temel iddiasıdır. İnsanlığa bir gelecek vaat eden, dünyayı açıklamaya çalışan ve gösterdiği hedef doğrultusunda çeşitli faaliyetler öneren bir düşünce sistemi olarak Marksizm aynı zamanda “dinsel” bir yapı oluşturuyor. Elbette bu düşünce sistemi için bilim çok temel bir öneme sahiptir. Zaten gelecek projeksiyonu “bilimsel sosyalizm” olarak ortaya konur. Kapital bu düşünce sistemi için kapitalizmin bilimsel analizini barındıran temel kitaptır. Kutsal kitap gibi düşünebiliriz. Marksizm bir düşünce sistemi olarak yayılmanın dışında sosyalist devletlerin oluşumunda büyük rol oynadı. Soğuk savaş göz önüne getirilirse insanlığın bu düşünce sisteminden çok ciddi olarak etkilenmiş olduğunu görebiliriz. Kapital iktisadın temel kavramı olan değer konusunda elimizdeki tek bilimsel analizdir. Ancak bir düşünce sisteminin havuzunda yer almaktadır. Dolayısıyla öteki “dinler” tarafından eşyanın tabiatı gereğince dışlanmak zorundadır. Kavranması zaten zor olan bir şeyin bir de umursanmıyor olması eldeki bilimsel analizin dokunulmadan bugüne kadar gizlenmesini sağlıyor. Marksistler ise gerçekte bilimsel temeli olmayan politik inançlara sahiptir ve bu inançlarla çelişecek noktalara gözlerini kapamaktadırlar.
Değer yasasının kavranamamasında ve bu yanılgının beslediği sonuçlardan sorumlu olanlar sadece Marx’ın takipçileri midir? Marx’ın kendisi ve karşıtları da bu yanlış anlamanın siyasal sonuçları ve iktisat biliminin içine düştüğü açmazdan sorumlu değiller mi?
Cevap: Bence sorumlu değiller. Kavranması o kadar kolay olmayan gerçeklerin anlaşılabilmesi için yerleşik fikirlerin baskısından kurtulmuş zihinlere ihtiyaç vardır. Yıldızlardan gelen ışıkları inceleyen bilim adamları bildiğimiz atomların eseri olan ışımaları görünce yıldızların da dünyamızdaki maddelerden oluştuğuna karar vermişlerdi. Belki orantılar farklıydı ama tüm evren dünyaya benziyordu. Bir bilim kadını çıkıp her şeyin sanıldığı gibi olmadığını yıldızların hidrojenden oluştuğunu fark ettiğinde fikrini ilk önce kabul ettiremedi. Bugün herkesin kabul ettiği gerçek konusunda yıllarca susmak zorunda kaldı. Belki kendisinden şüphelendi. İnsanlık bir gerçeği fark etme işini hiç bir zaman toplu olarak yapamıyor. Bu iş ilk önce tek bir kişi tarafından yapılıyor. Burada da durum aynıdır. Genelde durumun böyle olması kitaptaki iddiaların haklılığını göstermiyor elbette. Ama ortada hayret edilecek bir durum olmadığını ise anlatabildim sanıyorum.
Kitabınızda -bazıları belki de insanlık tarihini değiştirecek önemde- çok sayıda tez ve tespit var. Özellikle geçen yüzyıla damgasını vuran kurtuluş formül ve uygulamalarının tamamını ütopik bulmakta ve sürdürülemez olarak görmektesiniz. Bu tezlere, önem sırasına göre kısaca değinebilir misiniz?
Cevap: Öncelikle uğruna önemli emekler harcanan bazı mücadele ve tavırların önemsizleşmesi ve sorunlara odaklanan çözümlere daha berrak bir biçimde yönelinmesi söz konusu olacak diye düşünüyorum. Değer kavramı iktisadın temeli olmalıydı. Böyle olamadı ve iktisat ideolojik bir alan olarak kaldı. Bu sorunun aşılmasıyla önemli ilerlemelerin kaydedileceğini sanıyorum. Toplumun ve devletin temeli tam olarak aydınlatılamamıştı. Değer kavramı yerli yerine oturtulduğunda toplumun değer bağıntısı tarafından oluşturulan bir şey olduğu ortaya çıkıyor. İnsanın biyolojik doğasıyla toplumun herhangi bir ilgisinin olmadığının ortaya çıkarılması toplumbilim için önemli bir yolun açılması anlamına geliyor. İnsanın ne olduğu konusu da bazı bağlardan kurtulduğu için psikoloji adına yeni gelişmelerin önünü açıyor. Sosyalizmin sürdürülemez oluşu kapitalizme göre daha geri bir ekonomik düzeyi temsil ediyor olmasıyla ilişkilendirilmişti. Ancak sosyalizmlerin irade gücüyle gayet güzel sürdürülebildiğini kabul etmek gerekir. Pek ala savunucuları kitabımızdaki tezleri inceleyip kullanmak suretiyle hayallerindeki toplum düzeni olarak sosyalizmi güçlü bir biçimde sürdürmenin yolunu da bulabilirler. Bugün sosyalizm yönündeki çabaların bazı pozitif çıktılarının olduğunu da görüyoruz. Bu deneyimi yaşayan toplumların olabilecekten daha ileri bir noktaya gelmeyi becerdikleri görülüyor. Bu bakımdan soğuk savaşın gereksiz bir şey olduğunu ve boş korkularla zaman kaybedildiğini görmek gerekiyor. İnsanlık çoğu durumda anlamsız işlere büyük bir şevkle sarılabiliyor. Tarih böyle şeylerle dolu.
ARTI KAPİTAL bir anlamda egemen gelecek ve kurtuluş projelerine, devrim formülasyonlarına ölümcül darbeler indirmekte. Peki, siz ne öneriyorsunuz? Sizin insanlara önereceğiniz bir gelecek projeniz var mı? ARTI KAPİTAL’de ortaya koyduğunuz görüşlerden bunu çıkarmak mümkün mü?
Cevap: Kitapta gelişime açık bir iktisadi model için yeni öneriler ortaya konuyor. Ama bunların pratikteki olanakları pek açık değil. Aslında farklı bir toplum arzu edenler için uyulması gereken kurallar ortaya konuyor. Nasıl bir yemek pişirileceği ise arzunun sahiplerine bağlı. Gelecek için basit formüllerin olmadığını hepimizin hoşuna gidecek gelişmeler için ön kabullerden uzaklaşarak bilgi ve zekamızı zorlamamız gerektiğini teslim etmekle başlayabiliriz.
RÖPORTAJ 10.02.2020
KİTABIN KÜNYESİ
Değerin ve Rantın Doğası – ARTI KAPİTAL
Suat Kamil Aksoy
Vivo Yayınevi
Yayın Tarihi 2020-01-23
Yayın Dili Türkçe
Baskı Sayısı 1.Baskı
Sayfa Sayısı 384