Onlar, insanlığın gerçeği arayışında, düşüncesinin önündeki engelleri yıkıp geçtiler.
Onlar, insanlığın evren ve doğa algılayışını kökten değiştirdiler.
Onlar evrenin sırlarına ermemizi sağladılar.
Onlar bizi atomun sırlarıyla tanıştırdılar. Onlar bilimi yarattılar…
Uğraştığı geometri problemi canına mal olan Arşimet…
Evreni ve doğayı matematikselleştiren Galilei…
Doğayı açıklayan yasalarıyla yepyeni br fizik kuran Newton… Simyayı kimyaya dönüştüren Lavoisier…
Evrim kuramının babası Darwin…
Keşfettiği radyumun kurbanı olan Marie Curie…
Madde ile enerji arasındaki bağı çözen Einstein…
Atom modelinde devrim yaratan Heisenberg…
Ve bilim yaratan daha nice bilim insanı, yaşamöyküleri ve bilime kattıklarıyla birbirlerine eklenerek, özneleriyleanlatılan bu bilim tarihi kitabını oluşturdular…
Cemal Yıldırım’ın Bilim ve Gelecek Yayınları’ndan 2007 yılında basılan “Bilimin Öncüleri” adlı kitabı, daha önce Tübitak Yayınları bünyesinde 23 baskı yapmış.
Ender Helvacıoğlu’nun Bilim ve Gelecek Dergisi’nin 46.sayısında kitap ve yazar üzerine yorumu.
“Cemal Öğretmen’den ne öğrendik?Ben Cemal Yıldırım’ın gerçekte hiçbir zaman öğrencisi olmadım ama, ona “Sayın öğretmenim” diye hitap edebilirim. Çünkü Cemal Yıldırım, bizim kuşağın bilime az-çok ilgi duyanlarının bir şekilde öğretmeni olmuştur. Onun yazıları, popüler bilim ve bilim-düşün tarihi kitapları, bilim ve felsefe sözlükleri bizim gibi aç gençlerin yüreğine bilim ateşini düşürmüştür. Biz 40’ımızı, Cemal Yıldırım da 70’ini epey aştı; ama biliyorum Sevgili Öğretmenimiz yeni gençleri aydınlatmaya devam ediyor hâlâ.
Peki biz Cemal Yıldırım’dan ne öğrendik? Archimedes, Galilei, Newton, Einstein, Curie gibi “bilimin öncüleri”nin düşsel ve imrendirici yaşamlarını mı? Bu büyük bilim insanlarının neler keşfettiklerini ve ne gibi kuramlar oluşturduklarını mı? Bunlar öğrendiklerimizin sadece küçük bir kısmı. Cemal Yıldırım’dan ne öğrendiğimi, yaşam deneyimim arttıkça daha iyi kavrıyorum.
İyi öğretmen esas olarak bilgi değil, yöntem verir; öğrenciyi “kâşif” yapar. Böyle öğretmenler çok az; günümüzün hâkim eğitim anlayışı da bu tarzı dışlıyor. Bu nedenle “Bilgi Çağı”ndayız belki ama, “Bilim Çağı”na giremedik henüz. İşte biz Cemal Yıldırım’dan bilimsel yöntemi öğrendik. Yöntem öğreten hocadır Cemal Yıldırım. Yarınki test sınavında doğru şıkkı işaretlememiz için gerekli olan ama öbür gün unutacağımız bilgiyi değil, bilimsel bilgilere kendi emeğimizle ulaşmamızı sağlayacak yöntemi öğretti bize Cemal Öğretmen. Bize sadece Archimedes’i, Galilei’yi, Einstein’ı öğretmedi; bizi biraz da olsa bir Galilei, bir Einstein yaptı. Bu nedenle yaşamımız boyu “Sevgili Öğretmenimiz”dir Cemal Yıldırım.
Bu kadarı Cemal Yıldırım’ı sadece iyi bir öğretmen yapar; ondan bir şeyler kaptıysak eğer, bizi de iyi birer öğrenci. Ama yıllar geçtikçe ve bilim yayıncılığı biçiminde de olsa bilim etkinliğinin içinde bulundukça, Cemal Öğretmen’den daha fazla bir şey öğrendiğimi seziyorum ve kavrıyorum. Cemal Yıldırım bize, sadece bir yöntem değil, onun da üstüne bir “refleks” kazandırdı. Yöntem, bilgi kadar olmasa da, yine de dışardan edindiğiniz bir şey; ama refleks sizin kişiliğinizin bir parçası oluyor, deyim yerindeyse genomunuza giriyor.
Benim için Cemal Yıldırım adı, “bilimsel refleks”le eşdeğer. Bilimdışılığa, doğaüstülüğe, hurafeye, metafiziğe, dogmaya karşı ani bir tepki vermek? Gelin buna “Cemal Yıldırım refleksi” diyelim. Bu reflekse sahipseniz eğer, bilimi sadece öğrenip öğretmiyorsunuz, yaşıyorsunuz. İşte bunu kazandırdı bize Cemal Öğretmen; bize bir yaşam verdi, yaşamımızı değiştirdi. Bu nedenle sadece öğretmenimiz değil, babamız da sayılır bizim.
Cemal Yıldırım, Türkiye Aydınlanma tarihinin köşe taşlarından biri. Mücadeleci ve tavizsiz bir bilim insanı. Fakat ilginçtir, hiçbir zaman bir “vitrin adamı” olmadı. En önde koşup çabuk yorulanlardan olmadı. Cemal Öğretmen bir 100 metreci değil, bir maraton koşucusu. Hâlâ koşuyor?
Ne zaman kafamız karışsa, ne zaman temel bir konuda sağlam bir tavır almamız gerekse, Cemal Yıldırım’a başvururuz. Onun dediği doğrudur, güveniriz. Öğretmen (bilgi), bilimci (yöntem), bilge (refleks) basamaklarının en üstüne ulaşmıştır Cemal Yıldırım.
El öpmekten hiç hoşlanmadım. Cemal Yıldırım gibi insanlardan öğrendiğim bir tutum da bu. Rahmetli dedem, “El öpenlerden değil, el tutanlardan ol oğlum” demişti, hiç unutmam. Eli öpülesi bir insan değil Cemal Yıldırım, eli tutulası bir insan. Kul olunası bir insan değil, eş olunası bir insan? Aydınlanmanın ve emeğin insanıdır Cemal Yıldırım. Biz ondan bu refleksi öğrendik! Sadece insan olmayı değil, insanlık olmayı da öğrendik! “
idare eder