Binbir Çiçekli Bahçe – Yaşar Kemal “Dünya binlerce çiçekli bir kültür bahçesidir.”
Yaşar Kemal, özellikle son on yıl içinde gitgide artan duyarlığıyla bu tehlike için söz alıyor, ?Dünyamız şimdi tek kültürlü bir dünyaya doğru başını almış gidiyor. Bu, insanlığı insanlıktan çıkaran bir durumdur,? diyor. Ülkenin yüz yıldır yaşayageldiği en önemli sorun olan Kürt sorununu bütün kardeşlik ve bir arada yaşama duygularını hoyratça çiğneyerek çözümsüzlüğe itenlerin hiç değilse kendilerinin bağışlanmasını sağlayabilecek yeni açılımlara bile ne denli kayıtsız kaldıkları düşünülürse, tek kültürlülük arayışında saklı zorbalığın insanlığın önünden kaldırılması gereken ilk engel olduğu hemen söylenebilir.
Binbir Çiçekli Bahçe, Yaşar Kemal?in bir kitapta toplanmış yazılarını, konuşmalarını içeriyor. Dünya edebiyatının yaşayan en büyük romancılarından biri olan Yaşar Kemal, çağının ve çok sorunlu ülkesinin kaygılar içindeki entelektüellerinden biri olarak düşüncelerini apaçık, dupduru biçimde dile getirirken, edebiyat anlayışını da açıklıyor.
Yaşar Kemal romanının kaynakları
Onun halk edebiyatının sözlü ve yazılı kültürü içinden çıkarıp içselleştirdiği, önce sestir, sonra söz. Kimileri Yaşar Kemal?in romanlarında bir durumu ya da hareketi hak ettiğinden çok uzun anlattığından ya da söz yinelemelerinin çokluğundan söz açar ki, onun nasıl yazdığını doğru anlamamaktan gelen bir yanılgıdır bu.
Oysa destanlardan, masallardan, manilerden ve bilmecelerden, halk hikâyelerinden, halk şiirinden beslenmiş bir dilin yinelemelerden aldığı güç, aynı zamanda şiir dilinin iç biçim özelliklerinin düzyazıya taşınması biçiminde açığa çıkar. Yaşar Kemal?in bir durumu ya da hareketi uzun uzadıya anlatmasının başlıca nedeni söz kaynağının bu büyük zenginliğidir. Düşünelim ki, iyi bir olasılıkla yaklaşık on bin sözcükle yazıyorsak, Türkçe Sözlük?te geride kalan doksan bin sözcüğü hemen aklımıza getirip yazı diline aktaramıyoruz demektir. Bunun için yazarın kendi söz dağarını ayrıca çalışıp oluşturması gerekir. Yaşar Kemal?in kaynağındaki sözcük sayısıysa, hiç kuşku yok ki Türkçe Sözlük?teki yüz bin sözcüğü de geçer. Bu dil Türkmen ve Kürt kültür ve geleneğinden, Çukuruova?nın ve Torosların yaşam biçiminden ve doğasından gelerek öylesine zenginleşmiştir ki, bütün olanaklarıyla kullanılırken anlatıyı zaman zaman taşkınlaşarak oluşturur.
Öte yandan, Yaşar Kemal?in romanlarının epik özelliğinin bir ucu epopelerden çıkışına bağlanır, öbür ucu dünya edebiyatının büyük gerçekçi döneminin klasiklerine. Dilinden düşmeyen yazarlar Stendhal, Puşkin, Dostoyevski, Gogol, Dickens, Faulkner ya da Kafka ise, romanları da onların yanı başında, onların gördükleri hayaller içinde yaratılır. Edebiyatın bu iç içe gelişmesi Yaşar Kemal?i her zaman yakından ilgilendirdi ve bu arada roman anlayışı da zaman içinde ilkelerini kurarak oluştu.
Roman sanatının yapımbiçimiyle ilgili düşüncelerini bulundukları yerlerden çıkardığımızda özgün düşüncelerle karşılaşırız; Yaşar Kemal?in hesabını romanlarıyla verdiği bu düşünceler, roman sanatımızın da göz önünde tutması gereken noktaların önemli bir bölümünü oluşturur. Binbir Çiçekli Bahçe?deki yazılarında arada bir cümlede geçen sözler, elbette ardında uzun bir geçmişin birikimini taşır. Sözgelimi, ?Kafka da Gogol?ün tezgâhından geçmiştir,? der Yaşar Kemal. Bu anlayış onu roman sanatının geleneksel değerlerine pek çok çağdaşından daha sıkı bağlı tutmuştur. Postmodernizmin romandaki karşılıklarını ya da edebiyatı insandan uzak tutup biçimsel öğelere yaklaştıran, sonunda kendine kapanan anlayışları eleştirir. ?Günümüzde birtakım moda akımlar yaratılıyor, onu da yenilik sanıyoruz,? diyor Yaşar Kemal. Gerçekleştirmek istediği yenilik, asıl olarak onun insanı görme biçimlerinde aranmalıdır.
Gene de yirminci yüzyıl başında modernizmin yükselişini gerçekleştiren büyük yazarlara duyduğu yakınlık, Yaşar Kemal?in roman anlayışının katı olmadığını yeterince gösterir ki, kendine en yakın gördüğü çağdaşı Faulkner?dır. Üstelik bir adım daha atıp, ?Joyce?un getirdiği olanaklardan sonra bir Zola, bir Gorki, bir Şolohov, hata bir Tolstoy gibi roman yazmak çok zor… Sürrealistlerin getirdikleri olanakları da yabana atamayız, Beckett ve Yeni Dalga romancılarının getirdiklerini de,? derken, okurları ve yazarlarıyla bizim edebiyatımız Yaşar Kemal?i nasıl bir yere koymaktadır?
Bu sorunun ardından, onun bir Gogol ve Ölü Canlar tutkunu olduğunu da belirtelim. Puşkin?den sonra en büyük Rus yazarının Gogol olduğu düşüncesini sık sık dile getirmesi, onun romanı nasıl gördüğünü çok iyi anlatır. Değil mi ki Gogol Ölü Canlar için, ?Bu romanla yeni bir İlyada yazdım,? demiştir, Homeros?u atalarından, Akdeniz?i anayurdu bilen Yaşar Kemal için ufuk çizgisi çekilmiştir. Arada elbette Don Quijote vardı; ?Don Kişot ne kadar önemliyse, Palto da o kadar önemlidir,? derken, sanırım önemli bir başlık açmaktadır; öte yandan, değil yalnızca Çehov ve öteki Rus yazarları, Kafka?nın Dava?sının da Palto?dan çıktığını anıştırır ki, bu iki büyük başyapıtı yan yana koyup birbirine koşut biçimde okumak, bugüne dek belki de aklımıza getirmediğimiz bir saptamayı, edebiyata nasıl bakmak gerektiğini gösterir.
Bir yazar ve mit yaratmak
Yaşar Kemal için bütün büyük romanlar bir mitin ardından mı gider. Gelgelelim, hem ?her çağın bir yaratma biçimi vardır?, hem de mitleri yaratan insan, aynı zamanda kendini anlatan edebiyata yol açmıyor mu; İnce Memed ya da Yer Demir Gök Bakır?ın Taşbaş?ı mite dönüşmüş insanlarsa, Kimsecik üçlüsünde çocuk Mustafa?nın korkusu insanoğlunun yarattığı mitlere gösterilebilecek çok çarpıcı bir mitse, Anavarza birbiri ardından görünüp sonra gelene yerini terk eden bir dizi mitin yaratıldığı dünyaysa, Yaşar Kemal evrensel mit yaratıcıları arasında elbette apayrı durmaktadır.
Günümüzde romanın canevi nerelerde kuruluyor? Rusya sosyalizmden sonraki bunalımını aynı zamanda derin bir kültür bunalımı olarak yaşadığı için romancılarının önünü de tıkamış olabilir mi? Orta Avrupa kendine yenik düşmüş; Batı Avrupa yeni zamanlar kültürü içinde roman sanatının yerini değiştirmiş durumda. ABD?nin yeriyse, roman sanatında da her zaman ayrı; orada roman gerçek edebiyatın tacını her zaman parlatacak enerjiye de, zenginliğe ve duyarlığa da sahip. Güneyde ise G.G. Marquez?in önünde koştuğu, Yaşar Kemal?in çok sevdiği Amado ile ondan sonra gelen kuşaktan romancılar var. Yaşar Kemal işte burada duruyor. Latin Amerika edebiyatının büyülü gerçekçiliğini özellikle Yüzyıllık Yalnızlık?tan sonra keşfettik; oysa Yaşar Kemal daha ilk romanlarından başlayarak kendine özgü bir büyülü gerçekçilik kurmuş ve bundan elli beş yıl önce, İnce Memed?in ilkiyle bunun parlak bir örneğini vermişti.
Bu nedenle Yaşar Kemal?i hiç kimseye benzetemeyiz, ne sevdiği yazarlardan etkilenerek kurulmuştur onun romanı, ne de dünya edebiyatına akan suların yarattığı deltayı gördükten sonra. Hiç kimseye benzemeyen, hiç kimsenin etkisi altında bulunmadan, yaşadığı hayatın kültüründen yaratılmış bir mucizedir Yaşar Kemal romanı. Onu anlamak için yeterince çalışmadığımız da kuşkusuz.
Yaşar Kemal?in düşünce dünyası
Yaşar Kemal?in yeni kitabı Binbir Çiçekli Bahçe, yazarın düşünce dünyasına bir pencere açıyor. Kitap, Yaşar Kemal?in Kürt sorunu hakkında, barıştan ve insan haklarından yana tavır alan yazı ve konuşmalarıyla başlıyor. Ağustos ayında Radikal?de dizi olarak yayımlanan Cem Erciyes?in yaptığı Kürt sorunuyla ilgili Yaşar Kemal röportajı da, iki yıl önce Türkiye Barışını Arıyor konferasında Yaşar Kemal?in yaptığı konuşma metni de kitabın hemen başında okurla buluşuyor. Yaşar Kemal, 1995?te Türkiye?de düşünce özgürlüğü mücadelesinde önemli bir direniş olan Düşünce Özgürlüğü ve Türkiye kitabındaki yazısını da kitaba almış. Ayrıca yine o yıllarda Der Spiegel?deki yazısı için açılan davada, DGM?de okuduğu savunmasını da okuyabiliyoruz. Yaşar Kemal?in o konuşmasının son cümleleri adeta, 1960?lardan itibaren yazdığı tüm yazıları, yaptığı tüm konuşmaları özetliyor. ?Benim yazılarım, halkımıza birer çağrıdır,? diyor Yaşar Kemal ve şöyle devam ediyor: ?Öncelikle batıdaki, doğudaki çocukları, savaşta ölmüş anaları çağırıyorum. Bu savaş en çok sizin yüreğinizi yaktı. Herkesi çağırıyorum, sayın yargıçlar sizleri de bu savaşı durdurmak isteyenlere katılmaya çağırıyorum…?
Kitapta, 1961?den 2009?a uzanan geniş bir zaman diliminden gelen pek çok yazı var. Tamamı, insan onurundan, özgürlüklerden ve doğaya saygıdan yana tavır alan metinler bunlar. Yaşar Kemal, bazen hakları için yürüyen gazetecilere destek veriyor, bazen Ecevit ve Demirel?i ?gerçek demokrasi? adına uyarıyor… Dünya Gazeteciler Birliği?nin İstanbul?daki toplantısının açılışında ?Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar. Biri Yiyor, milyonlar bakıyor. Kıyametin kopmasını mı bekleyelim?? diye sesleniyor. ?Benim bütün meselem doğadır? diyerek, ısrarla doğanın korunmasından bahsediyor.
Tabii ki edebiyat da var. Yaşar Kemal?in Dede Korkut üzerine gerçekten çok özel bir inceleme yazısı, Gogol ve roman sanatı üzerine yazdıkları, İnce Memed?in İngilizce baskısı için hazırladığı önsöz gibi az bilinen ama çok önemli yazıları yer alıyor kitapta. Kimlikler başlığı altında ise Orhan Kemal, Abidin Dino, Ara Güler, Zülfü Livaneli, Mehmet Uzun gibi dostlarını anlatan yazılar var.
Kitabın son bölümü söyleşilere ayrılmış. Burada da Yaşar Kemal, Le Monde, Cumhuriyet ve Radikal gazeteleriyle Yeni Atlas dergisindeki röportajlarını toplamış. Bu röportajlar ve ?Gazetecilik Günlerim? başlıklı konuşması da Yaşar Kemal?in yazar kimliğine ve o kimliğin ana ögelerine dair anlattıklarını içeriyor. Bu bölümün kuşkusuz en ilginç yazısı, Radikal?in geçen 23 Nisan?da yayımladığı, dokuz yaşındaki Helin Zeynep Miser?in yaptığı röportaj.
Semih Gümüş
http://notoskitap.blogspot.com
Kitabın Künyesi
Binbir Çiçekli Bahçe
Yaşar Kemal,
Hazırlayan: Alpay Kabacalı,
Yapı Kredi Yayınları,
2009,
294 sayfa,
15 TL.
Tanıtım Yazısı
Demokrasiden barışa, Orhan Kemal?den Abidin Dino?ya, gazetecilikten yazarlığa? Binbir Çiçekli Bahçe, Türkiye?nin evrensel yazarı Yaşar Kemal?in yazılarını, konuşmalarını ve söyleşilerini bir araya getiriyor.
Yaşar Kemal, Binbir Çiçekli Bahçe?de, Türkiye’nin geleceğinin önünde duran sorunların kökenlerine dair saptamalarda bulunuyor, çözüm önerileri sunuyor.
Üç bölümden oluşan kitabın birinci bölümü, Yaşar Kemal?in 2007?de Ankara?da gerçekleştirilen ?Türkiye Barışını Arıyor? konferansında yaptığı konuşmayla açılıyor. ?Kimlikler? başlıklı ikinci bölüm, Orhan Kemal?den Mehmed Uzun?a, yazarın yakın dostu olmuş pek çok ismi ağırlıyor. Dokuz yaşındaki Helin Zeynep Miser?in Yaşar Kemal?le yaptığı söyleşiyi de içeren ?Konuşmalar? ise Binbir Çiçekli Bahçe?nin üçüncü bölümünü oluşturuyor.
Kitaptan Bir Bölüm
?Dünya binlerce çiçekli bir kültür bahçesidir. Her çiçeğin bir rengi, bir kokusu vardır. İnsanlık, her kültürün üstüne titremelidir. Binlerce kültür çiçeği, birini koparırsak, insanlık bir koku dan, bir renkten yoksun kalır. (?) Bir ülke insanları insanca yaşamayı, mutluluğu güzelliği seçecekse, bu önce evrensel insan haklarından, sonra da evren sel sınırsız düşünce özgürlüğünden geçer. Buna karşı çıkmış ülkelerin insanları da 21. yüzyılda onurunu yitirmiş, insanlı ğın yüzüne bakamayacak durumlara düşmüş insanlar olarak yaşarlar. Ülkemizin onurunu, ekmeğini, kültür zenginliğini kurtar mak elimizde… Ya gerçek bir demokrasi ya da hiç…?
(?Türkiye Barışını Arıyor? konferansı açılış konuşmasından, 13 Ocak 2007)
?Çağımız ne kadar mutsuzsa, ne kadar utanç verici bir çağsa, bundan dolayı da o kadar mutlu, o kadar kutsanacak bir çağdır. Asya’da sarılar, Afrika’da zenciler öldürülüyorsa uyandıklarından dolayı öldürülüyorlar. Artık onları renkleri sarı ya da kara diye öldürmüyorlar. Onlar, artık biz köle olarak yaşayamayacağız dedikleri için, özgür olacağız, dünyadaki bütün nimetler den, insanlığın bütün ürünlerinden faydalanacağız, dedikleri için öldürülüyorlar.?
(1965?te İstanbul Teknik Üniversitesinde yapılan konuşmadan)
?Orhan Kemal bir direnç adamıdır. Şu insan soyu içinde Orhan kadar belaya, işkenceye, zulme dayanan çok az insan çıkmıştır bence… Orhan’ın bu dayanıklılığı şimdi bir sürü olayla gözümün önüne geliyor da tüylerim diken diken oluyor. Senaryocular, en pespaye, aşağılık Avrupa roman larından çaldıkları senaryoları Yeşilçam’da 5 bine okuturlarken Orhan ancak 500 lira alabilir alnının teri, gözünün nuru o güzelim hikayelere… Çünkü Yeşilçam esnafı, polisin, hükümetin Orhan’ı sevmediğini bilir. Çünkü Yeşilçam esnafı, o gün öğleyin Orhan’ın evinde çocuklarının ekmek beklediğini bilir.?
(Yön, 15 Nisan 1966)
?Herkes acı, zulüm iyi gelir yazarlara diyor, yalan o. Nâzım Hikmet’le konuştum bir gün. Yaşar o kadar hapishanede yatmasaydım benim nasıl şair, nasıl romancı olduğumu görürdünüz dedi. Ve doğruydu bu. Nâzım Hikmet’in söylediği doğruydu. O kadar zulüm görmeseydi Nazım, dünyaya daha büyük şiirler getirirdi ve dünya edebiyatını zenginleştirirdi.(?) Türkiye bir zulümler ülkesidir. Kolay kolay iyi yazar çıkmaz bu ülkeden.?
(Babıali Sohbetleri, 14 Ocak 2005)
Evrensel Gazetesi’nin 10 Eylül 2009 Tarihli Kitaba Dair Haberi
Yaşar Kemal?in görüşleri kitap oldu
USTA yazar Yaşar Kemal, yeni bir kitapla okur karşısına çıktı. ?Binbir Çiçekli Bahçe?, son aylarda güncel gelişmelerle ilgili açıklamalarıyla da gündeme gelen yazarın, makalelerini, konuşmalarını ve söyleşilerini ilk kez bir araya getiriyor.
USTA yazar Yaşar Kemal, yeni bir kitapla okur karşısına çıktı. ?Binbir Çiçekli Bahçe?, son aylarda güncel gelişmelerle ilgili açıklamalarıyla da gündeme gelen yazarın, makalelerini, konuşmalarını ve söyleşilerini ilk kez bir araya getiriyor.
Yaşar Kemal?in yarım yüzyıldır ısrarla, inatla, inançla dile getirdiği görüşleri ve uyarıları, ?Binbir Çiçekli Bahçe?de bir araya geldi. Yaşar Kemal, Binbir Çiçekli Bahçe?de 1961?den 2009?a uzanan çeşitli yazılarında, doğanın ve kültürün yozlaşmasındaki tehlikelerin altını çiziyor, bu sorunların kökenlerine dair saptamalarda bulunuyor ve çözüme dair öneriler sunuyor.
Kitapta yer alan bir konuşmaya göre Kürt sorunu konusunda Yaşar Kemal, bundan 14 yıl önce İstanbul DGM yargıçlarına mahkeme salonunda şöyle sesleniyordu: ?Benim yazılarım halkımıza birer çağrıdır. Öncelikle batı?daki, doğu?daki çocukları, savaşta ölmüş anaları çağırıyorum. Bu savaş en çok sizin yüreğinizi yaktı. Herkesi çağırıyorum; sayın yargıçlar, sizleri de bu savaşı durdurmak isteyenlere katılmaya çağırıyorum. Bu ülke hepimizindir ve bu ülke, insanlık tarihinde çok uzun yaşamaya layıktır. Hem de onuruyla yaşamaya… Unutmayalım ki, bir ülkenin insanlarının onuru en azından toprağı kadar kutsaldır.?
Yazar, kitaba da adını veren ?Binbir Çiçekli Bahçe? konuşmasını ise Mayıs 2007?de Norveç?te düzenlenen ?Bjørnstjerne Bjørnson Anma Konferansları? sırasında yapmış. Yaşar Kemal, pek çok kereler tekrar ettiği gibi, ?Dünyanın şimdi başı belada. Dünyamız şimdi tek kültürlü bir dünyaya doğru başını almış gidiyor. Bu, insanlığı insanlıktan çıkaran bir durumdur. Tek kültürlü bir dünyada insanlığın halini göz önüne getirelim: Tek çiçeğe kalmış; tek renge, tek kokuya kalmış bir insanlık ve tek dile kalmış bir dünya? şeklinde konuşuyor.
Üç bölümden oluşan kitabın birinci bölümü, Yaşar Kemal?in 2007?de Ankara?da gerçekleştirilen ?Türkiye Barışını Arıyor? konferansında yaptığı konuşmayla açılıyor. ?Kimlikler? başlıklı ikinci bölüm, Orhan Kemal?den Mehmed Uzun?a, yazarın yakın dostu olmuş pek çok ismi ağırlıyor. Dokuz yaşındaki Helin Zeynep Miser?in Yaşar Kemal?le yaptığı söyleşiyi de içeren ?Konuşmalar? ise Binbir Çiçekli Bahçe?nin üçüncü bölümünü oluşturuyor.
Hürriyet Gazetesi’nin 17 Eylül 2009 Tarihli Kitaba Dair Haberi
Yaşar Kemal eserinde 1961 yılından beri biriktirdiği, çeşitli yazılarından oluşan eser doğanın ve kültürün yozlaşmasındaki tehlikelerin altını çiziyor.
Üç bölümden oluşan kitabın birinci bölümü, Yaşar Kemal?in 2007?de Ankara?da gerçekleştirilen ?Türkiye Barışını Arıyor? konferansında yaptığı konuşmayla açılıyor. ?Kimlikler? başlıklı ikinci bölüm, Orhan Kemal?den Mehmed Uzun?a, yazarın yakın dostu olmuş pek çok ismi ağırlıyor. Dokuz yaşındaki Helin Zeynep Miser?in Yaşar Kemal?le yaptığı söyleşiyi de içeren ?Konuşmalar? ise Binbir Çiçekli Bahçe?nin üçüncü bölümünü oluşturuyor.
Kemal, kitabına ismini veren “Binbir Çiçekli Bahçe” konuşmasını Mayıs 2007’de Norveç’te düzenlenen “Bjørnstjerne Bjørnson Anma Konferansları” sırasında yapmış. Yaşar Kemal kitabında, “Dünyanın şimdi başı belada. Dünyamız şimdi tek kültürlü bir dünyaya doğru başını almış gidiyor. Bu insanlığı insanlıktan çıkaran bir durumdur. Tek kültürlü bir dünyada insanlığın halini göz önüne getirelim: Tek çiçeğe kalmış, tek renge, tek kokuya kalmış bir insanlık ve tek dile kalmış bir dünya.” diyor.
Kitabın son bölümü, Yaşar Kemal’in önemli konuşmalarından beşini bir araya getiriyor. Yerli ve yabancı basında yayımlanan bu önemli metinlerden en dikkat çekici olanı, yazarın, 3. sınıf öğrencisi Helin Zeynep Miser’le “23 Nisan” sebebiyle yaptığı söyleşi. Yaşar Kemal bu söyleşide, küçük muhabire çocuk ve şiir kitaplarından bahsediyor ve “arkadaşlarım” dediği çocukların çoğu zaman “adam sayılmadığı”ndan şikâyet ediyor. Yaşar Kemal; “Benim için çocuk, çocuk değildir, bizim gibi insandır. Ben, Çocuklar İnsandır diye de bir kitap yazdım. Çocukları, çocuk diye bunlar küçümsüyorlar, nefret ediyorum bundan. Çocuklar da küçük görünerek normal insan olamıyorlar. Doğal insan yetişmiyor çocuklar. Böyle bir dünyada savaş da durmuyor.” diyor.