“Burjuva denen insan türü paranın en yüce erdem, kişioğlunun görevi olduğunu açık açık söyler.” Dostoyevski

(…) Pazarlık etmeyi çok seviyor Parisli. Ne var ki pazarlık ederken de, dükkânında sizi soyup soğana çevirirken de çıkar için değil, -eskiden öyleymiş oysa- erdeminden, kutsal bir gereksiniminden yapıyor bunu. Dünyalık biriktirmek, elden geldiğince çok mal sahibi olmak… Günümüzde Parislinin kitabında ahlâk kurallarının oturtulduğu temeller bunlardır. Aslında eskiden de böyleydi ama, şimdi, günümüzde -nasıl söylemeli- ulu bir kutsallık havası vardır bunda. Eskiden sayıları az da olsa, paradan başka birkaç şeyin daha önemi vardı, öyle ki, parasız ama bazı özellikleri olan bir insan da çevresinde saygı görebilirdi.

Oysa şimdi adam yerine koymuyorlar parası olmayanı. Günümüzde cebini doldurmalı insan, olabildiğince çok mal sahibi olmalı ki saygı görmeyi ummaya hakkı olsun… Yoksa yalnız çevresinden değil, kendinden bile saygı bekleyemez. Cebinin boş olduğunu biliyorsa kendi kendine değer vermez Parisli. Hem kalbinin sesini dinleyerek, bile bile, inanarak vermez… Kendini adam yerine koymaz. Paranız varsa, -yalnızca paranızın olması yeterlidir- akıl almaz şeyler yapmanıza izin verirler. Zavallı Sokrat aptal, aptal olduğu kadar da acınacak bir palavracıdır. Bu yüzden yalnız tiyatroda saygı duyulur kendisine. Çünkü erdeme tiyatroda saygı göstermeyi nedense hâlâ seviyor burjuva. Tuhaftır bu burjuva denen insan türü. Paranın en yüce erdem, kişioğlunun görevi olduğunu açık açık söyler.
(Yaz İzlenimleri Üzerine Kış Notları, Fyodor Mihailoviç Dostoyevski, İletişim Yayıncılık, sayfa 82)

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here