Kategori: Ahmet Altan

Ahmet Altan: “Turp hem ölüyor hem doğuyor. Zavallı bir turp kendi ölümünden yeni çiçekler yaratıyor.”

Herkesin evinde hapis olduğu bugünlerde gerçek bir hapishanede olmak, insanda deniz altındaki bir akvaryumda oturuyormuş duygusu yaratıyor. Bize 24 saat “karantinada” tuttuktan sonra verdikleri bir gün gecikmeli gazetelerden ve seyredebildiğimiz kısıtlı sayıdaki televizyon kanalından ölümcül bir telaşa kapıldığınızı görüyorum. Ben 70 yaşındayım ve hapisteyim. Suyun altında oturmayı da ölümün hedefinde

OKUMAK İÇİN TIKLA

James Joyce’un Ulysses’i, bitirmesi en zor roman mıdır? Yazarlar yanıtlıyor.

İrlandalı yazar James Joyce 20. yüzyılın en nüfuzlu yazarlarında biri olarak kabul ediliyor. Joyce’un en ünlü eseri ise Ulysses de birçok “en iyi romanlar” listesinde başlarda yer alıyor. Türkçeye iki yayınevi tarafından çevrilen Ulysses, 800 sayfalık kalınlığı ile ilk bakışta bile okurları korkutmaya yetiyor. Ancak birçoklarına göre en zor kısmı

OKUMAK İÇİN TIKLA

Ahmet Altan: Ben Tolstoy’u tercih edenlerdenim.

Ben Tolstoy’u tercih edenlerdenim. Tolstoy’un anlatımı bana, daha ‘hayatı kucaklayıcı’ gelir. Tolstoy’un elleri o kadar iridir ki, hayat onun içinden akıyor gibi gözükür bana. Ayrıca Tolstoy’un yazı kuvvetinin de Dostoyevski’den daha fazla olduğunu düşünüyorum. Dostoyevski’nin yazı gücü çok fazla değil, ama ‘deliliğin sınırını geçip deliler dünyasına, aklın kara yanlarına gidip

OKUMAK İÇİN TIKLA

“O tek cümle birden her şeyi değiştirdi” – Ahmet Altan

___ Uyandım. Kapı çalınıyordu. Hemen karşımdaki ışıklı elektronik saate baktım… 05:42 rakamları yanıp sönüyordu. “Polisler’’ dedim. Ülkedeki bütün muhalifler gibi ben de her gece, şafak vakti kapının çalınmasını bekleyerek yatıyordum. Geleceklerini biliyordum. Gelmişlerdi. Polis baskını ve ardından yaşanacaklar için giysiler bile hazırlamıştım. Beli, kendi içinden bir iple bağlanan, kemere gerek

OKUMAK İÇİN TIKLA

Ahmet Altan: “Yenilecek misin? Boğayı boynuzlarından tutup devireceksin. ”

Göçmen kuşlar gittiler. Avlu sessizleşti. O koyu sessizlikle birlikte sanki biraz daha daraldı, duvarları biraz daha yükseldi. Yaz boyunca onların çılgın ötüşleriyle uyanmaya alışmıştım. Güneş doğarken başlarlar, karanlık çökene kadar hiç durmadan tükenmeyen bir neşeyle öterlerdi. Oğlanlar kızlara hediyeler taşırdı: Otlar, çiçekler, böcekler, meyve parçaları. Birbirlerine kur yaparlardı. Sık sık

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kendi kaderini yazan romancı – Ahmet Altan

İki metre yükseklikteki bir kürsüde oturuyorlar. Kırmızı yakalı siyah cübbeleri var üstlerinde. Birkaç saat sonra benim kaderim hakkında karar verecekler. Onlara bakıyorum. Hayatın ipliğini kesecek Moiralara benzemiyorlar. Sıkıntıyla gevşettikleri kravatlarıyla Gogol’ün küçük memurlarını andırıyorlar daha çok. Ortada oturan başkanları sağ kolunu ıslak çamaşır gibi kürsünün üstüne serip parmaklarını oynatıyor ve

OKUMAK İÇİN TIKLA