Kategori: Ayşe Hür

Mevlana hakkında yanlış bildiklerimiz – Ayşe Hür

Mevlana, İslam düşünürlerinin iddia ettiği gibi ne heterodoks mezheplere hoşgörülü, ne ‘ortodoks’ Sünni biri ne de ‘dehri’dir… Belki de zaman zaman hepsidir. Yıllardır 17 Aralık’ta yapılan Şeb-i Arus törenlerine rastlayan günlerde Mevlana hakkında bir yazı yayımlamaya niyetlenirim ama gündemi meşgul eden bir başka konu beni yolumdan döndürür. Bu yıl böyle

OKUMAK İÇİN TIKLA

6-7 Eylül 1955 yağması ve 1964 sürgünleri – Ayşe Hür

6-7 Eylül olaylarında Türk basınına göre 11 kişi ölmüştü. Yaralı sayısı resmi rakamlara göre 30, gayriresmi kaynaklara göre 300’dü. Sadece Balıklı Hastanesi’nde 60 kadın tecavüz nedeniyle tedavi görmüştü. Resmi rakamlara göre 5.300’ü aşkın, gayriresmi kaynaklara göre 7 bine yakın bina saldırıya uğramıştı. En büyük tahribat Beyoğlu’nda yaşanmıştı. Bunu Eminönü, Fatih,

OKUMAK İÇİN TIKLA

‘Öteki’nin gözüyle Osmanlı ülkesi – Ayşe Hür

“Eskiden gaddar ve savaşçı olan Türkler, Asya halklarına özgü tatlı ve sakin bir yapılanma gösteriyorlar artık. Brahmanları, hayvanları öldürmekten alıkoyan barış düşüncesi, Boğaziçi’nde yaşayanları da etkilemiş gibi. İstanbul’da dolaşan kedilerin ve köpeklerin bakımından söz edildiğini duymuşsunuzdur. Ancak Türklerin özgürlük tanıdıkları hayvanlar sadece kediler ve köpekler değil. Çok sayıda kumru ve

OKUMAK İÇİN TIKLA

Amerikan belgelerinde Türk basını – Ayşe Hür

WikiLeaks’in ifşa ettiği gizli belgelerle ilgili düşüncelerim, gazetemiz yazarlarından Nilüfer Kuyaş’ın 3 Aralık 2010 tarihli “Anarşistlerin bayramı” başlıklı yazısındakilerle neredeyse aynı. Tarihte benzeri olaylar olup olmadığı konusuna gelirsem; evet, var. Örneğin Osmanlı Devleti’ni Britanya ve Fransa arasında nüfuz bölgelerine ayıran 1916 tarihli Sykes-Picot Antlaşması, 1917’de Rusya’da iktidarı ele geçiren Sovyet

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sarıkamış’ta aslında ne oldu? Ayşe Hür

İttihat ve Terakki paşalarının 1914 yılının ekim-kasım aylarında bir oldubittiyle Osmanlı Devleti’ni Birinci Dünya Savaşı’na sokmalarının ardından Erzurum-Sarıkamış’ta Rus ordularıyla yaşanan kapışmanın acı bilançosu yıllardır çeşitli tartışmalara neden oluyor. Milliyetçi çevrelere göre Sarıkamış Harekâtı 90 bin şehitle sonuçlansa bile bir kahramanlık destanıdır. Ortaya çıkan acı bilançonun kusurlusu kış şartlarıdır, arazi

OKUMAK İÇİN TIKLA

1908 Devrimi’nin ilham kaynakları – Ayşe Hür

‘Devrim’ karşılığında Hint-Avrupa dillerinde kullanılan revolution, revolucion, rivoluzione gibi sözcükler Latince revolvere sözcüğünden türemiştir. ‘Revolvere’ ise, geriye dönmek, dönmek, kendi üzerine yansımak, bir aks üzerinde hareket etmek, bir gök cisminin yörüngesi etrafında dönmesi anlamına gelen bir astronomi terimidir. Copernicus’un İskenderiyeli astronom Ptolemaeus’un dünya merkezli güneş sistemine meydan okuyan ünlü eseri

OKUMAK İÇİN TIKLA

Teşkilat’ın tetikçisi: Yakup Cemil – Ayşe Hür

Yakup Cemil iktidarın işine geldiği sürece ‘kahraman’, işine gelmediğinde ‘hain’ ilan edilen yüzlerce tetikçiden biriydi. Sadece en gözü karası, (Talat Paşa’nın deyimiyle ‘mecnun’ yani ‘deli’si), en gaddarıydı. Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök’ün geçtiğimiz hafta başlattığı ‘medyadaki Yakup Cemil’ler’ tartışması bu haftaki yazımın ilham kaynağı oldu. Bugün pek çok ‘vatansever tetikçi’nin rol

OKUMAK İÇİN TIKLA

Bir örgüt: İTC… Bir gazeteci: Ahmed Samim… Bir tetikçi: Çerkes Ahmed… – Ayşe Hür

1906’da Selanik’te Talât, Cemal, Rahmi, Mithad Şükrü, İsmail Canpolat beyler gibi radikal unsurlar Osmanlı Hürriyet Cemiyeti adı altında örgütlendiler. 27 Eylül 1907’de bu ‘radikal’ örgütle Paris’teki ‘entelektüel’ örgüt Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti adı altında birleşti. Daha sonra kısaca İttihat ve Terakki Cemiyeti (İTC) olarak tanınacak olan örgüt, birleşmeden sonra

OKUMAK İÇİN TIKLA

Rusya ders kitaplarında Osmanlı/Türk bilgisi – Ayşe Hür

Bir toplumun diğer bir toplum konusundaki algısı pek çok şekilde inşa edilir. Aklıma ilk gelen kaynaklar, edebiyat, folklör, sinema, medya, siyasilerin açıklamaları, doğrudan gözlemler ve elbette okullardaki tarih eğitimi… İlk sırada saydığım kaynakları incelemek çok daha ilginç olabilirdi ama ortaya çok uzun bir yazı çıkardı. Ben, daha kolay olanın, ders

OKUMAK İÇİN TIKLA

Üstün ama düşman Batı – Ayşe Hür

Türk milli kimliği, Batı’yı ulaşılması gereken, kıskançlıkla izlenen bir model olarak görürken, onu bir türlü aşamayacağını bilmenin getirdiği bir rahatsızlık duygusuyla oluşmaya başladı. Osmanlı geçmişinin reddedilmesiyle açılışı yapılan Cumhuriyet döneminde ülkenin kültürel ve politik örgütlenmesini yürüten ‘eski İttihatçı, yeni Kemalist’ asker ve sivil kadrolar Osmanlı İmparatorluğu’nun okullarında aldıkları ‘pozitivist’ eğitim

OKUMAK İÇİN TIKLA

‘Korkunç’ İvan ve ‘Muhteşem’ Süleyman’dan bugüne – Ayşe Hür

Osmanlıların 1711’de Prut’da elde ettiği avantaj, resmi tarihçilerimize göre ‘Baltacı Mehmed Paşa’nın Çariçe I. Katerina’ya zaafı yüzünden’ (!) kaybedildi, ardından yenilgiler çorap söküğü gibi geldi. Suriye konusunda sürekli ‘önümüzü kestiği için’ kızgın olduğumuz (!) Ruslar, 10. yüzyılın sonlarında Hıristiyanlığı kabul etmiş bir Slav boyu. Ruslar ilk siyasi örgütlenmelerini ‘knezlik’ (prenslik)

OKUMAK İÇİN TIKLA

Ulusların kendi kaderini tayin hakkı ve Kürtler – Ayşe Hür

Günümüzün ulus-devlet sistemi, Avrupa’yı asırlarca esir alan din ve mezhep savaşlarına son veren 1648 Westphalia (Vestfalya) Antlaşması’yla başlayan çok uzun bir sürecin ürünü. ‘Self determinasyon hakkı’ ya da Türkçeye geçtiği şekliyle ulusların ‘kendi kaderini tayin hakkı’ (bundan böyle kısaca KKTH diyeceğim) ilk kez, o güne dek Britanya Krallığı’na bağlı olan

OKUMAK İÇİN TIKLA

Bediüzzaman efsanesi, Said-i Nursi gerçeği – Ayşe Hür

Emrah Cilasun, Mücahit Bilici’nin Said Nursi ile ilgili yazısına bir mektup yazarak yanıt verdi. Emrah Cilasun’un değinmediği konuları ‘Ayşe Hür’ün notu’ ibaresiyle Cilasun’un metnine ekledim. İşte Said-i Nursi gerçeği… Mücahit Bilici, 6 Ocak 2016 tarihli Yeni Yüzyıl’da “Said Nursi’ye Hitler çamuru bulaştırmak”  başlıklı  yazısında, geçen haftaki “İslamcıların  ve  sağ  muhafazakârların 

OKUMAK İÇİN TIKLA

1919-1920 Sevr sürecinde Kürtler – Ayşe Hür

Aradan 95 yıl geçtiği halde, Türkiye’de sağcısından solcusuna, milliyetçisinden İslamcısına pek çok kesimin hala ‘Sevr masada’ demesi tarihin tekrar edeceğine dair kadim inanışla açıklanabilir Son günlerde “Sykes-Picot ve Lozan çöktü, Sevr yeniden masada” türü başlıklar etrafında ateşli tartışmalar dönüyor çeşitli mecralarda. Sykes-Picot Antlaşması hakkında Radikal’de (okumak için tıklayın) kısa adıyla

OKUMAK İÇİN TIKLA

Meğerse Suriye’de Türkmenler yaşarmış! – Ayşe Hür

Hatay’da durdurulan TIR etrafında dönenler, hem Türkiye’yi bir demokratik hukuk devletine hem de Ortadoğu’da barışı inşa eden bir ülkeye dönüştürme görevinin durduğunu gösteriyor. Hatay’da Suriye’ye yasadışı yollarla silah ve mühimmat taşıdığı yolundaki ihbar üzerine durdurulan fakat ancak korsan devletlerde yaşanacak türden bir hukuk ihlali ile devletin savcıları tarafından aranması yine

OKUMAK İÇİN TIKLA

Musul’u neden ve kaça sattık? – Ayşe Hür

Mustafa Kemal, başından beri Musul’un Misak-ı Milli sınırları içinde olmadığının farkındaydı. Ancak Kürtleri Milli Mücadele’ye katılmaya razı etmek için Musul’u kurtarma hedefini canlı tutmak gerektiğini biliyordu. Sonunda İngilizler’le 500 bin Pound’a anlaşıldı. Ne zaman Ortadoğu’da karışıklık çıksa, Türkiye’de birileri fırsattan istifade ederek Misak-ı Milli sınırları içinde olduğu halde, uluslararası komplolarla

OKUMAK İÇİN TIKLA

1916 Sykes-Picot Anlaşması ‘suçlu’ mu, ‘günah keçisi’ mi? Ayşe Hür

Ortadoğu tarihini 1916’dan başlatmak (veya tarihi 1916’da dondurmak), Ortadoğu’yu Batılıların kuklası gibi tarif etmek, Ortadoğu’daki tüm çatışmaların etnik, dinsel, dilsel, aşiretsel gruplar arasında olduğunu iddia etmek tipik şarkiyatçı yaklaşımlardır Son aylarda sık sık Ortadoğu’nun içinde bulunduğu durumun bölgedeki devletlerin sınırlarını otel odalarında, cetvelle çizen Büyük Devletler’in ve onların temsilcilerinin hazırladığı

OKUMAK İÇİN TIKLA

Atatürk diplomasisinin başarı öyküsü: Hatay’ın ilhakı – Ayşe Hür

Suriye-Türkiye gerilimi ilk değil. Hatay’ın, 1939’da Türkiye’ye katılması iki ülkenin arasını uzun süre açmıştı. Geçen hafta, Osmanlı İmparatorluğu döneminde milliyetçi hezeyanlarla girilen ancak sonunda büyük kayıplarla biten savaşlara değinmiştim. Cumhuriyet döneminde Kore’ye asker göndermeyi ve Kıbrıs çıkartmasını saymazsak, ciddi bir savaşa girilmediği ve toprak kaybedilmediği gibi siyasi, askeri ve diplomatik

OKUMAK İÇİN TIKLA

İsrail’in kuruluş, Filistin devletinin kurulamayış hikâyesi – Ayşe Hür

İsrail’in Gazze’den yıl boyu atılan füzelere tepki olarak başlattığı Bulut Sütunu operasyonu neyse ki ateşkesle bitti… İsrail’in kuruluş, Filistin devletinin kurulamayış hikâyesi İsrail’in Gazze’den yıl boyu atılan füzelere tepki olarak başlattığı Bulut Sütunu operasyonu neyse ki ateşkesle bitti. Bu gerilim sırasında sosyal medyada İsrail-Filistin sorunu üzerine öyle şeyler duydum ki,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Dersim hakkında ‘kuyruklu’ yalanlar – Ayşe Hür

Olayların kronolojisi “20/21 Mart 1937’de 33 askerimiz şehit edilince Dersim’e harekat yapıldı” yalanını açığa çıkarıyor. Dersim’in önemli kanaat önderi Seyit Rıza ve altı arkadaşının idamının 77. yıldönümünün yaklaştığı bu günlerde, bazısı samimi, bazısı suret-i haktan görünmek için, bazısı da siyasi saiklerle Dersim tartışmaları yapılıyor. Bunlardan birinde, 12 Kasım 2014 gecesi,

OKUMAK İÇİN TIKLA