Kategori: Politik Psikoloji

Anti-Politika: Kapitalist Cinnet Zamanlarında Gerçek Kurtuluş

Modern siyaset, içinde yaşadığımız sistemin sorunlarını çözebileceğine dair bir hayalden ibaret. On yıllardır bize dayatılan neoliberal hegemonyanın ve “piyasadan başka çare yok” propagandasının karşısında, Norbert Trenkle’nin de işaret ettiği gibi, kapitalizmin cinnet dolu öfkesine tanıklık ediyoruz. Bu öfke, sadece ekonomik krizlerle değil, aynı zamanda toplumun en temel bağlarını parçalayan bir

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yalnız İnsanların Çağı: Narsisizm, Kapitalizm ve Kendini Bulma Yanılgısı

“Kapitalizm, insanın ruhunu nasıl şekillendiriyor?” Bu soruya verilebilecek en sarsıcı yanıtlardan biri, içinde yaşadığımız bu sistemin insanı doğası gereği narsist hale getirmesi olabilir. Peter Samol’un kriz Grubu için kaleme aldığı bu radikal metin, narsisizmin bir “bireysel kusur” ya da “yetersiz ebeveynlik” sonucu olmadığını, aksine kapitalist toplumun en uygun öznel formu olduğunu savunuyor. İşte

OKUMAK İÇİN TIKLA

Değersiz Emeğin Yeni Sığınağı: Çağın Ruhani Akımları ve Rasyonel-İrrasyonel Öznenin Yanılgıları mı ?

Kapitalizmin kendi mezarını kazdığı, emeğin değerini yitirdiği bir dünyada yaşıyoruz. Birçok gözlemci, bu durumun karşısına, “modernlik dışı” veya “çağdışı” gibi görünen radikal inanç akımlarının yükselişini koydu. Oysa bu, büyük bir yanılgıdır. Bu çağın dinsel inanışları, sanıldığı gibi dışarıdan gelen bir tehdit değil, bizzat modernitenin içinden filizlenen, sistemin çöküşünün acı bir

OKUMAK İÇİN TIKLA

Uyanış Deneyimi: Kapitalizmin Son Çığlığı

Modern dünyanın en büyük vaatlerinden biri, “kendini bulmak” ve “uyanmak” oldu. Her köşede bir kişisel gelişim gurusu, her sosyal medya akışında bir motivasyon konuşmacısı, her kitapçıda bir “içinizdeki potansiyeli keşfedin” rehberi var. Ama bu “uyanış” dalgası, gerçekten bir aydınlanma mı, yoksa bizi esaretimize bağlayan son bir zincir mi? Robert Kurz’un

OKUMAK İÇİN TIKLA

Tanrının Mezarından Çıkarılışı: Modern Dünyanın Kâbusu

“Tanrı öldü.” Bu, modern kapitalizmin kendisi için yazdığı bir mezar taşıydı. Aydınlanma’nın zaferi, bilimin yükselişi ve piyasa ekonomisinin kutsal rasyonelliği, dinin ve hurafelerin kökünü kazıyacaktı. İnsanlık, artık kendisini bilimin ve aklın efendisi ilan etmişti. Ama bu bir yalandı. Ve bugün, bu yalanın bedelini ödüyoruz. Tanrı sanıldığı gibi ölmedi, sadece geçici

OKUMAK İÇİN TIKLA

“Değersizleşen Emek”: Kapitalizmin Ölüme Giden Kılavuzu

Kapitalist dünya düzeninin son kullanma tarihi yaklaşıyor ve bunu her gün biraz daha fazla hissediyoruz. Sol literatürde on yıllardır haykırdığı radikal gerçek, artık gözle görülür bir şekilde önümüzde duruyor: emek, değerini kaybediyor. Hayır, bu sadece maaşlarımızın düşmesi, işsizlik oranlarının artması ya da güvencesiz çalışmanın yaygınlaşmasıyla ilgili basit bir ekonomik kriz değil.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kurban-Fail Diyalektiği: Güncel Örneklerle Çemberin Döngüsü ?

Günümüzde sosyal ve politik çatışmaları anlamak için, insanların kendilerini ve karşılarındakini nasıl algıladıklarını incelemek gerekir. Filozoflar, bu karmaşık ilişkiyi genellikle fail-kurban diyalektiği olarak adlandırır. Bu diyalektik, farklı ifadelerde karşımıza çıkarak, aynı çatışma döngüsünü körükler. Her bir ifadesi, kendi içinde trajik bir mantığa sahiptir. Bu ifadeleri, güncel olaylar ve sosyal dinamikler

OKUMAK İÇİN TIKLA

Fan ve Führer: Kitle Histerisinin Gizemli Bağı

Pop yıldızlarının konserlerinde kendinden geçen kalabalıklar, futbol takımının lideri için gözleri yaşaran taraftarlar, politik bir figürün peşinden sorgusuzca giden kitleler… Bütün bu görüntüler, modern yaşamın sıradan birer parçası gibi görünür. Ancak Alman felsefe grubu Krisis’in kurucu üyelerinden Robert Kurz, bu seemingly masum görünen fenomenlerin arkasında yatan tehlikeli bir psikolojik mekanizmaya

OKUMAK İÇİN TIKLA

Memurlar Mı Kapıkulları Mı ? Siz Hala Kapıkululaştıramadıklarımızdan Mısınız ?

Memur ve kapıkulu, Osmanlı İmparatorluğu’nun ve modern Türkiye Cumhuriyeti’nin yönetim ve bürokrasi yapısında önemli yer tutan iki farklı kavramdır. Bu iki kavram arasındaki ilişkiyi ve farklılıkları anlamak için, öncelikle kapıkulu sisteminin ne olduğunu incelemeliyiz. Kapıkulu: Devşirme Sistemi ve Mutlak Sadakat Osmanlı Devleti’nde kapıkulu, doğrudan padişaha bağlı olan, düzenli maaş alan

OKUMAK İÇİN TIKLA

Mentalizm: Görünmez Bir Ayrımcılık Biçimi

“Baby Jane’e Ne Oldu?” (1962) filmi, yalnızca gotik bir korku anlatısı değil; aynı zamanda toplumun “deli” olarak etiketlediği kişilere bakışındaki acımasızlığı da gözler önüne seriyor. Bu filmle başlayan tartışmalar, zamanla daha derin bir farkındalığa dönüştü: akıl hastalığı sadece tıbbi bir mesele değil, aynı zamanda toplumsal bir damgalama ve kontrol aracıdır.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Hastalıkla İlgili 11 Tez

Kapitalist düzeni ele alırken çoğu zaman üretim, kâr, iş gücü gibi kavramlardan bahsederiz. Ama gözden kaçan en önemli olgulardan biri, hastalıktır. Çünkü hastalık, kapitalist üretim ilişkilerinin hem sonucu hem de motor gücüdür. 1. Hastalık = Kapitalizmin Ürünü Hastalık, kapitalist üretim ilişkilerinin doğrudan bir sonucudur. İş koşullarından, tüketim baskısına, yaşam tarzından

OKUMAK İÇİN TIKLA

Hastalığın Sırrı: İnsan Türü ve Devrimci Bir Kavrayış

Sosyalist Hasta Kolektifi (SPK), 1970’lerde yalnızca bir hasta hareketi değildi; aynı zamanda felsefi ve politik bir devrim çağrısıydı. Onların en radikal iddialarından biri şuydu: “Hastalığın sırrı, insan türünün eksikliğidir.” Peki bu ne anlama gelir? Ve “hastalık kavramı” gündelik hayatta nasıl uygulanabilir? İnsan Türü Eksiklik Olarak SPK’ya göre hayvanlar kendi türlerinin

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sosyalist Hasta Kolektifi: Hastalığı Silaha Dönüştürmek

1960’ların sonunda Avrupa’da yükselen öğrenci hareketleri, Yeni Sol dalga ve anti-psikiyatri tartışmaları, yalnızca politik alanı değil, insanın en kişisel deneyimlerinden biri olan “hastalık” meselesini de dönüştürdü. Bu bağlamda 1970 yılında Heidelberg’de ortaya çıkan Sosyalist Hasta Kolektifi (SPK), sıradan bir örgütlenme değil; hastalığı, kapitalizme karşı bir politik araç olarak yeniden tanımlayan

OKUMAK İÇİN TIKLA

Gözlerinizi Kullanmadan Nasıl Gülümsersiniz? Parçalanma ile Entegrasyon Arasındaki Gizli Bağ

1. Lotus Yiyenler ve Umut Kaybı 2. Parçalanma Çağı 3. Gösteri ve Tutarsızlık 4. Parçalanma–Entegrasyon Diyalektiği 5. Teknoloji ve Hafıza 6. İçselleşme Krizi 7. Mesafe ve Mahremiyetin Yitimi 8. Mahremiyetin Krizi 9. Okuryazarlığın Dönüşümü 10. Sonuç: Parçalanma İçinde Kendini Toplamak 💡 Özet Düşünce:Modern toplum, parçalanma ve entegrasyonu aynı anda üretiyor.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kolektif Körlük Bir Ülkeyi Yıkıma Sürükler mi?

Kolektif körlük, bir toplumun veya grubun, açık ve belirgin sorunları, tehlikeleri veya gerçekleri görmezden gelme, inkar etme veya aktif olarak çarpıtma eğilimidir. Bu durum, bireysel bilinçdışının toplumsal düzeydeki bir yansıması olarak da düşünülebilir; tıpkı bastırılmış arzuların kişiyi yoldan çıkarması gibi, kolektif körlük de bir ülkeyi felakete sürükleyebilir. Kesinlikle, kolektif körlük bir

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yoksulluktan Zenginliğe: Sınıf Bilinci Evrim Geçirir mi?

Karl Marx’ın teorisinin merkezinde yer alan sınıf bilinci kavramı, bir sosyal sınıfın kendi toplumsal ve ekonomik konumunu, sınıfının yapısını ve ortak çıkarlarını idrak etmesi anlamına gelir. Marx, bu bilincin işçi sınıfını devrime götüreceğine inanıyordu. Ancak bir bireyin yoksulluktan zenginliğe geçişi, yani sosyal hareketlilik, onun sınıf bilincini nasıl etkiler? Sınıf bilinci bu süreçte “evrim”

OKUMAK İÇİN TIKLA

Zenginlerin Sınıf Bilinci ve “Kim Kimi Kandırıyor?”: Tarihsel Örneklerle Bir Sorgulama

Karl Marx, sınıf bilincini genellikle ezilenlerin, yani işçi sınıfının kendi sömürülerinin farkına varması ve kolektif eyleme geçmesiyle ilişkilendirmiştir. Ancak Marxistler, sadece proletaryanın değil, egemen sınıfların da derin bir sınıf bilincine sahip olduğunu ve bunu kendi ayrıcalıklarını korumak için ustaca kullandığını savunurlar. Peki, tarih bize bu konuda ne söylüyor? Ve bu “sınıf bilinci” savaşında, kim kimi

OKUMAK İÇİN TIKLA

AVM’lerin Lüksü Neden Çekicidir ve Ona Neden Teslim Oluyoruz ?

Alışveriş merkezleri (AVM’ler), modern yaşamın vazgeçilmez bir parçası haline geldi. Özellikle lüks AVM’ler, sadece birer alışveriş alanı olmanın ötesine geçerek, bizleri adeta bir cazibe ağına düşürüyor. Peki, AVM’lerin sunduğu bu lüks neden bu kadar çekici? Ve daha da önemlisi, bu cazibeye neden kolayca teslim oluyoruz? Bu durumun ardında yatan psikolojik, sosyolojik ve ekonomik dinamikleri

OKUMAK İÇİN TIKLA

Rüşvet: Burjuvazi, Manipülasyon ve Psikodinamik Bir İnceleme

Rüşvet, toplumun kılcal damarlarına sızan, güveni kemiren ve adaleti yozlaştıran evrensel bir olgudur. Tarihsel olarak insanlık kadar eski olan bu pratik, sadece bireysel ahlaki zaafiyetlerden değil, aynı zamanda burjuvazinin manipülatif stratejilerinden ve bireyin psikodinamik süreçlerinden beslenir. Bu yazıda, rüşvetin bu üç boyutlu karmaşıklığını ele alacak, neden bu kadar yaygın olduğunu ve neden bu kadar

OKUMAK İÇİN TIKLA

Burjuvazinin Şeffaf Olması Mümkün Müdür ?

Burjuvazinin şeffaflığı, karmaşık ve çok katmanlı bir konudur; basitçe “evet” ya da “hayır” diye cevaplamak mümkün değildir. Genel olarak, burjuvazinin tam anlamıyla şeffaf olmadığı, aksine kendi çıkarlarını korumak için belirli stratejiler ve mekanizmalar kullandığı söylenebilir. Şeffaflık ve Çıkar Çatışması Şeffaflık, genellikle bir sistemin veya grubun faaliyetlerinin ve kararlarının dışarıdan açıkça görülebilir, denetlenebilir ve

OKUMAK İÇİN TIKLA