Disney’in sınıfsal dünyası: Yoksulluk mutluluktur

disney“Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler” dünyasında, Huysuz’un bile mutlu mesut çalışması gerekiyor. Duke Üniversitesi’nden sosyologların yaptığı yeni bir araştırmaya göre, Disney filmlerindeki sınıf steryotipleri, genç izleyicilere çok çalışıp yoksulluktan kurtulana kadar yazgılarını kabul etmeleri gereken bir hayatı gösteriyor.

Duke Üniversitesi sosyoloji öğretim üyesi Jessi Straub ve iki öğrencisi, Miryea Ayala ve Colleen Wixted, 1 Ocak 2014 tarihinden beri, Disney ve ona bağlı yapım şirketi Pixar’ın toplamda 100 milyon dolarlık gelir elde eden 36 filmini izledi. Öğretim üyeleri, tüm ana karakterleri sınıfsal olarak kategorize etti ve öykü boyunca sınıfsal bir değişiklik yaşayıp yaşamadıklarını kaydetti. Ulaştıkları sonuçlara göre, filmlerdeki karakterlerin sadece yüzde dördü “fakir” olarak sınıflandırılabiliyor ve statü değişimlerinin temel göstergesi gayret olarak tarif ediliyor. Ana karakterlerin yüzde 16’sı işçi sınıfı olarak kategorize ediliyor ve bunlardan yalnızca biri, maddi durumu için endişe ediyor.

Üniversitenin araştırma bloguna yaptığı açıklamalarda Streib, “en büyük tema, eşitsizliğin yararlı olduğu” diyor: “Fakir olmak çok büyük bir mesele değil. İşçi sınıfı olmak sizi mutlu kılıyor. Öne geçmek, hırslı ya da iyi biri olmak isteyen herkes, bunu yapabiliyor. Ayrıca zenginler de başkalarına memnuniyetle yardım ediyor. Elbette ki, gerçek dünyada işler tam olarak böyle yürümüyor.”

Streib’ın “Yararlı Eşitsizlik: Çocuk Filmlerinde Sosyal Sınıf Adaletsizliğin ve Yoksulluğun Şekillenmesi” başlıklı çalışmasına göre, Disney ve Pixar filmlerindeki karakterlerin çoğunluğu üst ve ya üst orta sınıfa mensup. Gerçek dünyada ise, Amerikalı çocukların yaklaşık yüzde 25’i yoksulluk içinde yaşıyor. Streib ve çalışma arkadaşları, filmlerin sınıf ve yoksulluğa dair tavrının bir temsili olarak, 1992 yapımı “Alaaddin”den bir kesitin altını çiziyorlar. Bir sahnede, sokak çocuğu Alaaddin ve varlıklı Prenses Yasemin yazgılarını karşılaştırır ve eşit derece bedbaht olduklarını fark ederler. Oğlan fakirdir, kız ise “nereye gitmesi ve ne giymesini söyleyen insanlar” nedeniyle mutsuzdur.

“Çalışmanın gösterdiğine göre, çocuklar 12 yaşına gelene kadar, sınıf üzerine yaygın pek çok fikri içselleştirmiş oluyorlar; fakirlerin tembel ve zenginlerin akıllı ve çalışkan olması gibi” diyor Streib:
“Aileler çocuklarıyla sınıf üzerine konuşmayı sevmiyorlar, dolayısıyla çocukların sınıf hakkındaki fikirlerini bu filmleri izleyerek edindiklerini düşünüyorum.”

Streib, çocukları çok çalışmaktan caydırmadan, sınıf sisteminin gerçekçi bir portresini çizmenin oldukça zor olduğunu kabul ediyor: “Eğer bu fakir karakterlerin gerçekten uğraşıp ilerleyemediğini gösterirseniz, aileler çok çalışmanın sonuç getirmediğini görür ve bu da küçük çocuklar için sorunlu bir düşünce olabilir.”

Duke Üniversitesi’nde Disney filmlerinde kadınların temsilini araştıran başka bir araştırma ise, Disney prenseslerinin ana karakter olsalar dahi genellikle erkek karakterlerden daha az konuştuğunu gösteriyor. Dilbilimci Carmen Fought ve Karen Eisenhauer’ın çalışmasına göre, “Karlar Ülkesi”, “Güzel ve Çirkin” ve “Alaaddin”, kadın karakterlerin sesinin en az çıktığı filmler.

Kaynak: The Guardian
Hazırlayan: Haziran Düzkan
kulturservisi.com/

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir