İrlanda’ya yaptığı bir seferden geri dönen Kral Richard, Galler kıyılarında Aumerle tarafından karşılanır ve kendisine kralın kuzeni Henry Bolingbroke’un -müstakbel Kral IV. Henry- güçlü bir isyancı ordunun başına geçtiği bildirilir. Kralın cevabı asil bir Tudor gizemi içerir.
Kral Richard
Karamsar kuzen, bilmez misin ki,
Güneş akşam olup öbür yarımküreyi aydınlattığında,
Haydutlar ve hırsızlar ortaya çıkar,
Çekinmeden cinayet işler, soygunlar yaparlar.
Ama güneş yeryuvarlağının ardından çıkıp
Aydınlatınca mağrur çamların tepelerini
Ve suçluların barındığı tüm delikleri,
Cinayetler, ihanetler ve iğrenç günahlar,
Alınınca sırtlarından gecenin pelerini,
Çırılçıplak ortada kalır, birbirlerine bakıp ürperirler.
Aynı şekilde, biz dünyanın öbür tarafını aydınlatırken,
Gecenin keyfini çıkaran bu hırsız, bu hain Bolingbroke,
Doğudan, tahtımızda yükseldiğimizi görecek,
İhanetleri yüzünü kızartacak,
Günün aydınlığını görmeye dayanamayacak,
Günahları aklına gelip korkudan titreyecek.
Fırtınalı denizlerin tüm suları bile
Krala sürülen kutsal yağı çıkartamaz,
Hiçbir ölümlü Tanrı’nın vekilini tahttan indiremez.
Bolingbroke’un altın tacımıza kılıç çekmemesi için
Topladığı her adama karşılık Tanrı, Richard’ına cennetten
Bir kutsal melek yollayacak. Melekler savaşırsa,
Haksızlar yenik düşer, çünkü Tanrı hep haklıdan yanadır.
(Daha sonra, çok daha farklı biçimde, takipçileri tarafından terk edilen ve yenilgiyle ve esaretle yüz yüze gelen hükümdar, kralların kaderini yansıtır.)
Kral Richard
Mezarlardan, solucanlardan ve mezar taşlarından söz edelim,
Toprak kâğıdımız olsun ve yağmur gibi akıttığımız
Gözyaşlarımızla yeryüzünün bağrına acımızı yazalım.
Celladımızı seçip vasiyetlerimizi konuşalım –
Ama hayır. Ne bırakabiliriz toprağa bedenlerimizden başka?
Malımız, canımız, her şeyimiz Bolingbroke’un,
Bizim diyemiyoruz ölümden ve kemiklerimizi örtecek
Bir parçacık topraktan başka hiçbir şeye.
Tanrı aşkına hadi yere oturup
Kralların hüzünlü öykülerini anlatalım –
Nasıl azledilmiş bazıları ya da savaşta öldürülmüşler,
Nasıl bazılarına öldürdükleri kralların ruhları görünmüş,
Nasıl bazılarını karıları zehirlemiş, bazıları uykuda katledilmiş,
Hepsi de cinayete kurban gitmiş.
Çünkü ölümlü kralın tacında
Ölüm hüküm sürer; evet bu soytarı orada yaşar,
Kralın yüceliğini küçümser, onu alaya alır,
Kısa bir konuşma yapmasına,
Bir küçük sahne kral rolü oynamasına,
İnsanları korkutmasına, bakışlarıyla öldürmesine izin verir;
Sanki yaşamımızı barındıran bedenimiz
Ele geçirilmez bir kaleymiş gibi boş bir güven aşılar ona;
Böyle dalgasını geçtikten sonra bir gün gelir ve bir iğneyle
Deler duvarını şatonun, sonra – krala güle güle!
Giyin şapkalarınızı, saygı göstererek
Et ve kemikten bir faniyle alay etmeyin.
Bırakın gelenekleri, biçimciliği ve resmiyeti,
Hep yanlış tanıdınız beni.
Ben de sizin gibi ekmekle beslenirim, acıkırım,
Acı duyarım, dostlarımı özlerim.
Böyle ihtiyaçları olan birine nasıl kral diyebilirsiniz?
(II. Richard’ın halefi ve kuzeni olan IV. Henry, kendi kraliyet itibarı ve onun nasıl koruyacağı konusunda kendine özgü fikirlere sahiptir. Konuşmasında avare oğluna, müstakbel V. Henry’ye bu konuda ders vermeye çalışır.)
Kral Henry
Seni Tanrı bağışlasın! Ama Harry,
Zevklerine şaşmamak elde değil.
Atalarının uçuş yoluna tümüyle aykırı yönde kanat çırpıyorsun.
Başıboşluğun yüzünden Meclis üyeliğini kaybettin
Ve yerini kardeşin aldı.
Saray halkının ve soyumdan gelen prenslerin
Gönlünde yabancı kaldın.
Geleceğinle ilgili umutlar,
Beklentiler yıkıldı. Şimdi herkes kâhin olmuş
Düşüşünü bekliyor artık.
Eğer ben senin kadar bıraksaydım kendimi,
Âlemin diline düşseydim,
Vaktimi ayaktakımıyla geçirseydim,
Halk beni tahta çıkarır mıydı sanıyorsun?
Krala sadık kalır, beni de,
Adsız, sıradan bir insan olarak,
Sürgünde bırakırlardı.
Oysa seyrek göründüğüm için,
Ne zaman dışarı çıksam gözler bana dönerdi;
Kuyrukluyıldız görmüş gibi,
Herkes çocuklarına beni gösterirdi:
“İşte bu o,” derlerdi; bir kısmı da,
“Hangi, hangisi Bolingbroke?” diye sorardı.
Böylece, Tanrı katındanmış gibi bir tavır takındım
Ve öyle alçakgönüllü bir kimliğe büründüm ki
İnsanların gönüllerinden sadakat,
Dudaklarından, taçlı kralın önünde bile,
Beni selamlayan çığlık ve haykırışlar kopardım.
Kendimi hep böyle canlı ve diri tuttum.
Varlığım, bir piskopos kaftanı gibi,
Her görüldüğünde hayranlık uyandırdı.
Ortaya çıkışlarım seyrek fakat görkemli olurdu.
Kaynak: William Shakespeare, II. Richard, Perde III, Sahne 2; IV. Henry, Bölüm I, Perde III, Sahne 2.