Muhalif Sanatçı, Victor Jara ve Gezi Parkının Öğüdü – Selma Sayar

Sanat doğası gereği hep var olan ideolojiye, egemen olan sisteme ve yönetici sınıflara ters düşmüştür.

En ideal olarak düşünülen yönetimlerde bile, sanatçı hep daha iyisini istemiştir.
Sanatçılar, imgelerle düşünen, onları somutlaştırmak için yeteneklerini kullanan bir bakıma ?öncü? misyonu üstlenmiş insanlardır. Var olan sistemle aynı düşünmeye başladığı an sanatsal yaratıcılığını kaybeder.

Dikkat edin, dünyanın neresinde bir haksızlık, insan haklarına aykırılık varsa, orada muhalif bir sanatçı duruşu görülür. Bu duruş ona bedel ödetse bile sanatçı bunu göze alır.

Öte yandan sisteme entegre olmuş, onunla çıkar ilişkisi içinde olan insanların sanatçı kimlikleri tartışılır. Onlar sistemden beslendikleri için eleştirme, karşı gelme duruşu yoktur. Bunu kırmanın tek yolu muhalif duruşunu yitirmemiş olanların başkaldırı içinde olması ve her fırsatta dile getirmesidir.

Sanatçı olmanın zorluğu da buradadır. Hep muhalif olmak ve bunun getirdiği mutsuzlukla yaşamak. Hayıflanarak söylemeliyim ki bu yaşam tarzı zorunluluktur sanatçı için. Kendi özgürlük alanlarını toplum adına kullanan, acı çeken, yeri geldiğinde hedef gösterilen olmasına rağmen gönüllüce yapması ayrıksılığını gösterir.

Gezi parkı süreci sanatçı kavramını tartışmaya açtı. Sanatçı kimdir, olaylar karşısında nasıl tavır almalı, her daim muhalif olmalı mı? türünden soruları beraberinde getirdi. Kimi sanatçıları doğru yerde ve doğru duruşlarından ötürü takdir ettik, alkışladık. Beklentileri son anda karşılayanları hayranlıkla izledik. Olmayanlara eleştiriler yönelttik.

Bu karmaşıklık muhalif sanatçının nasıl olması gerektiğine en güzel örneklerden birini burada anmama vesile oldu.

?Şilili devrimci müzisyen Victor Jara, Augusto Pinochet?nin Salvador Allende ve Unidad Popular yönetimine karşı yaptığı darbenin ardından tutuklanır. Aynı siyasal görüşe sahip binlerce insanla, adı 30 yıl sonra ?Victor Jara Stadı? olarak değiştirilecek Şili Ulusal Stadı?na konur; korkunç işkencelere maruz kalır. Bir daha gitar çalamaması için elleri kırılır. (Kimi kaynaklarda, daha sonra ellerinin bileklerinden kesilerek tribüne asıldığı iddia edilir ama karısı Joan Jara?nın ifadeleri bunu doğrulamamaktadır.) Buna rağmen Jara, Unidad Popular?ın propaganda şarkısı Venceremos?u söylemeye başlar, ona yüzlerce kişi eşlik eder. Sonrasında acımasızca dövülür ve kurşuna dizilir. Cansız bedeninde 44 mermi bulunur…?
Victor Jara 1932?de, Şili?nin Santiago bölgesinde bir köylü çocuğu olarak doğar. Alkol sorunu olan babasının evi terk etmesinden sonra her şeyiyle ilgilenen ve gitar çalıp şarkı söyleyen annesi, Victor Jara?nın müzik öyküsünde önemli bir karakterdir.

? Gitarım zenginler için değil, yoksullar içindir? diyen Jara, müziğiyle ilgili şunları söylemiş: ?Bestelerimde, benimle kucaklaşmak için kollarını açan halk kadar içten davrandım. Şarkı yazma konusunda en iyi okul yaşamın kendisidir. Toplumsal bir yapıt sunmak için, insanlarla bütünleşmek ve sanatsal ciddiyete sahip olmak gerekir. Bir tarafta sadece yaptıkları müziği seven müzisyenler vardır, diğer yanda hem müziği hem de halkını sevenler…?
Bir ayrıntıyla bitirmek istiyorum Victor Jara?nın yaşam öyküsünü. Geçen aralık ayında, sanatçının katili olmakla suçlananlar için yakalama emri çıkarıldı; yedi eski asker tutuklandı. 40 yıl gecikmeyle de olsa gelen adalet sadece Şili?de değil, tüm dünyada sevinçle karşılandı. Zira Jara sadece ?Şilili bir sanatçı? değildi, haksızlıkla mücadelenin evrensel bir sembolüydü.
Gezi parkı direnişi toplumsal, siyasal, ekonomik, hukuksal pek çok tartışmayı ve araştırmayı beraberinde getirse de en önemli sonuçlarından biri sanatçı konusunda toplumun tavrınının netleşmesidir. Popüler kültürle beslenmesine rağmen özünü yitirmeyen, duyarlılık gösteren sanatçıları toplum baştacı edecektir. Öte yandan ne dediği belirsiz, rüzgarın önündeki kuru yaprak misali bir o yana bir bu yana yalpalayan sanatçıklar da hakkettiği takdiri(!) görecektir. İhtiyacımız olan şey:
?O duvar
o duvarınız,
vız gelir bize vız!
Bizim kuvvetimizdeki hız,
ne din adamının dumanlı vaadinden,
ne de bir hülyanın gönlü yakışındandır.
O yalnız
tarihin o durdurulmaz akışındandır? diye seslenen Nazım Hikmet?leri
?Kavga amansız ve katı,
Kavga, dedikleri gibi destansı.
Ben düştüm. Yerimi başkası
alacak? o kadar
???????
Ama birlikte olacağız fırtınada,
halkım, çünkü sevdik seni.? diyen Nikola Vaptsarov ya da

?Venseremos, Venseremos
Kıralım zincirlerimizi
Venseremos, Venseremos
Zulme ve yoksulluğa paydos? sözleriyle Latin Amerika?dan çıkıp dünyaya yayılan Victor Hara?ları çoğaltmaktır.

Alıntı: Hakan Töre ( Taraf gazetesi)

Previous Story

‘Türkiye’ye biber gazı satışı yapmayın’ uyarısı

Next Story

Yoktular – M.Şehmus Güzel

Latest from Makaleler

Van Gogh’un kitap tutkusu

Geçtiğimiz haftalarda Paris’in izlenimci koleksiyonuyla ünlü Musée d’Orsay, Antonin Artaud’un Van Gogh: Toplumun İntihar Ettirdiği kitabından yola çıkarak yazar ile ressamı, Artaud ile Van

George Orwell’a ilham veren kitap: Biz

George Orwell‘ın 1984’ünü neden sevdiyseniz, Yevgeni Zamyatin‘in Biz‘ini sevmeniz için en az 1984 kadar nedeniniz var. Üstelik Biz, 1984’ten çok daha önce, 1920 yılında
Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ