Nâzım Hikmet, bir yıl kadar, Fransızca öğretim yapan bir okula devam eder. Ardından Göztepe’deki Numune Mektebi’ne girer.
Arkadaşı Vâlâ Nurettin’le ilkokulu (Taşmektep) bitirince, Galatasaray Sultanisi’nin orta kısmına yazılır. Ne var ki, burası oldukça masraflı bir okuldur. Bundan ötürü, babası bir yıl sonra onu Galatasaray’dan alır, Nişantaşı Sultanisi’ne verir.
Nâzım Hikmet, Sultani’de örnek bir öğrenci olur. Öğretmenlerinden sık sık “aferin” alır. Ayrıca, elinden düşürmediği sarı yapraklı bir deftere şiirler yazar, portreler çizer. Defterindeki ilk şiiri 20 Haziran 1329 (3 Temmuz 1913) tarihini taşır. “Feryâd-ı Vatan” başlıklı bu şiiri Nâzım Hikmet on bir yaşında iken yazmıştır. Balkan Savaşı’nda Osmanlıların yenik düşmesi ve düşmanların Çatalca’ya kadar gelmesi üzerine kaleme alınan şiirde şairin bundan duyduğu derin üzüntü ile çok sevdiği yurdunu kurtarma istek ve umudu yansıtılmaktadır:
Etrafı sarmıştı bir duman
Uzaktan geldi bir ses ah aman aman!
Sen bu feryâd-ı vatanı dinle işit
Dinle de vicdanına öyle hükmet
Vatanın parçalanmış bağrı
Bekliyor senden ümit.
Fakat, kendisinin açıklamasına göre, ilk yazdığı şiir “Yangın”dır. Bu şiiri, evlerinin karşısındaki bir binada çıkan yangın üzerine 6 Kânûn-ı evvel 1330 (19 Aralık 1914) tarihinde kaleme almıştır. Ölçüsüz, daha doğrusu, bozuk düzenli bir denemedir. Şairin deyimiyle, “vezni, büyükbabasının yüksek sesle okuduğu aruzla yazılmış şiirlerin kulağında kalan ses taklitleriyle yapılmıştır.”
Hikmet Beyin Göztepe’deki evinde kalan Nâzım Paşa torununun eğitimiyle yakından ilgilenir. Nâzım Hikmet ilk şiir dersini ve zevkini ondan alır. Dedesinin ve arkadaşlarının tasavvuf ve edebiyata ilişkin konuşmalarını can kulağıyla dinler.
Hikmet Bey Matbuat-ı Umumiye çevirmenliğinden, bir süre sonra, Matbuat Umum Müdür yardımcılığına getirilir. Birinci Dünya Savaşı başlamıştır. Evde hep siyasal olaylar, savaş haberleri konuşulmaktadır. Nâzım Hikmet’in dayısı ressam, şair Mehmet Ali gönüllü olarak Balkan Harbi’ne gitmiş, ardından Çanakkale’ye geçmiş, orada yiğitçe çarpışarak şehit düşmüştür. Onu çok seven, beğenen Nâzım Hikmet 1915’te “Şehit Dayıma” başlıklı şiirini kaleme alır. (Bunun arkasından yurt sevgisi, kahramanlık özlemi ve ulusalcılık duygusuyla yoğrulmuş başka şiirler sökün eder: “Vatana, Olma Mağlûp, Dayım, Benim Dayım, Irkıma, Çelik, İntikam, Viran Diyar” vb.)
“Şehit Dayıma” şiirini kız kardeşinin kedisi için yazdığı “Samiye’nin Kedisi” izler. Şiiri okuyan Yahya Kemal, kediyi görünce şaşırır. Nâzım Hikmet’e, “Sen bu pis, uyuz kediyi böyle övmesini biliyorsun, şair olacaksın!” der.
Asım Bezirci
Nâzım Hikmet
–yaşamı, şairliği, eserleri, sanatı–
Evrensel Basım Yayın