Normal Olmak İsteyen Kim? – Elif Kutlu

Kimi çocuk kitapları ?çocuk kitabı? olmanın çok ötesindedir. Misal Küçük Kara Balık ya da Küçük Prens çocuk kitabı olma mertebesinden ?büyük kitabı? olma mertebesine çoktan ulaşmıştır. 80?li yıllarda Küçük Kara Balık adlı öykü kitabının yasaklanması ?mahcup edici bir şekilde- bunun bir göstergesi olabilir. Belki de birileri bu balığın serüvenini ?tehlikeli/sakıncalı? bulmuştur. Öyle ya ?aile? adı altında üretilen o kutsal kurumu aşmanın yolu ?kötü çocuk? olmaktan geçer. Ayrıca ?özgürlük? bu balığın anlattığı gibi özendirici bir şey olmamalıdır. Dolayısıyla bu kitabın sakıncalı bulunması ?normal?dir. Anormal olan bu ?yolunu şaşırmış? balığın yaptıklarıdır(!)

Küçük Prens ise küçük bir çocuğun koca bir adama neler öğretebileceğini gösterir. Önce çalışmanın ne demek olduğunu ve neden önemli olduğunu, bir şeye ?ama gerçekten ve sadece bir şeye- sahip olmanın ne kadar önemli olduğunu anlatır. Sonra gezdiği gezegenlerde karşılaştığı insanların ne kadar anlamsız şeyler yaptıklarını anlatır. Küçük Prens?in anlattıkları aslında bizden bir parçadır; iktidar hırsıyla yanıp tutuşanlar, kendi egolarını tatmin etmekle meşgul olanlar, içerek kendini unutanlar, sayarken ne saydığını unutanlar, falanlar filanlar? Gezdiği gezegenlerden sonra Dünya?ya geldiğinde gerçeklerle yüzleşir ve Küçük Kara Balık gibi ne olduğu bilinmeyen bir sonla biter.

İşte, Pedro Manas?ın yazdığı Ö.T.E.K.İ: Gizli Topluluk da çok şey öğreten çocuk kitaplarından sayılabilir. Hatta büyüklerin de rahatlıkla okuyup çok şey öğrenebileceği kitaplardan denebilir. Manas, hikâyesinde bir grup çocuğun ötekileştirilerek etiketlenmesini anlatır. Kablolu Lepiska Blume, Köstebek Jacob, Kule Emily, Üç Kalibre Holger ve diğerleri. Hepsi bir araya gelir ve arkadaşları arasındaki normal/anormal ayrımı sorununu çözmeye çalışır.

Franz, ?Bir bandaj neyi değiştirebilir ki?? diye sorduğu güne kadar kendini ?normal? olarak tanımlıyordu. Ta ki göz tembelliği olduğunu öğrenene ve gözüne takılan bandajın hayatında yol açtığı değişikliklerle karşılaşana kadar. Bu bandaj onun çekingen/güvensiz olmasına yol açtığı gibi, bir köşeye sinip kalmasına da ramak bırakmıştı. Neyse ki Ö.T.E.K.İ. (Örgütlenen Tuhaf Kızlar Erkekler İleri) Topluluğu?na katılma şansı olmuştu ve normal olmanın aslında ?anormal zannedilen? olduğunu anlamıştı.

Sahi, normal-anormal ayrımını kim yapıyor? Belli ürünlere standart getiren bir kurumun varlığı gibi insanları da standartlaştıran/normalleştiren bir kurum mu var? Yoksa bu insanların kendi ahlak tabularıyla mı kuruluyor?

Ne yazık ki Türkiye?de ?normal? olan Heteroseksüel, Türk, Müslüman, Sünni olanmış gibi bir algı var. Bu algının, verilen standartların ötesinde olanı ?öteki?leştirdiği malum. Ötekileştirilmek sorun değil ?malum hepimiz birbirimize göre birer ötekiyiz- sorun olan ötekileştirilirken ?anormalleştirilmek?. Öteki olduğu için ezilen, sömürülen, asimile edilen, işkence gören onca insan sırf öteki olduğu için ?suçlu? sayılabilir mi?

Belki de normal olmak çok kişinin sandığının aksine sürüye katılmak değil, sürü zihniyetine başkaldıran olmakla başlıyor. Franz ve arkadaşları kurdukları Ö.T.E.K.İ. Topluluğu sayesinde bunu anlıyor ve herkese anlatmaya çalışıyor. Sorun henüz çocuk yaşta öteki olanı öğrenip onun normal olan olduğunu anlamasıyla çözülmüyor. Sorun insanları ?normalleştirmeye? çalışan ve bunu, öteki olabileceğini hiç aklına getirmeden yapan zihniyetlerin yok olmamasında barınıyor. Sorun ?sürüden ayrılanı kurt kapar? diyen akılda yatıyor. Sorun ?ne yazık ki- insanları tek tipleştirmeye çalışan/zorlayan beyinlerde büyümeye devam ediyor.

Elif Kutlu
(26.08.2012)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir