Erasmus, ‘Deliliğe Övgü’yü yazarken hangi toplumsal ve dini koşullardan esinlenmiştir?

Erasmus, Deliliğe Övgü (Moriae Encomium) adlı eserini 1509 yılında yazmaya başlamış ve 1511’de yayımlamıştır. Bu eser, dönemin toplumsal ve dini koşullarına yönelik keskin bir hiciv olarak ortaya çıkmıştır. Erasmus’un esin kaynaklarını anlamak için 16. yüzyıl başlarının Avrupa’sındaki konteksti incelemek gerekir. Toplumsal Koşullar Dini Koşullar Eserin Tonu ve Amacı Erasmus, bu

OKUMAK İÇİN TIKLA

Erasmus, ‘Deliliğe Övgü’ eserinde din adamlarını ve dini uygulamaları nasıl eleştirir?

Erasmus’un “Deliliğe Övgü” (Moriae Encomium) adlı eseri, 16. yüzyılda yazılmış hicivli bir metindir ve bu eserde Erasmus, dönemin toplumsal, siyasi ve dini kurumlarını eleştirir. Özellikle din adamları ve dini uygulamalar, Erasmus’un eleştirilerinin merkezindedir. Erasmus, bu eleştirilerini “Delilik” (Stultitia) adlı alegorik bir karakterin ağzından yapar, bu da esere ironik ve keskin

OKUMAK İÇİN TIKLA

Işık en hızlı nerede yayılır?

Işık, en hızlı boşlukta yayılır. Çünkü boşluk (vakum), ışığın karşılaştığı hiçbir madde veya engel içermediği bir ortamdır. Bu yüzden fotonlar, yani ışık parçacıkları, hiçbir dirençle karşılaşmadan maksimum hızla hareket edebilir. 📊 Ortamlara Göre Işık Hızı: Ortam Işık Hızı (yaklaşık) Boşluk 299.792.458 m/s Hava 299.700.000 m/s Su 225.000.000 m/s Cam 200.000.000

OKUMAK İÇİN TIKLA

Amerikan İç Savaşı (1861–1865) neyle ilgiliydi?

Amerikan İç Savaşı (1861–1865), ABD tarihinin en kanlı ve dönüştürücü olaylarından biridir. Temel nedeni, kölelik meselesi başta olmak üzere, ekonomik, sosyal ve anayasal farklılıklardı. Savaş, kuzeydeki Birlik (Union) ile güneydeki Konfederasyon (Confederacy) arasında yaşandı. 🧾 Kısa Bilgilerle Amerikan İç Savaşı: 📅 Tarih: 1861 – 1865📍 Taraflar: ⚖️ Savaşın Temel Nedenleri:

OKUMAK İÇİN TIKLA

Orta Çağ’da veba ne adla bilinir?

Orta Çağ’daki büyük veba salgını, tarihsel olarak “Kara Ölüm” (Black Death) adıyla bilinir. Bu ifade, salgının yıkıcılığını, yayılma hızını ve ölümcüllüğünü vurgulamak için kullanılmıştır. 📜 Kara Ölüm Hakkında Ayrıntılı Bilgi: 🔹 Tarih Aralığı:1347 – 1351 yılları arasında Avrupa, Asya ve Kuzey Afrika’yı etkisi altına aldı. Salgın birkaç dalga halinde 14.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Skinner ve Foucault: İdeal Toplumun Çatışan Vizyonları

B.F. Skinner’ın Walden Two adlı eseri, davranışçı psikolojinin ilkelerine dayanan bir toplumsal düzen önerir ve bu düzen, Michel Foucault’nun disiplin toplumu eleştirisiyle karşı karşıya getirildiğinde derin bir sorgulamaya tabi tutulur. Skinner’ın vizyonu, bireylerin davranışlarını bilimsel yöntemlerle şekillendiren, kontrollü bir çevre aracılığıyla uyum ve mutluluğu maksimize etmeyi amaçlar. Foucault ise, modern

OKUMAK İÇİN TIKLA

Dijital Emek ve Artık Değerin Görünmez Dinamikleri

İçerik Üreticilerinin Görünmez Emeği Dijital platformlarda influencerlar, ücretsiz içerik üreterek geniş kitlelere ulaşır. Bu içerik, eğlence, bilgi veya ilham kaynağı olarak sunulsa da, platformların ekonomik modelinin temel taşını oluşturur. Influencerlar, videolar, yazılar, fotoğraflar veya hikayeler aracılığıyla kullanıcıların dikkatini çeker. Ancak bu süreçte, emeğin maddi karşılığı çoğu zaman belirsizdir. Platformlar, kullanıcı

OKUMAK İÇİN TIKLA

İşitsel İmgelem ve Woolf’un Dalgalı Ritmi

Virginia Woolf’un The Waves adlı eseri, modernist edebiyatın en özgün örneklerinden biri olarak, insan bilincinin karmaşıklığını ve bireysel deneyimlerin akışkan doğasını inceler. Don Ihde’nin “işitsel imgelem” kavramı, bu eserin iç monolog ritimlerini anlamada önemli bir çerçeve sunar. Ihde, işitsel algının, bireyin çevresiyle ve kendi iç dünyasıyla kurduğu ilişkiyi nasıl şekillendirdiğini

OKUMAK İÇİN TIKLA

Bireyin Özerklik Arayışı: Hegel ve Sartre Perspektiflerinden Bir İnceleme

Özerkliğin Kökleri ve İnsan Doğası Bireyin özerklik arayışı, insan varoluşunun temel bir yönü olarak, bireyin kendi kararlarını alma, değerlerini oluşturma ve yaşamını bağımsız bir şekilde yönlendirme isteğini ifade eder. Bu arayış, bireyin yalnızca dışsal otoritelerden bağımsızlığını değil, aynı zamanda kendi içsel eğilimlerini ve toplumsal etkileri sorgulama kapasitesini de içerir. Hegel’in

OKUMAK İÇİN TIKLA

Çatışma Yönetimi Yaklaşımlarının Derinlemesine Analizi

Çatışma Yönetiminde İki Temel Yaklaşımın Kökenleri Çatışma yönetimi, iş yerinde bireyler ve gruplar arasındaki gerilimlerin çözülmesi için kullanılan yöntemler üzerine yoğunlaşır. Blake ve Mouton’un çatışma yönetim ızgarası, 1960’larda geliştirilen bir model olup, bireylerin çatışmaya yaklaşımını iki boyutta değerlendirir: insan odaklılık ve görev odaklılık. Bu model, beş temel stratejiyi (rekabet, iş

OKUMAK İÇİN TIKLA

Hermes’in Sessiz Çağrısı

Aspendos Antik Kenti’nde 2024 yılında keşfedilen mermer Hermes heykeli, Roma İmparatorluk Dönemi’ne (MS 2. yüzyıl sonu – 3. yüzyıl başları) tarihlenen bir buluntu olarak, yalnızca arkeolojik bir eser değil, aynı zamanda insanlığın anlam arayışının, iletişiminin ve kültürel sürekliliğinin bir yansımasıdır. Bu heykel, parçalarının birleştirilmesiyle yeniden bütünleşmiş ve geçmişin sesini günümüze

OKUMAK İÇİN TIKLA

Otistik Çocukların Ebeveyn Deneyimlerinde Tek ve Çift Ebeveynli Hanelerin Karşılaştırmalı İncelemesi

Otistik çocukların ebeveynlik deneyimleri, aile yapısının dinamiklerine bağlı olarak önemli farklılıklar gösterir. Esther Dermott gibi araştırmacıların çalışmaları, tek ebeveynli ve çift ebeveynli hanelerdeki ebeveynlerin karşılaştığı zorlukları ve adaptasyon süreçlerini derinlemesine ele almıştır. Bu metin, otistik çocukların ebeveynlerinin deneyimlerini, tek ve çift ebeveynli aile yapıları bağlamında karşılaştırarak, bu süreçlerin bireysel, toplumsal

OKUMAK İÇİN TIKLA

Modernleşme ve Gelenek Arasındaki Çatışmanın İzleri

Şinasi’nin Modernleşme Eleştirisi ve Weber’in Rasyonelleşme Çerçevesi Şinasi’nin Şair Evlenmesi, Osmanlı modernleşmesinin erken evrelerinde yazılmış bir tiyatro eseri olarak, geleneksel toplumsal yapılar ile Batı’dan ithal edilen yeniliklerin çatışmasını ele alır. Eser, modernleşmenin birey ve toplum üzerindeki etkilerini mizahi bir dille sorgular. Max Weber’in rasyonelleşme teorisi, modern toplumların bürokratik, akılcı ve

OKUMAK İÇİN TIKLA

Arvo Pärt’in Tintinnabuli Stili ile Husserl’in Epokhé Yönteminin Kesişimi

Sessizliğin Düşünceyle Buluşması Arvo Pärt’in tintinnabuli stili, müziğin minimalizme ve manevi bir arayışa yöneldiği bir yaklaşımı temsil eder. Bu stil, basit melodik yapılar ve bir ana tonal merkez etrafında dönen armonik bir çan sesi (tintinnabuli) ile karakterizedir. Pärt, bu yöntemi geliştirirken, modern dünyanın karmaşasından uzaklaşarak bir tür içsel dinginlik arayışına

OKUMAK İÇİN TIKLA

Attis’in Yeniden Doğuşu ile Hristiyanlık’taki Diriliş İnancının Kesişim Noktaları

Attis’in yeniden doğuş ritüeli ile Hristiyanlık’taki diriliş inancı arasındaki ilişki, insanlık tarihindeki dinsel anlatıların ve inanç sistemlerinin birbiriyle etkileşimini anlamak için önemli bir konudur. Friglerin Attis-Kybele kültü, ölüm ve yeniden doğuş temalarını merkeze alan bir ritüel pratiği olarak, Antik Anadolu’nun çok katmanlı dinsel dünyasında köklü bir yere sahiptir. Hristiyanlık’taki diriliş

OKUMAK İÇİN TIKLA

Brasília ve NEOM’un Kent Planlamasında Ulusal Kimlik ve Birey Üzerindeki Kontrol Dinamikleri

Yeni Bir Ulusun İnşası Brasília’nın 1960 yılında Brezilya’nın başkenti olarak kuruluşu, yalnızca bir şehir planlama projesi değil, aynı zamanda ulusal kimliği yeniden tanımlama çabasıydı. Lúcio Costa’nın şehir planı ve Oscar Niemeyer’in ikonik yapıları, Brezilya’nın modernleşme ve ilerleme arzusunu somutlaştırmak için tasarlandı. Plan, uçak biçiminde düzenlenmiş bir kentsel yapı sunarak, işlevselliği

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kimlik Arayışı ve Hegel’in Özne-Nesne Diyalektiği: Yeraltı Adamı ile Meursault Karşılaştırması

Roman kahramanlarının kimlik arayışı, bireyin kendini tanıma ve dış dünya ile ilişkisini sorgulama süreçlerini merkeze alır. Hegel’in özne-nesne diyalektiği, bu bağlamda, bireyin kendini inşa etme çabasını ve ötekiyle karşılaşmasının bu süreçteki rolünü anlamak için güçlü bir çerçeve sunar. Bu metin, Dostoyevski’nin Yeraltından Notlar’daki yeraltı adamı ile Camus’nün Yabancı’sındaki Meursault’nun kimlik

OKUMAK İÇİN TIKLA

Hairston’un Yeşil Dünya Hipotezi

1960’ta Hairston ve meslektaşları tarafından ortaya atılan Yeşil Dünya Hipotezi, bitki örtüsünün neden bol miktarda kaldığını açıklamayı amaçlar. Hipotez, üç trofik seviye üzerinden çalışır: bitkiler, otçullar ve yırtıcılar. Yırtıcıların otçul popülasyonlarını kontrol ederek bitkilerin aşırı tüketilmesini önlediği öne sürülür. Bu, ekosistemin “yeşil” kalmasını sağlar. Matematiksel olarak, Lotka-Volterra denklemleriyle modellenir: Polis’in

OKUMAK İÇİN TIKLA

Coatlicue’nin Çift Yönlü Doğası: Yaratım ve Yıkım Arasındaki Denge

Aztek tanrıçası Coatlicue, hem yaratıcı hem de yıkıcı yönleriyle, yaşam ve ölüm arasındaki derin bir dengeyi temsil eder. Bu dualite, evrenin döngüsel yapısını ve varoluşun çelişkili ama birbiriyle bağlantılı doğasını yansıtır. Coatlicue’nin mitolojik kimliği, Aztek kozmolojisinin temel taşlarından biridir ve onun hem anaç hem de kaotik doğası, insanlığın evrenle ilişkisini

OKUMAK İÇİN TIKLA

Çatalhöyük’ün Kafatası Kültü ve Atalara Tapınma

Çatalhöyük’ün Arkeolojik Önemi Çatalhöyük, Konya’nın Çumra ilçesinde yer alan, Neolitik Çağ’a tarihlenen (MÖ 7500-5700) bir yerleşim merkezidir. Doğu ve Batı höyüklerinden oluşan bu alan, insanlık tarihinin ilk kentleşme örneklerinden biri olarak kabul edilir. Yaklaşık 8 binden fazla insanın yaşadığı bu yerleşim, tarım topluluklarının erken dönem sosyal, kültürel ve dini pratiklerini

OKUMAK İÇİN TIKLA