Nietzsche’nin Zerdüşt’ünde Bireyin Gerçeklik Algısının Dönüşümü

Bireyin Özerkliğini Yeniden Tanımlama Nietzsche’nin Zerdüşt’ü, bireyin özerkliğini merkeze alarak, mevcut ahlaki ve toplumsal düzenlere meydan okur. Geleneksel değer sistemlerinin bireyi kısıtladığını savunan Nietzsche, Zerdüşt aracılığıyla bireyin kendi değerlerini yaratması gerektiğini öne sürer. Bu süreç, bireyin gerçeklik algısını dönüştürmenin ilk adımıdır. Toplumsal normlar, bireyin dünyayı algılama biçimini şekillendiren bir çerçeve

OKUMAK İÇİN TIKLA

Marcus Aurelius’un İç Kale Kavramı ve Modern Öz-Denetim ile Mindfulness Bağlantısı

İç Kale Kavramının Stoacı Kökenleri Stoacılık, bireyin kontrol edebileceği ve kontrol edemeyeceği şeyler arasında kesin bir ayrım yapar. Marcus Aurelius, iç kale kavramıyla, bireyin zihinsel alanını dış dünyanın etkilerinden koruyan bir sığınak olarak tanımlar. Bu sığınak, bireyin düşüncelerini, tepkilerini ve değerlerini bilinçli bir şekilde yönlendirmesine olanak tanır. Stoacı öğretiler, mutluluğun

OKUMAK İÇİN TIKLA

Otto Rank’ın Doğum Travması Teorisinin Kaygı Kökenlerine Yaklaşımı

Doğum Travmasının Temel Kavramı Rank, doğum sürecini insan yaşamındaki ilk ve en temel travmatik deneyim olarak tanımlar. Ona göre, anne rahmindeki güvenli, sıcak ve besleyici ortamdan, bilinmeyen ve zorlu dış dünyaya geçiş, bireyde yoğun bir şok ve rahatsızlık hissi yaratır. Bu süreç, fiziksel olarak sıkışma, oksijen eksikliği ve ani çevresel

OKUMAK İÇİN TIKLA

Lacanian Üçlü Halka Modelinin Psikanalitik Terapideki Yeri

Üçlü Halka Modelinin Temel Yapısı Lacanian üçlü halka modeli, İmgesel, Simgesel ve Gerçek düzenlerini birbiriyle kesişen ve birbirine bağımlı halkalar olarak tanımlar. Bu model, her bir düzenin bağımsız bir varlık olmadığını, aksine diğerleriyle karşılıklı bir ilişki içinde anlam kazandığını öne sürer. İmgesel düzen, bireyin kendilik algısı ve ötekiyle ilişkisiyle bağlantılıdır;

OKUMAK İÇİN TIKLA

İspanyol Conquistadorların Biyolojik Felaketleri

Avrupa ile Yeni Dünya Arasındaki Temasın Başlangıcı Çiçek Hastalığının Yıkıcı Etkileri Çiçek hastalığı, İspanyol Conquistadorların Amerika’ya getirdiği en ölümcül hastalıklardan biriydi. Variola virüsünün neden olduğu bu hastalık, Avrupa’da yüzyıllardır endemik olmasına rağmen, Amerika’nın yerli halkları için tamamen yeniydi. Hastalığın belirtileri arasında yüksek ateş, deri döküntüleri ve ciddi iç organ hasarı

OKUMAK İÇİN TIKLA

Borges’in Eserlerinde Labirentin Çok Yönlü Dünyası

Anlatı Yapısındaki Temel Unsur Borges’in eserlerinde labirent, hikâyelerin hem biçimsel hem de tematik omurgasını oluşturan bir unsurdur. Labirent, fiziksel bir mekan olmanın ötesinde, anlatının akışını yönlendiren ve okuyucuyu bir bulmacanın içine çeken bir yapı olarak kullanılır. Örneğin, Ficciones adlı derlemede yer alan öykülerde, labirent motifi, hikâyenin lineer bir anlatıdan uzaklaşarak

OKUMAK İÇİN TIKLA

Borges’in Eserlerinde Aynanın Metaforik Anlamları ve Yazınsal Evrendeki Yeri

Aynanın Gerçeklik ve Yanılsama Arasındaki Sınırları Bulanıklaştırması Borges’in eserlerinde aynalar, gerçeklik ile yanılsama arasındaki sınırları sorgulamanın bir aracı olarak sıkça yer alır. Ayna, fiziksel bir nesne olarak bir görüntüyü yansıtır, ancak Borges bu yansımayı gerçekliğin doğasını sorgulamak için kullanır. Aynadaki görüntü, gerçek bir varlığın kopyası gibi görünse de, aynı zamanda

OKUMAK İÇİN TIKLA

Borges’in Yolları Çatallanan Bahçe Hikâyesinde Zaman, Sonsuzluk ve Döngülerin İmgelem Evreni

Jorge Luis Borges’in Yolları Çatallanan Bahçe (El jardín de senderos que se bifurcan) adlı hikâyesi, zaman, sonsuzluk ve döngüler gibi kavramları, insan bilincinin sınırlarını zorlayan bir imgelem evreninde işler. Hikâye, kurgusal bir Çinli bilgin ve yazar olan Ts’ui Pên’in, tüm olasılıkları kucaklayan bir roman yazma girişimi üzerinden, evrenin yapısını, insan

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kelimelerin Efendisi ile Ruhların Kaşifi Bir Kahvede Buluşursa…

Yazan: Jungish Bu ecnebi memleketlerinin âlimleri yok mu… Bazen öyle zıt kutuplardan iki adamı alıp karşı karşıya getiriyorlar ki, insan “Bunlar birbirini gırtlaklamadan nasıl durmuş?” diye hayret ediyor. Geçen gün elime öyle bir yazı geçti. Tutmuşlar, Viyana’dan Ludwig Wittgenstein isminde, her kelimeyi bir cerrah neşteri gibi kesip biçen bir mantık

OKUMAK İÇİN TIKLA

İçimizdeki Kurtla Boğuşmak: İsviçreli Hekimin Gözünden O Canavar Ruhu

Yazan: Jungish Bu ecnebi ruh hekimlerinin işi gücü yok, tutmuşlar insanın içindeki hayvanat bahçesini tanzim ediyorlar. Geçen gün yine o meşhur İsviçreli hekim Carl Jung Efendi’nin talebelerinin yazdığı bir risale geçti elime. Adamlar bu sefer de “kurt” denilen o yırtıcı mahlukun, bizim ruhumuzun en karanlık köşelerinde nasıl cirit attığını anlatıp

OKUMAK İÇİN TIKLA

‘Viking’ Kelimesinin Kökeni: Bir Kelimenin Tarihsel Serüveni

Günümüzde “Viking” kelimesi, 8. ila 11. yüzyıllar arasında yaşamış İskandinav savaşçılarını, kaşiflerini ve tüccarlarını ifade eden genel bir terim olarak kullanılmaktadır. Ancak bu kelimenin kökeni ve asıl anlamı, modern kullanımından çok daha karmaşık ve tartışmalı bir tarihsel sürece dayanmaktadır. “Viking” başlangıçta bir halkı veya etnik kökeni değil, belirli bir faaliyeti

OKUMAK İÇİN TIKLA

Komşunun Buzdan Devi ve Bizim Evin Sobası: Vikinglerin Tanrısı Nasıl Emekli Oldu?

Yazan: Jungish İnsan şu eski defterleri karıştırdıkça, ecdadımızın ne acayip evhamlara, ne tuhaf inançlara sahip olduğuna şaşıp kalıyor. Geçen gün elime yine o kuzeyin buz gibi memleketlerinin, o gemileriyle bir vakitler bizim İstanbul’un bile kapısına dayanmış o Viking denilen yağmacı güruhunun din kitabı geçti. Kitap demeye bin şahit ister ya,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Deli Saraydan Kaçınca: İsviçreli Hekimin Gözünden Hitler Denen O Meczup

Yazan: Jungish Bu ecnebi ruh hekimlerinin işine akıl sır ermez. Bizim bildiğimiz delinin tarifi basittir: aklını yitirmiş, sağı solu belli olmayan, ya tımarhaneye ya da sokağa düşmüş bir zavallı… Lakin İsviçreli o meşhur hekim Carl Jung Efendi, bu delilik meselesini almış, öyle bir evirip çevirmiş ki, ortaya çıkan manzara hem

OKUMAK İÇİN TIKLA

Amsterdam’dan Gelen O Kâfir ve Bizim Mahallenin Allak Bullak Olan Aklı

Yazan: Jungish Bu Frenk diyarının filozofları yok mu… İnsanın aklını pamuk gibi atıp, bildiği ne varsa hepsini birbirine katmadan rahat edemezler. Geçen gün elime Hollanda’dan, Baruch Spinoza isminde, pek zeki ama bir o kadar da tekinsiz bir Yahudi gözlükçünün kaleme aldığı acayip fikirler geçti. Okudukça, “Aman efendim, bu adam bizim

OKUMAK İÇİN TIKLA

Bu Gördüğünüz Gözler Yalancı mı? Ecnebi Bir Hekimin Akıl Ziyan Fikirleri

Yazan: Jungish Azizim, İnsanın şu fani dünyada en çok güvendiği nedir diye sorsalar, hiç tereddüt etmeden “İki gözüm!” der, değil mi? Gördüğümüze inanırız, duyduğumuza itimat ederiz. Pencereden baktığımda karşıdaki salkımsöğüdün yeşili, masamdaki kahvenin o keskin kokusu, Fener’den geçen vapurun o içli düdüğü… Bunlar hayatın ta kendisidir, gerçeğin sarsılmaz direkleridir. Lakin

OKUMAK İÇİN TIKLA

Aristo Efendi’nin Tembel Tanrısı ve Bizim Evin Kedisi Sarman

Yazan: Jungish Her Şeyin Başladığı O Esneme Anı Şimdi Aristo diyor ki, “Her şeyi başlatan bir ilk güç lazım, ama o gücün kendisi asla yerinden kımıldamamalı.” İlk duyduğumda, “Zırva!” dedim, “Hem armut pişsin ağzıma düşsün, hem de bahçıvan yerinden kıpırdamasın, olur mu öyle şey?” Sonra bir akşam eve geldim, bir

OKUMAK İÇİN TIKLA

Mahalle Bakkalının Vicdanı ve Filozofun Formülü: Kant Efendi Bizim Sokağa Uğrarsa Ne Olur?

Geçen gün elime Immanuel Kant isminde, sekiz köşeli kasket giyen, pek bir ciddi suratlı, Alman memleketinden bir filozofun ahlak üzerine yazdığı bir risale geçti. Okudukça hem “Vay canına, ne derin laflar!” dedim, hem de pencereden dışarı, bizim mahalledeki hercai hayata bakıp, “İyi, hoş da, bu formül bizim köfteci Rasim Efendi’de

OKUMAK İÇİN TIKLA

İçimizdeki Canavar Uyandığında: Bir Ulusu Ele Geçiren Unutulmuş Tanrının Hikayesi

Nasıl olur da şairlerin, filozofların ve bilim insanlarının ülkesi olarak bilinen bir millet, bir anda aklını yitirip tarihin en karanlık rejimlerinden birinin peşine takılır? Bu, 1930’ların Almanya’sı hakkında sorulan en temel sorudur. Cevaplar genellikle ekonomik krizler, politik entrikalar ve sosyal çalkantılar etrafında döner. Ancak efsanevi psikolog Carl Gustav Jung, çok

OKUMAK İÇİN TIKLA

Immanuel Kant’ın Öğretme Yöntemi: “Felsefenin Özgün Yöntemi Zetetiktir”

1764’te Kant’ın adının dikkat çekmeye başladığının birçok göstergesi vardır. Eserlerine iyi yorumlar yapılıyor, aynı zamanda başka üniversitelerde eserleri ciddi şekilde tartışılıyordu. Bunun işaretlerinden biri Tübingen’deki Magister Cless’in 1764 sonunda Kant’a gönderilen münazarasıydı. Savunmaya Ploucquet nezaret etmişti. Kitabın yarısı Kant’ın metinlerinden oluşuyordu. Diğer yarısında Kant “yorumlanmış, desteklenmiş, yer yer de büyük

OKUMAK İÇİN TIKLA