19. Yüzyıl Sanayileşmesi ve Aile Yapılarının Dönüşümü

Ekonomik Yapıdaki Değişimlerin Aile Üzerindeki Etkileri Sanayileşme, 19. yüzyılda tarım temelli ekonomilerden fabrika üretimine geçişle ekonomik yapıları kökten değiştirdi. Aileler, kırsal alanlardan kentlere göç ederek yeni iş imkanlarına yöneldi. Bu göç, geleneksel geniş aile yapılarını çözerek çekirdek aile modelini ön plana çıkardı. Kırsalda aile, üretim birimi olarak işlev görürken, sanayi

OKUMAK İÇİN TIKLA

Mısır Sanatında Perspektif ve Sosyal Hiyerarşinin Kesişimi

Görsel Hiyerarşinin Temelleri Mısır sanatında perspektif kuralları, estetik bir tercihten çok, sosyal düzenin ve hiyerarşinin görsel bir yansıması olarak işlev görür. Figürlerin boyutları, konumları ve duruşları, bireyin toplumsal statüsünü vurgulamak için dikkatle düzenlenirdi. Örneğin, firavunlar ve tanrılar genellikle daha büyük boyutlarda tasvir edilirken, sıradan insanlar veya hizmetkârlar daha küçük ölçekte

OKUMAK İÇİN TIKLA

Descartes’ın Dualizminin Modern Bilimin Doğa Anlayışına Etkileri

Bilimin Mekanik Doğa Anlayışının Temelleri Descartes’ın dualizmi, doğayı mekanik bir sistem olarak kavramsallaştırarak modern bilimin temel taşlarından birini oluşturmuştur. Zihin ve bedeni birbirinden ayıran bu yaklaşım, fiziksel dünyanın matematiksel ve öngörülebilir bir düzene sahip olduğu fikrini güçlendirmiştir. Descartes, bedeni bir makineye benzetmiş ve doğanın işleyişini mekanik ilkelerle açıklamaya çalışmıştır. Bu,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yerli Halkların Ekolojik Bilgisi: Sürdürülebilir Kalkınmanın Temel Taşı

Ekosistem Yönetimi ve Geleneksel Uygulamalar Yerli halkların ekolojik bilgisi, doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı için kritik bir temel sunar. Bu bilgi, nesiller boyu aktarılmış gözlemler ve uygulamalar yoluyla, ekosistemlerin karmaşık dinamiklerini anlamayı sağlar. Örneğin, tarım döngüleri, su kaynaklarının yönetimi ve biyoçeşitliliğin korunması gibi konularda yerli topluluklar, modern bilimsel yöntemlerden önce etkili

OKUMAK İÇİN TIKLA

Antik Yunan’da Logos Kavramının Bilimsel Düşüncenin Temellerine Katkıları

Kuramsal Çerçeve Logos, Antik Yunan’da akıl, mantık ve düzen anlamına gelen çok katmanlı bir kavram olarak tanımlanmıştır. Felsefi açıdan, Herakleitos gibi düşünürler logosu evrensel bir ilke olarak görmüş, doğanın işleyişini açıklayan bir düzen olarak değerlendirmiştir. Bu kuramsal çerçeve, evrendeki olayların rastgele olmadığını, aksine belirli bir mantıksal düzene bağlı olduğunu öne

OKUMAK İÇİN TIKLA

Tralleis Antik Kenti ve İlk Notaya Dökülmüş Ezginin Evrensel Boyutları

Tralleis’in Arkeolojik ve Tarihi Önemi Tralleis Antik Kenti, Aydın ilinin kuzeyinde, Kestane Dağları’nın güney yamacında, Büyük Menderes Nehri’nin verimli toprakları üzerinde konumlanmış bir yerleşimdir. MÖ 13. yüzyılda Trakyalılar ve Argoslular tarafından kurulduğu bilinen kent, stratejik konumuyla antik dünyada önemli bir merkez haline gelmiştir. Hellenistik dönemde İskender’in egemenliğine girmiş, ardından Seleukoslar

OKUMAK İÇİN TIKLA

İnsan-Makine Bütünleşmesinin Yeniden Tanımlanışı: Haraway’in Siborg Manifestosu

İnsan ve Makine Arasındaki Sınırların Bulanıklaşması Siborg kavramı, insan ve makine arasındaki kesin ayrımları sorgulayan bir çerçeve sunar. İnsan bedeni, tarih boyunca biyolojik bir varlık olarak tanımlanmış, makine ise dışsal bir araç olarak görülmüştür. Ancak siborg, bu ikiliği ortadan kaldırarak, insanın teknolojiyle simbiyotik bir ilişki içinde olduğunu öne sürer. Örneğin,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Dijital Çağda Mahremiyetin Sosyal İlişkiler Üzerindeki Dönüşümü

Bireysel Özerklik ve Veri Paylaşımı Dijital çağ, bireylerin kişisel bilgilerini paylaşma biçimlerini kökten değiştirmiştir. Sosyal medya platformları, çevrimiçi hizmetler ve uygulamalar, kullanıcıların günlük yaşamlarını, tercihlerini ve alışkanlıklarını sürekli olarak kaydetmektedir. Bu durum, bireylerin özerklik algısını etkilemektedir. Kişisel verilerin toplanması ve analiz edilmesi, bireylerin kendi hayatları üzerindeki kontrol duygusunu zayıflatabilir. Örneğin,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kolektif Belleğin Ulusal Kimlik Oluşumundaki Rolü

Belleğin Toplumsal Yapıdaki Yeri Kolektif bellek, bir toplumun ortak geçmiş algısını şekillendiren ve bireylerin aidiyet duygusunu güçlendiren bir mekanizmadır. Toplumlar, tarihsel olayları, kültürel pratikleri ve ortak değerleri bir araya getirerek kimliklerini inşa eder. Bu süreçte, bellek, bireylerin ve grupların kendilerini bir topluluğun parçası olarak görmelerini sağlar. Ortak anılar, nesilden nesile

OKUMAK İÇİN TIKLA

Foucault’nun Biyopolitika Kavramı: Nüfus Kontrolünün Analizi

Kuramsal Çerçeve Biyopolitika, Foucault’nun güç ve yönetim üzerine geliştirdiği teorilerin merkezinde yer alır. Bu kavram, 18. yüzyıldan itibaren devletlerin bireylerin yaşam süreçlerini düzenlemeye yönelik yeni bir güç biçimi geliştirdiğini öne sürer. Biyopolitika, bireylerin yalnızca disiplin altına alınmasını değil, aynı zamanda yaşam, sağlık, doğurganlık ve ölüm gibi biyolojik süreçlerin devlet tarafından

OKUMAK İÇİN TIKLA

ABA’yı Durdurun: Otistik Haklar İçin Yanlış Tedavilere Hayır

Günümüzde hâlâ birçok aileye, “kanıta dayalı”, “etkili” ve “çocuğunuzun iyiliği için” olduğu söylenen tedavi ve yöntemler öneriliyor. Özellikle ABA (Uygulamalı Davranış Analizi) gibi yaklaşımlar, sıklıkla bir çözüm ya da umut gibi pazarlanıyor. Ancak biz otistik topluluklar ve hak savunucuları biliyoruz ki bu yöntemlerin çoğu, özgürlük, eşitlik ve haklar yerine tek

OKUMAK İÇİN TIKLA

Otizme sosyolojik bir yaklaşım ne getirir veya getirebilir?

Otizmin doğasına, toplumsal algısına ve sosyal bilimlerle kesişim noktalarına sosyolojik bir bakış mümkün mü ? Otizme Sosyal Bilimlerin Katkısı Otizm çoğu kez tıbbi ve bireysel bir mesele gibi görülüyor. Ancak otizm yalnızca biyolojik değil, sosyal ve kültürel olarak da inşa edilen bir deneyimdir. Bu nedenle sosyal bilimler, otizmin: Otizm yalnızca

OKUMAK İÇİN TIKLA

Akademik Validizmi Parçalamak: Yapısal Erişilebilirlik İçin

Bugün akademide en çok konuşulmayan ama en yakıcı meselelerden biriyle karşı karşıyayız: validizm. Engelliliği kişisel bir eksiklik, bireyin uyum sağlayamaması, “özel bir durum” olarak çerçeveleyen bu bakış, aslında tüm akademik yapının içine sinmiş durumda. Bir üniversite amfisinde küçük bir rampa eksikliği, ilk bakışta sadece “lojistik bir detay” gibi görünebilir. Ama

OKUMAK İÇİN TIKLA

Nöroçeşitlilik Hareketinin Kökeni ve Temel Prensipleri

Steve Graby tarafından yazılan bu makaleyi özetlemek gerekirse, makale nöroçeşitlilik hareketinin kökenlerini, engelli hakları ve psikiyatriden kurtulanların hareketleriyle olan ilişkisini inceliyor. Makale, nöroçeşitlilik hareketinin, geleneksel engellilik ve akıl hastalığı kategorileri arasında bir köprü kurarak ortaya çıktığını belirtiyor. Hareketin temelinde, otizm, DEHB, disleksi gibi durumların patoloji değil, insan beyninin doğal varyasyonları olduğu fikri yatıyor. Bu, tıbbi modellerin

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kurumsallaşma ve Bakım: Kimin İçin, Nasıl?

Kurumsallaşma kavramı, genellikle “bakımın” ve “profesyonel hizmetin” yokluğuyla ilişkilendirilir. Ancak, bu yaygın kabul gören tanımın ardında, toplumun en savunmasız kesimlerinden biri olan engelli bireylerin uzun süredir taşıdığı acı ve eleştiriler yatar. Bu metin, kurumsallaşmayı sadece fiziksel binalardan ibaret görmeyip, aynı zamanda engelli bireylerin hayatlarını kontrol eden, onları nesneleştiren ve seslerini

OKUMAK İÇİN TIKLA

Karıncaların Kimyasal İletişim Labirenti: Koloni Düzeni ve Sosyal Böceklerle Karşılaştırmalı Bir İnceleme

Kimyasal İletişimin Temel Dinamikleri Karıncaların koloni organizasyonu, feromon adı verilen kimyasal sinyallerle şekillenir. Bu kimyasallar, karıncaların çevresel uyarıları algılayarak davranışlarını koordine etmesini sağlar. Feromonlar, yiyecek bulma, savunma, eşleşme ve koloni içi iş bölümü gibi süreçlerde kritik rol oynar. Örneğin, bir karınca yiyecek bulduğunda, iz feromonları salgılayarak diğerlerini bu kaynağa yönlendirir.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Türk Romanında Psikolojik Derinlik: Freud ve Jung’un Teorilerinin İzleri

Bilinçdışının Keşfi ve Karakterin İç Dünyası Türk romanında, özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, bireyin içsel çatışmaları ve bilinçdışının keşfi, anlatının merkezine yerleşmiştir. Freud’un bilinçdışı kavramı, karakterlerin bastırılmış arzuları, korkuları ve travmalarını çözümlemede etkili bir araçtır. Romancılar, karakterlerin geçmiş deneyimleri ve bastırılmış duygularını açığa çıkararak, onların davranışlarının altında yatan motivasyonları

OKUMAK İÇİN TIKLA

Aslı Erdoğan, Kırmızı Pelerinli Kent: Bireyin Yalnızlığının Evrensel Yankıları

Yabancılaşmanın İnsan Doğasındaki İzleri Bireyin yalnızlığı, eserde yabancılaşma temasıyla güçlü bir şekilde işlenir. Özgür, İstanbul’dan Rio’ya uzanan yolculuğunda, yalnızca fiziksel bir sürgün değil, aynı zamanda kendinden ve çevresinden kopuşun derin bir biçimini yaşar. Bu yabancılaşma, bireyin toplumla, kültürle ve hatta kendi benliğiyle olan bağlarının kopmasıyla ortaya çıkar. Rio’nun kaotik sokakları,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kaçışın Kırılgan Döngüsü: Perihan Mağden’in Romanında Anne-Kız İlişkisinin Psikolojik Çözümlemesi

Koruma İçgüdüsünün Aşırılığı Anne-kız ilişkisi, romanda aşırı koruma ve kontrol mekanizmaları üzerinden şekillenir. Anne, kızını dış dünyanın tehditlerinden korumak adına otelden otele sürüklenen bir yaşam tarzı benimser. Bu davranış, psikolojik açıdan, annenin kendi travmatik geçmişinden kaynaklanan kaygı bozukluklarının bir yansıması olarak değerlendirilebilir. Anne, kızını “çoklar ve kötüler” olarak tanımladığı dış

OKUMAK İÇİN TIKLA

Murathan Mungan’ın Yüksek Topuklar’ında Kadın Karakterlerin Toplumsal Cinsiyet Normlarına Karşı Duruşu

Kadın Kimliğinin İnşasında Özerklik Arayışı Romanın ana karakteri Nermin, toplumsal cinsiyet normlarının dayattığı kadınlık rollerine karşı bireysel özerklik arayışıyla dikkat çeker. Kadınların evlilik, annelik ve toplumsal uyum gibi beklentilere sıkışmış rolleri, Nermin’in iç dünyasında bir çatışma alanı oluşturur. Çocukluğundan itibaren ailesinin ilgisizliği ve toplumsal baskılarla şekillenen hayatı, onun bağımsız bir

OKUMAK İÇİN TIKLA