Spinoza Tanrı’nın varlığını kabul ya da inkâr etmeye basit bir şekilde razı olmaz. O müthiş çözümleme kudretini bu meseleye yöneltir ve aşağıdaki sonuca varır.
Tanrı’yı kendi kendisinin nedeni olan, vücuda gelmek için başka bir şeye gerek duymayan diye tanımlanan “töz” ile eşit tutar. Bu yüzden sadece Tanrı tamamen özgürdür çünkü nedensizdir, kalan diğer her şey özgür değildir çünkü onlar nedenli ya da belirlenmişlerdir. Tanrı ise büyük bölümünü insanların algılayabileceği form ya da “sıfatları”nın sonsuzluğunda ifadesini bulan “mutlak sonsuz”dur. Bir şeyin tözünü değil, sadece sıfatlarını görebiliriz – bunlar, sayesinde onu algılamak zorunda olduğumuz araçlardır. Tanrı’nın sıfatları sonsuz ve sınırsızdır, buna karşılık kişinin sıfatları çok daha sınırlıdır.
Tanrı olmasaydı, onun olmayışını açıklayan çok iyi bir neden olması gerekirdi; aynı zamanda Tanrı’nın varlığını açığa vuracak ya da ortadan kaldıracak bir başka tözde gerekli olurdu. Ve ayrıca bu başka tözün, Tanrı’yla hiçbir ortak yanı (ve dolayısıyla onun üzerinde bir gücü de) olmazdı ve bu yüzden de Tanrı’nın varlığını açığa vuramaz veya ortadan kaldıramazdı.
Tanrı’nın varlığını açığa vuracak ya da ortadan kaldıracak tek güç Tanrı’nın kendisinde bulunur, üstelik Tanrı kendi mevcudiyetini hükümsüz kılmayı tercih etse bile bu da onun varolduğunu gösterirdi. Nihayet, “mutlak olarak sonsuz ve kusursuz bir varlik”ın böyle bir çelişki taşıması da mümkün olmazdı. Bundan dolayı Tanrı varolmak zorundadır.
Varolan şeyler güce sahiptir, varolmayanlar güçten yoksun. Eğer varolan tek şey sonlu varlıklar olsaydı o zaman bunlar sonsuz bir “varlık’tan daha güçlü olurlardı. Oysa bu, Spinoza’ya göre, saçma olurdu. Bundan dolayı Spinoza, “ya hiçbir şey var değildir ya da mutlak bir sonsuz varlık da vardır” şeklinde düşünür ve buradan da şu sonuca varır:
“Varolabilmek güç olduğundan bir şeyin doğasında ne kadar çok gerçekliğe yer varsa, kendisine ait o kadar çok varolma gücüne sahiptir. Bundan dolayı, mutlak anlamda sonsuz bir varlık ya da Tanrı da kendisine ait, mutlak anlamda sonsuz bir varoluş gücüne sahiptir. Bu nedenle, mutlak anlamda vardır.”
Kusursuzluk bir şeyin özdeşliğini ortaya koyar, oysa kusur bunu ortadan kaldırır. Bu durum hesaba katıldığında, Tanrı’nın kusursuzluğu Tanrı’nın varlığını apaçık bir hale getirir. (Bunun aksine gündelik şeylerdeki kusurun derecesi, onların gerçek bir varoluşa sahip olmadığını gösteriyor olmalıdır) Bir varlık ne kadar çok diğer şeyin varolmasına neden oluyorsa gerçekliği o kadar büyüktür. Bu yüzden her şeyin yaratıcısı olarak Tanrı, evrendeki en gerçek şeydir. (Sayfa 333-334)
50 Felsefe Klasiği
Tom Butler-Bowdon
@PegasusYayinevi #spinoza