Bir savaştan çıkagelmiş, üstelik yenilmiş biri,ellerinde kelimeler…
Üstesinden gelmiş, üstelik dilsiz ve çok dilli, milletsiz ve çok kimseli,tanrısız ve çok tanrılı.Bitmeye yakın bir başlangıçtan aralanan bir kapı.Sonra bir ağaç kök salmaya başlıyor; kalbinizde bir portakal ağacı büyüyor, size uzattığı kelimeler ile okudukça büyüyor ağaç, okudukça filizleniyor ve çiçek vermeye başlıyor: Portakal çiçekleri.Güzel kokuyor, düşleriniz kadar güzel. Sonra bir şiir daha okuyorsunuz meyve veriyor içinizdeki ağaç; kızarak, söverek, sevişerek, yalın ayak, bir yataktan düşüp bir hayata, bir hayattan düşüp bir ölüme, bir düşüşten düşüp yanına… Sonra, çok sonra ağaç kayboluyor ve:
“sürekli portakal kabukları
sürekli portakal kabukları”
“Bu karanlık en iyisi” dediği gibi, belki de bu karanlık en iyisi.Bir gündüz yetiştirip koynunda, bir gündüz öldürüp yatağında, bir gündüzü bölüp yemek, bir gündüz ki hep bir karanlıktan kaçmak için ve hep bir karanlığı boğmak için.Aslında karanlıktan kurtulmak için -dediği gibi- en iyisi bu: içimizdeki.
Lokman Kurucu, size parçalanmış bir bütünden sesleniyor aslında ve o çok sesliliği ile dili kuvvetli bir şarkının ezgisi tadında bir hikâye mırıldanıyor alttan alta. Kaçırdıktan sonra bir servisi ya da o otobüsü yahut o hiç gelemeyeni… Sonra, kalbinizde büyütmeye korktuğunuz o geceyi, onun yerine büyüyen kalbinizi. Ekliyor Kurucu:
“anladım mutluluk bir tohum değil
uyuz
durur şiirde birkaç paket sigara
bari güneş açmasa
dünü unutmasam ne olurdu?”
Eskiyecek bir yarına değiştirilmiş bir dün için gitmek ya da kaçmak uzağa, eski bir şarkıyı mırıldanarak bağdaş kurmak konuşulmayanlara.Hepsi uzanıp yanınıza eklenerek, eksilerek,bölünüp çoğalarak… Devam ediyor Kurucu, en gerçeği susturulmuş bir şenlik havasında ve bir itiraf:
“dilini ezberlettiğin kelimeler
bana yalan söylemişler”
Meğer-meğerler;şimdi çek çarşafı çek üzerine, seviştiğin bedenleri çek üzerine, korktuğun geceleri çek üzerine, çek bir “meğer” daha… Sevmediğin sokaklara geri dönmek zorunda olanlara, sevmediği şiirleri okumak zorunda olanlara, belki de yolu şaşıranlara…
Sürekli portakal kabukları,sürekli portakal kabukları.
“Boşluk hiçbir şeyin söylenmediği ama her şeyin işitildiği yerdir”der Melih Cevdet Anday. Lokman’ın boşluğu bu kitap aslında ve içindeki kelimeler. Herhangi bir şey söyleme derdine düşmeden aslında her şeyi size duyurduğu bir alanda çıkıyor karşımıza. İşittiğiniz, beklediğinizden çok daha fazlası oluyor nihayetinde.
Lokman Kurucu’yu takip eden insanların aklına gelecek ilk şey,-o çok güzel olan- Kaos Çocuk Parkı’dır, daha sonra kendi bestelediği eserler (Son olarak değerli Yasemin Göksu’ya son albümü için verdiği “Emmuşa” şarkısı). Şiirleri, hayalleri, kurduğu dünya dostluğu ve o çok sesliliği…Kelimeleri kadar dost ve sıcak, bazen tekinsiz, bazen tehlikeli,bazen gece, bazen çok, bazen hiç…
Lokman,Sürekli Portakal Kabukları ile bizlere güzel bir kitap armağan ediyor.
Onur Köybaşı
Sürekli Portakal Kabukları,
Lokman Kurucu,
Düşülke Yayınları
Türkçe
56 s.
İstanbul, 2015