Etiket: Arzu

Arzu Her Zaman Gerçekleşmek Zorunda Değil ?

İnsan hayatında arzular güçlüdür. Bazen “deli gibi istiyorum” deriz; içimizde kontrol edilemez bir dürtü gibi yükselir. Bu, bilinçdışımızda taşıdığımız arzuların yoğunluğunu gösterir. Ama işin ilginç yanı şu: Arzu ile özdeşleşmek her zaman mümkün değildir. Arzu ve Olgunluk Arasındaki Fark Çocuklukta ya da erken gençlikte arzu ile eylem arasındaki mesafe kısadır.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Deleuze’ün Arzu Kavramının Freud’un Libidinal Teorilerine Meydan Okuyuşu

Arzunun Yeniden TanımlanışıDeleuze, Freud’un libidoyu bireysel bilinçdışına ve cinsel dürtülere bağlayan yaklaşımını eleştirir. Freud, libidoyu bireyin içsel bir enerjisi olarak tanımlar ve bu enerjiyi ailevi çatışmalar (Oedipus kompleksi) ve bastırma mekanizmalarıyla ilişkilendirir. Deleuze ise arzuyu, bireyin ötesine uzanan, toplumsal ve maddi üretim süreçleriyle iç içe bir kuvvet olarak yeniden kurgular.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Anna Karenina ile Madam Bovary: 19. Yüzyıl Kadın Kimliğinin Trajik Yansımaları

Kadınlık Deneyiminin Toplumsal Sınırları Aşk ve Arzunun Çelişkili DoğasıAnna ve Emma’nın hikayeleri, aşk ve arzu kavramlarının 19. yüzyıl bağlamında nasıl ele alındığını gösterir. Anna’nın Vronsky’ye duyduğu tutku, evliliğin kutsal sayıldığı bir toplumda ahlaki bir ihanet olarak damgalanır. Bu tutku, onun sosyal statüsünü, annelik rolünü ve nihayetinde hayatını kaybetmesine neden olur.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Gide’in Pastoral Senfoni’sinde Ahlaki Çelişkiler ve Nietzsche’nin Efendi-Köle Ahlakı: Modern Bireyin İnanç-Arzu Çatışması

Çöldeki Çoban: Papazın İkilemi ve Ahlaki Gerilimlerin Kökeni Pastoral Senfoni, bir Protestan papazın kör bir kıza duyduğu aşk üzerinden ahlaki çelişkileri inceler. Papaz, inancının rehberliğinde bir kurtarıcı rolü üstlenirken, kendi arzularıyla yüzleşir. Bu durum, bireyin içsel çatışmalarını ve dışsal sorumluluklarını sorgular. Nietzsche’nin efendi ve köle ahlakı kavramı, bu çelişkileri çözümlemek

OKUMAK İÇİN TIKLA

Othello’nun Trajedisi: Kıskançlık, Arzu ve Ötekilik Üzerine Bir İnceleme

Kıskançlığın Psikodinamik Kökenleri Kıskançlık, insan deneyiminin karmaşık bir yönü olarak, bireyin özsaygısını ve ilişkisel dinamiklerini derinden etkileyen bir duygudur. Othello’nun trajedisinde, kıskançlık, bireyin kendi benlik algısını bir başkasının varlığı üzerinden tanımlama eğiliminden doğar. Bu bağlamda, ayna evresi kavramı, bireyin benlik algısının bir yansıma yoluyla şekillendiği bir süreç olarak ele alınabilir.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Call Me by Your Name: Elio ve Oliver’ın İlişkisi Platonik Aşk, Arzu ve Eksiklik Kavramlarıyla Nasıl Anlaşılır?

Elio ve Oliver’ın ilişkisi, Platon’un Symposium’unda ortaya koyduğu aşk anlayışıyla analiz edildiğinde, idealize edilmiş bir birleşme arayışı öne çıkar. Platon, aşkı ruhun eksik bir parçasını tamamlama çabası olarak tanımlar; bu, fiziksel çekimden ziyade ruhsal bir bütünlüğe ulaşma isteğidir. Elio’nun Oliver’a duyduğu tutku, yalnızca bedensel bir arzu değil, aynı zamanda onun

OKUMAK İÇİN TIKLA

Goethe’nin Genç Werther’in Acıları: Lotte’nin Afrodit Arketipi ve Romantik Alman Kırsalındaki Melankoli

Lotte’nin Aşk ve Melankoli Temsili Goethe’nin Genç Werther’in Acıları eserinde Lotte, aşk ve melankolinin karmaşık bir etkileşimini temsil eder ve Afrodit arketipi olarak güzellik, arzu ve duygusal derinlik figürüyle örtüşür. Onun varlığı, sıcaklık, zarafet ve şefkat nitelikleriyle tanımlanan idealize edilmiş bir kadınsı cazibe uyandırır, ancak ulaşılamazlığı Werther’in duygusal çalkantısını körükler.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Cinsellik, Suskunluk ve Ailenin Bastırma Mekanizmaları

(Kızgın Damdaki Kedi filminde susturulan arzu ve konuşulamayan beden) 🧊 1. Brick’in Sessizliği: Arzunun Sansürlenmiş Hâli Brick, yalnızca babasıyla ya da karısıyla konuşmayı reddetmez — arzusunu da inkâr eder.Bu suskunluk, sadece yasla ya da suçlulukla açıklanamaz.Asıl mesele: konuşulmasına izin verilmeyen cinselliktir. 🎭 Tennessee Williams’ın özgün oyunundaki homososyal (ve muhtemelen eşcinsel)

OKUMAK İÇİN TIKLA

Arzu, Gözlem ve Yüceltme: İnsanın Dünya ile Teması

İnsan, dünyaya bir arzu yumağı olarak fırlatılmış bir varlıktır. En temel düzeyde, psikanalitik kuramın kurucusu Sigmund Freud’un belirttiği gibi, bizi harekete geçiren ilksel bir enerji, bir libido vardır. Bu enerji, varoluşumuzun ham motorudur. Ancak bu ham ve kaotik arzu, dünya ile temasımızı tek başına tanımlayamaz. İnsanın dünya ile kurduğu karmaşık,

OKUMAK İÇİN TIKLA

SPINOZA: insanları akıldan çok kör arzu yönetir

İKİNCİ BÖLÜMV. — Demek ki insan doğası, insanların yalnızca aklın buyruklarına göre yaşamalarını gerektirecek biçimde düzenlenmiş olsaydı ve insanlar tüm güçlerini bu yöne yöneltselerdi, doğal hukuk, insan türüne özgü bir şey olarak kabul edildiği sürece, yalnızca aklın gücü tarafından belirlenecekti. Ama insanları akıldan çok kör arzu yönetir, ve dolayısıyla, insanların

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kapitalizmde Çıkar, Arzu ve Harekete Geçirme

ESİR ALMAK, bedenleri başkasının hizmetinde hareket ettirmeyi varsayar. Dolayısıyla harekete geçirme esir almanın kurucu endişesidir. Zira nihayetinde, insanların aslen kendilerine ait olmayan bir arzuyu gerçekleştirmek uğruna eyleme geçmeyi “kabul etmeleri” gayet tuhaf bir durumdur. “Başkaları hesabına harekete geçme”yi bu denli büyük ölçekte yaratabilmek için gereken muazzam toplumsal emeği gözlerden gizleyebilecek

OKUMAK İÇİN TIKLA

Gönüllü Kölelik Diye Bir Şey Yoktur

“PARA” DENEN arzu nesnesine olan bağımlılık, ücretli hizmetin zemini, bütün iş sözleşmelerinin artdüşüncesi, hem işverenin hem de çalışanın farkında olduğu tehdidin temelidir. Kapitalist yapılar işverenleri yegâne para tedarikçisi durumuna getirmiştir. Ücretli emekçilerin bedenlerini “hizmete” koşma işi, conatus-arzu’nun para denen nesneye sabitlenmesinden alır gücünü. Şayet tahakkümün ilk anlamı, bir failin kendi

OKUMAK İÇİN TIKLA