Etiket: Leylim Leylim

Ahmed Arif: “Benimki de çaresizlik, hay gebereydim!”

Leylâ, Sevmeyi, neleri nice ya da nasıl sevmeyi, (nedenli ya zırva da olsa) sana öğretmek, kabul ettirmek gibi bir çabam olamaz elbet. Bu her şeyden önce sana saygısızlık, seni önemsemezlik olur. Gelgelelim -bu benim kara bahtımdır- sana kul, sana divâne olmanın “aşırılığını” sevmediğini söylüyorsun. Bir doz, bir ayar meselesinden çok,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Ahmed Arif: Nasılsın diye sorabilirim şükür sana. Yüzüm tutuyor hele! NASILSIN?

Dost, Bunu da alınca gidersin herhal. Bir gitmeden bir de gider gitmez yaz. Hiç sevmem böyle olmayı. Yoksun, garipsi, yenik. Bugünler böyleyim ama. Bir ölçüsüzlük ya da idrâk bulanıklığı bu. Senin oradan göçün, bir yeni ayrılıkmış gibi koyuyor bana. Oysa ha orada, ha daha ötelerde olmuşun. Bunun bir ayrı niteliği

OKUMAK İÇİN TIKLA

Leylim Leylim (Ahmed Arif?ten Leyla Erbil?e Mektuplar) adlı kitaba dair – Selma Sayar

1990?lı yıllar… Değer ve kimlik talepli hareketlerin protesto eylemlerine dönüştüğü dönemler. Öğrencilerin, işçilerin ve onları tamamlayan toplumsal muhalefetin sokakla buluştuğu yıllar… Tam da bu yıllarda yetiştiği taşranın küçücük penceresinden dünyayı yorumlamaya çalışan ve çok büyük hayallerin peşinde koşan genç bir kız… Küçük dünyasına sığmayacak kadar büyük olan ütopyaları, kocaman kentin

OKUMAK İÇİN TIKLA

Leylâ, Zalım Leylâ! – Sennur Sezer

Ne zaman mektuplardan söz edilse, bir koruluk hatırlıyorum. Ağaçların gölgesindeki banklardan birinde bir kadın oturuyor. Yanında bir tahta kutu, elinde bir mektup, dalıp gitmiş. Almanya?da sık görülen bir öykü. Savaştan dönmemiş bir nişanlı. Mektupların kutusu bombalanan evinden kurtarabildiği tek eşyasıymış. Mektuplar hep bir tanık olarak yaşarlar. Özellikle şairlerin mektupları onların

OKUMAK İÇİN TIKLA

Leylim Leylim (Ahmed Arif’ten Leylâ Erbil’e Mektuplar) – Ahmed Arif

Ahmed Arif’ten Leylâ Erbil’e Mektuplar 1954-1957 Ahmed Arif’in Leylâ Erbil’e gönderdiği mektuplardan oluşan bu kitap, edebiyat tarihçilerimize kuşkusuz önemli bilgiler sunmayı vadediyor. Yazıldıkları dönemin entelektüel ve yayın ortamını, Ahmed Arif’in sürgün günlerini, yaşadığı siyasi baskıyı, içsel dünyasını ve en çok da aşkını tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor. “Sabah gözlerimi sana açarım.

OKUMAK İÇİN TIKLA