Nihat Behram’ın son dönem şiirlerini içeren Tanımlar’ı, 1967-2007 arasında 40 yıla ve 16 kitaba yayılmış şiirlerinden seçilen 40 şiirden oluşmaktadır.
Coşkulu, politik, duyarlı, sevinçli ve kimi zaman öfkeli olan bu şiirlerden, ?İnsana Tanım? isimli olanından bir alıntı: ?Hiçbir şey heyecanlandırmadı beni/ ayaklanıp/ acısının hesabını soran/ halktan daha fazla;/ bir roman ya da bir filmin/ arasında bile ansızın/ çıkıverse karşıma/ böylesine bir başkaldırı sahnesi:/ ne hekimlik kaygılar, ne hakimin yargısı,/ Che?nin sesi bilenir ıslığımda,/ inci mi ince, derin mi derin, insan mı insan/ adları kardeşlerimin:/ Spartakus, Rosa Luxemburg, Lenin… (…)?
“Uzun yıllara yayılan politik mücadelenin içinde şiirini geliştiren Nihat Behram yeni şiir kitabında anlamları ve tanımları kaybolan şeyleri şiir ile yeniden keşfetmeye çalışıyor.
Kırk yıla ve on altı kitaba yayılmış şiirleriyle bir dönemin ruhunu şiirlerinde hâlâ diri tutabilen Nihat Behram, doğanın coşkun ahengini insanın sevinçleriyle ve umutlarıyla birleştiren şiirler yazıyor. Hapishaneler, kovuşturmalar, yasaklar ve baskılar altında geçen ömrünün uzunca bir dönemini sürgünde geçiren Nihat Behram, sürgün yıllarında ağırlıklı olarak şiir ama yanı sıra anı-belgesel, roman ve çocuk kitapları da yazdı. On yedi yıl sürgünde yaşayan Nihat Behram?ın şiirlerinde gurbet ve sürgün bu yüzden önemli bir izlektir.
Tanımlar kitabında şair, büyük altüst oluşların yaşandığı dünyamızda ?tanımsız? bırakılmak istenen şeyleri şiirine çağırmış. Nihat Behram, insana, sonsuzluğa, (şiirin) soylu değerlerine, sılaya, şiire, gize, ömre, afete, tavşanın ölümüne, bala ve zehire, mucizeye, utanca, kana, körelmeye, çaresiz gecede sabaha, kuş açan dala, hayata, yan tesire, A?ya tanımlar geliştirmiş ve ?Ölürüm de Ölürüm? başlığını koyduğu tanımlı bir türkü koymuş tanımların orta yerine. Her şeyin tanımsız bırakıldığı, hayatımızda ve dünyamızda tuhaf anlam ve değer kaymalarıyla her şeyin belirsizlik içinde kaybolmaya yüz tuttuğu günümüze Nihat Behram Tanımlar kitabıyla karşılık vermiş ve İnsana Tanım ile başlamış:
Hiçbir şey heyecanlandırmadı beni/ ayaklanıp/ acısının hesabını soran/ halktan daha fazla; bir roman ya da bir filmin/ arasında bile ansızın/ çıkıverirse karşıma/ böylesine bir başkaldırı sahnesi:/ ne hekimlik kaygılar, ne hakimin yargısı,/ Che?nin sesi bilenir ıslığımda,/ ince mi ince, derin mi derin, insan mı insan,/ adları kardeşlerimin:/ Spartakus, Rosa Luxemburg, Lenin…
Nihat Behram?ın şiiri ninnilerden, manilerden, halk türkülerinin serçeli sözlerinden/seslerinden, ağıtlardan ve Anadolu?nun direnç damarlarından, ayaklanma halindeki doğanın çılgın rüzgârlarından, fırtınalardan, ağaç yapraklarının hışırtısından, kırlangıç yuvalarından, sümbüllerden, zambaklardan, isyan halindeki kalabalıklardan, mazlumların öfkesinden beslenen bir şiirdir. Namluya sürülmüş bir mermi gibi de olabiliyor kimi yerde, kimi yerde çılgın renkleri ve kokularıyla yaşama sevinciyle dolu bir bahar sabahı gibi de olabiliyor. Kuzu melemelerini de, kuş cıvıltılarını da duyabilirsiniz sayfaların arasından, ?şehrin göğsüne doğru ateşten bir bıçağın ağzında yırtılan gökyüzünü? de görebilirsiniz. Bazen Karacaoğlan?dan, bazen Neruda?dan, bazen Nâzım?dan, bazen de Attila Jozef?ten el alır, onlarla birlikte söyler şiirini. En çok da direnenlerin, mazlumların, asilerin izlerine rastlarsınız Behram?ın şiirlerinde.
Kırk yılın birikiminden süzülen şiirler
Behram?ın şiiri bazen bir marş ritmi kazanabiliyor, bazen bebeler için ninniye, kimi zaman öfkenin patlama anlarındaki ateşten gürlemesine dönüşebiliyor. Coşkulu miting meydanlarında okunacak bir tonu, hitabet havası, militanca bir söyleyişi var Behram?ın çoğu şiirinin. Zaten kitaplarının kapağını açıp içine girdiğinizde kendinizi hınca hınç bir kalabalığın içinde bulmanız, bir mitingin en coşkulu anında heyecana kapılmanız, bir grev çadırının önünde nöbet tutuyormuşsunuz gibi bir hissi yaşamanız işten bile değildir. Ama sanıldığı gibi sadece kavga şiirleri yazmıyor Nihat Behram, çok güzel sevda ve doğa şiirleri de yazıyor. Şiirimizdeki çok güzel sevda ve kavga şiirlerinin altında yine Behram?ın imzası var. Tanımlar?da da yine sevda, kavga, umut ve doğa var…
Tanımlar, Nihat Behram şiirine yeni başlayacaklar için de, Nihat Behram şiirini takip edenler için de tipik bir çalışmadır. Tanımlar?da hem hayatımızdan çalınmak istenen pek çok şeye, sözgelimi insana, şiire, mucizeye, utanca, kuş açan dala, sılaya, hayata şiirle tanımlar getirmiş şair, hem de şiir birikiminin en özgün meyvelerini okurlarına sunmuş. Genç kuşakların şiirini yeterince bilmediği Nihat Behram?ı tanımak, şiirini öğrenmek isteyenler için güzel bir başlangıç kitabı Tanımlar.
ŞEHMUS AY, 28/11/2008 tarihli Radikal Gazetesi Kitap Eki
“Nihat Behram, sözcüğün gerçek anlamıyla ve bence ’68 Kuşağı’nın en tipik en önemli şairidir.”
Ataol Behramoğlu
“Onun şiiri gerçekten ‘yalın bir yüreğin’ şiiri… Duyarlı, duygulu… Bu duyarlık ve duygunun harmanında aşk da var, doğa ve yaşama sevinci de… Öfke de.”
Refik Durbaş
“Behram’ın şiirinde coşkunun ve umudun şahlanışıdır anlatılanlar… Şiire özne olmak yetmez Behram’a göre. Yaşamın da öznesi olmak gerekir.”
Veysel Çolak
“Doğanın diliyle akan/söylenen bir şiiri var Behram’ın ve doğa, bütün odaklarıyla bu yapıyla kaynaşması içindir.”
Leylâ Şahin
“Behram’ın şiiriyle ortaya koyduğu mücadele ve eylem(lilik) estetik yorum ve yargı için ürkütücü(!) bir kitlesellikle sonuçlanmıştır.”
Adnan Özer
TANIMLAR, Nihat Behram
Everest Yayınları
2008, 163 sayfa