“Metin’in, bu kitapla sağladığı katkı, MST mücadelelerinin ve zaferlerinin ilerici derslerini Türkiye soluna taşımak açısından kilit bir önem taşıyor.” James Petras
Dünyanın öteki ucunda Avrupa kıtası kadar kocaman bir ülke Brezilya… Ama Üçüncü Dünyalılıktan, IMF’zedelikten ve kesif bir fukaralıktan akraba yaşadığımız coğrafyaya. Neo-liberalizm bütün vahşetiyle Brezilya tarımına ve köylülerine saldırıyor on yıllardır. Sonuç: Genleriyle oynanmış tohumlar, tekelci ekonomilerin dayattığı ekim politikaları, kimyasallara teslim edilmiş bir tarım… Ve bütün bunlara inat uçuz bucaksız atıl topraklar… Bu karanlık tablo içinde güneş sızdıran bir yarık var: Topraksızlıklar! Brezilya’daki işgalci topraksız köylü hareketi MST, dünyaya meydan okurcasına, devrimci bir pratiğin peşinde, sokakları arşınlıyor. Toprakları işgal edip, kolektif tarım yapıyorlar ve yıllardır IMF laboratuarı olmak yerine; kitlesel, doğrudan, radikal ve sürdürülebilir direniş eylemlerini içeren bir Halk Projesi için mücadele veriyorlar. Yüzölçümü Belçika’dan daha büyük bir alanda ve iki milyona yakın kişiyle, mutlu sonla bitebilecek bir dramın peşinde, “başka bir dünya” kurmanın telaşıyla… Metin Yeğin’in gazetecilik deneyimleriyle ördüğü kitap, Topraksızlar’ın kolektif tarım, alternatif eğitim ve demokratik karar alma süreçleriyle yaşama nasıl sahip çıktıklarını gösteriyor. Bütün bu süreci anlatan Topraksızlar vcd’si ise kitabın bir hediyesi… Başka bir dünyaya, özne’nin kuruculuğuna ve umuda inanıyorsak hala; bu kitabı okumak, bu belgeseli seyretmek “iyi gelecektir.”
Brezilya köylülerinden haber var! / Söyleşi
Ziya Özışık – Jülide Kaya / 13.04.2004 evrensel.net
Küreselleşme, özelleştirme, IMF, DB, YDD, işgal, yağma; emperyalizmin bütün politikaları… Satranç tahtasında hamlelerini geciktirmiyor egemenler. Tahtanın bu tarafındakilerin de hamleleri var elbette. İşte bu hamlelerden biri evlerimize konuk bugünlerde. Hem kitaplığımızı hem de ekranlarımızı, başkalarının belirlediği yazgıyı yaşamayı reddetmiş Brezilya?nın topraksız köylülerine açıyoruz. Metin Yeğin adlı belgesel sinemacının gördüklerine şahit olup, yazdıklarını okuyoruz.
?Mümkün? denilen o dünyanın ışıkları, bunca karanlığın içine güneş sızdırıyor ve bizden kilometrelerce uzak ama soframız kadar da yakın ?companero? lar öğretiyor. Tıpkı James Petras?ın dediği gibi, ?Metin?in, bu kitapla sağladığı katkı, MST mücadelelerinin ve zaferlerinin ilerici derslerini Türkiye soluna taşımak açısından kilit bir önem taşıyor?.
Metin Yeğin ile İletişim Yayınları?ndan çıkan ?Topraksızlar? adlı film-kitap projesini, Brezilyalı topraksızları ve onların örgütleri MST?yi konuştuk.
Film-kitap bizler için çok tanıdık olan bir tür değil. Böyle bir ürün çıkarma fikri nasıl oluştu?
Yaptığım belgeseller var. Aynı zamanda yazdığım kitaplar da var. Her ikisi için de bana bir tarafı eksik kalıyormuş gibi geliyordu. Benim asıl derdim dünyanın başka tarafındaki öyküleri anlatabilmek.
Görsellik öyle bir boyuta taşındı ki artık gerçekliği aştı ve gerçeklikten daha fazla bir görsel gerçeklik sözkosu oldu. Bunun yanı sıra bazı çekimlerde görselin yeterli olmadığını, ancak aktarmanız gerektiğini görüyorsunuz. Bu nedenle hem film çekip hem yazmaya başladım. Çünkü yazmanın da başka bir gücü var. Belgeselde çok fazla olmasa da yazdıklarınızdan kendi yorumunuzu daha fazla katabiliyorsunuz. Hissettiklerini sözcüklerle aktarmak gerekiyor bu açıdan yeni bir olanak yaratıyor.
Ben sokak filmleri yapıyorum. Başka bir perspektifle yapıyorum. Ve bir etki mutlaka yaratıyor. Amacına ulaştığını görüyorum. Film kitap da benim için bu eksende bir tarz oluşturuyor.
Belgesellerinizde gördüklerinizi olduğu gibi aktarma yolunu daha çok seçiyorsunuz.
Evet. Mümkün olduğu kadar çektiğim yerlerin havasını vermek istiyorum. Elbette bu bir ?tarafsızlık? gibi anlaşılmamalı. Benim belgesellerimde mutlaka bir taraf var. Ben bunu sokak tarafında olmakla tarif ediyorum. Çektiğim filmlerde izini sürdüğüm gruba ateş ediliyorsa mutlaka kameram hareketlidir çünkü biz ateş edilen taraftayız.
?Topraksızlar? adlı çalışmanın temel kurgusunu böyle ifade edebilir miyiz?
Kesinlikle. 7 ay kadar Brezilya?daki topraksızlarla kaldım. Onlarla yaşıyorsan, onlarla yemek yiyorsan, onlarla yatıyorsan artık onların arkadaşı oluyorsun. Böylelikle kameranın yabancılaşması ortadan kalkıyor. Onların yürüyüşünü izlerken onlar yoruluyorsa, kameram da yoruluyor. Perspektif anlamında böylelikle yeni bir şeyler yaratma fırsatın oluyor. Hem içerden hem dışardan olduğun için onlarla beraber görmekle birlikte onların dışından da görebiliyorsun. Örneğin Arjantin?de bir kafede oturuyorduk, kafede bir tane saat vardı, saatin akrep ya da yelkovanı yoktu. Bilyeleri vardı. Her on dakikada bir bilye düşüyor ve diğer bilyeyi düşürüyor ve saate baktığın zaman kaç olduğunu anlayabiliyorsun. Biz bunu çektik.
Daha sonra müşteriler kalktılar ne ilginç saat dediler.
Ben dışardan geldiğim için başka şeylerin ayırdına varabiliyorum. Bir başka örnekte de karides avcılarıyla ilgili bir film yaparken ben de herkes gibi karides avlamıştım. Tamamen onlar gibi yaşayabilirsen onları anlayabilme şansın var.
Brezilya?daki MST Topraksızlar hareketini belgeselleştirme fikri nasıl oluştu?
Topraksızlar?ın Türkiye ile çok bağlantılı tarafları var. Bu öykü bize çok yakın bir öykü. Türkiye?de de aynı IMF, DB programlarıyla tarımı öldürmek istiyorlar. Bütün dünyada küreselleşme diye tanımladığımız olgunun önemli saldırı cepheleriden biri de köylüler. Brezilya?daki sorun Türkiye?yle bu anlamda çok benzer. Çokuluslu tekellere bir bağımlılık sözkonusu. Mesela orada terminatör dediğimiz tohumlar üretiyorlar. Bu tohumlar bir süre sonra kendisini öldürüyor ve her sene tohum satın almak zorunda kalıyor köylüler. Oldukça da pahalı bir tohum; bir buçuk kilo altına eş değer.
MST hareketi de bu mücadele içinde. Tekellerle savaşıyorlar. Kendi topraklarında tohumlar üretiyorlar. Bu tohumları küçük toprak sahipleri ile paylaşıyorlar. Başka dünyalar mümkün ve MST bu dünyayı yaratıyor. Brezilya tek başına bir dünya ve MST hareketi tek başına 7 ay da incelenebilir bir hareket değil. İşgal ettikleri toprakların büyüklüğü Belçika?dan büyük ve 2 milyon insan başka bir dünyada yaşıyor.
Bu harekete şahit olduğunuz dönemde sizi en fazla etkileyen şeyler neler?
Hayat bizim teorilerimizden her zaman daha yaratıcı çıktı diyorlar MST?liler. Günlük yaşama müdahale ediyorlar. 18 yıldır bu böyle ve ne yapıyorsunuz denildiğinde bile hâlâ ?deniyoruz? diyorlar. Bir işgale katılmazsan MST?ye katılma şansın yoktur. İşgal edenlerin yüzde doksanı çok yoksuldur, buna rağmen işgal için gereken bütün argümanları köylüler bizzat kendileri karşılamak zorundalar. Odunları köylü bulmak zorundadır, işgal için araba tutuyorlar diyelim, onun parasını onlar vermek zorundadır. Yiyecek ekmekleri bile olmazsa bunu MST, yani örgüt satın almaz. Bu yöntem örgütün meşruiyeti için kullanılan bir taktik. Odunu, arabayı kim buldu sorusunu ?MST? şeklinde verilmemesi için. Çünkü o soru ?Burayı sana kim işgal ettirdi!? sorusunu da beraberinde getiriyor.
Bu çok önemli bir olgu ve temel olarak Türkiye?de denenmemiş yöntemlerden. Bu sayede hem devlet güçlerinden yasal olarak korunuyorlar hem de köylülerin işgale sahip çıkmasını sağlıyorlar.
İşgal topraklarındaki iç sosyal yaşantıya dair neler aktarabilirsiniz?
İşgal edilen topraklarda ortak bir yaşam var. İçinde bulundukları demokrasi biçimi çok dikkat çekici. Kendi otonomileri var ve hemen herşeye kendileri karar veriyorlar. Kendi içlerinde belli bir ritüelleri var. Hergün yapılan toplantıları sloganlarla bitiriyorlar. Slogansız geçen tek bir gün bile olmuyor.
Erkekler 8 saat çalışırken, kadınlar 4 saat çalışıyorlar çünkü kadınlar ev ve çocuklardan da sorumlular. Birim adı verilen yerler en fazla 70 kişiden oluşuyor bu birim çekirdek denilen gruplara ayrılıyor. Her grubun bir kadın ve bir erkek koordinatörleri var ve Brezilya açısından bakarsak -ki onlarda en az bizimi ülkemiz kadar kadına feodal yaklaşıyorlar- bu çok önemli bir adım.
Bir diğer nokta da şu, işgal topraklarında bütün her şey kollektiftir. Sen orayı terkedersen orayı bir başkasına satamazsın, toprağın kollektife verilir. Eğitime de vurgu yapmak lazım. Alternatif eğitim uygulanıyor. Eğitim biçimi üretim içinden çıkıyor.
Amaçladıklarınız bakımından yaptığınız bu çalışmayı ifade ederseniz…
Bu kitabı ve filmi dünyanın başka taraflarında da olsa alternatiflerin mümkün olabileceğini göstermek için yaptım. Yani bize dayatılandan başka bir şey var dünyada, bunun örnekleri de var ve ben bu heyecanı buraya, ülkemize taşımak istiyorum. Asıl olarak tek derdim bu. Onun dışında dünyanın öbür tarafı da olsa soframız kadar yakın bu konu bize. MST ekolojik tarım yapıyor, MST alternatif tıpla uğraşıyor. MST başlı başına kendi bir eğitim sistemi yaratıyor. Kısacası topraksız köylüler Brezilya?da yaşamlarına sahip çıkıyorlar. Biz de burada yaşamımıza sahip çıkmak zorundayız. Vermek istediğim de bu belgesel-kitap çalışmasında…
Kitabın Künyesi
Topraksızlar / Brezilya’da Topraksız Köylü Hareketi: MST,
Metin Yeğin,
İletişim Yayınları,
Şubat 2004
221 sayfa