Hermann Broch, Modern romanın temellerini atan, 20. yüzyılın en büyük modernist yazarlarından biri. 2. Dünya Savaşı sırasında Gestapo tarafından tutuklanan, James Joyce?un yardımı sayesinde ABD?ye kaçan, Robert Musil ve Kafka?nın Milena?sıyla arkadaş olan, Milan Kundera?nın en büyük ilham kaynağı olan, ilk romanını 45 yaşında yayımlatan sıra dışı bir yazar.
İthaki?den Saniye Yeniyol Kerkhoff çevirisiyle yayımlanan ?Psikolojik Otobiyografi?, Hermann Broch?un renkli hayatının anılara dönüşmüş bir dökümü değil. Yazarın, nevrozlu hallerini, kadınlarla ilişkilerinde ve sosyal hayatında çözemediği psikolojik bozukluklarını açık yüreklilikle kaleme aldığı, arızalı yanlarının samimi çözümlemelerinden oluşan bir tür iç hesaplaşma. Broch, 32 daktilo sayfasından oluşan bu denemesine (ve bir yıl sonra eklediği dokuz sayfaya) şu şekilde başlıyor: ?Kendimi analiz etmeye çalıştım, bendeki kişilik bölünmesine ya da bu durum her nasıl adlandırılacaksa onu, nevrozlu hallerimi açıklamak, kökenlerime inebilmek üzere, sürekliliği olan iktidarsızlık tasavvurumla bir ilişki içerisinde değerlendirmeye çalıştım.?
1886 yılında Viyana?da doğan Hermann Broch, zengin bir Yahudi ailenin çocuğu olarak ailenin tekstil fabrikasının da doğal varisi kabul ediliyor. Edebiyatla, sanatla ve müzikle ilgilenmesine karşın, 1927 yılına kadar babasının fabrikasında çalışıyor. O arada sürekli yazıyor, düzenli olarak edebi sohbetlere katılıyor. İlk edebi yayını 1913 yılında basılıyor.
MUSİL?DEN RİLKE?YE EDEBİYAT SOHBETLERİ
Katıldığı edebi sohbetler ise bir yandan onu besliyor, bir yandan da edebiyatçı ve sanatçılardan oluşan bir çevrenin içine sokuyor. Robert Musil, Rainer Maria Rilke, Elias Canetti, Leo Perutz ve Franz Blei, bu toplantılarda tanıştığı isimlerden bazıları. Dünyanın Franz Kafka?nın sevgilisi Milena olarak tanıdığı Çek asıllı gazeteci ve yazar Milena Jesensk· da bu dönem Broch?un hayatına giren renkli isimlerden birisi.
Fabrikasını sattıktan sonra, matematik, felsefe ve psikoloji eğitimi görmeye karar veriyor. 1938?de Avusturya?nın işgaliyle beraber Gestapo tarafından tutuklanıyor. Hapishanedeyken yazmaya devam ediyor. Rilke?den esinlenerek ağıtlar yazıyor, bunları daha sonra ?Kader Ağıtları? adı altında topluyor. Broch?un hapishaneden ve ülkesinden kaçması edebiyatın büyük isimlerinden bir başkasının yardımıyla oluyor. James Joyce ve arkadaşlarının yardımıyla önce İngiltere?ye gidiyor, daha sonra da 1951 yılındaki ölümüne kadar yaşayacağı ABD?ye iltica ediyor.
Broch?un ilk romanı ?Uyurgezerler?, yazar 45 yaşındayken yayımlanıyor. Fakat Broch?un edebiyat dünyasında tanınmasını sağlayan romanı, Türkçesi gene İthaki Yayınları?ndan Ahmet Cemal çevirisiyle yayımlanan ?Vergilius?un Ölümü? oluyor. ?Aeneis? destanını yazan, Romalı şair Vergilius?un (ya da Virjil) son 18 saatini anlattığı eserini sekiz yılda yazıyor ve düzyazı ile şiiri, gerçekçi bir anlatımla sanrıları bir araya getiriyor. Fransız asıllı Amerikalı edebiyat eleştirmeni ve yazar George Steiner, ?Vergilius?un Ölümü? için, ?Broch, Joyce?tan bu yana Avrupa edebiyatının en büyük romancısıdır ve ?Vergilius?un Ölümü?, ?Ulysses?ten günümüze kurgunun teknik olarak ne denli ilerlediğinin tek gerçek kanıtıdır,? diyor.
Broch, ?Psikolojik Otobiyografi?sine karanlık bir tonlamayla başlıyor ve denemenin sonuna kadar da bu tonlamadan taviz vermiyor.
?Yaşantım bir dizi ahlaki çatışmalardan oluşuyor ve bu çatışmaların ağırlığı altında eziliyor,? diyor Broch ilk cümlesinde. ?Basit, insana özgü ve mutluluk duygusu neredeyse hiç bilmediğim bir şey ve bu duygu biraz olsun bana lütfedildiğinde, önüne geçilmez bir şekilde, herhangi bir ahlaki nedenle zarar görmekte.?
Deneme, yazarın çevresindeki diğer insanlar, özellikle de kadınlarla, ne kadar başarısız ve değersiz hissettiğini farklı saptamalar ve farklı örneklerle tekrarından oluşuyor. Nevrozlu hallerini masaya yatıran Broch, sürekli olarak ?çaresiz? hissettiğini okuyucuyla paylaşıyor. ?Kendi şahsi meselelerimde istediklerimi gerçekleştirmeyi asla başaramadım. Bilimsel açıdan ya da matematiğin yardımıyla desteklenmiş bir kanaatim yoksa, insanlar karşısında tümüyle ?çaresiz? bir durumdayım ve onlarla iletişim içinde olmak benim için eziyet demek. Kadınlarla ilişkilerinde korkuları, Broch?un kendine ?kadın rolü? biçmesine kadar uzanıyor. ?Genelde, ?seçen? değil ?seçilen? kadınların, tüm pasif hallerinde bile aktif bir şeyler vardır.?
Her tanımlama ve psikolojik çözümleme ile Broch daha da karanlık bir resme doğru ilerliyor. ?Öyle ya da böyle, bu kişilik bölünmesi olduğu sürece herhangi bir adın yardımıyla iyileşebileceğine ve gerekli olan bütünlüğün bir ?sevgi mucizesi? ile gerçekleşebileceğine ilişkin çok az bir umut görülmektedir.?
Kendini ve hissettiklerini neredeyse üçüncü tekil şahıs olarak, soğukkanlılıkla çözümlemeye çalışan Broch, ara sıra umutlu bir resim çizse de bu çok uzun sürmüyor ve birkaç cümle önce okumuş olduğumuz karanlık anlatı geri dönüyor. ?Nevrozum, elimde olmayanın yerine koyabileceğim bir dizi şey hediye etti bana. Nevrotik biri yaşama ilişkin bazı önemli yaklaşımları destekleyebilir ya da bu yaklaşımlara sebep oluşturabilir,? gibi olumlu hissedilebilecek bu saptama yerini kısa sürede umutsuz bir cümleye bırakabiliyor.
?Psikolojik Otobiyografi?, karanlık bir resimle noktalanıyor, yazar neredeyse yaşamış olduğu için utanç duyduğunu söyleyerek denemesini tamamlıyor. ?Nevrozumun tedavi edilemez olması sorunu ve bu sorunun devam edecek olması, yalnızca özel yaşamımı ve mutsuz olan erotik ilişkilerimi etkilemiyor, aksine işimi de etkiliyor; çünkü bu sorun hem pratik alanda hem de politik alanda karşılığını buluyor.?
(http://vatankitap.gazetevatan.com/, 15 Kasım 2013)