yoksullukİster gelişmiş ister az gelişmiş bir ülke olsun gelir dağılımındaki eşitsizlikler, parası olana hal ve hizmet veren sistemlerde/toplumlarda yoksul ve bakıma muhtaç çocuklar için aydınlık bir gelecek umudu düşüktür. Keza bir çocukta yoksul bir yaşam gelecek için belirleyicidir. Bob Mckinnon da böyle düşünmüş olacak ki bu konuda bir yazı yazmış, “yoksulluk tam zamanlı bir iştir” diyen yazı eşitsizliğin kalıcı sonuçlarına değiniyor.

Yoksul büyümenin kalıcı etkileri…

Başarımıza katkıda bulunan faktörler, izolasyonda işe yasamasa da birbiriyle ilişkilidir. Gençliğimizdeki travmatik deneyimler sağlık ve eğitimde dalgalı etkiye sahiptir.

İlginç bir şekilde, Federal hükümet bu alanlarda ülkemizin çabalarını denetleyecek departmanları ve yetkili kabineyi kurarken ilk önce onları birleştirmiştir. 1971 yılında Nixon başkanlığında sağlık, eğitim ve insani hizmetler departmanları kuruldu. Bu alanlar 1979 yılında Sağlık ve İnsani Hizmetler Departmanı ve Eğitim Departmanı olarak ayrılana kadar entegre şekilde kaldı. Bir ülkenin büyüklüğü ve sağladığı temel hizmetler arttığında, artan ihtiyaçları yönetebilmek için düzenli olarak yeniden organize olması gerekir. Bu mantıklı ancak koordinasyon çabaları başarısız olduğunda sonunda silolara yol açabilir.

Sonuç?

Artan bürokrasi ve onları ihtiyacı olanlara ulaştırmadaki verimsizlik.

Connecticut’taki United Way’in liderinin benim için bir seferinde özetlediği gibi, “yoksul olmak tam zamanlı bir iştir.”

Sıkıntının ötesinde, çocuklarımız için sosyal desteğin koordinasyonsuzluğunun daha ciddi yansımaları var. Destek ayrışmış dozlarda geldiğinde, biri, altta yatan sorunu ele almadan “işini” yapabilir. Çocuk Sağlığı Fonu Organizasyonu’nun kurucu ve destekçilerinden pediatrist Irwin Redlener, yıllar önce bir araya geldiğimizde bana bir gencin çok üzücü hikâyesini anlatmıştı. Çocuk “özel ihtiyacı olan” olarak etiketlenmişti, okulda geriye düşmüştü ve büyük bir konuşma engeli vardı. Açıkça bir eğitim sorunu, değil mi? Yanlış. Bu çocuk ağzında konuşmasını ve iyi iletişim kurmasını neredeyse imkânsız hale getiren şekilsiz bir paletle doğdu.

Bir çocuk nasıl sekiz yaşına kadar nispeten küçük olan sorununu düzeltmek için tıbbi prosedür olmadan büyümüştü? Redlener onun tıbbi kayıtlarının izini sürdü – acil servislere gidebilmek için çocuğun ailesi gibi ailelerin genellikle sağlık sigortası yoktur. Bütün doktorlar onu kulak iltihabı ve grip gibi acil ihtiyaçları için tedavi edebilirdi. Ve her doktor paleti onarma ihtiyacına ilişkin basit bir not tutabilirdi – ama asla öyle bir şey olmadı.

Yani çocuk hastaneden taburcu olur, palet hala yerindedir, konuşması hala zayıftı, okulda hala gerideydi ve hala “öğrenme güçlüğü çeken” olarak etiketliydi. Hiç kimse noktaları birleştirmedi. Hiç kimse ileriye doğru gitmesi için ona gerçekten yardım etmedi.

Böyle bir çocuk başarıya ulaştığında bile söylenecek şey onun azınlıkta olduğudur. O zorluklarının üstesinden gelmek için çok fazla çalışır ve ona çevresindeki belirsizlik ve tehlikelere karşı yardımcı olan koruyucu ebeveyni vardır. Bakıma ihtiyacı olduğunda doğru zamanda destek alır. Biri noktaları birleştirir. O büyür ve ailesinde üniversiteye giden ilk kişi olur. Gelecek parlaktır. Rüyalarına ulaşır, değil mi? Tam olarak öyle değil. Northwestern Üniversitesi’nden Gregory Miller ve Edith Chen ve Georgia Üniversitesi Aile Araştırmaları Merkezi’nden Gene Brody tarafından hazırlanan yeni bir araştırma gösteriyor ki; bu tırmanış görünmeyen bir bedel gerektiriyor.

Bu araştırma, başarma yolunda gibi görünen dayanıklı çocukları izledi. Çocukların eğitim ve beladan uzak durma gibi bazı alanlarda başarı görürken, sonucunda sağlıklarının zarar gördüğünü fark ettiler.

Bir araştırma bunu başarma yolunda gibi görünen iyileşen çocukları takip etti. Fark edildi ki; bu çocuklar eğitim gibi bazı alanlarda başarı gösteriyor ve beladan uzak duruyorlardı, onlar sağlıklarının bir sonuç olarak cezasını çekiyorlardı. Bu çocukların mücadelelerinin kalıcı mirasının, obezitede yüksek oranlar, daha yüksek kan basıncı ve yüksek stres hormonu olduğu bulundu.
rotka.org

Previous Story

Mutluluk belki de, bir insanın anlamla ilgili sanrılarını, hakim kolektif sanrılarla uyumlu hale getirmesidir.

Next Story

Jean-Paul Sartre: Faulkner’da Zaman: Ses ve Öfke

Latest from farkettiren yazılar

Milgram deneyi, itaatkarlık ve faşizm

Sosyal psikoloji dendiğinde ilk akla gelen isimlerden biri Stanley Milgram. Erken sayılabilecek bir yaşta hayatını kaybetmesine rağmen toplum davranışını anlamımızı kolaylaştıran pek çok deneye
Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ