Siyasi Nefretin Psikodinamiği: İçsel Zorbanın Kolektif Gölgeye Yansıtılması
Marion Woodman’ın analizine göre, bireysel psikolojideki derin çatışmalar ve çözülmemiş kompleksler, kolektif düzeyde de diktatörlük sistemlerinin ve anlamsız şiddetin temelini oluşturur. Türkiye’deki sağ-sol kutuplaşması gibi derin toplumsal ayrılıklar, Woodman’ın incelediği “eskimiş ebeveyn komplekslerinin” ve “gölge” enerjilerinin karşıt siyasi kimliklere yansıtılması olarak psikolojik düzeyde incelenebilir.
1. Ataerkil Düşüncenin Bölünmüşlüğü ve Güven İhaneti
Woodman, ataerkil düşünce yapısının temel bir semptomunun “ya/ya da” (either/or) ayrımcı düşünce tarzı olduğunu belirtir. Siyasi cepheleşmede bu, uzlaşmayı reddeden, düşmanı mutlak kötü olarak kodlayan bir bölünmeye yol açar.
- İçsel Zorbanın Kurumsallaşması: Woodman, çocuklukta ebeveynlere yönelik infantil projeksiyonların geri çekilmemesi halinde, her türlü diktatörlük sisteminin temelini oluşturduğunu savunur. Bir siyasi görüş (sağ veya sol), kendi tabanı için “ebedi ebeveyn” (omnipotent parents) rolünü üstlendiğinde, sunduğu güvenlik hissi, teslim olmanın maliyetinden ağır basar. Bu teslimiyet, eleştirel düşünceyi (bilinçli eril) susturur.
- Güvenin İhaneti ve Mağduriyet: Siyasi nefretin derin psikolojik kökeninde, sıklıkla güvenin köklü bir ihaneti (radical betrayal of trust) yatar. Bu ihanet, bireyin psişesinde kontrolü ele alan bir “içsel zorba” (inner tyrant) yaratır. Sağ veya sol siyasetin tabanındaki birey, kendi içindeki sakallanmış (hadım edilmiş) yaratıcı enerjinin acısını, karşıt görüşe karşı duyduğu öfke ve mağduriyet rolüyle (victim-tyrant triyumu) dışa vurur.
2. Gölge Yansıtması ve Düşmanın Şeytanlaştırılması
Nefretin sürekliliği, kişinin kendi kabul etmediği karanlık yönlerini (gölgesini) karşı tarafa yansıtmasıyla sağlanır.
- Canavarın Yaratılması: Siyaset, Woodman’ın vurguladığı gibi, kendi içsel Nazi katilini (Nazi killer) görmeyi reddeden bir “kaçış” (cop-out) haline gelebilir. Kişi, içindeki tiranı reddettiği sürece, dışsal bir tiranı (karşıt siyasi görüş) suçlamaya devam eder ve bu durum bölünmeyi sürdürür.
- Kolektif Öfke ve Şiddet: Toplumsal düzeyde nefret ve şiddet olayları (Kaynaklarda Montreal Üniversitesi’ndeki katliam örneğinde olduğu gibi), kolektif bilinçdışındaki nefret, acı ve öfke cephaneliğini açığa çıkarır. Siyasi düşmana duyulan nefret, kişinin kendi içindeki bastırılmış saldırganlığın (repressed aggressiveness) dışa vurumudur. Woodman’a göre, bu öfke, sadece bilinçdışı zorbaya diz çökmeyi reddeden isyancı enerjilerle temas halindedir.
- Yozlaşmış Dönüşüm: Şiddet, derin köklü bir kadın düşmanlığı ya da siyasi nefret olsun, eğer dönüşüme yol açacak bilinçli bir kurban etme (sacrifice) yerine, cinayet (murder) olarak kalırsa, anlamsız bir dehşet yaratır. Siyasi nefret, bu yıkıcı enerjiyi, “kolektif zincirler” ve “ölü tanrılar” adına sürdürerek, hissedilmeyen bir öfkenin zehirlemesi yoluyla devam eder.
3. İsyancının Çıkmazı ve Yeni Bilinç İhtiyacı
Kaynaklarımızdaki isyancı (rebel) arketipi (örneğin punk rockçı veya suçlu figürleri), eski düzene karşı çıksa da, tek başına kurtuluşu getiremez.
- Bağımlılık Döngüsü: Woodman, isyancılar ile memnun edenlerin (pleasers) aynı olduğunu savunur; her ikisi de tepki verecek birine bağımlıdır, çünkü varoluşlarını karşıt bir güce tepki vermeye dayandırırlar. Siyasi cepheleşme de bu döngüye hapsolmuştur. Sağın varlığı solu, solun varlığı sağı tanımlar ve bu “anlamsız çatışma” (meaningless conflict) devam eder.
- Yetersiz Taktikler: Woodman, bir devrimde en büyük tehlikenin, ezilenlerin zalimlerinin karbon kopyaları haline gelmesi olduğunu vurgular. Siyasi grupların, aynı taktikler, aynı değerler ve aynı psişik silahlarla geri savaşmasının hiçbir şeyi değiştiremeyeceği uyarısında bulunur. Bu, nefretin sadece karşıt tarafa yansıtılarak kendi içsel dönüşümünden kaçınılması anlamına gelir.
- Kurtuluş Yolu: Woodman’a göre, özgürleşme, sevgiyle güçlenmiş (empowered by love) bir bilinç gerektirir. Bu, “eskimiş ebeveyn komplekslerinden” ve “bedeni nesne olarak gören” eski ataerkil değerlerden kurtulmakla mümkündür. Siyasi nefretin psikolojik olarak aşılması, bireyin kendi içindeki karanlıkla yüzleşmesini ve gölgenin yarattığı devasa dehşetlerle başa çıkılabilir olduğunu fark etmesini gerektirir.
SONUÇ: İçsel Çatışmanın Çözümü
Woodman’ın eserinin temel sonucu, siyasi nefret ve çatışma gibi dışsal zorlukların üstesinden gelmenin, Ego’nun beklentilerinin ötesinde, yeni bir bilinç düzeyi (new level of consciousness) gerektirdiği fikridir. Türk siyasetindeki nefret döngüsünün kırılması, bu teorik çerçeveden bakıldığında, her iki tarafın da karşı tarafa yüklediği gölge yansıtmalarını geri çekmesini ve “içsel zorba” rollerinin sorumluluğunu üstlenmesini gerektirir ki, böylece bireyler sevmekte özgür olabilirler.



