Şifa Verenin Sınavı: İyi Bir Jung Analisti Nasıl Olunur?

Harita Değil, Pusula: Kişilik, Kuramdan Daha Önemlidir Beyim!

Yazar: Âkil Bîçare (O Analistin Kendi Gölgesi Olmazsa, Hastanın Karanlığına Nasıl Işık Tutsun?)


Aziz Okuyucularım, Ey Derdine Derman Arayanlar!

Şimdi size, Carl Gustav Jung’un o hikmetli sözlerinden yola çıkarak, gerçek bir ruh rehberinin (analistin) nasıl olması gerektiğini anlatacağım. Jung için mesele, kalın kitaplar okumak, kuramları ezberlemek değildir. Mesele, bizzat o şifa veren kişinin kendi benliğidir!

I. Ego’yu Askıya Almak: Otoriteyi Risk Etmek Gerek!

İyi bir analist, hastasına “Ben her şeyi biliyorum, ben otoriteyim!” diye tepeden bakamaz.

  1. Üstün Bilgi Yanılgısı: Jung der ki: “Hastam üzerinde tıbbi bir otorite kurarsam, kendi eleştiri eksikliğimi gösteririm.” Analist, hastanın bütün kişiliğini yargılayacak konumda değildir. Terapist, üstün bilgi iddiasından, etkileme arzusundan ve bütün otoriteden vazgeçmek zorundadır.
    • Gündelik Misal: Mahallemizin o ukala doktoru gibi, “Senin problemin şudur, git şunu yap!” diyemez. Çünkü o, hastanın nevrozunu değil, nevrozu olan o bütün insanı tedavi eder.
  2. Kuramın Tehlikesi: Jung, kuramlara karşı savaş açmıştır: “Kuram, en büyük İblis’tir!” Bir analist kurama sarılırsa, otoritesini korumak için kendini bir doktrin pelerinine sarar. Lakin hayat, kuramlarla alt edilemez! Kuralları hiçe sayan yaratıcı bir çözüm, dogmatik inançlardan daha kıymetlidir.

II. Eğitim: Kendini Yıkayıp Gelmek Şarttır!

İyi bir analistin eğitimi, kitap okumaktan önce kendi ruhunu soyup yıkamaktan geçer.

  1. Kişisel Analiz (Sine Qua Non): Jung, ısrar eder: “Analistin, önce bizzat kendisinin analiz sürecine girmesi, vazgeçilmez bir ön koşuldur (sine qua non).” Neden?
    • Gölgeyle Yüzleşme: Kendi çocuksu taleplerini, önyargılarını, izolasyonist taktiklerini bilmesi gerekir. Terapist, hastasına zarar vermemek için kendi “kişisel denklemini” tanımalıdır.
    • Empatiyi Kazanmak: Nevrozun nasıl bir his olduğunu bizzat deneyimleyen analist, ancak o zaman değerli ve gerçekçi bir empati kazanır. Hastadan istediği şeyi, önce kendi ruhunda tecrübe etmiştir.
  2. Simge ve Tecrübe: Analist, Jung’un rüyalar, simgeler ve kolektif bilinçdışı üzerine olan bilgilerini öğrenirken, bu bilgiyi kuru kuram olarak değil, deneyimsel olarak edinir. Bilgi, Simya (Alchemy) gibi kadim sanatlarla zenginleştirilir.

III. Kişilik: Bütün İnsan Aranıyor!

İyi bir analistin kişiliği, eğitiminden bile daha önemlidir. Jung, eski simya deyişini hatırlatır: “Ars totum requirit hominem” – Sanat, bütün insanı talep eder.

  1. Gölgesiz Olmak Değil, Dürüst Olmak: İyi bir analist, alçakgönüllüdür, sabırlıdır, empatiktir. Lakin en önemlisi, bütün insan olmasıdır. Hata yaptığını kabul eden, lakin insanlık görevini tam anlamıyla yerine getirmeye çalışan bir insandır.
  2. Gölge Öğretisi: Jung der ki: “Hastalar, analistin karakterini sezgisel olarak okur.” Hastanın bilinçdışı, terapistin kendi hayatla nasıl başa çıktığını anlamaya çalışır. “Kişilik, kalın bilgelik ciltlerinden daha çok şey öğretir.”
  3. Guru Rolünü Reddetmek: İyi bir analist, guru rolünü reddeder. Çünkü şifayı veren, analistin kendisi değil, hastanın kendi Öz’üdür (Self). Analist, sadece bu sürece rehberlik eden bir araçtır.

IV. Terapinin Doğası: Nevroz Değil, İnsan

Jung, terapi sürecinde odağın hastalıktan (nevrozdan) insanın bütününe kaydırılması gerektiğini söyler.

  • Teknikten Önce Kişi: Kullanılan teknikten çok, o tekniği kullanan kişinin kimliği önemlidir. Tedavinin nesnesi ne bir kimyasal madde ne de bir anatomik numunedir; o, ızdırap çeken bireyin bütünlüğüdür.

Sonuç: İyi bir Jung analisti olmak; sadece okumak değil, yaşam boyu süren bir kendiyle yüzleşme, kendi gölgesini kucaklama ve içsel bütünlüğü (bireyleşmeyi) yaşama sürecidir. Zira ancak kendi ruhuyla dürüst bir ilişki kuran, başkasının ruhuna rehberlik edebilir.