Jung’un Bölünmüş Ailesi: Kuram, Neden İblis’in Oğlu Olur?
Psikanalizin Kutsal Savaşları: Freud ve Jung’un Ayrılığı ve Kuramın Tehlikesi
Yazar: Âkil Bîçare (Her şeyi Bilmek İsteyen Ego’nun Sonunun Kibir Olması)
Aziz Okuyucularım, Ey Hakikatin Çok Yüzlülüğünü Görenler!
Şimdi size, psikolojinin o koca babası Carl Gustav Jung’un hayatındaki en büyük dramı ve bu dramdan çıkan bilgece bir dersi anlatacağım: Kuramın tehlikesi. Jung, ömrü boyunca kuramlara karşı savaş açmıştır. Hatta der ki: “Kuramlar, İblis’in ta kendisidir!”
Peki, bir bilim insanı neden kuramlara bu kadar düşman kesilir?
I. Ayrılığın Tohumu: İçe Dönük ile Dışa Dönük’ün Çatışması
Jung’un kuram konusundaki hassasiyeti, onun hayatındaki en büyük kırılma anından, yani Freud ile ayrılığından doğmuştur.
- Tip Çatışması: Jung, Freud ile neden anlaşamadığını anlamak için psikolojik tipler üzerine çalıştı. Sonuç? Onlar sadece fikir ayrılığı yaşayan iki bilim insanı değildi; onlar farklı psişik tiplerdi!
- Freud: Dışa dönük (Extraverted), duyu odaklı (Sensate), hisseden (Feeling) bir tipti (Muhtemelen ESFJ). Yani, dış gerçekliğe, somut olana ve kişisel ilişkilere odaklanırdı.
- Jung: İçe dönük (Introverted), sezgi odaklı (Intuitive), düşünen (Thinking) bir tipti (Muhtemelen INTP). O, iç dünyaya, arketipsel derinliklere ve soyut imgelere odaklanırdı.
- Kuramın Doğuşu: Jung, kuramını, Freud’la olan kişisel ayrılığını anlamak için geliştirdi. Bu, kuramın sadece nesnel değil, aynı zamanda kişisel ve deneyimsel bir kökeni olduğunu gösterir. Ancak sonra bu “Tip” konusuyla bile bağını kesti!
II. Kuram Neden İblis’in Ta Kendisidir?
Jung’a göre, bir terapistin kurama sarılması, hastayı ve gerçeği görmesini engeller.
- Gizlenme Yeri: Jung der ki: “Terapist, bir kurama ve kesin bir yönteme inandığı sürece, bazı hastalar tarafından aldatılmaya mahkûmdur.” Neden? Çünkü kurnaz hasta, kuramın süslü püsünün ardına saklanacak güvenli bir köşe bulur. Asıl derdini (gölgesini) göstermez, sadece kurama uygun rol yapar.
- Ruhun Budanması: Jung, ruhun “sonsuz derecede çok yönlü ve canlı” olduğunu bilir. Kuram ise “yüksek derecede soyut ve yalnızca rasyoneldir.”
- Yargılama ve Soğukluk: Kuram, bir haritanın bir araziyi tarif etmesi gibidir; harita ne kadar doğru olursa olsun, arazinin kokusunu, hissini ve derinliğini vermez. Jung, MBTI gibi testlerin sonuçlarına bakarak bir kişi hakkında yargıda bulunmanın soğuk olduğunu hissetmiştir. Tıpkı Dostoyevski’nin Raskolnikov için dediği gibi: “O gençti, soyuttu ve bu yüzden zalimdi.” Kuram, bizi insana karşı zalim yapar.
- Tecrübecilik: Jung, kendisini “sistemci” değil, “tecrübeci” (ampirisist) olarak tanımlar. O, her hastaya eşsiz ve biricik bir varlık olarak yaklaştı; hazır bir modeli veya kuramı takip etmedi. Kuramlar, onun için sadece isimlerdi (etiketler), felsefi gerçeklikler değil.
III. Bölünmüş Aile: Analistler ve Tipçiler
Jung’un fikirleri, ölümünden sonra “bölünmüş bir aileye” dönüştü.
- Analistlerin İçe Dönüklüğü: Jungcu analistlerin çoğu içe dönük (Introvert), içsel derinliğe odaklanmıştır. Onlar, rüyalar, arketipler ve simya gibi konularla ilgilenir.
- Tip Uygulayıcılarının Dışa Dönüklüğü: MBTI gibi sistemleri kullanan “Tip Uygulayıcıları” ise genellikle dışa dönük (Extravert), dış gerçekliğe, iş dünyasına ve kolektif gruplara odaklanır.
- Kaybolan Uyarı: Bu bölünme, Tip Uygulayıcılarının, Jung’un kuramların tehlikesi hakkındaki temel uyarılarını görmezden gelmelerine neden olmuştur. Onlar, Jung’un kuramını alıp, onu kolektif iş dünyasına (corporate business) uygulamıştır, oysa Jung bu tür bir kişiselleşmemiş uygulamaya karşı çıkmıştır.



