Yaşamın Sınırında Bir Dans: Carlos Castaneda’nın Büyülü Dünyası ve İki Milyon Yıllık Aklımız

Jungish

Ey okur! Şu bilim denen zımbırtının her şeyi çözdüğünü, mantık denen nalbantın her hayale gem vurduğunu sanırsınız, değil mi? Ama ne vakit ki, akla sığmayan, göze görünmeyen o esrarengiz işlere kapılırız; işte o zaman anlarız ki, bizim iki milyon yıllık aklımızın bile çözemediği sırlar mevcuttur.

İşte size, Amerika diyarından çıkan ve bütün entelektüellerin kafasını karıştıran bir adamın hikâyesi: Carlos Castaneda. Bu adam, bir antropolog olarak yola çıkmış, ama kendini Don Juan adında, bilgelikle dolu bir Yaqui Şamanının (Büyücünün) çırağı olarak bulmuş.

📜 Büyücünün İncili: Gerçeklik Maskesi

Castaneda’nın kitapları, o Şamanik dünyayı, bizim rasyonel diye göğsümüzü gerdiğimiz aklımızın tam karşısına koyar. Orada, “Gerçeklik” dediğimiz şey, sadece toplumsal bir anlaşmadan ibarettir! Don Juan der ki, biz çocukluğumuzdan itibaren, dünyayı “nasıl görmemiz gerektiğini” öğreten bir maske takarız.

Gündelik Örnek:

  • Maraz: Bizim mahallede, statüye ve paraya tapınan o zenginler yok mudur? Onların hayatı, sadece pahalı eşyaların bir araya gelmesinden ibarettir.
  • Castaneda Gözlüğü: Onlar, hayatı “para kazanmak ve göstermek” olarak kodlayan o toplumsal anlaşmanın kölesidirler. Onların “gerçekliği”, aslında içi boş bir vitrindir. Castaneda’nın felsefesi, bize bu vitrin camını kırmayı teklif eder.

🎭 Jungcu Fısıltılar: Arketipler ve Çılgınlık

Şimdi diyeceksiniz ki, bu mistik hikâyenin bizim Jung Efendi’yle ne alakası var? Var efendim, bal gibi var!

  1. Gölgenin Uyanışı: Don Juan’ın öğrettiği disiplin, korkuyla yüzleşme ve kendini silme yöntemleri, aslında Jung’un dediği o Gölge (Shadow) ile yüzleşme eyleminin Şamanik versiyonundan başka bir şey değildir. Yüzleşmekten kaçtığımız her şey, bizi o “Bilinmeyen” alanında bekler.
  2. Kolektif Bilinçdışının Sınırları: Don Juan’ın bahsettiği o “bilinç kaymaları”, “başka gerçekliklere geçişler”, Jung’un Kolektif Bilinçdışının derinliklerinde saklı olan arketipsel potansiyelleri canlandırmaktan başka nedir ki? Kastaneda’nın dünyası, o iki milyon yıllık evrimimizden kalma Şifacı, Savaşçı, Kahraman gibi arketipsel rollerin sahnelendiği çılgın bir tiyatrodur.

🧘 Ruhsal Uyanış mı, Edebi Aldatmaca mı?

İşin en acı kısmı şudur: Castaneda, kitaplarında anlattığı o esrarengiz teknikleri (rüya görme, yürüme, görme biçimleri) kendi hayatında da uygulamış mıdır? Yoksa bu eserler, sadece büyük bir edebi aldatmacadan mı ibarettir?

Alimler, bu konuda ikiye ayrılmışlardır. Kimi der ki, “Bu, modern bir mitolojidir; inanılmaz bir felsefi eserdir!” Kimi der ki, “Hepsi yalan, hepsi kurgu!”

Ama bizim için asıl önemli olan nedir? Şudur: Castaneda’nın anlattığı o “kontrol” ve “bütünlük” arayışı, modern insanın kaybettiği ruhsal merkezini bulma çabasıdır. O mistik deneyimler, bizim bu rasyonel hapishaneden kurtulma arzumuzun bir yansımasıdır.

Netice-i kelam, ey okur: Castaneda’nın eseri, bize hayatın tek bir doğru olmadığını, aklın sınırlarının ötesinde keşfedilmeyi bekleyen bir dünya olduğunu fısıldar. O yüzden, aklınızın ve mantığınızın yastığına fazla güvenmeyiniz. Bazen gözü kapalı bir adım atmak, binlerce yıllık mantık yürütmekten daha fazla hakikate yaklaştırabilir.

Selametle kalınız.