Dört Saatlik Günah Çıkarma Seansı: Uzayan Filmler, Kısalan İman ve O Etik Altı Fotoğrafçısı

Bu makale, daha önce ele aldığımız Sion Sono’nun “Love Exposure” filmini, yönetmenin kendi bakış açısıyla ve film festivallerindeki yankılarıyla inceleyen bir gazete eleştirisidir.

Yazar: Jungish

Aziz okur! Ne hallere düştük? Artık sanatımız bile doğal halinden çıkmış, aşırılığın ve perverliğin peşine düşmüş! Geçenlerde okudum, bir Japon mucidi (ismi Sion Sono imiş) kalkmış, tam dört saatlik bir film yapmış. Üstelik bunun altı saatlik bir taslağı varmış! İşte size modern sanatın marazı: Kimse itidalli (ölçülü) olmayı bilmiyor!

Peki, bu dört saatlik film ne anlatır? Efendim, mesele aşk, din, aile trajedisi ve… Ahaliye anlatmaya hayâ ettiğim lakin günah çıkarma seansı niyetine sizlere açacağım bir konu: Etek altı fotoğrafçılığı!

👨‍👦 Pederin Baskısı ve Günahın Mecburiyeti

Filmin kahramanı , babası papaz olmaya kalkışınca zorla günah işlemeye mecbur kalan bir zavallı. Papaz baba, oğlundan her gün “günah getir!” diye baskı yapıyor. Şimdi Allah aşkına sorarım size: İman, tehditle mi, sevgiyle mi kalpte kök salar?

  • Görgüsüz Dindarlık: İşte bu baba, bize toplumumuzdaki görgüsüz dindarlığın en güzel örneğini sunar. Dindarlık, kalpten değil zorlamadan ibaret olunca, ortaya Yû gibi hastalıklı bir ruh çıkar. Yû, babasının o daracık ahlak kalıbına sığmak için, günahı bir meslek haline getiriyor! Bu, iki yüzlü ahlakımızın ruhlarımızı nasıl parçaladığının en bariz örneğidir.

📸 Perverlik Fan Kulübü ve Beethoven Eşliğinde Günah

Yönetmen Sion Sono diyor ki, bu filmdeki iç çamaşırı fotoğrafçılığı, bizim aklımızın sandığı gibi cinsel bir heyecandan ibaret değilmiş. O, Yû için adeta “kuş gözlemciliği” gibi bir sanat, bir takıntı olmuş. Hatta yönetmen, bu fotoğrafçıyı “bir pervert olduğu için nefret etmedim, aksine sempati duydum” bile demiş!

İşte burası, işin Jungcu tarafıdır: Toplumun en büyük tabusu (cinsellik ve perverlik), bir gencin içsel keşif aracı haline geliyor. Yû, kung-fu hareketleriyle pervert fotoğrafçılığını bir sanata dönüştürürken, filmin arka planında Beethoven’ın Senfonisi çalıyor!

  • Eleştiri: Bu sahne, bize modern sanatın ve hayatın ne kadar absürtle (saçmalıkla) dolduğunu gösterir. En yüksek sanat (Beethoven), en alçak eylemle (perverlik) birleşiyor. Çünkü bizim rasyonel ahlakımız çöktüğü için, insanlar anlamı bulmak için ahlaksızlığın en uç sınırına gitmek zorunda kalıyor!

💘 Sonsözde Aşk: İnanç, Umut, Sevgi

Film, dört saatlik bir günah, tarikat ve delilik girdabında dönse de, yönetmenin asıl derdi aşkı bulmaktır. Filmin en can alıcı sahnelerinden birinde, Yôko karakteri, Yû’ya o meşhur Korintliler İncil’i pasajını okur: “Şimdi iman, umut, sevgi, bu üçü kalıcıdır; ama bunların en yücesi sevgidir.”

Yönetmen, bu dört saatlik kaosu ve bütün o cinsel ve ahlaki yıkımı, sadece aşkın saf gücünü göstermek için bir zemin olarak kullanmış. Tüm kurumlar (aile, din, toplum) çöktüğünde ve bütün ikiyüzlülükler ortaya serildiğinde, geriye kalan en saf şeyin aşk olduğu mesajı verilir.

Netice-i kelam: Bu film, bir yandan gösterişli sinema (grandiosity) yüzünden eleştirilse de, bize modern Japon (ve bizim) psişesinin ne kadar parçalanmış olduğunu gösterir. Günah, kurtuluşun ön şartı haline gelmişse, bu, toplumun ahlakının iflas ettiği anlamına gelir. Biz, o dört saatlik filmde, kendi ruhumuzdaki karmaşanın ve kaybettiğimiz sevginin fotoğrafını görmekteyiz.

Selametle…