Akademik yayınevleri tarafından yayınlanan kitapların niteliklerindeki gözalıcı yükseliş hemen herkes tarafından farkedilecek düzeye vardı. Bunlar arasında Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi en önde geleni. Art arda yayınladıkları son derecede başarılı kitaplarıyla hem kültür alanında önemli bir boşluğu doldurmayı başardılar hem de artık milletçe umut kesmeye başladığımız akademik çevrelerden, yeniden bilimin ve kültürün neşet edebileceğine dair iyimser fikirler uyandırmayı başardılar. Son yayınladıkları kitap ise özellikle mimarlık, sosyoloji, tarih gibi alanlarla ilgili olanlar için sözcüğün tam anlamıyla çarpıcı.
Adrianopol?den Edirne?ye / Edirne ve Civarında Osmanlı Kültür ve Bilim Muhitinin Oluşumu (XIV. XVI: Yüzyıl) adlı kitap genel anlamıyla Edirne kentine dair son derecede güçlü bir monografi olarak değerlendirilebilir. Fakat kitabın içerik ve sunumunda karşımıza çıkan dağarcık monografi kavramının çok ötelerine taşımakta bizi. Kitap bir kentin tarihi, kültürel kodları, gelişim ve etkileşim süreçlerini başarılı bir terkip içinde bize anlatırken kapsamını geliştirip tarih, sosyoloji, ekonomi, mimari, sanat gibi disiplinlerin alanlarına çıkarmalar yapıyor.
Ülkemizin tarihinde önemli bir yeri olan, imparatorluğun ikinci payitahtı Edirne, esas itibariyle Osmanlı kültür ve sanatının da oluştuğu dibace alandır. Çünkü imparatorluk kuruluş devrinde adım attığı Avrupa topraklarında, başta Bizans olmak üzere Venedik, Avusturya vs. ülkelerin kültürleriyle yüzyüze gelmeye ilk defa bu tarihten sonra başlamıştır. Osmanlı İmparatorluğunu dünyanın en güçlü devleti olduğu tarihlere, yani XVI. Yüzyıl?a taşıyan süreç Edirne ve havalisinde oluşmuştur. Dolayısıyla burada kültürün ve sanatın, sivil yaşayışın ve ekonominin nasıl tecelli ettiğine bakarak Osmanlı?nın yükseliş dönemine dair çok önemli fikirler edinmek kabildir. Kitabın arka kapağında da bu husus özellikle belirtilmektedir:
?Osmanlı Kültürü, oluşma safhasının büyük bir kısmını ona ev sahipliği yapan Edirne ve civarına borçludur. Bu borç, aradan geçen beş asırlık süreye rağmen hala hakkıyla ödenememiştir. Bu çalışma, söz konusu borcun beş yıllık bir çalışmanın neticesinde biriken ?faizini? ödeme teşebbüsüdür.? (Arka Kapaktan.)?
…/…
Osmanlı sanatının zirvesi Mimar Sinan ise; Mimar Sinan?ın zirvesi de Selimiye Camiidir. Ve Selimiye Camii de bu önemli kentte yer almaktadır. Sırf bu özelliğinden dolayı bile Edirne tüm mimarların ve sanat erbabının hep ilgi duyduğu bir kent olmuştur. Fakat Aziz Nazmi Şakir-Taş?ın son derecede başarılı ve değerli çalışmasını okuyarak bu meselelere eğilmek apayrı bir bakış varsıllığını da beraberinde getiriyor. Adeta dönemin yaşantısı ve tarihin akışı gözümüzün önünde cereyan ediyor. Kitap, kentin nasıl olup da Adrianopol?den dönüşerek Edirne olduğuna ve Osmanlı yükselişinin temel motivasyonu haline geldiğine dair zihin açıcı fikirler veriyor. Yine arka kapaktan alıntı yaparak Edirne?nin Osmanlı kültürü için neler ifade ettiğini aktaralım:
…/…
?Yarım asırlık genç bir devlete sahip olan Osmanlı kültürü, ıssızlaşan Trakya bölgesinin merkezinde, neredeyse sıfırdan başlayarak, ?Adrianopolis? surları dışına taşıp akan yeni şehri, yıldızı henüz parlamaya başlayan Osmanlı medeniyetinin nüfuzu için esas malzeme olarak kullanmıştır. Tabii bu, Osmanlı kültürünün oluşmasında Selçuklu ve Bizans gibi farklı kültürlerin tesirinin olmadığı anlamına gelmez. Bu tesir, Adrianopolis?in Edirne?ye dönüşmesiyle birlikte Osmanlı kimliği altında şehre girmeye başlamıştır. Yine de Edirne, uzun bir zaman için Osmanlı?yı temsil etme statüsüne sahip oluşunu fiziki yapısından ziyade konuk ettiği, yetiştirdiği ve yolcu ettiği bilim insanlarına, zanaatkarlarına ve sanatçılarına borçludur. (Arka Kapaktan.)?
…/..
Bu değerli kitabı başta mimarlar, tarihçiler ve sosyologlar olmak üzere kentsel yaşam kültürüyle ilgili herkese tavsiye ederim. Okuduklarında damıttıkları bilgilerin benim burada aktarabildiklerimin çok ötesine taştığını göreceklerdir. Fakat benim burada asıl vurgulamak istediğim husus içerik ötesinde. Bambaşka bir alanda. Öncelikle belirtmeliyim ki kitabın sunumu ve editorial düzeni mükemmel. Önsözler, kaynakçalar, lugatçeler, dizinler, demografik tablolar vs. Anlatımsal izlek hem çok başarılı, hem de yazınsal ustalık içeriyor. Bu bilimsel kitabı sıkılmadan, zevkle okuyabiliyoruz. Fakat benim çok daha fazla ilgimi çeken başka bir yönü var ki kitabın; bunla karşılaşmak gerçekten de hoş bir duyguydu. Kitabın yazarı Aziz Nazmi Şakir-Taş, bu kitabı severek, heyecan duyarak, adeta eserle hemhal olup duygusal semalarda uçarak yazmış. Yazar Trakyalı; göçmen. Edirne?nin, kişisel tarihinde önemli bir yeri var. Kitabın arka kapağından okuyabileceğiniz son derecede parlak bir de akademik kariyeri var yazarın. Fakat bu kariyer onu şımartmamış. Ülkesini, yaşadığı toprakları, tarihini, geçmişini, mazisini, soyunu, sopunu, Edirnesini, Osmanlısını, Türkiyesini zarif, derinlikli bir tutkuyla seviyor. Kitabını, yapıtını sevgiyle, içtenlikle, duygusallıklar arasında, sorumluluk duyarak yazıyor. Kimse sormasa da o, kendini ülkesine, tarihine, aidiyetine borçlu hissediyor. Bunun hakkını vermek için binbir incelikler tasarlayıp mütevazi bir şekilde bize sunuyor. Ve tüm bunlar bilimsel bir çalışmayı öylesine güzelleştiriyor ki; anlatamam.
Ne diyebilirim?…
Etkilendim işte. Bu çağda böyle akademisyen! İnanılır gibi değil! Aziz Nazmi Şakir-Taş?ın ruhsal, bilimsel, yazınsal dünyasını da Edirne?nin mazisini, halitasını ve kimyasını da yakından tanımanızı öneririm. Böyle bir hocamız olması ne güzel! Böylesine hüzünlü ve nazende bir kentin, bir zamanlar, tüm görkemli varsıllığıyla payitahtımız olduğunu; bizi buralara taşıyan uygarlığın beşiği olduğunu bilmek ne güzel…
Yazan: Hikmet Temel Akarsu
İstanbul, 24 Temmuz 2009
htakarsu@gmail.com
www.myspace.com/hikmettemelakarsu
Kitabın Künyesi
Adrianopol?den Edirne?ye
Edirne ve Civarında Osmanlı Kültür ve Bilim Muhitinin Oluşumu (XIV.-XVI. Yüzyıl)
Aziz Nazmi Şakir-Taş
326 Sayfa ? Monografi
Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi