Yitik topraklara ekilmiştir ?sevgi?
Kaynayan suyun havada
Buhar olup uçması gibi
Yetişir imdada çarpışan bedenler
Ve onların beyinde bıraktığı izler örneği
Sevgi diye diye yanıp tutuşan yaşam
İçsel doğasının içinde bulacaktır kaybettiği
Kendisini
Sarmaş dolaştır artık benliğiyle
Barışıktır kendi ve ?ötekisiyle?
Savaşım içinde her türlü baskı ve zulümle
Karşı karşıya kalmıştır bu mücadelede
Duygusal düşüncesiyle birlikte
H.Senday TUNCER
Kıraç toprağa dolu yağmış, çamura bulanmıştır. Gittikçe çoğalarak, içine işlenen bu savruklukla büyümesi engellenen ağaç meyvesiz, çorak bir ottur artık meydanlarda sürüklenen, dal atıp budaklanmadan verimsiz kalmaya mahkûm sonsuza kadar, çirkefleşmekte yavaş yavaş, sağa sola dağılmış çamurlara ayağı basan ?birey? üstünde kayarak sendelemekte, yere kapaklanıp el yordamıyla ayağa kalkmayı becerecektir sonunda. ?öteki?nden yardım beklemeksizin, hışmına uğramaksızın neden-sonuç ilişkisi içinde kendi gücünü ortaya koyarak onuruyla, erdemiyle bu çıkmazdan kurtulmasını bilecektir. Çamurla bireyin davranışı arasında ne ilişki var diyeceksiniz? Bu İlişkinin kazandırdığı edinim; bireyin yaşadığı her türlü güçlükten kendini koruyarak: özellikle aşağılanmadan, suçlanmadan ve yargılanmadan dik başını yastığından kaldırıp, uyanarak ?öteki?lerle boy ölçüşecek düzeyde mücadele etme gücünden kaynaklanacaktır.
Bir ananın yavrusunun yanağını okşadığı, değişken devinimsel hareketlerle doğanın yeryüzünü koruduğu gibi, ?birey?i ancak ve ancak ?güven duygusu? horlanmaktan, yargılanmaktan ve suçlanmaktan kurtarır, güven duygusunu ?birey? in kişilik yapısının bu devinimsel değişiklikle birlikte olaylar karşısında takındıkları davranışsal bilincini ortaya koymasından önce bu birbirleriyle bağlantılı üçlerin (horlanmak, suçlanmak, yargılanmak) temel ve belirgin niteliklerinden bahsetmemizin gerekli olacağını düşünüyorum: bir ?birey?in, bir davranışı veya ?ötekini? kendinden daha az sahip olduğu duygusal düşüncelerden dolayı küçük görmek, bununla birlikte davranışsal bilinçle eylemleştirilmediği için suçlanmak ve sonucunda da yargılanmak.
Bu yüzden benliğinde sürekli bu duygusal düşünceler içinde mücadele edip boğuşacaktır, birey. Güven duygusunun ?birey?in kişilik yapısının oluşmasındaki ana öğenin ne olduğunu bahsedeyim sizlere: birey diğer canlılara örneksemeyle yeryüzüne savunmasız gelir, yaşama ?merhaba? der. Birkaç refleks dışında kendisini zararlara karşı korumak için yeterli nitelikler edinememiştir. Bebeğin bakımı, korunması bir birey olarak sevgi ve kabul görmesi ebeveynin görev ve sorumluluğundaki bilinçsel davranışla biçimlenir hem psikolojik hem de fizyolojik gelişmelerin sonucu olarak.
Bu bakış açısıyla ele aldığımızda; güven: bir bireyin, yetilerine ve var oluşuna duyulan sağlam duygusal düşüncenin birlikteliğidir, yeryüzüyle ve bireylerle arasında ?duygudaşlık? iletişimi kurmasını sağlar. Kendine özgüven duyarak büyümüş ve olgunlaşmış bir ?birey?in benlik yapısı açmakta olan beyaz bir orkidenin akı kadar beyninin düzenli çalıştığını gösterir, bu yapıdaki bireyin kişiliği barışçıldır, beyninin sinir hücrelerinin her birine ?dostluk ve insan severlik? duygusal düşüncesi işlenmiştir. Aksine horlanıp küçümsenmiş, suçlanıp yargılanmış bir ?birey?in kişiliğinin benliği henüz kendini bulmamış bir tohumun yerini aramasına benzer. Öz güven duygusundan yoksun olan ?birey?in kişilik yapısında ?onay ve değer verme? yoktur, örnekleme yapacak olursak eğer: ?ben seni, olduğun biçimde kabul ediyorum, senin yaptıklarını onaylıyorum, sen benim için değerlisin, sen önemlisin.? İşte güven duygusunu oluşturan yapı taşları bu davranışsal bilincin eylemle örtüşmesini içermekte.
Tan ağartısı doğduktan sonra yastığından başını dik kaldırmış ?birey? sabaha ?merhaba? demeye hazır, sevgi dilini keşfeden doğa canlanıyor tüm renk cümbüşünün verdiği içtenlikle, lodoslu bir günde esen yaprağın kımıldaması, güneşi uykusundan uyandıran gün yağmuru ve yalnızlığı unutturan doğanın yenilenme çabası, yeryüzünde her şey ama her şey bireyin varlığını kanıtlamasıyla ilgili bir dönence.
Varlıksal anlam taşıyan her maddeyle uyumlu bir etkileşim içinde olan duygusal düşüncenin odak merkezi ?birey,? yani insanoğludur.
H.Senday TUNCER